İSMET İNÖNÜ
1933 – 1938
(26.10.1933 – 03.12.1938)
Bu yılın 25 Aralık
tarihi, İsmet İnönü’nün aramızdan ayrılışının 30. yıldönümü olacak. Bu
yıldönümünde, kendisine ve Cumhuriyet kuşaklarına karşı bir görevimizi yerine
getirerek önemli bir eksiği gidermiş olmayı umuyoruz.
İsmet İnönü’nün
yayınlanmış kitaplarının tamamı eski tarihlere ilişkin olup, sonuncusu 1962’de
basılmış idi. Ayrıca Meclis konuşmaları dışında, İsmet İnönü’nün basılı
kitaplarında önemli boşluk ve eksikler bulunmaktaydı. 26.10.1933 – 03.12.1938
tarihlerine ilişkin bu ilk kitap ve ardından gelecek iki ayrı çalışma ile işte
bu eksikleri gidermiş olacağız.
Bu kitap, Cumhuriyetin
10. yıldönümünden İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığına seçildiği günlere kadarki
zaman dilimini kapsıyor. Bu yıllar, Cumhuriyetin kuruluşunun pekiştirilmesi
yıllarıdır. Ancak daha bir dizi güçlük ve olanaksızlık sözkonusudur
ve zorlu bir “kuruluş” çabası sürmektedir. İsmet İnönü’nün bu zaman dilimindeki
söylev, konuşma, demeç, makale, söyleşi ve mesajlarında, işte bu “kuruluş”un
duygu, bilinç ve kararlığını izleyebiliyoruz. Atatürk ile başlayan ve kendini
Türkiye’nin “kurtuluş”, “kuruluş” ve geleceğine adamış çabaları ve İsmet İnönü
ile Atatürk’ün son anlarına kadar süren özel bağları, bu kitap ile bir kez daha
ve bütün duygululuğu ile izlenebilecektir.
* * *
Başta sözünü ettiğimiz İsmet İnönü’nün kitaplarındaki eksikleri
giderme konusunda TBMM’nin gösterdiği süreklilik içindeki kurumsal yaklaşımı
nedeniyle, TBMM Başkanlığına, Kültür Sanat ve Yayın Kurulu’na, Kültür Sanat ve
Yayın Kurulu Birim Amiri Ercan DURDULAR’a öncelikle
teşekkür ediyoruz.
Bu çalışmaların veri kaynağı TBMM Kütüphanesi ile Vakfımızın
arşivi olmuştur. Ancak TBMM Kütüphane Müdürlüğü’nün özel katkıları olmasaydı,
bu çalışma belki de bu tamlıkta olmayabilirdi. Bir yılı aşkın bir süreyle TBMM
Kütüphanesi, bu çalışmanın araştırma ve veri toplama safhasına ilişkin İnönü
Vakfı’na duyarlı bir ev sahipliği yapmıştır.
01.01.2003
Özden TOKER
İnönü Vakfı Başkanı
Hazırlayandan Kitap
Hakkında Notlar
Bu kitap ve
yayınlanacak diğer yeni kitaplar hakkında
Bu kitap, İnönü Vakfı için yapılan süreli bir çalışmanın ürünü olarak üç ayrı
kitaplaştırma çalışmasının ilkidir.
İsmet İnönü’nün (TBMM dışındaki) söylev, konuşma, demeç, söyleşi,
makale ve mesajlarının kronolojik eksikleri, 29.10.1933 – 11.11.1938,
28.12.1944 – 25.05.1950 ve 10.11.1961 – 25.12.1973 tarihleri arasına ilişkindir.
Özel olarak bu kitap, 29.10.1933 – 11.11.1938 tarihleri arasını
kapsaması gerekirken; başlangıcı itibarıyla üç gün geriye, sonu itibarıyla da
23 gün sonraya çekilerek 26.10.1933 – 03.12.1938 tarihlerini kapsamıştır.
Böylece Cumhuriyetin 10. yıldönümü ile İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığına
seçildiği günlere ilişkin veriler, bu kitabın başlangıç ve son bölümlerinde
kendi içinde konu bütünlüğü sağlanarak bir araya getirilmiştir.
28.12.1944 – 25.05.1950 tarihlerine ilişkin kitap ise büyük
olasılıkla bu kitap ile aynı tarihlerde yayınlanmış olacak; 10.11.1961 –
25.12.1973 arasına ilişkin çalışma ise kısa sürede tamamlanarak yayınlanacaktır.
Çalışmanın yürütülüşü
Söz konusu tarihleri kapsayan kitaplar için yapılan çalışma, TBMM
Kütüphanesi ve Mikrofilm Bölümünde, Hakimiyeti Milliye/Ulus/Barış* ve
Cumhuriyet gazetelerini kapsayan toplam 23.5
yıllık bir gazete taraması ile Ayın Tarihi, Ülkü Milli Kültür/Ülkü
Halkevleri/Ülkü Halkevleri ve Halkodaları Dergileri ile gerekli kitap
taramaları ve İnönü Vakfı Arşivinden yararlanılarak yürütülmüştür.
Dil/Türkçe kullanımı
ile kaynakçalara dair
Kitapta yer alan metinlerin dil – yazı – konuşma özgünlükleri
korunarak aktarılmıştır. Kitabın kapsadığı zaman dilimlerindeki yoğun
dil/Türkçe aranışları nedeniyle, ilk bakışta garipsenebilecek yazım ve sözcük
yanlışlarına rastlanmaktadır. Yine aynı arayış nedeniyle bir tek metne ilişkin
farklı yayınların kendilerince farklı “dil uyarlamaları” yapması ve bunların
üstüne gelen dizgi/basım yanlışları da söz konusudur. Bu metinleri yayıma
hazırlarken yalnızca bariz dizgi/basım yanlışlarında az sayıda harf düzeltileri
yapılmış; yine az sayıdaki harf veya tekil sözcük ekleri köşeli parantez içinde
verilmiştir. Ancak bu tür az sayıdaki düzeltilere karşın, kullanılan bazı harf
ve sözcükler itibarıyla metinler arası farklılıklar ve hatta bir metin içinde
kimi farklılıklar bulunduğu gözetilmelidir.
Bir tek metne ilişkin farklı kaynaklar arasında yapılan seçim ise,
dizgiye elverişlilik ölçütüne dayalı olmuştur. Örneğin Ayın Tarihi veya Ülkü
Mecmualarından aktarım yapılan her metin, hemen hemen bütün gazetelerde yer
almakta, fakat eski gazetelerin mikrofilm kopyalarının çoğu okuma açısından
yeterince elverişli olmadığından, varsa (Ayın Tarihi, Ülkü gibi) başka
kaynaklara karşılaştırmalı olarak yönelinmiştir.
Kaynakça bilgilerine her metnin ilk sayfasının altında yer
verilmiş; gerekli kimi açıklayıcı bilgiler de sayfa altı dipnotu olarak, özgün
metinlerden ayrıksı olarak belirtilmiştir.
Konu başlıklarına dair
Konu başlıklarında özel isimler ilk kez kullanıldığında ön ve
soyadlarıyla açık bir şekilde yer almış; ikinci ve sonraki kullanımlarda ise
soyadları açık yazılmış, böylece konu başlıklarının uzun olması önlenmeye
çalışılmıştır.
Bu kitabın kapsandığı yıllarda, özellikle basında, yabancı devlet
yöneticilerinin yalnızca soyadlarının kullanılması yaygındır ve özellikle
1930’lu yıllarda adlar ile soyadları Türkçe okunuşa göre yazılmaktadır. Bu
durumlarda, ad veya soyadların özgün yazımları başlıklarda belirtilmiş ancak
metinlerin kendi özgünlükleri yine korunmuştur.
Konu başlıklarında, ilgili metinlerin hangi konuyu içerdiğinin
yansıtılmasına çalışılmıştır. Fakat,
bir metnin birden çok konuyu içermesi durumunda, 1. Basın Kurultayı Konuşması,
Halkevlerinin 3. Yıldönümü Söylevi vb. genel başlıklar konulmasıyla
yetinilmiştir. Dolayısıyla bazen bir metin başlığının hangi konuyla ilgili
olduğu içerikle bir bağlam oluştururken, bazen de söz konusu başlık içeriği
yansıtmayabilmektedir.
Tam metni bulunan konuşmalara ilişkin başlıklar, Turhal Şeker
Fabrikasının Açılışında Yapılan Konuşma, … Verilen Demeç şeklinde belirtilmiş;
ancak az sayıdaki konuşmanın basında tam olarak yer almaması ya da özet olarak
aktarıldığı durumlarda, CHP Meclis Grubunda Tuz Fiyatlarındaki İndirim
Hakkında, Zonguldak Gezisi Sırasında gibi başlıklar kullanılmıştır.
Sözlük hakkında
Kitabın arkasında bulunan “Sözlük”te
sözcüklerin doğru yazımı verilmiştir. Kitaplarda
yer alan metinlerin içinde, (çıkış yeri ve dilin durumuna göre) “kalın ünlü”
harfler [a, ı, o, u] ile “ince ünlüler”in
[e, i, ö, ü]; (dudakların durumuna göre) “düz ünlüler” [a, e, ı, i] ile
“yuvarlak ünlüler”in [o, ö, u, ü] ve (ağzın açıklığına
göre) “geniş ünlüler” [a, e, o, ö] ile “dar ünlüler”in
[ı, i, u, ü] sözcükler içindeki kullanımı bazen yer değiştirebilmektedir. Ayrıca
a-ı, e-i, i-ı, u-ü; b-p, c-ç, d-t, ğ-v, n-m değişmeleri; ünsüz türemesi olarak
y-v değişimi de olabilmekte ve nihayet eski dilin kimi özgünlükleri
yansıyabilmektedir. Bu nedenle okuyucu sözlükte arama yaparken, mantıksal
olarak iki ve daha çok seçenekli tarama yoluna başvurmalıdır.
Sözlüklerde bulunmayan az sayıdaki sözcüğün kitapta geçtiği ayrıca
gözetilmelidir. Bu tür sözcüklere ilişkin zorlama açıklamalar yapma yoluna
başvurulmamıştır. Bu durumlarda okuyucu, metnin akışına göre yorum, dil bilgisi
ve çeşitli kaynaklara başvurmak durumundadır.
Dizin hakkında
Kitabın arkasında yer alan “Dizin” coğrafi yerler, kişi adları,
kitabın içerildiği döneme ilişkin temalar ile İsmet İnönü’nün değinilerindeki
vurgular esas alınarak hazırlanmış, böylece ilgili dönemlere yönelik ayrıntılı
araştırma yapanlara yardımcı olmaya çalışılmıştır.
Son olarak, bu
kitapların hazırlık aşamasındaki sayısız katkısı için ender insanlardan sevgili
Ali Rıza CİHAN’a; bu çalışmaların önemli
yanlışlardan korunmasını sağlayıcı yönlendirme ve katkıları nedeniyle
Şerafettin TURAN ve Selim İLKİN’e;
başta Ömer İMAMOĞLU ve Şevket ERCİL olmak üzere TBMM Kütüphane çalışanlarına ve
burada belirtmem gerekmeyen özel yardımları için arkadaşım Murat KARAKOÇ’a
içtenlikle teşekkür ediyorum.
İlhan K. Turan
* Aynı gazetenin değişik tarihlerdeki adlarıdır.
İsmet İnönü’nün
Yayınlanmış Kitapları*
TBMM Konuşmaları
İsmet İnönü’nün T.B.M.M.’deki
Konuşmaları 1920–1973; 3 Cilt, Derleyen:
Ali Rıza Cihan; TBMM Kültür Sanat ve Yayın Kurulu Yayınları, Ankara, 1992 … 29.05.1920 – 06.11.1973 tarihleri
arasını kapsamaktadır.
Söylev, Konuşma,
Söyleşi, Demeç, Makale ve Mesajları
İsmet
Paşa’nın Siyasi ve İçtimai Nutukları 1920–1933;
Başvekalet Matbaası, Ankara, 1933 ...
25.09.1920 – 29.10.1933 tarihleri arasını kapsamaktadır.
Milli
Şef’in Söylev, Demeç ve Mesajları;
Derleyen: Kadri Kemal Kop, Akay Kitabevi, Ankara, 1945
... 11.11.1938 – 28.12.1944 tarihleri arasını
kapsamaktadır.
Muhalefetde İsmet İnönü: Konuşmaları, Demeçleri, Mesajları, Sohbetleri ve
Yazılarıyla; Derleyen: Sabahat
Erdemir, M. Sıralar Matbaası, İstanbul, 1956 ...
31.05.1950 – 29.07.1956 tarihleri arasını kapsamaktadır.
Muhalefetde İsmet İnönü: Konuşmaları, Demeçleri, Mesajları, Sohbetleri ve
Yazılarıyla; Derleyen: Sabahat
Erdemir, M. Sıralar Matbaası, İstanbul, 1959 ...
16.08.1956 – 09.09.1959 tarihleri arasını kapsamaktadır.
Muhalefetde İsmet İnönü (1959–1960); Derleyen:
Sabahat Erdemir; Ekicigil Matbaası, İstanbul, 1962
... 13.09.1959 – 26.05.1960 tarihleri arasını
kapsamaktadır.
İhtilâlden
Sonra İsmet İnönü: Konuşmaları, Demeçleri, Mesajları, Sohbetleri ve Yazılarıyla;
Derleyen: Sabahat Toktamış, Ekicigil Matbaası, İstanbul, 1962
... 28.05.1960 – 10.11.1961 tarihleri arasını
kapsamaktadır.
Defterleri
İsmet
İnönü; Defterler (1919–1973); 3 Cilt, Hazırlayan: Ahmet Demirel;
Yapı Kredi Yayınları, 1.Baskı: İstanbul, Aralık 2001 01.01.1919 – 11.12.1973
tarihleri arasında tuttuğu notları kapsamaktadır.
Yurt Gezisi Konuşmaları
İsmet
İnönü’nün Kastamonu Gezileri: 1938–1949–1958;
Mustafa Eski; Çağdaş Yayınları, İstanbul, 1995 ...
05–10.12.1938, 18–26.04.1949 ve 24–25.10.1958 tarihlerini kapsamaktadır.
Cumhurbaşkanı
İnönü’nün Ege Seyahati: 1949; Hazırlayan: Kemal
Zeki Gencosman; Ankara, 1949
... 30.07.1949 – 21.08.1949 tarihleri arasını
kapsamaktadır.
Anıları
İsmet İnönü; Hatıralar;
2 Cilt, Hazırlayan: Sabahattin Selek; Bilgi Yayınevi, Ankara, 1985 ... Kurtuluş Savaşından
Cumhurbaşkanlığına seçilişine kadarki konuları kapsamaktadır. İlkönce 1968’de
yazı dizisi olarak yayınlanmıştır.
Anı, Atatürk, İstiklal
Savaşı ve Lozan Konferansına İlişkin Eser, Söyleşi ve Konferansları
İsmet İnönü; Aziz
Atatürk; Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1963
... Bu kitapçık, Atatürk’ün ölümünün 25. yıldönümü
dolayısıyla (10.11.1963) hazırlanan bir makaleyi içermektedir.
İnönü Atatürk’ü
Anlatıyor; Hazırlayan: Abdi
İpekçi; İstanbul, Cem Yayınevi, 1968 ...
Kurtuluş Savaşından Atatürk ile ilişkilere dek birçok konuyu içermektedir.
İsmet İnönü; İstiklal
Savaşı ve Lozan; Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma
Merkezi, Ankara 1993 … 23
Ekim 1973 tarihinde Türk Tarih Kurumu’nda verdiği konferans metnini
içermektedir.
İsmet
İnönü; Televizyona Anlattıklarım; Hazırlayan: Nazmi Kal;
Ankara, Bilgi Yayınevi, 1993 ...
1968 – 1973 yılları arasındaki 10 ayrı televizyon söyleşisini kapsamaktadır.
İsmet
İnönü; Lozan Barış Konferansı – Konuşma, Demeç, Makale, Mesaj, Anı ve
Söyleşileri; Hazırlayan İlhan Turan; Atatürk Araştırma Merkezi Yayını,
Ankara, Temmuz 2003 ...
Lozan Konferansının öngünlerinden yaşamının sonuna dek yapılan konuşma, demeç,
makale, mesaj anı ve söyleşileri kapsamaktadır.
Mektupları
Baba İnönü’den Erdal
İnönü’ye Mektuplar; Basıma Hazırlayan:
Sevgi Özel; Bilgi Yayınevi, Birinci Basım Aralık 1988
… Erdal İnönü’ye yazılan 02.09.1947–14.08.1960 tarihleri
arasındaki mektupları kapsamaktadır.
Söylev, Konuşma ve
Eserlerinden Yapılan Seçmeler
İsmet
İnönü’nün Vecizeleri; Ali Toygar –
Cumhuriyet Kitabevi, İstanbul, 1941
İnönü
Diyor ki: Nutuk, Hitabe, Beyanat, Hasbihaller,
Hazırlayan Herbert Melzig; İstanbul,
1941
İsmet
İnönü; Millet ve İnsaniyet: Milli Şef İsmet İnönü’nün Nutuklarından En
Güzel Parçalar; Derleyen: Herbert Melzig; İstanbul:
Kanaat Kitabevi, 1943
İnönü’nün
Söylev ve Demeçleri, T.B.M. Meclisinde ve CHP Kurultaylarında, 1919–1946;
Türk Devrim Tarihi Enstitüsü Yayınları, İstanbul 1946
İsmet
İnönü’nün Maarife Ait Direktifleri;
Maarif Vekilliği Yayını, İstanbul 1939
Cumhurbaşkanları,
Başbakanlar ve Milli Eğitim Bakanlarının Milli Eğitimle İlgili Söylev ve
Demeçleri (içinde); Türk Devrim
Tarihi Enstitüsü Yayınları, Milli Eğitim Basımevi, 1946 – Ankara
İsmet
İnönü ve Tek Dereceli İlk Seçimler (1946–1950–1954–1957);
Hazırlayan: İlhan Turan, İnönü Vakfı Yayınları, Ajans–Türk Basım ve Basım A.Ş., Ankara, Aralık 2002
İsmet
İnönü; Eğitim – Öğretim Üzerine; Hazırlayan: İlhan Turan, Türk
Eğitim Derneği–İnönü Vakfı Ortak Yayını, Ankara, Aralık 2002
İÇİNDEKİLER
Sunuş
ve Teşekkür – Özden Toker
Hazırlayandan
Kitap Hakkında Notlar
İsmet
İnönü’nün Yayınlanmış Kitapları
İçindekiler
26.10.1933...
SSCB Heyetinin Cumhuriyetin 10. Yıldönümü Nedeniyle Türkiye’yi Ziyaretine
İlişkin SSCB HKK Başkanı Vyaçeslav M. Molotov’un
Mesajına Verilen Yanıt
27.10.1933... Cumhuriyetin 10. Yıldönümü Dolayısıyla Türkiye’yi Ziyaret Edecek
Olan SSCB Heyeti Başkanı Kliment Yefromoviç Voroşilov’un
Karadeniz’den İlettiği Mesaja Verilen Yanıt
28.10.1933...Voroşilov ve SSCB Heyeti Onuruna Verilen Yemekte
Yapılan Konuşma
29.10.1933... Cumhuriyetin 10. Yıldönümü Dolayısıyla Hakimiyeti Milliye
Gazetesine Gönderilen Kutlama Mesajı
29.10.1933... Cumhuriyetin 10. Yıldönümü Dolayısıyla Akşam Gazetesine Övgü
..................... Asri Türk Devleti
(Makale)
29.10.1933... Yeni Devir (Makale)
28.10.1933... İlerleme ve Yükselme Yolu (Makale)
30.10.1933... Fırkamızın Devletçilik Vasfı (Makale)
31.10.1933... Yüksek Ziraat Enstitüsünün Açılışında Yapılan Konuşma
01.11.1933... Ankara Numune Hastanesinin “İsmet Paşa Pavyonu” ile Sıhhat
Enstitüsünün Açılışında
07–08.11.1933... Cumhuriyetin 10. Yıldönümü Dolayısıyla Adolf Hitler, Molotov,
Çaldaris,
Muşanof,
Pandeli
Vangeli,
Milan Srskic, Engelbert Dollfus,
Eleutherios
Venizelos, Papanastasyu – Papadopulos
ve Sakazow’un Mesajlarına Verilen Yanıtlar
10.11.1933... SSCB Heyetinin Türkiye Topraklarından Ayrılacağı Anlarda AA’ya
Verilen Demeç
12.11.1933... Ankara Hukuk Fakültesi Diploma Töreninde Verilen Söylev
17.11.1933... SSCB Heyetinin Moskova’ya Dönmesi Dolayısıyla Molotov’un
Mesajına Verilen Yanıt
20.11.1933... Zonguldak Gazetesine Verilen Demeç
21.11.1933... İstanbul Üniversitesinin Açılışı Dolayısıyla Eğitim Bakanı Hikmet
Beyin Mesajına Verilen Yanıt
22.11.1933... İstanbul Sümerbank Bakırköy Bez ve Feshane Fabrikalarını
Ziyarette
06.12.1933... Eskişehir Şeker Fabrikasının Açılışında Yapılan Konuşma
06.12.1933... Eskişehir Şeker Fabrikasının Açılışı Dolayısıyla Cumhuriyet
Gazetesine Verilen Demeç
12.12.1933... 4. Milli İktisat ve Yerli Mallar Haftasını Açış Söylevi
16.12.1933... 4. Milli İktisat ve Yerli Mallar Haftası Dolayısıyla Gelen
Kutlama Mesajlarına AA Aracılığıyla Duyurulan Teşekkür
21.12.1933... Memleketi İmar Edecek Sermaye (Makale)
01.01.1934... Yeni Yıl Dolayısıyla Associated Press’e
Verilen Demeç
10.02.1934... Balkan Anlaşması Dolayısıyla Yunanistan Başbakanı Çaldaris’in
Mesajına Verilen Yanıt
24.02.1934... Halkevleri’nin Kuruluşunun 2. Yıldönümü Dolayısıyla
Ankara Halkevi’nde Verilen Radyo Söylevi
14.03.1934... Cumhuriyet Halk Fırkası Meclis Grubunda İlk Öğretim ve Cehaletle
Mücadele ile İlgili Söylev
20.03.1934... Ankara İnkılap Kürsüsü’nün Açılışı Dolayısıyla Verilen “Türk
İnkılabı” Konulu İlk Ders/ Konferans
18.04.1934... Kemalettin Sami Paşa (Makale)
19.04.1934... Tütün Kongresi Başkanı Celal Beye Gönderilen Mesaj
23.04.1934... Sevgili Bayram (Makale)
25.04.1934... 23 Nisan Kutlamalarına AA Aracılığıyla Teşekkür
17.05.1934.... CHF Meclis Grubunda Milli Savunma
Bütçesinin Takviyesi Hakkında
17.05.1934... Cumhuriyet Gazetesinin 10. Yıldönümü Dolayısıyla Yunus Nadi’ye
Gönderilen Mesaj
20.05.1934... Sümerbank Kayseri Dokuma Fabrikasının Temel Atma Töreninde
Yapılan Konuşma
21.05.1934... Mevduatı Koruma Yasasında Yapılacak Değişiklik Dolayısıyla AA’ya
Verilen Demeç
03.07.1934... CHF Meclis Grubunda İran Şahı’nın Türkiye’yi Ziyaretiyle İlgili
Yapılan Açıklama
05.07.1934... Trakya Musevileri Hakkında Yayınlanan Resmi Bildiri
09.07.1934... Yeni Harflerin Kullanılması Hakkında Yayınlanan Resmi Bildiri
14.07.1934... Edirne ve Kırklareli Olayları Hakkında Yayınlanan Resmi Bildiri
14.08.1934... Sümerbank Bakırköy Bez Fabrikasının Açılışında Gazetecilere
Verilen Demeç
14.08.1934... Sümerbank Bakırköy Bez Fabrikasının Açılışında Diğer Yeni
Fabrikalarla İlgili Sohbet
14.08.1934... İş Bankası Beykoz Şişe ve Cam Fabrikasının Temel Atma Töreninde
Yapılan Konuşma
15.08.1934... İzmit Kağıt Fabrikasının Temel Atma Töreninde Yapılan Konuşma
15.08.1934... Zonguldak Yarıkok – Suni Antrasit Fabrikası Temel Atma
Töreninde Yapılan Konuşma
19.08.1934... Zonguldak Gezisi Sırasında Söyledikleri
20.08.1934... L’echo de Paris Gazetesi Muhabiri Raymond
Cartier
ile Yapılan Söyleşi
26.08.1934... 4. Uluslararası İzmir Panayırının Açılışında Yapılan
Konuşma
02.09.1934... 4. Uluslararası İzmir Panayırında Sovyet Pavyonu Defterine
Yazılan Düşünceler
26.08.1934... 4. Uluslararası İzmir Panayırının Açılışı Dolayısıyla
Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal’e Gönderilen Mesaj
27.08.1934... Küçük Menderes Ovası Düzeltme İşlemleri Dolayısıyla Yapılan
Açılış Konuşması
28.08.1934... Karşıyaka Yamanlar İçme Suyu Tesisinin Açılışında Yapılan Konuşma
31.08.1934... 30 Ağustos Zafer Günü Kutlamalarına AA Aracılığıyla Teşekkür
09.09.1934... İzmir’in Kurtuluş Günü Dolayısıyla CHF İzmir İl Başkanı Avni
Doğan’ın Mesajına Verilen Yanıt
16.09.1934... İş Bankası’nın İstanbul
Galatasaray’da Düzenlediği Sergideki Sözleri
10.10.1934...
Yugoslavya Kralı I. Aleksandr
ile Fransa Dışişleri Bakanı Jean Louis Barthou’nun
Bir Suikastte Öldürülmeleri Üzerine Yugoslavya
Başbakanı M. Uzunoviç ile Fransa Başbakanı Doumerg’e
Gönderilen Mesajlar
19.10.1934...
Turhal Şeker Fabrikasının Açılışında Yapılan Konuşma
21.10.1934...
Turhal Şeker Fabrikası Defterine Yazılan Düşünceler
14.11.1934...
CHF Meclis Grubunda Meclisin Seçimleri Yenilemesi Hakkında Yapılan Açıklama
21.11.1934...
Konya Ereğlisi Sümerbank Dokuma Fabrikası Temel Atma Töreninde Yapılan Konuşma
26.11.1934...
Cumhuriyetin 11. Yıldönümü Dolayısıyla Molotov
ve Uzunoviç’in Mesajlarına Verilen Yanıtlar
05.12.1934...
Kadınlara Milletvekilliği Seçme ve Seçilme Hakkının Verilmesi, Küçük
Kasabalarda Un Vergisinin Kaldırılması, Bazı Ürünlerin Satış Fiatlarının Her
Yerde Aynı Olması, Tarım Kesiminde Düzenlemeler ve Meclisin Yenilenmesiyle
İlgili Parti Meclis Grubu Kararı ile Yapılan Konuşmanın Özeti
09.12.1934...
Edirne Kız Öğretmen Okulunda Onuruna Verilen Yemekte Yapılan Konuşma
12.12.1934...
Trakya Gezisiyle İlgili Demeç
12.12.1934...
5. Ekonomi ve Artırma Haftasını Açış Söylevi
14.12.1934...
Türk Kadınlarının Siyasa Alanına Girişleri (Makale)
22.02.1935...
Halkevleri’nin Kuruluşunun
3. Yıldönümü Dolayısıyla Ankara Halkevi’nde Verilen Radyo Söylevi
28.02.1935...
Yurtdışında Yayın Yapan “Vu”
Dergisinin Türkiye Özel Sayısında Yayınlanan Bir Yazısı
05–07/,10.3.1935...
Başbakanlığının 10. Yıldönümü Dolayısıyla Yunanistan, SSCB, Yugoslavya, Çekoslavakya,
Bulgaristan, İtalya, Arnavutluk, Almanya ve Afganistan Devlet Yöneticilerinin
Mesajlarına Verilen Yanıtlar
28.03.1935...
Yunanistan’ın Ulusal Bayramı Dolayısıyla Başbakan Çaldaris’e
Gönderilen Mesaj
25.04.1935...
Bulgaristan’ın Yeni Başbakanı Andre Toşef’in
Mesajına Verilen Yanıt
03.05.1935...
Türk Kuşu Kurumu’nun Açılış Töreninde Yapılan Konuşma
05.05.1935...
Kars Depremi Dolayısıyla Yugoslavya ve Bulgaristan Başbakanları Yevtiç
ve Toşef’in Mesajlarına Verilen Yanıtlar
09.05.1935...
Cumhuriyet Halk Partisi 4. Büyük Kurultayını Açış Konuşması
16.05.1935...
CHP 4. Büyük Kurultayı Kapanış Oturumu ve Kapanış Konuşması
24.05.1935...
Türk Tayyare Cemiyeti’nin 6. Kongresini Açış Söylevi
26.05.1935...
Ek Belge: İnönü Ailesinin Türk Tayyare Cemiyeti’ne Üyelik Başvurusu
25.05.1935...
1. Basın Kurultayı Konuşması
26.05.1935...
4. Tecim ve Endüstri Odaları Kurultayı Başkanı ve Ekonomi Bakanı Celal Bayar’a
Gönderilen Mesaj
27.05.1935...
Atatürk’ün Basın Kurultayına Gönderdiği Mesaja Kurultay Adına Verilen Yanıt
28.05.1935...
CHP Meclis Grubunda Tuz Fiyatlarındaki İndirim Hakkında
29.05.1935...
“Hava Tehlikesi” Temasını Benimseyerek Bağış Yapmak İsteyen Bir Vatandaşın
Mesajına Verilen Yanıt
27.06.1935...Yozgat
Köy Öğretmenleri Adına Yozgat Valisi Baran’ın Mesajına Verilen Yanıt
28.06.1935...
Yugoslavya’nın Yeni Başbakanı Milan Stoyadinoviç’in
Mesajına Verilen Yanıt
30.06.1935...
Yurt Gezisine Çıkarken Tren Garındaki Sözleri
01.07.1935...
Yenice’den Adana’ya Giderken Trende Adanalılara Söyledikleri
13.07.1935...
Konya’daki Kuraklıkla İlgili Sözleri
24.07/31.11/13.12.1935...
Afet İnan’ın Gönderdiği Mesajlara Verilen Yanıtlar
07.08.1935...
Samsun’da Yerel Heyetlere Söyledikleri
24.08.1935...
İzmir Belediye Başkanı Dr. Behçet Uz’a 5. Uluslararası İzmir Panayırı
Dolayısıyla Gönderilen Mesaj
11.09.1935...
Belçika Kraliçesinin Ölümü Dolayısıyla Başbakan Van Zeeland’a
Gönderilen Mesaj
17.09.1935...
Kayseri Dokuma Fabrikasının Açılışı Dolayısıyla SSCB HKK Başkanı Molotov’un
Mesajına Verilen Yanıt
07.10.1935...
6. Ulusal Türk Tıp Kongresinin Açılışında Yapılan Konuşma
14.10.1935...
Yunanistan’da Yeni Hükümetin Oluşması Üzerine Başbakan General Georgies Kondilis’in
Mesajına Verilen Yanıt
20.10.1935...
Genel Nüfus Sayımı Dolayısıyla Yayınlanan Bildiri
25.10.1935...
Sayım Sonuçlarıyla İlgili Ulus Gazetesi Başyazarına Verilen Demeç
26.10.1935...
1. Belediyeler Kurultayı Söylevi
26.10.1935...
Atatürk’e Suikast İddiaları ve 1. Belediyeler Kurultayı Dolayısıyla Atatürk’e
Gönderilen İki Ayrı Mesaj
26.10.1935...
Atatürk’e Suikast İddiaları Üzerine Gelen Mesajlara Ulus Gazetesi Aracılığıyla
Teşekkür
01.11.1935...
Ankara Mamak’ta Kurulan Zehirli Gaz Maskesi Fabrikasının Açılış Töreninde
Yapılan Konuşma
02.11.1935...
Cumhuriyetin 12. Yıldönümü Dolayısıyla SSCB, Yunanistan, İran, Yugoslavya
Başbakanları Molotov, Kondilis,
Furugi, Stoyadinoviç
ve Romanya Dışişleri Bakanı Titülesko’nun
Mesajlarına Verilen Yanıtlar
03.11.1935...
Ordu Süvari Subayları Arasında Düzenlenen “Ordu Atı” Yarışmasında Kazanan
Subayların Ödül Töreninde Yapılan Konuşma
13.11.1935...
Sovyet Devriminin18. Yıldönümü Dolayısıyla Molotov’a
Gönderilen Mesaj
24.11.1935...
Fevzipaşa – Diyarbekir
Demiryolu Hattının Açılışı Dolayısıyla Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya’nın
Mesajına Verilen Yanıt
28.11.1935...
Sümerbank Bursa Merinos Fabrikası Temel Atma Töreninde Yapılan Konuşma
28.11.1935...Gemlik
Suni İpek Fabrikası Temel Atma Töreninde Yapılan Konuşma
29.11.1935...
İş Bankası Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikasının Açılışında Yapılan Konuşma
11.12.1935...
Ankara’daki Mülkiye Mezunlarının Düzenlediği Toplantıda Yapılan Konuşma
11.12.1935...
Mülkiye’nin Kuruluş Yıldönümü Dolayısıyla Atatürk’e Gönderilen Mesaj
12.12.1935...
6. Tasarruf ve Yerli Mallar Haftasını Açış Söylevi
09.01.1936...
Boş Milletvekilliklerine CHP Adaylarını Açıklayan Bildiri
09.01.1936...
İran Pars Ajansı ile AA’nın Karşılıklı Haber Akışına İlişkin Anlaşmaları
Dolayısıyla Pars Ajansı’na Verilen Demeç
17.03.1936...
Basın Genel Direktörlüğü’nün Düzenlediği Fotoğraf Sergisindeki Sözleri
24.03.1936...
Afyon Atatürk Zafer Anıtının Açılış Töreninde Yapılan Konuşma
25.03.1936...
Bozanönü – Isparta Demiryolu Hattının Açılış Töreninde Yapılan Konuşma
25.03.1936...
Afyon – Karakuyu Demiryolu Hattının Açılış Töreninde Yapılan Konuşma
27.03.1936...
Afyon Tren Garında Yapılan Sohbetler
10.04.1936...
Boğazlar Konusunda Resmi Yayınlanan Resmi Bildiri
13.06.1936...
Çocuk Esirgeme Kurumu Kongresinde Yapılan Konuşma
19.06.1936...
Parti İşleri ile Hükümet Yönetiminin Birliğini Sağlama İçerikli Parti Örgütüne
Yönelik Bildiri
20.06.1936...
Yazar Maksim Gorki’nin Ölümü Dolayısıyla SSCB HKK
Başkanı Molotov ile Mesaj Teatisi
06.07.1936...
Heidelberg Üniversitesi’nin “İktisat
Bilgileri Fahri Doktorluğu” Ünvanı
Vermesi Dolayısıyla Almanya Büyükelçisi Von
Keller ve Almanya Büyük Doğu Derneği Türkiye Komitesinden Weigelt Schneider’in
Mesajlarına Verilen Yanıtlar
24.07.1936...
Montreux Boğazlar Konferansı Dolayısıyla SSCB Büyükelçisi Lev Mihailoviç
Karahan’ın Mesajına Verilen Yanıt
24.07.1936...
Montreux Boğazlar Konferansı Dolayısıyla Ankara Valisi ve CHP İl Başkanı Nevzat
Tandoğan’ın Mesajına Verilen Yanıt
24.07.1936...
Montreux Boğazlar Konferansı Dolayısıyla Irak Başbakanı Yasin El Haşimi,
Yugoslavya Başbakanı M. Stoyadinoviç,
Afganistan Başbakanı Muhammed Haşim ve İsviçre Büyükelçisi Henri
Martin’in Mesajlarına Verilen Yanıtlar
08.08.1936...
Zonguldak Sömikok Fabrikasını Gezerken
07.08.1936...
Berlin Olimpiyatlarında Dünya Şampiyonu Olan Güreşçi Yaşar’a Gönderilen Kutlama
Mesajı
01.09.1936...
6. Uluslararası İzmir Fuarının Açılışı ve Onuruna Düzenlenen Şölende Yapılan
Konuşmalar
26.09.1936...
Türk Lirasının Değeri Hakkında Yayınlanan Resmi Bildiri
03.10.1936...
Elaziz Dönüşünde Kayseri Bez Fabrikasını
Ziyarette Yapılan Konuşma
07.10.1936...
Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’a Gönderilen Türk–Sovyet İlişkileri Hakkında
Şifre Mesaj
19.10.1936...
İzmir Halkevi’ndeki “Pamuk ve Pamukçuluk” Konulu Toplantıda, Manisa–Turgutlu–Salihli’li
Üreticilere Söyledikleri
19.10.1936...
İzmir Halkevi’ndeki “Pamuk ve Pamukçuluk” Konulu Toplantıda, Manisa–Turgutlu–Salihli’li
Üreticilere Söyledikleri
19.10.1936...
Nazilli’deki Toplantıda Üreticilere Söyledikleri
20.10.1936...
İzmir Halkevi’ndeki Toplantıda
20.10.1936...
Yugoslavya Başbakanı Stoyadinoviç’in
Türkiye’yi Ziyareti Dolayısıyla Ankara Palas’ta Onuruna Verilen Yemekte Yapılan
Konuşma
28.10.1936...
Yugoslav Gazetecilere Verilen Demeç
31.10.1936...
CHP Meclis Grubunda Stoyadinoviç’in
Türkiye Ziyareti ve Yeni Dönem Meclis Başkanlığı Hakkında Yapılan Açıklama
04.11.1936...
Çubuk Barajı ve Filtre İstasyonunun Açılışında Yapılan Konuşma
05.11.1936...
Yugoslavya Başbakanı Stoyadinoviç’in
Türkiye’den Ayrılacağı Anlarda Gönderdiği Mesaja Verilen Yanıt
09.11.1936...
İlk Hava Şehidi Kızımız (Makale)
10.11.1936...
Sovyet Devriminin 19. Yıldönümü Dolayısıyla Molotov’a
Gönderilen Mesaj
11.11.1936...
Siyasal Bilgiler Okulunun Ankara’ya Taşınması Dolayısıyla Ordu Milletvekili Ahmed
İhsan Tokgöz’ün Mesajına Verilen Yanıt
14.11.1936...
Afet İnan’ın Bir Mesajına Verilen Yanıt
14.11.1936...
Boş Milletvekilliklerine CHP Adaylarını Duyuran Bildiri
14.11.1936....Küçük Sanatlar ve Elişleri Kongresinde
Yapılan Konuşma
15.11.1936... Küçük Sanatlar ve Elişleri Sergisindeki Sözleri
21.11.1936... Yugoslav Vreme Gazetesine Verilen Demeç
21.11.1936... Yunanistan’ın Eski Başbakanlarından Papanastasyu’nun
Ölümü Dolayısıyla Başbakan Ioannis Metaksas’a
Gönderilen Mesaj
04.12.1936... Mülkiye’nin 60. Kuruluş Yıldönümü ve Ankara’da Yapılan Yeni
Binasının Açılışı Dolayısıyla Yapılan Konuşma
08.12.1936... Balıkçılar Kongresi Başkanı Celal Bayar’ın Saygı Mesajına Verilen
Yanıt
12.12.1936... 7. Artırma ve Yerli Malları Haftası Dolayısıyla Ankara
Halkevi’nde Verilen Söylev
15.12.1936... Ankara Stadının Açılışında Yapılan Konuşma
29.12.1936... CHP Meclis Grubunda Sulama, Üretim ve Zırai
Kalkınma, Orman ve Toprak İşleriyle İlgili Çıkarılacak Yeni Yasalar Hakkında
Yapılan Konuşma
29.12.1936... CHP Ankara İl Kongresi Başkanı Rıfat Börekçi’nin
Mesajına Verilen Yanıt
01.01/11.01/30.01.1937... Afet İnan’a Gönderilen Mesajlar
06.01.1937... İstanbul ve Trakya Demiryolları Hattının Devletleştirilerek DDY
Ulaşım Ağına Katılması Dolayısıyla Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya’nın
Mesajına Verilen Yanıt
10.01.1937... CHP Meclis Grubunda Sancak (Hatay) Sorunu Dolayısıyla Yapılan
Konuşma
15.01.1937... Boş Milletvekilliklerine CHP Adaylarını Duyuran Bildiri
27.01.1937... Hatay Konusunda Cemiyeti Akvam Konseyinin Türkiye Lehine Karar
Vermesi Üzerine Atatürk’ün Gönderdiği Mesaja Verilen Yanıt
30.01.1937... Hatay Konusuyla İlgili Kutlamalara AA Aracılığıyla Teşekkür
05.02.1937... Atatürk’ün Birkaç Hususiyeti (Makale)
17.02.1937... İstanbul Limanı, Yüksek Deniz Ticaret Okulu ve Güzel Sanatlar
Akademisini Ziyarette
20.02.1937... Resmi Gazetelerin Resmi Dil Dışında Diğer Dillerde de Yayın
Yapacağına İlişkin Haberlere AA Aracılığıyla Yapılan Yalanlama
24.02.1937... Halkevleri’nin Kuruluşunun 5. Yıldönümü Dolayısıyla
İçişleri Bakanı ve CHP Genel Sekreteri Şükrü Kaya’nın Mesajına Verilen
Yanıt
26.02.1937... İzmir’deki Bazı Tetkikler Sırasında
03.03.1937... Musiki Öğretmen Okulunun Tiyatro ve Opera Sınıflarını Gezerken
13.03.1937... Çekirdeksiz Üzüm Kongresi Dolayısıyla Ekonomi Bakanı Celal
Bayar’ın Mesajına Verilen Yanıt
19.03.1937... Romanya Dışişleri Bakanı Viktor
Antonescu’nun
Türkiye’yi Ziyareti Dolayısıyla Romen Rador
Ajansı’na Verilen Demeç
23.03.1937... CHP Meclis Grubunda Dış Temaslar ve Meclis Başkan Vekilliği
Hakkında
24.03.1937... Atçılık Hakkında Yayınlanan Resmi Genelge
26.03.1937... Boş Milletvekilliklerine CHP Adaylarını Açıklayan Bildiri
30.03.1937... Yunanistan’ın Ulusal Bayramı Dolayısıyla Başbakan I. Metaksas’a
Gönderilen Mesaj
03.04.1937... Karabük Demir Çelik Fabrikası Temel Atma Töreninde Verilen
Söylev
05.04.1937... Ereğli Bez Fabrikasının Açılışında AA’ya Verilen Demeç
07.04.1937... CHP Meclis Grubunda Ziraat Bankasına İlişkin Yasa Tasarısıyla
İlgili Açıklama
08.04.1937... Suriye Başbakanı Cemil Mürdüm’ün
Türkiye’den Geçişi Dolayısıyla İlettiği Mesaja Verilen Yanıt
10.04.1937... Yugoslavya’ya Hareketinden Önce Yugoslav ve Türk Basın
Temsilcilerine Verilen Demeç
12.04.1937... Belgrad’da Yugoslav Başbakanı M. Stoyadinoviç'in
Onuruna Verdiği Yemekte Yapılan Konuşma
15.04.1937.... Stoyadinoviç ile Birlikte Gittikleri Kraguyevatz
Kentinin Tren Garındaki Karşılama Töreninde Belediye Başkanının Konuşmasına
Sırpça Verilen Yanıt
16.04.1937... Saraybosna Tren Garı ile Vali Tarafından Onuruna Verilen Yemekte
Yapılan Konuşmalar
19.04.1937... Hersek’te Onuruna Verilen Yemekte Valinin Konuşmasına Verilen
Yanıt
19.04.1937... Ulroş’ta Politika Gazetesine Verilen Demeç
21.04.1937... Valjevo'da Belediye Başkanı Tarafından Onuruna
Verilen Yemekte Yapılan Konuşma
21.04.1937... Bulgaristan’ın Filibe Kentinde Basın Temsilcilerine Verilen Demeç
21.04.1937... Edirne Tren Garındaki Sözleri
23.04.1937... Uluslararası Kömür ve Kömür Yakan Vasıtalar Sergisinin Açılışında
Yapılan Konuşma
25.04.1937... İran Başbakanı ve İçişleri Bakanı Mahmud
Cam’ın Mesajına Verilen Yanıt
27.04.1937... CHP Meclis Grubunda Yurtdışı Gezisi ile İlgili İzlenimleri
06.05.1937... İngiltere’nin Yeni Kralının Taç Giyme Törenine Katılacağı Londra
Gezisi Öncesinde Fransız Reuter Ajansı’na Verilen Demeç
10.05.1937... Paris’te Le Journal Gazetesine Verilen Demeç
21.05.1937... 19 Mayıs Bayramı Dolayısıyla İçişleri Bakanı ve CHP Genel
Sekreteri Şükrü Kaya’nın Mesajına Verilen Yanıt
24.05.1937... Yugoslav Basın Temsilcileri ile Vreme
Gazetesine Verilen Demeç
24.05.1937... Politika Gazetesi ile Yapılan Söyleşi
25.05.1937... Selanik’te Gazetecilere Verilen Demeç
26.05.1937... Atina’da Başbakan I. Metaksas’ın Onuruna
Verdiği Yemekte Yapılan Konuşma
26.05.1937... Atina’dan Türkiye’ye Hareketinden Önce Gazetecilere Verilen Demeç
27.05.1937... Yurtdışı Gezisiyle İlgili Cumhuriyet Gazetesine Verilen Demeç
27.05.1937... İstanbul’daki Karşılanma Sırasında ve İzmit’ten Geçerken
28.05.1937... Türk Hava Kurumu’nun Sabiha Gökçen İçin Düzenlediği Törende
Yapılan Konuşma
01.06.1937... CHP Meclis Grubunda Yurtdışı Gezisiyle İlgili Yapılan Açıklama
13.06.1937... Çiftliklerini Hazineye Bağışlaması Üzerine Atatürk ile Mesaj
Teatisi
20.07.1937... Telsiz Telgrafı Bulan İtalyan Bilgin Guiglielmo
Marconi’nin
Ölümü Dolayısıyla İtalya Başbakanı B. Mussolini’ye
Gönderilen Mesaj
27.07.1937... Bazı Olaylar Üzerine Spor İşleri Hakkında Yayınlanan Resmi
Bildiri
11.08.1937... İskandinav Gazeteci A. J. Fischer
ile Yapılan Söyleşi
15.08.1937... İlk Denizaltı Gemisinin Omurgasını Yerine Koyma Töreninde
26.08.1937... Kardeşi Hayri Temelli’nin Ölümü Dolayısıyla Gelen Başsağlığı
Dileklerine AA Aracılığıyla Teşekkür
29.08., 02/08.09.1937... Kardeşi Hayri Temelli’nin
Ölümü Dolayısıyla Bulgaristan Kralı III. Boris,
Yugoslavya Kralı Naibi Prens Paul, Yunanistan Kralı II. Georgies
ve Şarki Ürdün Emiri Abdullah’ın Mesajlarına Verilen Yanıtlar
05.09.1937... Afet İnan’a Gönderilen Mesaj
08.09.1937... Nyon (Akdeniz) Konferansı Dolayısıyla Tevgik
Rüştü Aras’a İzmir’den Gönderilen ve Numan Menemencioğlu’nun Sirküle
Ettiği Telgraf
09.09.1937... Nyon Konferansı Dolayısıyla Atatürk’e İletilen
Görüşler
10.09.1937... Nyon Konferansı Dolayısıyla Atatürk’e İletilen
Görüşler
11.09.1937... Nyon Konferansı Dolayısıyla Atatürk’e İletilen
Görüşler
12.09.1937... Nyon Konferansı Dolayısıyla Atatürk’e İletilen
Görüşler
13.09.1937... Nyon Konferansı Dolayısıyla Atatürk’e İletilen Bir
Not
13.09.1937... Nyon Konferansı Dolayısıyla Atatürk’e İletilen Görüşler
14.09.1937... Nyon Konferansı Dolayısıyla Tevfik Rüştü Aras’a
Gönderilen Telgraf
14.09.1937... Nyon Konferansı Dolayısıyla Atatürk’e İletilen
Görüşler
15.09.1937... Nyon Konferansı Dolayısıyla Atatürk’e İletilen
Görüşler
15.09.1937... Nyon Konferansı Dolayısıyla Tevfik Rüştü Aras’a
Gönderilen Telgraf
25.10.1937... Başbakanlıktan İstifa Nedeniyle Atatürk’e Gönderilen Resmi Yazı
25.10.1937... CHP Genel Başkan Vekilliğinden İstifa Dolayısıyla Atatürk’e
Gönderilen Resmi Yazı
25.10.1937... Başbakanlıktan Ayrılma Dolayısıyla TBMM Başkanı Abdülhalik
Renda’ya Gönderilen Veda ve Teşekkür Yazısı
25.10.1937... Başbakanlıktan Ayrılma Dolayısıyla Başbakan Vekili ve Ekonomi
Bakanı Celal Bayar ile Diğer Bakanlara Gönderilen Veda ve Teşekkür Yazısı
25.10.1937... Başbakanlıktan Ayrılma Dolayısıyla Başbakanlığa Bağlı Kurumların
Yöneticilerine Gönderilen Veda ve Teşekkür Yazısı
31.12.1937... Yeni Yıl Dolayısıyla Atatürk’e Gönderilen Mektup
17.01.1938... Kendisiyle İlgili Bir Övgüsü Üzerine Atatürk’e Gönderilen Mektup
21.06.1938... Balkan Turnesi Dolayısıyla Sabiha Gökçen’e Gönderilen Kutlama
Mesajı
26.07.1938... Lozan Konferansının Yıldönümünü Kutlaması Üzerine Atatürk’e
Gönderilen Mektup
03.08.1938... Atatürk’ün Hastalığı Dolayısıyla Salih Bozok’un Mektubuna Verilen
Yanıt
09. 08.1938... Hastalığı Dolayısıyla Atatürk’e İletilmek Üzere Hasan Rıza
Soyak’a Gönderilen Mektup
14.08.1938... Atatürk’ün Hastalığı Dolayısıyla Salih Bozok’un Mektubuna Verilen
Yanıt
27.09.1938... Türk Dili Bayramı Dolayısıyla Atatürk’e Gönderilen Kutlama Mesajı
05.10.1938... Fethi Okyar’ın Mektubuna Verilen Yanıt
05.10.1938... Celal Bayar’ın Selam Getirmesi Üzerine Atatürk’e Gönderilen
Mektup
28.10.1938... Kazım Karabekir’in Mektubuna Verilen Yanıt
27.10.1938... Cumhuriyetin 15. Yıldönümü Dolayısıyla
Atatürk’e Gönderilen Mektup
28.10.1938... İletilen Selam Üzerine Atatürk’e Gönderilen Mektup
10/11.11.1938... Atatürk’ün Ölümü Üzerine İntihar Girişiminde Bulunan Salih
Bozok’a Gönderilen Telgraf
11.11.1938... Cumhurbaşkanlığı Andı ve Teşekkür Konuşması
12.11.1938... Meclisteki Çalışma Dairesinde Basın Temsilcilerini Kabuldeki
Sözleri
15.11.1938... Atatürk’ün Ölümü Dolayısıyla Orduya Başsağlığı – Mareşal Fevzi
Çakmak’a Gönderilen Mesaj
15.11.1938... Başsağlığı ve Kutlama Mesajlarına AA Aracılığıyla Duyurulan
Teşekkür
18.11.1938... Ankara Yüksek Öğrenim Gençliğinin Mesajına Verilen Yanıt
21.11.1938... Atatürk’ün Cenazesinin Dolmabahçe’den Ankara Etnografya Müzesine
Aktarıldığı Gün Yayınlanan Ulusa Bildiri
22.11.1938... Yabancı Basın Temsilcilerine Verilen Demeç
01–03.12.1938... Cumhurbaşkanlığına Seçilmesi Dolayısıyla Afganistan,
Arnavutluk, Almanya, Bulgaristan, Mısır, Finlandiya, Fransa, Helen, Hatay,
İran, Irak, Japonya, Lübnan, Litvanya, Polonya, Romanya, İsveç, Suriye, Saadeti
Arabistan, Çekoslavakya, Ürdün, SSCB, Yemen, Yugoslavya ve ABD
Devlet Yetkililerinin Mesajlarına Verilen Yanıtlar
Kaynaklar
ve Konu Başlıklarına İlişkin Kısaltmalar
Kaynakça
Sözlük
Dizin
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği* Heyetinin
Cumhuriyetin 10. Yıldönümü Nedeniyle Türkiye’yi Ziyaretine İlişkin SSCB
HKK**
Başkanı Vyaçeslav M. Molotov’un Mesajına Verilen Yanıt [1]
Hakiyki [Hakiki] ve çözülmez bir dostlukla bağlı bulunduğumuz
memleketin mümtaz siyasî ricali tarafından bize yapılacak ziyarete Zatı
devletlerinin iştirakine mani olan müessif rahatsızlığı hakiyki bir yeisle
öğrenmiştim. Bu imkânsızlığı bize teyit eden nazik ve lütüfkâr telgrafınız
şahsî kederinizi bildirmek için ihzar ettiğiniz asîl ve dostane hissiyat gene
beni müteselli etti.
Sizi Ankara’da selâmlamak ve silinmez hatırasını muhafaza ettiğim
mükâlemeleri tekrar ele almak sevinci bu suretle muvakkaten imkânsız bir hale
geldiğinden, yapmayı mümkün ve münasip göreceğiniz bir zamanda diğer bir
ziyaretle bunu telafi edeceğinizi dostluğunuzdan katiyen beklerim.
Nazikâne eseri dikkatinizden ve Türkiye cumhuriyetinin onuncu yıl
dönümü münasebetiyle bana yapmak lütfunda bulunduğunuz tebriklerden dolayı
hararetli teşekkürlerimi Zati devletlerine tekrar ederken yakında görüşmek
üzere büyük muhabbetimin ve samiymi [samimi] dostluğumun ifadesini
gönderiyorum.
Cumhuriyetin 10.
Yıldönümü Dolayısıyla Türkiye’yi Ziyaret Edecek Olan SSCB Heyeti Başkanı Harbiye
ve Bahriye Komiseri Kliment Yefromoviç Voroşilov’un Karadeniz’den İlettiği
Mesaja Verilen Yanıt [2]
İzmir vapurundan gönderdiğiniz sevimli telsiz telgrafınızdan
dolayı size hararetle teşekkür ederim. Yarın sizi Ankara’da tekrar görmek
fikriyle bilhassa bahtiyarım. Keza mülâkatımızın milletlerimiz arasında
sarsılmaz dostluğu daima daha ziyade kuvvet bulmasına medar olacağına derin bir
kanaatim vardır. Sizi kabul ettiğimden dolayı sevinçle dolu olan Türkiye
topraklarında size olduğu gibi muhterem arkadaşlarınıza da hoşgeldiniz derken
en samiymi [samimi] dostluğumun ifadesini kabul etmenizi rica eylerim, Reis
Hazretleri.
Voroşilov ve SSCB Heyeti
Onuruna Verilen Yemekte Yapılan Konuşma [3]
Reis Hazretleri,
Gazi Mustafa Kemal, Türklerin şiddetli bir azimle istiklâlleri
için yapmış oldukları mücadeleyi açalı on beş sene oldu.
Türkler, millî mizaçlarına ve esaslı menfaatlerine en uygun gelen
rejimi kurarak bu mücadelenin zaferini tetviç edeli on sene oldu.
Türk milleti, bu iki tarih arasında, mevcudiyetinin en kahramanı
devrelerinden birini yaşadı. Bu devre sefalet ve mahrumiyet ile dolu olduğu
için kahraman, iyman [iman] ile dolu olduğu için kahramandır.
Reis Hazretleri;
Mustafa Kemal Türkiyesi, beynelmilel münasebetlerde ilk adımları
işte bu devirde attı.
İlk münasebetlere sizinle başladık, ilk dostluğumuzun heyecanını
siz hakettiniz.
Bütün Türklerin önlerinde açılan terakki, sulh ve saadet
devresinin onuncu yıldönümünü sevinç ve heyecanla kutluladığı [kutladığı] bir
anda mukavemetin ve teceddüdün merkezi olan bu şehirde söylenen heyecanlı
sözler arasında Sovyetler hakkında da sarsılmaz ve samiymi [samimi] dostluk
sözlerinin bulunması, her şerait altında, tabiî değil midir?
Size selâm, dostlar hoşgeldiniz!
Menşeindeki bütün güzellikle tarif ettiğim bu dostluk bu kadarla
kalmadı. Memleketlerimizin karşılıklı menfaatleri sulh ve vifak davası
yolundaki ülkücülükleri ondan ötesini başardı.
İlk dostluk münasebetlerimiz başlıyalıdanberi geçen on üç sene
içinde, bu dostluğun ilerlediğini ve kaynaştığını gördük. Öyle ki, Türkiye ve
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri İttihadı milletlerinin azamî nefine olarak
aramızda mesut bir teşriki mesai vücut buldu.
Reis Hazretleri;
Zati Devletlerinin aramızda bulunması bu kaynaşmanın en bariz
delilidir. Sizi Ankarada, bu dostluk havası içinde ve karşımda bu masada
oturuyor görürken duyduğum bütün sevinci size söylemekliğime müsaade ediniz.
Büyük komşu memleketin siyasetini idare eden efendiler; siz de
hoşgeldiniz. Bize dostluk getirdiniz. Biz de size aynı kuvvetle, aynı
samimiyetle ve Türk – Sovyet münasebatının âtisine olan ayni iymanla mukabele
ediyoruz.
Ankarada İkinci defa kabul etmekle bahtiyar olduğumuz eski
dostumuz M. Karahan’ı*
yürekten selâmlamayı bu esnada çok güzel bir vaziyfe [vazife] bilirim.
Hakiyki [hakiki] menfaatlerimizin karşılıklı olarak iyi
anlaşılmasına, müessesatımız hakkında tam ve mutlak riayet esasına istinat eden
münasebetlerimiz, elbette ki mütemadiyen artan bir yakınlık ve daima daha açık
ve feyizli olan bir teşriki mesai istikametinde tekâmül edecektir. Bu on üç
senelik tarihin hiç bir anında birbirimize karşı olan düşüncelerimizde herhangi
bir zaaf herhangi bir şüphe kaydetmedik. Milletler münasebatına bundan daha
güzel bir dostluk ve sadakat misali gösterilebilir mi? Sulhun istikrarı için
yaptığımız sıkı teşriki mesai kadar güzel bir eser zikredilebilir mi?
Reis Hazretleri:
Sizin yüksek şahsiyetiniz, dost memleketin menfaatlerine olan
hizmetleriniz bunca büyük ve güzel eserler arasında ihtilâlin en şanlı
yapıcılarından biri olarak parlıyan simanız beni şunları söylemeğe sevkediyor:
Türkiye, bu ziyaretinizle Sovyet Hükûmeti tarafından kendisine
karşı gösterilen dostluğun mâna ve kıymetini tamamen müdriktir. Nasıl ki
Türkiye de geçen sene yaptığımız Moskova ziyaretiyle, memleketinize dostluğunun
tam ve samil bir delilini göstermişti.
Moskovadan ne silinmez bir hatıra muhafaza ediyorum ve ediyoruz.
Türkiyenin Sovyetlere karşı esasen belli olan hissiyatı hakkında verdiğimiz
teminat orada ne kadar heyecanla karşılanmıştı.
İktisadi, sınai, zıraî ve harsî bütün sahalarda girişilen muhteşem
kalkınma eserinin orada gözlerimle gördüğüm fiili ve çok parlak neticeleri bir
an olsun hatırımdan çıkmıyor. Fakat Moskova’yı anarken, bütün hatıraların
üzerine Stalin’in büyük siması yükseliyor. Bu masadan kendisine hakkındaki
derin takdirlerimi ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin bütün kardeşçe dostluğunu
arzetmek isterim.
Reis Hazretleri; ziyaretiniz, şanlı bir mazi karşısında ve
istikbale olan iymanımız önünde hepimizin mütehassis
bulunduğu bir âna tesadüf ediyor.
Türk – Sovyet dostluğunun güzel
mazisi ve onu bekliyen güzel istikbalin önünde de aynı veçhile mütehassis
bulunduğumuzu size söylemekten daha güzel bir dostluk delili verebilir miyim.
Bu
maziden kuvvet alarak ve bu istikbale iyman ederek kadehimi M. Kalinin* Hazretlerinin sıhhatine, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri İttihadı
milletlerinin saadet ve refahına, sizin şahsî sıhhatinize, Reis Hazretleri,
dostlarımız Karahan, Bubnof, Suritz, Krijijanovski, Budyeni’nin** ve bütün arkadaşlarınızın sıhhatine kaldırır, Madam Varaşilof,
Madam Bubnof, Madam Budyeni’nin bizi ziyaret etmek lûtfunda bulunduklarından
dolayı kendilerine minnettar kalarak hararetle teşekkür ve Madam Suritz’e de
sıhhatler temenni eder, Türk – Sovyet teşriki mesaisine, büyük ve sarsılmaz
Türk – Sovyet dostluğuna içerim.
Cumhuriyetin 10.
Yıldönümü Dolayısıyla Hakimiyeti Milliye Gazetesine
Gönderilen Kutlama Mesajı [4]
Büyük bayramı Hakimiyeti Milliyeye
kutlularım.
Hakimiyeti Milliye adı millet ihtilâlinin ilk gününde büyük reis tarafından
verilmişti. Büyük kararların ilk heyecanlarını ilk önce hep onun dilinden
işittik. Hakimiyeti Milliye Inkilabın canlı bir
ifadesidir.
İsmet
Cumhuriyetin 10.
Yıldönümü Dolayısıyla Akşam Gazetesine Övgü [5]
Akşam Gazetesi milletin matem günlerinde çıktı. İlk günlerinden
itibaren temiz ve ileri fikirler için mücadeleye atıldı. Milletin hayatının bir
sayfası ve inkılâpların daima dikkatli gözcüsü olmak ve kendi hayatını intizam
ve kudretle idare edebilmek Akşamın mazhariyetidir.
1918 de İmparatorluğun
teslim olması üzerine galipler mütarekeyi müstakil Türk mevcudiyetine nihayet
verecek surette tatbika başladılar. 19l9 baharına kadar Türk vatanperverinin
nazarında sulh muahedesi için her türlü ümit kaybolmuştu. Millet, tamime
ihtilâl ile cevap verdi; bu ihtilâli Mustafa Kemal adı ile ilân eyledi.
1920 baharına kadar galiplerin
bütün memleketin askerî işgali, dahilde saltanat
rejiminin kendilerine müsait bir niyetle vaziyet alması en açık şekline vâsıl
oldu. Türk milleti 1920 nisanında Büyük Millet
Meclisini toplıyarak Halk Devletini kurdu ve Devletin riyaset ve idaresini
Mustafa Kemale tevdi etti. Türkiye Büyük Millet Meclisi, millî hudutların
temini ve dahilî [ve] haricî istiklâlin tamamiyeti
programını ve hakimiyetin kayıtsız, şartsız ve iştiraksız kendisinde
toplandığını ilân etti.
Büyük Millet Meclisinin
tespit ettiği gayeler, 1923 Lozan sulhunun aktinde, ve
ondan sonraki haricî ve dahilî politikada esas olmuştur.
Yeni Türk Devletini
millî hudutlar içinde kurmak fikri, askerî muzafferiyetlerin en ateşli
zamanlarında dahi ne kadar güç te olsa itidalin muhafazasına saik oldu.
Bu fikir, sulhun
aktinden sonra komşular ve diğer devletler ile hudut ve arazi meselelerinin ve
siyasî ihtilâfların hallinde ve haricî politikanın açık ve gizli her türlü
tecavüz niyetinden uzak bulunmasında temel teşkil etmiştir. Diğer taraftan kendisile
münasebette bulunanların asıl niyetlerindeki mâna üzerinde çok dikkatli ve
hassas olmuştur. Dahilî ve haricî istiklâl mefkûresi
politikamızın sulhtan sonraki idaresinde daimî bir esastır. Bu mefkûrenin amelî
sahada tecelliyatı memleketin kuvvet ve emniyeti arttıkça, müfrit şekillerden
sıyrılmış ve medenî bir millet için elzem olan çerçeve içinde kalmıştır. Hakimiyetin mutlak olarak millette toplanmasının devlet
şeklini mütemadiyen tekâmül ettirmesi tabiî idi. Halkçı ve lâik Türk
Cümhuriyeti bu suretle meydana gelmiştir.
Türkiye Cümhuriyeti
bütün hırsını ve kuvvetini dahilî inkişafına
hasretmiştir. İçtimaî, iktısadî ve kültürel sahada ve az zamanda azamî terakki
elde etmek arzusu yeni Türk Devletinin şimdi esas hedefidir. Bu hedefi takip
ederken icap ettikçe radikal tedbirlerde ve ıslahatta tereddüt etmemiştir ve
tereddüt etmemek mecburiyetindedir.
Yeni Türk Devleti dahilî ve haricî sulh fikrinin müptelâsıdır. Herhangi bir
harp ve tecavüz ihtimali onun katiyen istemediği ve kendi imkânları dahilinde daima mâni olmağa çalışacağı bir afettir.
Kısaca izah ettiğim
prensiplerin 10 sene içinde Türk Devletine temin ettiği eserler ile dahilî, haricî vaziyetten yalınız memnun olabiliriz.
İkinci
on yıl başlarken memleketimiz, siyasetin her sahasında anlayışlarını tebellür
ettirmiştir. Geçen on senenin güçlüklerini ve muvaffakiyetlerini anarken bu
günkü vaziyetimizi bilhassa siyaset anlayışı yani umumî proğram bakımından
mütalea etmek muvafık olur.
Lâik Cümhuriyet telâkkisi artık bir
siyasî yenilik hamlesi değildir. Milletin umumî gidişini tanzim eden esaslı bir
kanundur. Cümhuriyet Türkiyesinin daha ilk senelerinde bu yolu bulabilmesi
büyük bir tali, büyük bir muvaffakiyettir. Şuurlu bir millî cereyan ile ahenk
içinde tatbik olununca yeni neslin sağlam karakterli, çalışkan insan ve
vatanperver yetişmesi muhakkaktır. Vatanperver olmak Türk için daima en
kıymetli fazilet oldu. Bu hassayı diğer güzel ve lâzım hassalarla beraber lâik
Cümhuriyet ülküsü yolunda en çok ve sağlam inkişaf ettirebiliriz. Türk
milliyetinin bütün vatan çocuklarında müşterek bağ olarak kuvveti ve
muhteremliği Cümhuriyetin artık münakaşa götürmeyen bir temelidir.
Yolları
ve demiryollarını ve limanları tamamlamak meselesi üzerinde artık kimse
durmuyor. Bunlar Türklerin mükemmelen yapabilecekleri şeylerdir ve yapılması
lâzım olan şeylerdir. Devletin vazifesi bunlar için vesait bulmak ve elindeki
vesaite göre tamamlama devrini tanzim etmektir.
Sanayi kurmak için her türlü teşvik ve
himayenin yanında devletin doğrudan doğruya teşebbüsleri ciddî olarak ve bir çok mevzularda tek çare olarak göz önüne alınmıştır.
Her şeyden evvel muntazam maliye
kurabilmek lâzım olduğunu bu memleket bir iki asırdan beri anlamıştı. Mesele o
kadar düzeltilmez kabul olunmuştur ki bu hususta zihin yormak isteyenleri,
inhitat devrinin görgülü geçinenleri, zihin hafifliği ile ittiham ederlerdi.
Cümhuriyet muntazam maliyeyi devlet hayatı ve memleket inkişafı için ilk şart
saymış ve bu şartın temini kabil olduğunu ispat etmiştir. Devlet maliyesi
yolunda her memleket zamanımızda mütemadiyen ıstırap çekmektedir. Biz de bu
istikamette her sene uğraşacağız. Fakat daima tedbir bulacağız. Bunda ihmalci
olmak artık iktidarımız dahilinde değildir.
Millet
hayatının her istikametinde siyasetimizi bu kadar sade ve açık olarak
söyliyebiliriz. Milletin haricî vaziyet ve münasebetlerinin sulhçu, dürüst,
kuvvetli mahiyeti herkesin gözü önündedir.
Görülüyor
ki yeni devirde ana siyaset ne proğram tatbik edeceğimiz meydandadır. Bütün
vazife, amelî ve tatbikî sahada kalmıştır. Bu vaziyet, işlerin azaldığını ve
daha kolay olduğunu ifade etmez. Bilâkis ameliyat ve tatbikat devirlerinde
işler daha çetindir. Durmadan, yorulmadan çalışmak, bilhassa sebat etmek ister.
İlk devirle gelen devir, rahatlık ve göz yummak noktai nazarından fark
etmezler. Asıl fark şundadır: Aynı emek ve aynı vesait gelen devirde daha çok
semere ve daha açık muvaffakıyetleri ile övünürken ilk on yılın kurucu, yolları
tayin edici muvaffakiyetinin sağlam ve sarsılmaz temel teşkil ettiğini
hatırlamalıdırlar.
İlerleme ve Yükselme
Yolu [8]*
Yazan: İSMET PAŞA
Söylediğim
yol, ülkü yoludur. Yeni Türkiyenin kurulması davasını üzerine almış olan yüksek
alınlı, kendine güvenen nesil ancak ülkü yolundan muvaffakiyete erebilir. Ülkü
yolunda gidenlerin sıfatları, çok çalışmak, bedence ve ahlâkça, kuvvetlerini,
vatan hizmeti için artırmak, çok öğrenmek, bahusus her vesile ile öğretmek
suretinde sayılabilir. Kötü menfaat kayıtlarından tertemiz olmak, her çeşit
fedakârlığa azamî derecede hazır bulunmak her ülkünün temel yapısıdır.
Evet;
yeni Türkiyeyi dilediğimiz gibi kurmak, ancak ülkü yolunda yılmaz yolcular
bulmak ile kabil olacaktır.
Biz en
çok bilgiye muhtacız: Siyasî bilgiye ve iktisadî bilgiye. Siyasî bilgi
milletimizin varlık davalarını, milletler arasında kendi vaziyetimizi bize
anlatacaktır. Sade fakat temelli ve sağlam siyasî bilgi sayesinde milletin
birliği ve beraberliği tutulabilir. Dışarıdan ve içeriden her kıyafet ile
gelecek süslü zehirlere karşı kendi doğru yolunu şaşırmaması ancak siyasî
bilgiler ile kolaylaşır.
İçtimaî
ve bahusus iktisadî hayatımız için de asrın fennî bilgilerine kat’î ihtiyacımız
vardır. Ülkü yolunun yorulmaz yolcuları, bütün milletin bilgisini her sahada
mütemadiyen arttırmağı bir tek çıkar yol saymalıdırlar. Geniş ihtiyaçlar
karşısında çok vasıtadan, bahusus bol paradan mahrum olmaktan çok vakit
üzülüyoruz. Fakat, hepimiz bilmeliyiz ki, asıl
sıkıntıyı bilgisizlikten, bilmemezlikten çekiyoruz.
Millet
içinde siyasi, içtimaî ve iktısadî bilgilerin bereketli bir kaynağı olan kural,
Cumhuriyet Halk Fırkası ve onun Halkevleridir.
Fırkamızın Devletçilik Vasfı [9]
Başvekil İSMET
İktisatta devletçilik siyaseti, bana her şeyden evvel bir m ü d a
f a a vasıtası olarak kendi lüzumunu gösterdi. Asırların ihmalini telâfi
edecek, haksız tahripleri iymar [imar] edecek, yeni zamanın çetin şartlarına
mukavamet edecek sağlam bir devlet bünyesi kurabilmek için, her şeyden evel,
devleti iktisatta yıpratacak âmillerden kurtarmak lâzım geliyordu. Demek ki,
iktisatta devletçilik’i, biz, inkişaf yolu takip edebilmek için bir müdafaa
vasıtası ve bu sebeple bir aziymet [azimet] noktası, bir temel addetmeğe mecbur
bulunuyorduk.
Devletçilik’in müdafaa vasıtası olup olmadığı, yedi sekiz seneden beri
münakaşa olunmuştur. Fakat son seneler artık bu münakaşa, mânasız ve bedihî bir
mahiyet aldı. En kuvvetli, en zengin devletler, tasavvur olunamıyacak devlet
tedbirleri ile, iktisatlarını müdafaaya ve kurtarmağa
çalışıyorlar. Demek ki, bizim, devletçilik’te müdafaa kuvvetini görmüş olmamız,
Fırkamız, Cumhuriyet Halk Fırkası için ancak övünülecek bir isabet ve doğru bir
karar cümlesinden sayılmak icap eder.
Biz, iktisatta devletçilik’i, inkişaf için ve yeni düzeni kurmak için
de feyizli ve müspet bir yol sayıyoruz. Demek istiyorum ki, yalnız müdafaa gibi
muhafazakâr bir noktainazardan değil, ilerlemek ve inkişaf etmek gibi
genişleyici politika için de müspet ve en müessir vasıta sayıyoruz. –Memleketin
muhtaç olduğu sanayii, teşkilâtı, vasaiti, devletin yardımcı nazareti ve hatta
doğrudan doğruya teşebbüsü olmaksızın kurabilmeyi, safdil olanlar düşünebilir.–
Asır çok amansızdır. Ve seneler geçtikçe, zamanın insafsızlığı azalmıyor; her
hududu aşacak kadar azgınlaşıyor. Geri ve eksik vasait içinde bırakılmış olan
kahraman ve büyük bir milletin sanayiini ve iktisadî düzenlerini, devletin bütün
vasıtaları ve imkânları ile bir an evel vücuda getirmek, taşıdığımız
vazifelerin en ağırı ve mühimmidir
Bu kısa hülâsalarım, iktisatta devletçilik siyasetini, ne kadar
inanarak takip ettiğimizi ifade eder ümidindeyim.
Devletçilik’in memleket iktisadiyatı üzerindeki faydalı tesirlerinin
ekseriya kâfi derecede farkedilmediğini görüyoruz. En serbest zannolunan bir
sanat veya ticaret, müreffeh olabilmek için, mutlaka devletin yardımına ve
müdahalesine ihtiyaç göstermektedir.
Subaşında
olduğumuz için, bu ihtiyacı hergün görüyorum ve sonra “serbest meslek”in
“devletçilik”e rüçhanı için, aynı mevzuların delil olarak zikrolunmasına
şaşıyorum.
Dikkatle vazettiğimiz gümrük himayeleri veya diğer tedbirlerin mevcut
olmadığını, bir ân için, tasavvur edebilir misiniz? En kârlı ve verimli bir
sanat veya ziraat, bir tek müşteri bulamıyacak kadar, rekabet karşısında
perişan olur. Yediğimiz ekmeğin ununu dahi memleket dahilinden
alamayız. Osmanlı İmparatorluğu gibi bir misal, henüz hatırlarımızda pek
yakındır.
Türlü
krizlerden dolayı, en serbest nice müesseseleri, senelerdenberi, sert
fırtınalar karşısında tutunduran, DEVLET’tir. Ticaret gibi en serbest sahada,
dar vaziyete düşen tüccarları (mesela tütün tüccarlarını) korumak için,
hükûmet, geçen senelerde hususî tedbirler almıştır. İnhisarlar, her sene hasat
zamanında, piyasaya müdahale ederler. Ve, bir sene,
“devlet inhisarı” ve “devletçilik” aleyhine hayalât* kuran nice
müteşebbisler görmüşümdür ki, mevsiminde inhisarların piyasaya müdahale etmesi
için, bütün idraklerini sarfederler.
Devlet şimendiferleri, bazı yerlerde ve bazı mahsuller için, yaktığı
kömür parasını çıkarmıyacak kadar ucuz tarife ile nakleder. Devlet elinde
olmıyan bir şimendiferin böyle bir tedbir almasına imkân var mıdır?
Bu misallerle, devletçilik aleyhindeki en büyük iddiayı iyzah [izah]
etmiş oluyorum: Hususî müesseseler daima kârlı çalışırlar ve devlet
müesseseleri daima masraflı ve zararlı olur, iddiası. –Bütün memleketin
menfaatına tedbir alırken bazan yaktığı kömürün bedelini veya inhisarın
varidatını düşünmemek vaziyetinde kalan Devlet, elbette serbest bir bezirgan gibi, bir çok ahvalde kâr etmeyecektir. Bundan daha
tabiî ne vardır? Ve zaten devletçilik’in memleket için en büyük bir faydası da,
ancak bazı ahvalde bu kadar cesurane tedbirler almasının mümkün olması ile
iyzah edilebilir.
Devlet, ancak ferdin yapamıyacağı şeyleri yapmağa çalışmalıdır,
nazariyesi basiyretle [basiretle] mütalea olunmalıdır. Bir defa, efradın
yapabileceği bir şeyi Devletin, bahusus bizim devletimizin yapmaması, şayanı
arzudan da fazla bir şey, lâzım bir şeydir. Çünkü her şeyden sarfınazar, yalnız
maddî vasıta bakımından, yapacağımız işler o kadar çok ve o kadar mühimdir ki,
bunlardan efradın yapabileceği kısmına vesaitimizi dağıtmamak, elbette en makul
şeydir. Maahaza, benim kanaatimce, bir işin efrada veya devlete ait olması, o
işin talep ettiği vesaitle ölçülemez. Meselenin bütün memlekete alâkası veya
hususî menfaatlere terkedilebilmesi ihtimalidir ki, bu hususta karar vermeğe
esas olacaktır.
Geçen on senede hissi selim ile temiz vatanperverlik, iktisadî hayatta
devletçilik siyasetini, bize kendiliğinden yerleştirdi. Biz, bu yolda,
İmparatorluğun çok zamanda yapamadığından fazlasını yaptık. Milletin
yüzmilyonlarca liralık işleri ve iş şeklinde hazineleri, her noktai nazardan
müdafaa ve inkişaf vasıtaları kuruldu, birikti. Artık tecrübe edilmiş bir yolun
şuur ve sebat ile yolcusuyuz.
Gelecek on
sene nihayetinde ümit ederim ki, TÜRK DEVLETÇİLİĞİ, memleketteki eserleri ve
beynelmilel tesirleriyle, “iktisadiyatta devletçilik anlayışı”nın en mütekâmil
ilmî ve şahaseri olarak zikrolunacaktır.
Yüksek Ziraat Enstitüsünün Açılışında
Yapılan Konuşma [10]
Şimdi Yüksek Ziraat
Enstitüsünü resmen açıyorum. Türkiye Cümhuriyeti bu enstitüyü vücuda getirmek
için senelerdenberi emek sarfetti. Bu enstitüyü; fakülteleriyle birlikte,
memlekete ziraatte ve baytarlıkta, yüksek mühendisler yetiştirecek bir
üniversite [olarak] tanıyoruz. Bu enstitü; memleketi gerek baytari sahada,
gerek ziraat sahasında tetkik ve ıslah edecek tam mânasiyle bir enstitü
mecmuasıdır.
Efendiler! Enstitüyü
hükümetin aynı zamanda daima emniyetle istişare edeceği büyük bir ziraat
erkânıharbiyesi*
[olarak] tanıyoruz. Bütün ümit; bu enstitüde çalışacak ve yetişecek adamların**, en
iyi öğrenmek ve memlekete hizmet etmek için sarsılmaz bir aşkla mücehhez
olmalarındadır.
Bu, beklediğimiz bir
ümit, bir temenni değil kendilerinin burada tahsil ederken yapmağa mecbur
oldukları bir vaziyfedir. Bu vaziyfeyi iyfa [vazifeyi ifa] etmek onlar için ne
kadar büyük bir zevk olacaksa, bu vaziyfenin yapıldığını görmek de memleket
için o kadar büyük bir teminat olacaktır. Burada yetişeceklerin bundan beş on
sene sonra memleketin mukadderatı üzerinde fikirleriyle, bilgileriyle müessir
olacak büyük mütehassıs olduklarını görmek; bütün çekilen emeklerin,
zahmetlerin karşılığı olacaktır.
Yüksek Enstitünün büyük
bayram gününde açılması, mânasındaki yüksekliği ve genişliği anlatmağa vesile
oldu. Ankaranın bütün yüksek şahsiyetleri bu cemiyete şeref veriyorlar. Bütün
beynelmilel yüksek temsil heyetleri ve diplomatik heyetlerin burada hazır
bulunmasından dolayı teşekkür ederiz. Bilhassa dost ve çok yüksek Sovyet
Heyetinin huzuriyle açılması bizim için bir memnuniyet ve şereftir.
Bu enstitüde hoca olarak
çalışacaklara candan muvaffakiyet dilerim. Bu müessesede talebe olarak
çalışacaklara şahsen gıpta ediyorum.*
Şimdi enstitüyü
dolaştığınız zaman müessesenin tertibatından ve kıymetinden zevk duyacağınıza
eminim.
Ankara Numune
Hastanesinin “İsmet Paşa Pavyonu” ile Sıhhat Enstitüsünün Açılışında [11]
“(...) Küşat resminde Başvekil Paşa Hazretleri bir nutuk
irat buyurarak hastanenin yapılması için Cumhuriyet Hükümetinin verdiği
ehemmiyeti ve harcadığı parayı anlatmış ve enstitülerin yapılmasına 200.000
dolarlık yardım yapan Rokfeller müüssesesine teşekkür etmiştir. (...)”
Cumhuriyetin 10.
Yıldönümü Dolayısıyla
Almanya Başbakanı Adolf
Hitler
SSCB HKK Başkanı Molotov
Yunanistan Başbakanı
Çaldaris
Bulgaristan Başbakanı
Muşanof
Arnavutluk Başbakanı
Pandeli Vangeli
Yugoslavya Başbakanı
Milan Srskic
Avusturya Başbakanı
Engelbert Dollfus
Yunanistan Eski
Başbakanı Eleutherios Venizelos
Balkan Konferansı Adına
Papanastasyu ve Papadopulos
Balkan Konferansındaki
Bulgar Millî Grubu Başkanı
Sakazow’un Mesajlarına
Verilen Yanıtlar [12]
Adolf Hitler Hazretlerine
Zatı devletlerinin
cümhuriyetin onuncu yıl dönümü münasebetiyle göndermek lûtfünde bulundukları
dostane telgrafı büyük sevinçle aldım. İzhar buyurduğunuz temenni ve tebriklere
yürekten teşekkürler eder ve büyük dost Alman milletinin tam bir refah ve
saadete nail olmasını yürekten dilerim.
İsmet
Halk Komiserleri Meclisi Reisi M.* Molotof Hazretlerine
Cümhuriyetin onuncu yıl
dönümü münasebetiyle vaki tebrikâtınızdan ve bu vesiyle [vesile] ile izhar
buyurmuş olduğunuz asîl ve dostane hissiyattan dolayı size hararetle teşekkür
ederim. Geçirmekte olduğumuz sevinç ve şetaret günleri Sovyet Hükûmetinin
mümtaz şahsiyetlerini göndermek suretiyle vuku bulan iştiraki dolayısiyle bir
kat daha sürurlu olmuştur. Türk – Sovyet dostluğu menşeindenberi sulh davası
için teşriki mesai sahasında inkişaf etmiş ve bu dostluk bu davaya
memnuniyete şayan hizmetler etmiştir. Türk Cümhuriyetinin
ilk günlerinin dostlarına koparılamaz bağlarla bağlıyız. Gözlerimle görmüş
olduğum muhteşem kalkınma eserinin büyük âmillerine hayranız ve parlak
mesainizin müstakbel inkişaflarının muvaffakiyetini samimî surette temenni
ederiz.
İsmet
Yunan Başvekili M. Çaldaris Hazretlerine
Cümhuriyetin onuncu yıl
dönümü münasebetiyle iblağı lutfünde bulunmuş olduğunuz tebriklerden ve
temennilerden dolayı zatı devletlerine hararetle teşekkür ve samimî dostluğuma
ait teminat ile dost asîl Yunan milletinin saadeti hakkındaki hararetli
temennilerimi kabul etmenizi rica ederim.
İsmet
Başvekil M. Muşanof Hazretlerine
Cümhuriyetin onuncu yıl
dönümü münasebetiyle zatı devletlerinin gerek kendi namlarına ve gerekse
hükûmeti Kraliye namına bana iblağ lûtfünde bulunmuş oldukları dostane ve
hararetli tebriklerden derin bir surette mütehassis
oldum. Bundan dolayı gerek kendi namıma ve gerek cümhuriyet hükûmeti namına en
hararetli ve en samimî teşekkürlerimi arzederim. Türkiye, kendi siyasetinin
inkişafında daima Bulgaristanla mütekabil menfaatlerin tam bir surette
anlaşılması ve kardeşçe görüş birliği esasına müstenit olan dostluğa büyük bir
yer vermiştir. Bizim için sevinç günü olan bu günde dostlarımızdan ve
komşularımızdan gelen tebrikler ve temenniler bu dostluğu takviye edecek olan
bir âmildir. Bu münasebetle dost Bulgaristan’ın refahı için en samimî
temennilerimi arzederim.
İsmet
Başvekil M. Pandeli Vangeli Hazretlerine
Cümhuriyetin onuncu yıl
dönümü münasebetiyle bana göndermek lûtfunda bulunduğunuz dostane telgraftan mütehassis olduğum halde en hararetli teşekkürlerimi ve dost
milletin saadet ve refahı hakkındaki samimî temennilerimi arzederim.
İsmet
Başvekil M.
Milan Srskic Hazretlerine
Cümhuriyetin
onuncu yıl dönümü münasebetiyle bana göndermek lûtfunda bulunduğunuz dostane
telgraftan pek ziyade mütehassis olduğum halde zatı
devletlerine gerek şahsım namına ve gerek hükümet namına hararetle teşekkür
eder ve zatı devletlerinin şahsî saadetiyle Yugoslavyanın refahı hakkındaki temennilerimi
arzeylerim.
İsmet
Avusturya Başvekili M. Dollfus Hazretlerine
Cümhuriyetin onuncu yıl dönümü
münasebetiyle hakkımızda izhar buyurmuş olduğunuz hissiyattan dolayı zatı
devletlerine hararetle teşekkür ederim. Bu fırsattan bilistifade zatı devletlerine
asîl dost milletin refah ve saadeti hakkındaki samimî temennilerimi arzederim.
İsmet
Cümhuriyetin onuncu yıl dönümü münasebetiyle izhar buyurmuş olduğunuz
dostluk hislerinden derin bir surette mütehassis
oldum. Mücerrep bir dostun ve Türk – Yunan dostluğunun mütehayyiz bir banisinin
tebrikleri benim için çok kıymetlidir. Size sadıkane dostluk teminatımı arz ve
hararetle teşekkür ederim.
İsmet
M. Papanastasyu Hazretlerine
Gerek size ve gerek M. Papadopulos
Hazretlerine ve Balkan konferansına millî bayram münasebetiyle vaki dostane
temennilerinizden ve tebriklerinizden dolayı gönülden teşekkür ederim.
İsmet
Balkan Konferansı Bulgar Grupu Reisi M. Sakazow Hazretlerine
Cümhuriyetin onuncu yıl dönümü
münasebetiyle bildirmek lûtfunda bulunmuş olduğunuz samimî tebriklerden ve
temennilerden fevkalâde mütehassis olduğum halde en
samimî teşekkürlerimi ve vazifenizde muvaffak olmanız ve dost milletin saadeti
hakkındaki en samimî temennilerimi arzederim.
İsmet
SSCB Heyetinin Türkiye Topraklarından
Ayrılacağı Anlarda AA’ya Verilen Demeç [13]
M. Varaşilof gibi yüksek bir
simanın riyaseti altında temsil edilen ve aralarında dostlarımız Karahan,
Boudonov, Krjijanovsky, Boudenny ile diğer arkadaşları bulunan Sovyet heyetinin
ziyaretleriyle bize büyük komşu memleketin samimî dostluğunu getirmiş
olmalarından dolayı son derece bahtiyarım.
Dostlarımız,
Burada gerek resmî mehafilde [mahfilde] ve gerek halk arasında en hararetli ve
Türkiye ile Sovyet Rusya milletlerinin biribirlerine karşı hissetmekte
oldukları eski ve mücerrep dostluğa en uygun bir kabul gördüler.
Sovyet
heyeti, Ankara’daki ikameti esnasında birkaç defa Reisicümhur Hazretleri
tarafından kabul buyurulmuş ve Reis Hazretleri dostlarımızla iki memleketi
alâkadar eden bütün meseleler hakkında gerek resmî ve gerek yarı resmî
mükâlemelerde bulunmuştur.
Bütün bu görüşmelerden sonra Türk –
Sovyet dostluğunun her zamandan daha ziyade sağlam olduğu ve sulh eserinin
hayır ve menfaati namına istikbalde daha ziyade inkişaf etmeğe namzet bulunduğu
ve bu dostluğun, iki memleketin sıkı teşriki mesaisi sayesinde sulh davasına
hizmetler ifa edebileceği açıkça anlaşılmıştır.
Sovyet
Heyeti, Türkiye’yi terketmekte olduğu sırada dost memleket hükûmetine ve burada
kendilerini kabul etmekle mesrur olduğumuz zevata, bu memleket toprağında bizde
kalmış olan silinmez hatıra ile beraber cümhuriyet hükûmetinin en dostane
teminatını tekrar etmek isterim...
Ankara Hukuk Fakültesi
Diploma Töreninde Verilen Söylev [14]
Muhterem arkadaşlar,
Her sene bugün, bu
bayram gününü hep beraber kutlularız [kutlarız]. Bugün, benim için bir sene
zevkini taşıdığım müstesna bir fırsattır. Bu günde, bir sene zarfında
memleketimizin mukadderatına ilerde tesir etmek üzere salâhiyet sahibi olarak
yetişen, en yeni en genç neslimize temas etmiş oluyoruz. Ankara Hukuk
Fakültesinin mezunlarına diplomalarını verirken, bir sene zarfında yüksek
tahsilde yetişmiş olan efendilere yakından temas etmiş olduğumuzu kabul
ediyoruz.
Ankara
Hukuk Fakültesinin. birkaç
senedenberi yetiştirdiği efendilerin daima daha iyi, yüksek hizmetleri deruhte
edecek değerli vaziyette bulunduklarını işittim. Burada, bu sene temas
ettiğimiz mezunlardan bir efendi ve bir hanım arkadaş ağzından duyduğum
istikbal için ümitler bize ümit ve hakikî emniyet vermiştir. Bu seneki mezun
hukukşinasların memlekette hizmet etmek için bu kadar derin bir kanaatle
yetişmiş olmaları istikbal için hakikî bir teminattır. “Alkışlar”
Arkadaşlar, bence yüksek
tahsili bitirip hayata atılmakta olan efendilerin kat’î hizmet kararile
mektepten çıkmaları, memleketin kuvvet alması ve ilerlemesi için güvenilecek
vasıtaların en mühimlerinden biridir.
Biz daha müşkül şerait
içinde yetiştiğimiz zamanlarda hatırlarım, mekteplerde ciddi, hakikî bir hizmet
aşkıyle yetişmiş olarak çıkanlar memlekete çok hizmet etmişlerdir. Ve birçok
çetin ve dikenli yollarda vatanın mukadderatını kurtarmağa muvaffak
olmuşlardır. Onun için her sene temas ettiğimiz, efendilerin, müşküller ne
şerait içinde kalırsa kalsın bunların içinde memleketin hayrını ve menfaatini
çıkarmak şartiyle yenecek bir azim sahibi olarak görünmelerini istikbal için
memleketin mukadderatı için hakikî bir teminat telâkki ediyorum.
Fakülte
reisi Cemil Beyi tebrik
Efendilerin beyanatından
bu itibarla çok mütehassis ve memnun oldum. Ümit
ediyorum ki bunların hayattaki faaliyetleri ve hizmetleri kulaklarımıza hep
takdir hisleri aksettirecektir. Dokuz senelik muvaffakiyatın bilânçosundan
dolayı fakülte reisi Cemil Beyefendiyi bu münasebetle huzurunuzda takdir ve
teşekkürle yadetmek isterim. “Alkışlar”
Arkadaşlarım, söylediklerinde kat’iyetle tebarüz ettirdikleri bu
kanaate bütün kuvvetimle, mevcudiyetimle ben de iştirak ederim. İnkılâp
hukukçuları, cemiyetin içinde nizamı tutacaklar, daha açık bir tabir ile, cemiyet efradının inkılâp ve ilerleme yolundaki bütün
uzuvları yapıştırmak ve birleştirme vasıtası olacaktır. Bir Cemiyet içinde
efradın birbiriyle münasebetlerini tanzim edecek hukukçular, efradın
birleşmesindeki mânayı ve birleştikten sonra yürüyecekleri hedefleri tanzim
eden en kuvvetli vasıtalardır. Bu müsmir vazifeleri takip etmeleri cemiyetin
kurtulmasında, cemiyetin kuvvetlenmesinde ve onun ilerlemesinde başlı başına
bir vaziyettir. Biz senelerdenberi cumhuriyet adliyesini hep bu noktai nazardan
tetkik ettik. Cumhuriyet adliyesine en iyi vesaiti vermeğe çalıştık. Bu
vazifeyi ifa etmekte çok dikkatli ve çok hassas bulunuyorsak sebebi münhasıran
şu noktalardır:
Cumhuriyet adliyesinin iyi işler, yüksek
kıymette, ve bütün memleketin mukadderatı üzerinde vaziyet alırken ince en
inkılâpçı ve en asîl duygularla mütehassis olması;
ancak bu suretle memleketin vaziyeti inkılâp ülküsü müemmen olabilir.
Memleketin her sahada temin edeceği terakkiler elde edeceği neticeler
denilebilir ki bir iki müessesedeki bilhassa Cumhuriyet adliyesinin asil, temiz
ve kanaatli bir ülkü ile vazifesini ifa edebilmesine bağlıdır. Bugün de bu
noktai nazardan Cumhuriyet adliyesi daha iyi vaziyetlerle ve gittikçe ilmî
kıymet ve kanaatindeki sağlamlık daha ziyade tebarüz eder. Unsurlar kurulması
ve ilerlemesi bizim başlıca hedefimiz olmuştur. Bunu daima dikkatle takip
ettik. Ehemmiyetle takip edeceğiz. Ve Cumhuriyet adliyesi için de vazife alanların
hergün ilimleri ve şahsî meziyetleri artık yükselerek ilerlediklerini görmekle
bütün emeklerin mükâfatını almış olacağız.
Yeni
yetişen arkadaşlar bu noktai nazardan hakikaten memlekete vâsi mikyasta hizmet
edecek, memleketin temellerini çok sağlamlaştıracak büyük bir meslekte
bulunduklarını bilerek yüksek hizmet şeklinde hergün ilimlerini ve şahsî
meziyetlerini artırarak çalışmakta devam edeceklerdir. Mezun efendiler,
bilmelisiniz ki, hiç bir meslekte şahsî meziyetler sizin mesleğiniz kadar
müessir değildir. “Alkışlar” İlim, kabiliyet, cumhuriyete ait olan bütün
vasıflar ve meziyetler sizin muhitinizde ve sizin şahsiyetinizde mevcut olacak,
şahsan her biriniz inkilâpçı ve hukukçu ruhunu taşıyan bir insan olarak
çalışacaksınız. Bu, şüphesiz ki, yüksek bir vaziyettir, yüksek bir
mes’uliyet’tir. Fakat şerefi hiç bir meslekle mukayese kabul etmiyecek kadar
yüksek ve asîl bir vaziyettir. “Alkışlar”
Arkadaşlar,
hatipler onuncu yıl bayramından sonra bu diplomanın dağılmasından uğur almak
istediler. Aynı zamanda onuncu yıl münasebetile Cumhuriyet idarelerine ve
ileride Cumhuriyet nesillerine düşen vazifelere temas ettiler. Bugünlerde
birkaç vesile ile yapılan işler ve önümüzde bulunan yeni vazifeler hakkında
konuşulmuştur. Yapılan işlere dair konuşmayı daha ziyade biz artık içine
girdiğimiz yeni on yılın yeni vazifeler için bir başlangıç olarak telâkki
ediyoruz.
Arkadaşlar,
Büyük Gazinin millete hitap eden ve her birimizin aklında ayrı ayrı nakşolunması
icap eden sözlerinde bilhassa tebarüz ettirilmiştir ki, yaptığımız işler mühim
ve kıymetli olmakla beraber, yapacağımız işlerin bunlardan elbette daha çok
olması, daha mühim olması talep olunmuştur. Arkadaşlarım gittikçe millî hayat
ve memleketin yeni nesillerinden talep ettiği işler daha çetin ve daha mühim
olmaktadır. Memleketin kuvveti, vaziyeti tebarüz ettikçe gerek millî sahada ve
gerek beynelmilel sahada vazifeleri o kadar artmakta ve o kadar ehemmiyet
kesbetmektedir. Türkiye, takip ettiği siyasetin ana hatları, memleketin
medeniyet ve fen yolunda katettiği mesafeler itibarile milletler ailesinin
esaslı bir rüknü olmak mevkiini hergün daha ziyade almaktadır. “Alkışlar”
Böyle bir vaziyet yalnız övünülecek mağrur olunacak bir mevzu değildir.
Ayni zamanda böyle bir vaziyet tabiatile tevcih ettiği vazifelerin ehemmiyeti
itibarile dikkatimizi celbetmelidir.
Arkadaşlar,
takip ettiğimiz siyasetin ana hatlarını birçok defalar resmî nutuklarda,
ve mes’uliyet mevkilerinde söylediğimiz gibi kısa olarak yurtta sulh, cihanda
sulh kelimelerile izah olunabilir.
Siz
hukukçular bilhassa vatanda sulhün vatandaşlar arasında iyi geçinme
şekillerinin ne kadar müşkül feragatli vasıflara muhtaç olduğunu iyi takdir
edersiniz. Kolay tahmin edebilirsiniz ki beynelmilel sulhun cihanda sulh
denilen ülküde vücude getirilmesi kolay bir şey değildir. Bilâkis bu yolda her
müşküle rağmen sebatla yılmıyarak ve öne çıkarak müşkülleri bertaraf ederek her
hal ile müşküle bir çare bulmak lâzımdır. Biz beynelmilel sulh için kendi
muhitimiz ve kendi vaziyetimiz dahilinde uzun
senelerden beri rasgeldiğimiz bütün müşkülü iktiham ederek çalıştık. Ve
muvaffak olduk. Bugün söyliyebiliriz ki komşularımızla münasebetlerimiz ve
komşu olmıyan diğer devletlerle münasebetlerimiz emniyet ve yekdiğerimize karşı
sulh ve iyi geçinme istikametinde iyi hislerle çok terakki etmiştir.
Beynelmilel
siyasette emniyet hissi
Arkadaşlar,
beynelmilel siyasette emniyet hissi bir çok
konferanslarda ve birçok resmî beyanatta her vesile ile söylenilmektedir. Bu
kadar söylenmiş söze ben de temas etmek istiyorum. Tecrübemize görüşümüze göre
öyle anlıyoruz ki beynelmilel münasebetler içinde en mühim âmil, gerek siyasi,
gerek pisikolojik noktai nazardan emniyet hissidir. Her hangi bir sulh
muahedesi ebedî olarak yapılır ve gayri kabili ihmal bir sulh vaziyeti ihdas
etmek istenir. Muahedeler binlerce ve binlerce seneden beri milletler arasında
bu fikirle aktolunurlar. Amma bütün bu muahedelere ve bütün bu sözlere rağmen o
muahadeler bozulur, yeni felâketler zuhura gelir.
Bir
takım yeni akitler ortaya konur. Bununla, şunu söylemek istiyorum ki
muahedelerin aktinde yalnız kelimelerin ifade ettiği ile değil, muahedelerin
ruhunda, mânasındaki ciddiyet ve aktedenlerin telkin eyledikleri emniyetle
bağlanılır. Sulh vasıtası olarak, aranılan, emniyeti tutmaktır.
Arkadaşlar,
herkes beynelmilel münasebetlerde aldığı sözlerin derecei emniyetini,
samimiyetini mütemadiyen ölçmekle uğraşır. Yeni fertler arasında olduğundan
ziyade milletler arasında samimiyet hissinin kuvvet ve münasebattaki samimiyet
ve emniyete ehemmiyeti daha ziyade müessirdir. Bu sözleri huzurunuzda bilhassa
zikretmekten maksadım, beynelmilel münasebetlerde söz verdiğimiz zaman ne kadar
mühim bir şey yapmış olduğumuzu düşünerek ve bilerek maddî veya manevî bir
teahhüde girdiğimizi tebarüz ettirmektir. Şüphe yoktur ki aldığımız her sözün
maddî ve manevî her ihtimale karşı kıymetini ve kuvvetini anlamak için de
dikkatli hassas –bu kelimeler az gelir– vesveseli olarak hadiseleri takip
ediyoruz. “Şiddetli alkışlar, bravo sesleri.”
Bizim haricî siyasetimizin ana hattını iyi
anlamak için söz verdiğimiz yerlerde ciddî ve samimî olduğumuzu iyi bilmek
lâzım olduğu gibi bize söz verilirken de verilen sözün ciddî samimî olmasından
başka çare olmadığını, bu hususta gösterilecek her hangi bir tezelzülü daha
vukuundan evel, daha tasavvur halinde iken tamamile farkettiğimiz (Alkışlar) ve
farkedeceğimize göre bir, icap ederse on tedbiri birden alacağımızı düşünmek
lâzım. “Bravo
sesleri.”
Arkadaşlar,
haricî siyasette ve dahilî siyasette iyi geçinmek,
sulh içinde yaşamak fikrî samimî olunca müşkülât ne olursa olsun davayı ortaya
koymak onu takip etmek her münakaşaya girmek meselesi kolaylaşır. Biz öyle bir
siyaset takip ediyoruz. Sulh mücadelesi yapıyoruz. Memleket dahilinde
gerek Cumhuriyetimizin ve gerek milletimizin inkişafı için bütün kuvvetlerimizi
sarfetmek imkânını muvaffakiyetle tatbik etmek istiyoruz. Bu hususta aldığımız
neticeler büyüktür. Bu hususta alınmış neticeleri muhafaza etmek için
kuvvetlerimize, maddî ve manevî kuvvetlerimize lâyık olduğu ehemmiyeti
veriyoruz.
Henüz
sulh vasıtası olarak insanların haklarını müdafaa edebilmek için müsellah
olarak ordu ile silâhla maddî vaziyette bulunmak mecburiyeti mevcuttur. Biz
beynelmilel silâhlanma yarışından çıkmak için silâhlanma yarışına girmiyecek
vaziyetler ihdas etmek için azamî derecede gayret sarfeden bir milletiz. Biz bu
hususta esas olarak emniyet hissini arttıracak her âmili son derecede kıymetle
takdir ediyoruz. Amma bizim iktidarımız dahilinde
olmıyan bu kadar ihtimalât dünyanın mukadderatına hâkim iken biz ülkümüzü ve
mevcudiyetimizi ve inkılâbımızı her ihtimale karşı muhafaza etmek için daima
kuvvetli bulunmak mecburiyetindeyiz. Bu hususta hiçbir ihtimale sapmamak
vazifelerimizin en mühimmi olarak kabul olunmalıdır. (Bravo sesleri, alkışlar.)
Memleket
dahilinde işlerimiz pek çoktur. Bilhassa hayata atılan
genç arkadaşlarımıza bu noktai tebarüz ettirmek isterim. Bu memleket baştan başa her ferdin azamî gayretle çalışmıya mecbur
olduğu bir memlekettir. Memleketin karşısında bulunduğu asrın talepleri
ihtiyaçları böyledir. Arkadaşlarımızın söylediği gibi fırsatlar fevtolunmuştur,
zamanlar kaçırılmıştır. Bunları telâfi etmek mecburiyetindeyiz. Türkiye en
büyüğünden en küçüğüne kadar kadın erkek baştan başa
bu memleketi imar etmek, terakki ettirmek için azamî derecede çalışması lâzım
olduğunu düşünecek bir memlekettir. Biz böyle bir vazife almış olan bir
nesiliz. (Alkışlar)
Birkaç
vesile ile söyledim. Yeni hayatı kurmak, yeni Türkiyeyi vücude getirmekte
başlıca dikkat edeceğimiz başlıca ehemmiyet vereceğimiz mevzu ilim mevzuudur.
Bu hususta çok çalışmıya mecburuz. Cumhuriyetin büyük ilim müesseseleri vücude
getirmek için sarfettiği gayretler çoktur. Çok emek sarfediyoruz ve çok masraf
yapıyoruz. Yaptığımız masraf, sarfettiğimiz emek, hakikat halde her genç,
yetişmekte olan her talebe, her hoca düşünmeli ki bu memleketin maddî ve paraca
olan kabiliyetlerinin fevkindedir. Varını yoğunu bu memleket hep iyi öğrenilsin
daha yeterli ilim müessesesi kurulsun, yeni yetişecek nesil daha değerli
yetişsin diye sarfetmektedir. Şüphe yoktur ki fazla bilmiyenleri daha iyi bilen
nesillere yetiştirmek için, belki de az gayretle yetişebilecekleri halde, bir
sarfolunacak yere beş sarfediyoruz. Tam hakkını vererek bugün elimizde bulunan
vasıtaların on misline muhtacız. Görüyorsunuz ki muhtaç olduğumuz vasıtaların
daha az bir miktarı elimizde iken onları da tasarrufla
ve bilgi ile sarfetmekte müşkülât çekersek karşısında bulunduğumuz
müşküller çoktur demektir. Şimdi bu kadar müşkül şerait içinde, ilim
müesseselerine daha iyi daha bilgili adamlar yetiştirmek için sarfolunan emeklerin
bedelini almalıyız. Onun için arkadaşlar sizinle konuşurken bütün
mekteplerimizde bulunan ve yeni kurulmakta olan müesseselerin bütün
talebelerine temas ederek söylemiş oluyorum ki, bütün istikbal kendilerine
açıktır ve kendilerini iyi yetiştirmek için her vasıtayı, Cumhuriyet, Büyük
Millet Meclisi temin etmek için çalışıyor. Fakat kendileri,
yahut hocaları kendilerine düşen vazifeyi bileceklerdir. Bütün bu sözlerimi bir
nasihat, bir ihtar tarzında telâkki etmek mümkün olduğu gibi bilhassa
kendilerine bir itimat telâkki etmek daha doğru olur. “Alkışlar”
Onun
için vazife isterken gösterdiğimiz fazla isteyiciliği mevzuun ehemmiyetine ve
size itimadımızın büyüklüğüne atfetmelisiniz. Arkadaşlar önümüzdeki senelerde
iktısadî hayatta sarfedeceğimiz emekler geçen zamanlardan daha çok olacaktır.
İktısadi hayat memleketteki iktısadî inkişafın temini, her şeyden evvel ilim
meselesidir. Bunu da bu fakültede yetişenlerin veya bu fakülte gibi memlekette
mevcut olan diğer fakültede yetişenlerin gayretlerine borçluyuz. Arkadaşlar,
iktısadî inkişafın ve medeni inkişafın ehemmiyetini göstermek için size şunu
söyliyeyim: Her hangi bir mevzuu eksik olan her hangi bir sanayii kurmak
istiyorsanız, bunun bütün şubelerinde düşünecek yapacak çalışacak insanlar
lâzımdır. Bu yüksek mühendislerden o san’atın en ufak işçiliğini yapacak
san’atkâra kadar hepsini mektepten yetiştirmek mecburiyetindesiniz. Gerek san’at,
ziraat gerek maden her saha böyledir. En yüksek işleri yapacak mühendis nasıl
bilerek plânını tatbik ediyorsa o plânın en ufak noktasına kadar, işletecek
bütün adamlara da ihtiyaç vardır. İşçi, ustabaşı, mühendis, mucit bunların
hepsidir ki memlekette san’ata lâyık olan istikameti verebilir. Bunlar ve
bunların hepsi nazarî mektepten yetişen işçi fabrikada ve yahut mektep olarak
bir müessesede çalışacaklardır. Onun için arkadaşlar sizden bir şey
saklamıyacağım. Bizim gayelerimiz pek çoktur. Sizin gibi arkadaşlarımızın
yapmıya mecbur olduğu mesuliyetli işler pek çoktur. Bir de bunların hepsi artık
vesaiti belli olmuş, istikameti belli olmuş işlerdir ve en nihayet bu
memleketin vesaitile yapılacak olan şeylerdir. Hiçbir zaman size hayal tavsiye
etmem. Bu memleketin en mühim
işlerini bu memleket çocuğu olmaksızın hariçten gelecek adamlar,
getirecekleri vasıtalarla öyle göreceklerdir ki mükemmel iş olacaktır. Biz asla
böyle bir hayale kapılmayız, “alkışlar”, vazifelerinizi bilmelisiniz. Bu
memleketin her işini en yükseğinden en küçüğüne kadar yapacak olan sizsiniz.
Bununla beraber dünyanın bütün vasıtalarını bu maksat içinde yapmak istiyorsak
öğrenmek için beraber çalışmak için ve beraber hizmetleri yapmak içindir.
Yani
milletler arasında insan olarak beraber çalışmanın tevlit ettiği vazifelerin
hepsini yapacağız ama bu memleketin müdafaası için sanayii, ilmi, sıhhati ve
sairesi için olan bütün bu maddî vasıtalar bir taraftan en iyi tatbik etmek
üzere tedbir alınırken diğer taraftan bunları memleket içinde tedarik etmek
mecburiyetindeyiz. Sebatsızların elinde bu nevi müşkülât fasit bir dairedir.
Para olmalıdır ki kurayım kurmadan para kazanamam der. Mevcuttan istifade
etmesini bilen kimselerin elinde de bu salim bir dairedir. “Bravo sesleri,
alkışlar” Memleketin bir anda verdiğini azamî derecede aldıktan sonra semere
veren bir istikamet aldık. Semere arttıkça arttırdık. Bu semereyi kazananlar
medeniyet terakki ve kuvvet âmili olurlar.
Bizden
evvelki inhitat devir1erinde memleketin yolu yoktu ne ile yapayım? Yol yapmak
için para lâzımdır. Para bulmak için yol lâzımdır gibi efsaneler ve safsatalar
içine zihinlerimizi yıpratıp harice baş vurmak
aklımıza gelmez. Bu müşkülü yenmek için aklımıza ve gayretlerimize munzam
olarak kendimize emniyetsiz vatanperverliğimiz millete itimadımız lâzımdır.
Arkadaşlar bütün bu hayatı kurmak için inkılâbımızı kurmak için her hassanın
başında tekâmül ve bilhassa fedakârlık gelecektir. Mezun arkadaşlarıma azamî
hizmet aşkının hayatta mütemadi tesadüf edeceği maniaları
ve müşkülleri yenmek için tahammül ve fedakârlık dilerim. Arkadaşlar, hayatta
pek çok hassalar büyük muvaaffakiyetleri temin ederler amma bu hususların
başında muvaffakiyet esaslarının başında sabır, tahammül ve fedakârlık vardır.
(Sürekli alkışlar)
Otuz
beş defa muvaffak olmadığınız zaman gene meyus olmıyarak tecrübeyi devam
ettirmek için omuzlarınızda kuvvet ve yüreğinizde tahammül bulmalısınız. Başka
türlü şeraiti, vesaiti bol olan bir memlekette muvaffak olunamaz, nerede kaldı
ki istediğimiz kadar para bulunmıyan Türk vatanında daha kolay olsun. Daha
güçtür arkadaşlar. Fakat bütün emeklerin mükâfatı mektepten bu sene diploma
alan arkadaşlarıma söyliyeyim, diğer herhangi bir muvaffakiyetin zevkinden
büyüktür. Zaten Cumhuriyet neslinin ve mezun arkadaşlarımın diğer herhangi bir
memleket gençliğine ve bize nisbetle farklı oldukları, zevkli oldukları
istikametleri de budur. Çetin şerait içinde çalışacaklar, fakat bundan on, on
beş sene sonra milletimizin ne kadar çok itibar gördüğünü ve bunun da kendi
mahsulleri olduğunu görerek zevk ve gurur duyacaklardır.
Bunun zevki ve bunun gururu bir ömre değil, bin ömre bedeldir.
(Alkışlar)
Arkadaşlar,
hayat arkadaşlarıma [arkadaşlarım,] Cumhuriyetin eserini tadan Cumhuriyete
hizmet edebilir. İstedikleri istikamet[te] yürütmek için ana hatlarını bulmuş
ve bütün dünyada yüksek dikkati celbetmiş bir halde bulunmanın vasıflarını
tekrar anlatmak isterim. Türkiye coğrafi vaziyeti; Türk milleti bünyesindeki
kuvvet itibarile öyle bir vaziyettedir ki, bugün haiz olduğu ehemmiyet
itibarile istikbalde daha ziyade haiz olacaktır. Memleketin medeniyet terakki
yolunda aldığı mesafeler ilerledikçe bugün yetişmiş olan arkadaşlarımızın
memleket mukadderatı üzerindeki feyizli tesirleri kendisini gösterdikçe memleketin
beynelmilel ailede haiz olduğu ehemmiyet bir kat daha kendini gösterecektir.
Arkadaşlar sizi temin ederim ki, Türkiyenin coğrafi vaziyeti itibarile,
milletimiz terakkide ilerledikçe, coğrafi vaziyet itibarile, cihanda iyi
geçinme hususunda âmil olması daha ziyade kuvvet bulacaktır. Biz bu
kanaatteyiz.
On beş
senedenberi takip ettiğimiz siyaset
Arkadaşlar,
biz Cumhuriyet Türkiyesi, bulunduğumuz gerek Balkanlarda ve gerek Akdenizin bu
havzasında ve Karadenizin bu kıyılarında on beş senedenberi takip ettiğimiz
siyasetin asaleti ve gizli emellerden âzade olması sayesinde sulha başlı başına
hizmet etmişizdir. Bundan sonra da aynı istikamette yürüyeceğiz. Söylediğim
gibi gösterdiğimiz emniyet, hislerile mütenasip emniyet hislerile karşılaştıkça
yalnız bulunduğumuz muhitlerde değil, daha geniş muhitlerde bizim sulh ülkümüz
tesirini hissettirecektir. Bütün mesele vasıtalarımızı makul bir surette
kullanmaktadır. Memleket dahilinde milletimizin
istediği ve muktedir olduğu terakkileri temin etmektedir. Arkadaşlar, bu güzel
müessesede bütün bu millî meselelerin ana hatları üzerinde konuşmağa vesile
verdiğinizden dolayı size bilhassa teşekkür ederim. Bu sözleri söyliyen genç
arkadaşların diploma almalarındaki yüksek günün ve konuşmalarındaki değerin
bize verdiği ilhamdır.
Genç
arkadaşlarıma bu noktada bilhassa tebarüz ettirmek isterim ki, büyük şefimiz
büyük Reisicumhur Hazretlerile konuştuğumuz zamanlarda hiç birşey, gençlikte
gördüğü bu feyiz kadar kendilerini mütehassis etmez.
Yani Gazi ile konuştuğum zamanlar onun en memnun ve en bahtiyar olduğu anlar
gençlikten, filân ve filânla temasında gördüğü feyzi anlatmakta duyduğu
zevktir. (Şiddetli alkışlar)
[Gazi]
Sizin imtihanlarınızda bulunmuş, memnun olduğunu baha söylediler ve imtihanların
safahatından bana ayrı ayrı bahis buyurdular. Diğer bazı imtihanlarda bulunarak
bazılarından memnun olmuşlar bazılarından memnun olmamışlar. Olmadıklarını ne
kadar elemle anlatıyorlarsa memnun olduklarından da o kadar zevkle, ümitle
bahsediyorlar ve tasavvur ettiği vaziyetlerin ileride sizin elinizde tahakkuk
edeceğini görmesi şefin zevkini arttırıyor.
Aklımda tutmuştum ki bugününüzde Ankara
Hukuk fakültesinin bu seneki imtihanlarının Gazi üzerinde yaptığı tesirin
memnuniyetbahs olduğunu size ifade ederek tebrik etmek fırsatını bulayım.
(Alkışlar) Gelecek senelerin imtihanlarında gelecek senelerin neticeleri ve siz
de örnek olarak diğer birçok mektepler ve müesseselerin neticeleri daha iyi ve
daha bahtiyar olsun. Temennimiz budur. Arkadaşlar, bir kelime ile mezunlarımıza
muvaffakiyetler dilerim. Ne kadar ilerlesek daima sayısız ihtiyaçları temin
etmek vaziyetinde kendimizi bulacağımız için genç arkadaşları bekliyen sayısız
ihtiyaçları olanların elinde düzeltmek bizim için bahtiyarlık hislerinin en
yükseğidir. Tekrar edeyim ki, yapılmakta olan bir vatanın yapısına iştirak
etmek ve onu mamur ve en yüksek bir mevcudiyet haline getiren neslin efradından
olmak mezun arkadaşlarımıza bahtiyarlık olacaktır. (Sürekli alkışlar)
Türkiye’yi Ziyaret Eden
Heyetin Moskova’ya Dönmesi Dolayısıyla Molotov’un Mesajına Verilen Yanıt [15]
Sovyet Rusya Halk Komiserleri Meclisi Reisi
M. Molotof Hazretlerine
Bana göndermek lûtfunda bulunmuş olduğunuz dostane telgrafı, büyük dost
memleketin mümtaz şahsiyetlerini bizzat Ankarada kabul etmiş olmaktan
mütevellit mahzuriyetimi bir kat daha artıran yeni bir âmil olmuştur.
Memleketlerimizi biribirine bağlıyan bozulmaz dostluk Sovyet heyetinin
Türkiye cümhuriyeti hükûmetini ve bütün Türk milleti ile temasının vukua gelmiş
olduğu muhitin yüksek samimiyeti ile herhalde kuvvet bulacaktır.
Bu manidar tezahür, Odesa’da İzzettin Paşa ile Sovyet heyetinin
refakatine memur edilmiş olanlara gösterilmiş olan iyi kabul ile bir kat daha kuvvet
bulmuştur. Ve bundan dolayı dost memleket hükûmetine bilhassa teşekkür etmeyi
bir vaziyfe [vazife] bilirim.
Moskova ziyaretimden silinmez bir hatıra muhafaza etmekte olduğuma ve
Sovyet heyetinin mümtaz azasiyle vuku bulan şahsî temaslarımın bana sizin
refakatinizde geçirmiş olduğumuz günleri tekrar yaşatmış olduğuna itimat
buyurunuz.
Türk – Sovyet dostluğunun istiklâline ve teşriki mesaimizin feyizli
netiycelerine [neticelerine] itimadım olduğu halde size en samiymi muvaffakiyet
temennilerimi tekrar ederim...
İsmet
Zonguldak Gazetesine
Verilen Demeç [16]
Kömür havzasını tanımak için iki gün çalıştım. Yerinde görüşlerim çok
istifadeli oldu. Şehirle havzanın inkişaf halinde bulunan servet ve sanayii
dikkati açık bir surette celbetmektedir. Geldiğimden çok memnun oldum.
Ereğli’de, Kozlu’da ve Zonguldak’ta halkın alâkasından ve muhabbetinden çok mütehassis oldum. Büyük şirketlerde, madenci müteşebbislerde
kömür havzasından en doğru bir surette istifade etmek için hissettiğim tekayyüt
havzanın inkişafı için çok iyi bir alâmettir. Amelenin çalışkanlığı ve intizamı
ayrıca dikkatimi celbetti. Her şeyden evel maden ve sanayi mıntakalarının
terakkisi amelenin kabiliyetine bağlıdır. Kabiliyet dediğim zaman
bilgi ve ihtisası, iyi nizamlı, geçimli işleticilerle ahenk içinde çalışmak
imkânlarını murat ediyorum. Bütün bu noktai nazarlardan intibaım müspettir.
Zonguldak’tan muhabbetle ayrılıyorum; yakın zamanda tekrar görüşmek için.
İstanbul Üniversitesinin
Açılışı Dolayısıyla Eğitim Bakanı Hikmet Beyin*
Mesajına Verilen Yanıt [17]
Hikmet
Beyefendi,
Maarif Vekili
İstanbul
Üniversitenin açılmasını tebrik eder
muvaffakiyetler dilerim. Efendim.
Başvekil
İsmet
İstanbul Sümerbank
Bakırköy Bez ve Feshane Fabrikaları Ziyaretinde [18] (Özet
– Abidin Daver’in Haberinden Aktarma)
Bakırköy Bez Fabrikasında
“(...) Paşa Hazretleri
bir taraftan fabrikayı tetkik ederken diğer taraftan kadın erkek işçilere karşı
da alâka gösterdiler. Gündeliklerinin miktarını, kaç saat çalıştıklarını,
hallerinden memnun olup olmadıklarını, ameleye ucuz yemek verilip verilmediğini,
nerede yatıp kalktıklarını, uzak yerde oturan kadın amele için pansiyon yapılıp
yapılmadığını hem ameleden, hem de fabrika müdüründen sordular. (...)
“Uzun ve ince elyaflı
pamukla iş yapmanın hedef olduğunu, bir taraftan fabrikanın ve diğer taraftan
da pamuk sürraımızın bu hedefe doğru yürümesi lâzım geldiğini söylediler ve
bunu da behemehal yapacağız, dediler.
“İsmet Paşa, Amerikaya
gidip gelmiş bazı amele ile memlekette yetişen amele arasında işçilik itibarile
fark olup olmadığını da sordu ve fabrika müdüründen, memlekette yetişen
amelenin bazı hususlarda daha iyi oldukları cevabını aldı. Paşa Hazretleri,
fabrikanın hesap usullerini ve yeni açtırılan artezyen kuyusunu da tetkik
ettikten sonra, daha iyi, daha kuvvetli çalışmak ve daha ucuz mal çıkarmak lüzumuna
bir defa daha işaret ederek Bakırköy fabrikasından ayrıldılar. Paşa
Hazretlerinin bu eski ve harap binada yeni usullerle çalışarak iyi işler
çıkaran fabrikadan ayrıldıkları yüzlerinden belli idi.
“İktisat Vekili Celâl
Beyefendinin:
“- ‘Makine ve fabrika
herşey tedarik edilir, elverir ki elde iş görecek anasır bulunsun’ sözünü
tasdik ederek fabrikadan çıktılar.
Feshanede
“(...) Merinos
koyunlarının çoğalması için, memlekette yetişen Merinos yünlerinin de değer
fiatle alınması icap edeceğini söylediler.
“Paşa hazretleri halkı
ve köylüyü ucuz giyindirmek bahsına da temas ettiler. Beş altı liraya malolacak
hazır ucuz elbise yapmak için bir dikimhane lâzım geldiğini ve bu işin
ehemmiyetle tetkik edilmesini söylediler.(...)
“İsmet Paşa Hazretleri,
müdüriyet dairesinde istirahat ederken:
‘- Pamuklu ve yünlü mensucat meselesini
kat’î surette halle karar verdik. Birkaç sene içinde memleketin bütün pamuklu
ve yünlü ihtiyacı memleket fabrikaları tarafından temin edilmeli, bu malları
hariçten celbetmekten kurtulmalıyız. Hedef budur: şimdi de hariçten ince
kumaşlar için iplik değil, yün getirtip burada iplik yapmalıyız’ dediler.
“İktisat Vekili Mahmut Celâl Beyefendi
izahat verdi:
‘- Yünlü mensucat itibarile ordunun
ihtiyacı tamamen dahilden temin edilmiştir. Piyasaya
da pek çok mal veriyoruz. Hedefe varmak için pek az bir gayrete ihtiyaç vardır.
Bu sahada gayemiz tahakkuk etmiş gibidir. Çok geçmeden memleketin yünlü kumaş
ihtiyacını kâmilen yerli fabrikalar temin edecektir.’
“Başvekil Paşa daima fakir halkı
düşünüyordu:
‘- Ucuz, çok ucuz elbise isterim. Fakir
tabakalar çıplak kalmamalı, ucuz giyinmelidir. En fakir halk için en ucuz kumaş
tipleri bulmak lâzımdır’ dediler.
“Paşa Hazretleri, bütün millî
fabrikaların devletin himayesile değil, kendi kendilerine yaşıyacak bir hale
gelmeleri lüzumundan ve hele kontenjansız Avrupa mallarına rekabet edebilmeleri
çaresinin tertipinden ehemmiyetle bahsettiler, bugünkü yardımların ilelebet
devam edemiyeceğini ve devletin teşviki sanayi kanunile yaptığı
fedakârlıkların, nihayet kanunun müddeti bitince kaldırılacağını ve hedefin,
rasyonel çalışıp kendi kendilerine yaşama ve muvaffak olmanın sırrını keşfetmek
olduğunu söylediler. Fesane fabrikasının rasyonel çalıştığı ve
bu şeraiti haiz bulunduğu kendilerine bildirildi.
(...)
“– Efendim, dedim, Türkiye’de sanayiin
anahtarı olmak üzere kurduğunuz Sümer Bank fabrikaları hakkındaki
intibalarınızı lütfeder misiniz?
“Paşa Hazretleri (...)
‘– İhtiyacımızı ve meselemizi tamamile
halletmiş olmak mevkiine henüz gelmiş değiliz. Bu istikamette yakın bir zamanda
muvaffak olmak için alacak tedbirlerimiz vardır. Gördüklerim ve bu sahada
çalışan arkadaşlarımızın gayreti yeni tedbirler ve yeni teşebbüsler almak için
bizi çok teşvik edici mahiyettedir.’
Eskişehir Şeker
Fabrikasının Açılış Töreninde Yapılan Konuşma [19]
Arkadaşlar,
Şimdi ziyaret edeceğiniz
eser güzel ve millî bir eserdir. Bundan altı yedi sene evvel şeker fabrikası
tesisine teşebbüs edildiği zaman Büyük Millet Meclisi tarafından sanayi üzerine
sureti mahsusada himaye tedbirleri alınmıştı.
Arkadaşlar, sanayii geri
kalmış memleketler sanayi tesisine teşebbüs ettikleri zaman, sanayii ileri
memleketler onlara gülerler. Bir memlekette sanayi tesisi [kurmak] heves
edildiği kadar kolay değildir. Bunun için teşkilât ister, sermaye ister. En
hevesliler iki senelik müşkülât karşısında teşebbüslerinden vazgeçerler.
Sanayide geri kalmış milletler bu güçlükler yüzünden büyük sanayi
kuramamışlardır.
Arkadaşlar,
Bu fabrikanın üç milyon
sermayesi olduğunu ve altı milyona çıkacak yeni işleri bulunduğunu şimdi
işittim. Bu fabrika bir küçük kasaba kadar kalabalıktır ve 1200 işçisi vardır.
Bunların aileleri ile beş altı bin kişiyi besliyebilir. Verim ve besleme
kuvveti itibarile ne kadar hayırlı olduğunu görüyoruz. Makina ve fen itibariyle
de işletmek, yaşatmak. muhafaza etmek için çok himmet
ister. Bu fabrika altı ayda kuruldu. Böyle büyük bir müesseseyi temelden
başlıyarak kurmak ile teşkilat kuvvetimiz itibariyle eyi [iyi] bir imtihan
vermiş olduk. Bu tesisatı vücude getiren, bu tesisatın başında çalışan iş ve
idare adamlarını, Recep Zühtü Bey arkadaşımızı takdir ve tebrik ederim.
Arkadaşlar,
Şeker memleketleri her
yerde içerde pahalı şeker yaparlar. Diğer memleketlere ucuz şeker gönderirler.
Bu hareket yalnız sanayi hayatında, değil o memleketlerin zıraî hayatında da
büyük fayda ve inkişaf temin eder. Yeni bir ziraat memlekette kurulmuş oluyor.
Köylere teşmil ediyor.
Bütün köylülere bu
usuller ayrı ayrı öğretilecektir.
Uşak fabrikasındaki
tecrübelerimiz bize gösterdi; zaman oldu ki çok büyük müşküllerle karşılaşıldı.
Fakat sebat sayesinde bunları yenmek kabil oldu.Fabrikanın
mahsulünü tamamen verecek hale gelmesi bu yeni müesseselerin kurulmasını teşvik
etti.
Arkadaşlar,
Şeker sanayii ilk kurulduğu zaman gerek
hazineye vermiş olduğu müşkülât yüzünden –çünkü gümrük hasılatı azalır– gerek
himaye sebebiyle dahilde yaptığı pahalılık yüzünden
vatandaşların sureti mahsusada dikkatlerini ve sebatlarını iycap [icap]
ettirir. Eğer bunu yapmak için sebat edilmezse bu davadan vaz geçmek lâzımdır.
Fakat milletler ailesinde yüksek hayatla yaşamak istiyen milletler,
vazgeçmezler ve vazgeçmiyeceklerdir. (Sürekli alkışlar)
Yüksek
bir millet olarak, milletler ailesi içerisinde Türk milletinin haklı ve yüksek
mevkiini tutmak ve muhafaza etmek için sanayii memlekette behemehal
kurmak lâzımdır. (Bravo sesleri ve hararetli alkışlar)
Türkiye’nin her tarafından buraya
toplanan güzide ve yüksek arkadaşların ve bu mümtaz cemiyetin bu vesile ile
gösterdiği alâka ve heyecan, memlekette sanayii yakın bir zamanda kurmak için
yeni bir teminattır. Sizleri tebrik ederim, arkadaşlar!
Müsaade
buyurursanız hep beraber bu güzel eseri gezelim, fahrile, zevkle seyredelim.
(Alkışlar)
Eskişehir Şeker
Fabrikasının Açılışı Dolayısıyla Cumhuriyet Gazetesine Verilen Demeç [20]
Şeker sanayii çok mühimdir. Bu sanayi
köylüden başlıyarak bir çok sınıf halka iş buluyor.
Eskişehir mıntakasının pancar ekimi için kabiliyetli olduğu anlaşılıyor.
Çekoslavakyada dönüm başına 3 ton pancar alındığı halde burada 5, hatta 7 ton
alındığını söylüyorlar. Böyle olduğu taktirde netice
çok iyidir. Pek memnunum.
Celâl Beyle* gelecek sene Turhal fabrikasını açacağız. Her sene bir iki fabrika
açmak suretile memleketi usulü dairesinde sanayileştireceğiz.
4. Millî İktisat ve
Yerli Mallar (Tasarruf ve Yerli Mallar) Haftasını Açış Söylevi [21]
Muhterem Hanımefendiler
ve Beyefendiler,
Milli iktisat ve yerli
mallar haftasını açarken bu içtimaları bidayette düşünmeye ve bir usul olarak
tesis etmeye sebep olan mevzua doğrudan doğruya temas edeceğim. Biliyorsunuz
ki, millî tasarruf ve iktisat hareketine, millî paranın kıymeti üzerinde bütün
memleketi telaşa veren büyük bir hadise üzerine temas etmiştik. Geçen bayramdan
sonra bir sene zarfında millî paranın kuvvetle istikrarını ve umumiyetle manevî
ve maddî kıymetini isbat etmekte göstermiş olduğumuz muvaffakiyeti sözlerime
başlamak için güzel bir vesile addedeceğim. Herşeyden evvel arkadaşlar, fennî
olarak millî paramızın kıymetindeki sağlamlığı gösteren âmilleri ayrı ayrı
mutalea etmek isterim. Millî paranın kıymetini muhafaza etmek için başlıca âmil
olan millî mübadele bu sene geçen seneden daha namüsait değil, daha müsaittir.
Yani haricî ticaretimizde ve beynelmilel mübadelede bu sene geçen sene gibi
hatta diyebilirim ki, geçen seneden biraz daha müsait vaziyetteyiz.
Arkadaşlar, millî
paranın kıymeti üzerinde bütçe müvazenesi bilhassa nazarı dikkate alınacak
âmillerden biridir.
Bütçe müvazenesini geçen
sene bütçe varidatını ne tahmin etmişsek temamile istihsal etmek suretile
hakikî olarak temin ettik. Bu sene tahmin ettiğimiz varidatı temamen istihsal
edip etmiyeceğimizi bilmiyoruz. Hattâ belki de gelecek sene için bazı tedbirler
almaya lüzûm görülecektir ve gelecek sene bütçe müvazenesini temin etmek için
büyük meclisin bazı tedbirler mutalaa etmesi icap edecektir. Bu hususta henüz
hiç bir karar vermemiş olmak ve teşhis koymamış bulunmakla beraber hakikatı
olduğu gibi millete söylemek için, Maliye varidat cetvellerini olduğu gibi neşretmeye
başlamıştır.
Bütçe muvazenesinde, bu
ayın varidatı veya gelecek ayın varidatı daha az ve daha çok olacaktır
hususları riyazî katiyetle ölçülemez ve asıl mesele bu değildir. Mesele;
idarenin ve siyasetin, bütçe müvazenesini hususî bir mesele addedip etmediğini
ve eğer bir tedbir icap ederse, o tedbiri ittihaz etmek için kudreti olup
olmadığını bilmektir. Çünkü bütçe madem ki tahmine müstenittir, biraz aşağı ve
biraz yukarı gösterilmesini tamamen menetmek, iktidar dahilinde
değildir. Ama,
bir idare, bütçe müvazenesinde eğer açık verirsem kendimi o açığın
seyrine kaptıracağım veya kaptırmayacağım veya bu hususta bir teşhis koymuş,
yahut ta bütçe muvazenesi için icap eden tedbirlere aklının erdiği tedbirlere,
aklı erse de iktidarı vardır veya yoktur, işte bu noktalardan münakaşa edilmeğe
lâyıktır.
Arkadaşlar, bu kısa mülâhazayı,
münakaşayı yaptıktan sonra size söylerim ki, bu sene bütçe muvazenesini idare
etmek için kendimizi iktiham olunmıyacak müşkülât karşısında görmüyorum. İcap
ederse tedbir alacağız ve bu senenin gösterdiği zaruretlere göre gelecek sene
bütçesini hakikî ve ciddî bir muvazeneye istinat ederek vücude getirmek için
lâzım gelen her tedbiri kat’î kararla behemehal
alacağız. (Alkışlar)
Milli
paranın kıymetine müessir olan âmillerden, bütçe muvazenesi meselesini böylece
huzurunuzda söylerken, bütün millet karşısında açık yürekle ve fakat katî
kararla izah edebilmek ve bütün dünyaya karşı millî paranın kıymetinin, ne
kadar sağlam bir zihniyete ve ne kadar kudretli bir karara bağlı olduğunu
tebarüz ettirmek lâzımdır.
Arkadaşlar, Cümhuriyet Merkez bankasının,
altın stoku –banka bilançolarını muntazaman takip edenler bilirler ki–
mütemadiyen artmaktadır. Teessüsündenberi geçen iki sene zarfında Cümhuriyet
Merkez bankası ayrıca bir milyondan fazla altın ithar [ithal] etmiştir. Bir
milyon altın dediğim zaman, bir milyon Türk lirasını kastetmiyorum. Dokuz on
milyon Türk lirasına muadil halis altını murat ediyorum. Bütün bu buhran
senelerinde, umumî bir millî iktısat, millî ve beynelmilel ticaret devam
etmekte iken Cümhuriyet Merkez bankasının altın stokunu artırmakta devam etmesi
millî iktısat denilen bünyenin sağlam olduğuna ve umumiyetle mübadelenin
ilerlemekte devam ettiğine mukni ve maddî bir misaldir.
Arkadaşlar,
birçok memleketlerde, birçok vesilelerle altın biriktirildiği görülmektedir.
Amma, biriken altınla mütenasip ve hatta daha fazla olarak borç biriktirmek
suretile, memlekette gerek hususî ticaret hayatından ve gerek devlet
bütçesinden borçlanma mukabili altın biriktirmek zihniyeti ile hareket edenler
de vardır. Ben size Cümhuriyet Merkez Bankasının altın biriktirdiğini
söylediğim zaman, buna cesaretle ve memnuniyetle ilâve edebilirim ki, gerek
memleketin hususî ticaret hayatında ve gerek umumî bütçede, harice döviz
borçları biriktirmek ve sırtına ayrıca bir borç yüklenmek vaziyeti hemen hiç
yok denecek kadar ehemmiyetsizdir. (Alkışlar.) Yani döviz borcu
biriktirmiyerek, Cümhuriyet Merkez Bankasının altın stokunun arttığını
görüyoruz.
Arkadaşlar,
millî paranın istikrarı için en mühim âmillerden birisi emniyet, insanlarda,
cemiyette, siyasette, ruhî ve siyasî emniyettir.
Bütün
dünyanın gözü önünde sevinerek, övünerek kutluladığımız [kutladığımız]
cümhuriyetin onuncu yılında, cümhuriyetin kudretini bütün dünyaya
teslim ettirecek sağlamlık, kudret, yüksek ve ileri bir zihniyet
gösterdik. Demek istiyorum ki, dahilî emniyet ve
istikrar itibarile Türkiye ile mukayese edilebilecek pek az bahtiyar memleket
vardır, demek hakkımızdır.
İnkılâbın, cümhuriyetin kanunları ve esasları memleketin her köşesinde
bütün kudretile işlemektedir. Yalnız bu kadar değil, memleketin her köşesinde
bütün vatandaşlar tarafından cümhuriyetin esasları, kanunları ve inkılâbın her
türlü tezahüratı benimsenerek mal edinilerek, ve
sevilerek işlemektedir. (Bravo sesleri ve alkışlar.)
Emniyet âmilinden bahsederken, haricî
emniyetten de, önünüzde iftiharla bahsetmeliyim. Türkiye’nin, siyasî emniyeti
noktai nazarından beynelmilel vaziyeti çok memleketlere maalesef nasip olmıyan
iyiliktedir. (Alkışlar.)
Beynelmilel
iyi ve emniyetli münasebet gibi, bütün insaniyetin hayrına yardım edecek bir
siyaset üzerindeyiz. Bütün milletler için bunu temenni edecek surette iyi
yürekli ve geniş yürekliyiz. (Alkışlar)
Amma, gayretlerimizin halis, samimî bir
mükâfatı olarak kendimizden bahsederken diyebiliriz ki. birçok
milletlerden daha evvel komşularımızla ve dünya ile olan münasebetlerimizi iyi
bir zeminde kurmuş ve sağlamlaştırmış bir vaziyetteyiz. Bir memleket, ki dahilde ve hariçte yakın bir sarsıntıya maruz olmanın en az
bir ihtimali karşısında değildir, orada her türlü inkişafta müessir olan
paranın bu memleketin kudreti gibi sağlam bir temele istinat ettiği kabul
olunmalıdır. (Alkışlar)
Huzurunuzda
kısaca mutalea ettiğim âmiller, zihniyetler ve kararlar bütün dünyanın en büyük
paraları türlü türlü sarsıntılara maruz olduğu zamanlarda millî paramızın niçin
sağlam, sarsılmaz bir halde, en kuvvetli bir para olarak elimizde bulunduğunu
izah eder.
Arkadaşlar,
şüphe yok ki, millî paranın istinat ettiği bütün bu malî ve iktisadî
tedbirlerle beraber onların başında esasen devletin siyasetinde ve hükûmetin
icraatında esas olan bir karar, birinci derecede bir âmildir: Bu karar millî
paranın kıymetini her ne bahasına olursa olsun, ne şartla olursa olsun behemehal muhafaza etmektir. Dört sene evvel bu kararla
başlıyarak hareket ettik. Bugün şüphesiz dört sene evvelkinden sağlam olarak
millî kıymetini muhafaza etmektedir. Türlü dedikodular, türlü sözler, fazla
para çıkaracağız, kâğıt para çıkaracağız, paranın kıymetini azaltacağız gibi
sözler... bunlar hep vâhi sözlerden, asılsız
şayialardan ve dedikodulardan ibaretti. (Alkışlar.) Kıymetini muhafazada
tamamile muvaffak olduğumuz ve esaslı bir tarzda bu kadar ısrar ve inatla
tuttuğumuz millî parayı boyalı ve yaldızlı mülâhazalarla asla sarsıntıya maruz
bırakmıyacağız.
Arkadaşlar,
Cümhuriyet hükûmetinin millî meselelerde ve millî iktısat meselelerinde başlıca
kudretlerinden birisi; kendi karar ve mülâhazası haricinde, millî paranın kıymeti
gibi nazik bir mevzu üzerinde, tesadüfi bir hal olmasına imkân bırakmamasıdır
ve imkân bırakmıyacak kadar kudretli ve uzağı görür bir halde bulunmasıdır.
(Bravo sesleri, alkışlar)
Vaziyeti
görüyoruz, icap eden her tedbiri Millet Meclisi hükûmetlerinin almağa
iktidarları mutlak ve muhakkaktır. Bu kanaatle söylüyorum: bu, kudret, kuvvet
ve resanet âmillerini zikretmekten maksadım, bir esas siyaset olarak bir şeye
karar vermedikçe tesadüfi şeraitin millî paranın kıymeti üzerinde herhangi bir
sarsıntı yapmasına imkân olmadığını söylemek içindir. Şeraite hakimiz, bu kararı muhafaza etmekteyiz ve iki cümle ile
hulâsa edeyim: millî para şimdiye kadar olduğu gibi kuvvetini muhafaza
edecektir, kıymetini arttıracağız ve kıymetini düşürmiyeceğiz. (Alkışlar)
Bu sene
zarfında büyük beynelmilel konferanslar oldu. Londra konferansı, bütün dünyanın
umutlarla bağlandığı bu büyük konferans şu sebepten dolayı dağıldı. Devletler;
bir tarafta istikrar taraftarları ve bir tarafta paralarını müstakar kılmak
istiyenler olarak ayrıldılar.
O devletlerin kendi hususî şartlarına göre ittihaz ettikleri
hareketlerin hangisinin doğru olduğunu münakaşa edecek değiliz. Biz kendi
noktai nazarımızdan istikrarı muhafaza etmek kararını vermişizdir ve bu karar
üzerindeyiz ve bunu takip edeceğiz, bunu muhafaza etmeğe ve takip etmeğe
kudretimiz vardır. (Alkışlar)
Arkadaşlar,
görüyorsunuz ki, dünyanın en büyük paraları bütün bu sarsıntılar karşısında
istiyerek veya istemiyerek bu sarsıntılara maruz kaldığı zamanlar Türk parası
tasarruf edenler ve cebinde Türk paraları taşıyanlar bahtiyar bir vaziyette
devam ettiler. Bu, cümhuriyetin kudreti olduğu kadar, millî iktısadın
bünyesindeki sağlamlığının da ifadesidir.
İktısadî
mevzua girildiği zaman bilhassa millî paradan bahsolunurken beynelmilel ticaret
birinci derecede nazarı dikkati celbeder. Beynelmilel ticarette bizim
siyasetimiz mümkün olduğu kadar geniş mikyasta mübadeleyi temin etmeğe
çalışmaktır. Amma mübadeleyi temin edemiyecek surette açık hesap ve müsrif bir
vaziyeti devam ettirmemize imkân yoktur. Senelerdenberi bu siyaseti takip
ediyoruz. Son zamanlarda Klering denilen ayniyle mübadele usulile karşılıklı
ticarî muvazeneyi temin etmeğe çalıştık. Bu yolda bazı devletlerle
münasebetimizde fazla ümide kapılacak derecede neticeler kazandık. Bazılariyle
de münasebatımız daha dün olmakla beraber inkişaf ümidi verecek haller
göstermektedir. Her halde ticarî münasebette bulunduğumuz memleketler bizimle
halisane, şeraitin müsade ettiği kadar müsavi miktarda mübadeleyi temin ve
inkişaf ettirmek arzusu ile mütehassis oldukça,
biribirimizle kolay anlaşmaktayız. Ticarî münasebeti devam ettirecek ve
kolaylaştıracak esas, ticaret münasebetlerinin mümkün olduğu kadar karşılıklı
ve geniş mikyasta tutulmasıdır. Milletler arasındaki münasebetin her iki taraflı
olması için, esas tuttuğumuz şey, mümkün olduğu kadar alışverişin fazla
olmasıdır.
Arkadaşlar,
bu noktadan millî iktısat için esas, millî tasarruf ve iktısatta kanaatkârlık,
masrafı mütemadiyen ve mümkün olduğu kadar azaltacak bir faaliyet suretinde değil,
bilâkis mümkün olduğu kadar çok kudretle, fakat muvazene dahilinde
mübadele münasebetini temin edebilmek suretile telakki olunmalıdır. Ve bu
noktai nazardan Cümhuriyet Hükûmetinin iktısadî hayattaki siyasetini dinamik ve
aktif olarak mütalea etmeli.
Bir
defa, gerek millî para ve gerek iktısat bakımından kendimizi müdafaa edemiyecek
vaziyette bulunmaktan çıktıktan başka, alacağımız bütün tedbirlerimizin her
gün, her türlü kudret ve istihsalâtımızı arttırdığı bir istikamette
bulunmaktayız. Arkadaşlar Millî İktisat ve Tasarruf Cemiyeti bu noktai nazardan
en mühim ve en faydalı bir müessesedir. Millî ve iktisadî tasarruf bir
zihniyettir, bir terbiyedir, bir harekettir, bir siyasettir.
Milli
tasarruf dediğimiz zaman bunu, mümkün olduğu kadar az yiyerek, mümkün olduğu
kadar para biriktirmek gibi dar bir mânada kullanmak ve göstermek doğru
değildir.
Milli
tasarruf, vatandaşın kuvvetinden, sıhhatinden, aklından, her türlü
mevcudiyetinden tasarruf etmesidir, yani herhangi bir kuvvetini sakınarak
tamamen yerinde ve eyi [iyi] bir tarzda kullanmak için arzulu olmasıdır. Tembel
olmak zihniyeti, terbiyesi millî tasarrufun aleyhindedir. Çalışkan olmak
lâzımdır. Çalıştığı mikyasta fayda alamamak millî tasarruf zihniyetinin
aleyhindedir. Sarfedilen gayretler tam ve daha çok verimli olmalıdır. Millî
tasarruf, biriktirilen paranın herhangi bir yerde hapsolunmasının tamamen
zıddıdır. Daha büyük bir iş için daha büyük vasıtalar, daha büyük kuvvetler
lâzımdır.
En
büyük iş asıl tesis olunacak bu terbiyedir ki, cemiyetin yükselmesine ve
ilerlemesine medar olur. Türk vatanı içinde, kendi mes’uliyetinin müdrik olacak
surette yetişmedikçe, milletimizin lâzım olduğu ve behemehal
istihsale mecbur olduğu yüksek hedefe varmanın imkânı yoktur.
Türk
vatandaşları, Türk camiasının kudret ve kuvvetini ve yüksek hedefinin azametini
kendi şahsî menfaati ile beraber, fakat ondan üstün tutarak düşünecektir.
(Alkışlar)
Milli
tasarruf, kuvvetli bir Türk cemiyeti ve Türk vatanı içinde bir Türk ferdi
olarak bütün dünyada göğüs kabartarak yaşamak hedefi: İşte çocuklarımıza
vereceğimiz terbiyenin istikameti bu olacaktır.
Milli
tasarruf ve iktisat zihniyetini, bir millî terbiye, bir millî siyaset
saymalıdır. Millî iktısat fikrini; ilk vasıta, hepimizin ilk vazifesi ve
herkesin anlıyabileceği ilk tatbik şekli olmak üzere, yerli mallarının
istihlâki suretinde anlıyoruz. Millî iktisat fikrî hakikatte millî kudretin
çoğalması fikrini uyandırmıştır. Millî kudretin çoğalması işini, çalışmakta,
bilgide ve her türlü istihsal yollarında en yeni vesaiti kullanmakta
aramalıyız. Arkadaşlar, memleket dahilinde daha çok
istihsal etmek, zıraî veya sınaî sahada şimdiye kadar yapılmamış olan birçok
istihsal mevzularını yeniden yapmak suretile, millî kudret artar. dahilî kudret arttıkça memleketin dahilde istihlâki genişlediği
kadar, haricten satın almak kudreti de genişler. Görüyorsunuz ki, biz mili
tasarruf ve millî iktısat fikrini takip ederken vatandaşlarımızı daha zengin,
daha müreffeh etmek istiyorsak, bununla beynelmilel ticareti ve beynelmilel
mübadeleyi en geniş vesaitle temin etmeyi de istihdaf ediyoruz, demektir.
Ancak
kudretli, müreffeh ve zengin bir memleket, diğer memleketlerle olan ticarî,
münasebatında daha geniş mikyasta alışveriş yapabilir. Görüyorsunuz ki, millî
iktısatta tuttuğumuz dahilî siyaset beynelmilel
mübadeleleri artırmak istikametindedir.
Arkadaşlar,
istihsalâtı artırmak için ziraatte ve sanayide hususî istikametler takip etmeğe
mecburuz. Ziraatte başlıca takip ettiğimiz; daha ziyade bilginin artırılması,
kredinin ve satışın teşkilâtlandırılmasıdır. Ziraatte bilginin artırılması ve
kredi noktai nazarından kolaylık gösterilmesi ile şimdi istihsal ettiğimizden
daha çok şey istihsal edebiliriz. Biz istihsal ettiklerimizin diğer
memleketlerde olduğu gibi fazlasını [piyasaya] sürememek veya satamamak gibi
bir ıstırar ve endişe karşısında değiliz. Hattâ zıraî mahsullerimizden –bunu
söylemek için cesaretimiz vardır– stok mallarımız yoktur. Fiatların düşkün
olduğundan şikâyet edenler vardır. Fakat beynelmilel fiatlar da umumiyetle
düşkündürler, buna bizde teşkilâtsızlık ve bilgisizlik de inzimam etmektedir.
Fakat bunlar üzerinde ayrı ayrı tedbirler alarak çare bulmak vazifemizdir ve
tatbik ettiğimiz siyaset de budur. Amma dünya fiatlarının düşkünlüğü, bizim
istihsalimizi fazla görmemize sebep olmamalıdır. Biz sattığımızı az fiatla
satıyoruz ve elimize az para giriyor. Fakat daha fazla istihsal ederek daha çok
kazanabiliriz. Bizim memleketimiz mahsullerinin mühim hususiyeti o mahsullerin
çeşitli olması, cinslerinin iyiliği ve nefasetlerinin yüksekliğidir. Öyle
mahsullerimiz vardır ki, onların üzerinde adeta inhisar sahibiyiz. Umumî
surette kendilerinde nefaset aranan zıraî maddeleri nefasetçe, mikdarca
mükemmelleştirirsek daha çok ve daha iyi fiatla satabiliriz. Zıraî noktai
nazardan da memleketin atisine olan itimadımızı endişe ile görmek değil,
emniyetle görmek lâzımdır. Her şeyden evvel çalışmak lâzımdır. İstihsal
işlerimizi eğer iyi teşkilâtlandırır, bunlara iyi bilgi tatbik edersek muhakkak
satabileceğimize itimat edilmelidir.
Sınaî
sahada istihsalimiz daha parlaktır. Bir misal olmak üzere söylüyorum ki, dokuma
fabrikalarını iki üç senede kuracağımızı düşünüyorum. Bu yıl geçen seneden daha
iyi pamuk istihsal ettik. Miktarı 50 bin balya tahmin olunuyor. –Hakikî miktarı
bilmiyorum.– Düşündüğümüz büyük dokuma fabrikaları iki üç sene içinde kurulduğu
vakit yalnız bunlar için elli beş bin balya pamuğa muhtaç olacağız.
Görüyorsunuz
ki, arkadaşlar, Adana ve havalisindeki pamukçular daha kapısının önünde müşteri
bulacaklardır. Şimdi çıkardıklarından daha iyi cinste ve daha çok çıkarmağa
muktedir olacaklardır.
Demir
işinde de böyledir. Biz hesap ettik. Memleketimizde bir sene zarfında istihlâk
ettiğimiz demiri tesis edeceğimiz müesseselerden temin edeceğiz.
Arkadaşlar,
böyle dokuma gibi, demir gibi, ağaç, sellüloz , sanayii
ve kömür sanayii gibi birkaç mevzu üzerinde yakın bir zamanda, dört beş sene
zarfında tahakkuk ettirmeğe karar verdiğimiz işler, memleketin dahilî kudreti,
yani iktisadî kuvveti olacaktır. (Alkışlar)
Bütün bu ahval içinde millî tasarruf ve millî iktısat fikrini esaslı
olarak tutmalıyız. Millî tasarruf dediğimiz zaman, vatandaşların tasarruflarını
memleket hizmetinde işleterek fayda beklemeği, göz önünde bulundurmalıyız, Bu
noktai nazardan yeniden teşebbüs ettiğimiz Ergani bakır madeninin dahilî istikrazını bütün memleketin dikkat ve itibarına
arzettik. Arkadaşlar, bu son senede madenlerin işletilmesi için hususî
tedbirler aldık. Bu tedbirler sayesinde her türlü madenlerin topraktan
çıkarılması ve harice sevkedilmesi artmıştır. Bu meyanda bir misline yakın
artanlar [artan ürünler] vardır.
Kömür gibi bazı kısımlarda ise daha birkaç misli artması için hususî
tedbirler ittihaz edeceğiz. Bütün bu madenler içinde iki üç cevherimiz vardır
ki, meydana çıkmış, keşfolunmuş birer hazne halindedir. Birisi kömür, diğeri
bakırdır. Kömür madeninden vâsi mikyasta istifade etmek için kömür sanayii
lâzımdır. Ve onun vesaiti lâzımdır.
Binaenaleyh,
hükûmet programı olarak başlıca tevessül ettiğimiz noktalar Ereğli limanını,
şimendifer ve elektrik ve vesaitini diğer taraftan kolay ve ucuz olarak
kömürümüzün dahilde istihlâkini ve yabancı
memleketlere ihracının arttırılmasını temin etmektir.
Kömür
için düşündüğümüz esas zihniyet, memlekette kömür sarfıyatını medeniyetin
terakkisile mebsuten mütenasip olarak inkişaf ettirmektir. Kömür sarfıyatı az
olan memleketler, medeni hayatta geri kalmış olanlardır. Kömür, yalnız aile
havayicinden, maişet havayicinden sayılır bir madde değildir, bir kudret
vasıtasıdır. Kudret vasıtası demek her türlü inkişafı temin eden demektir. Bu
bizim elimizde çoktur, bununla beraber bizde güç naklolunuyor ve her türlü
sebeple istihlâkinde imsak olunuyor. Binaenaleyh kömürü çok çıkarmayı, harice
sürülmesinden önce, dahilde çok istihlâkini daha mühim
görüyoruz. Kömürün çok çıkarılması, ucuz taşınması, memleketin her tarafında
mahrukât olarak, kudret vasıtası olarak, her türlü kudretin gittikçe genişliyen
membaı olarak kullanılması lâzımdır.
Bir
defa memlekette böyle bir kömür istihlâki devrini yaratmıya muvaffak olursak,
cemiyet hayatının her şubesinde büsbütün başka bir inkişaf görürüz.
Şimdi
başladığım noktaya geliyorum. Bunun için sınaî müesseseler olarak şimendifer
yapmak ve liman yapmak lâzımdır. Bunu, kim yapacaktır? Bunu bütçe yapacaktır ve
vatandaşlar yapacaktır.
Bu o
kadar verimli ve bu kadar faydalı bir istikamette her hangi bir vatandaşın
kendisine bir gelir temin etmiyen on lirasının kâfi karşılığı ile, faizi ile, menfaati ile, ikramiyesi ile böyle bir
fabrikaya tahsis etmiş olması, yalnız şahsî menfaatinin değil, o fabrikayı ve o
fabrikanın bütün eserlerini ve o fabrikada çalışanların bütün nimet ve
saadetlerini temin etmesi bu cemiyetin muteber bir ferdi olarak heves edilecek
bir hizmettir.
Arkadaşlar,
bizim meydandaki maden haznelerimizin ikincisi Ergani bakır madenidir. Bu büyük
bir cevherdir, kolaylıkla işletilecektir. Ümit ediyorum ki, Ergani bakırı iki
sene sonra çıkardığımız zaman, memleketin yalnız kendi sanayiinin ihtiyacı
olarak değil, haricin arayacağı bir madde olarak da memlekete çok miktarda
döviz getirecektir. Bunun için esaslı tedbirlere tevessül ettik. Senelerdenberi
Ergani şimendiferini yapmağa uğraşıyoruz. Bugün Ergani bakırının bizzat
bulunduğu yere kadar yol inşaatı muhtelif kısımlarda ihale olunmuştur. Tabiî
bunların imalâtı sinaiyesini bitirmek, muharrik ve müteharrik malzemesini
getirip koymak için daha birçok paralar sarfolunacaktır. Daha bugünden
işçilerimiz Ergani bakır madeninin etrafındadırlar. Bunu vatandaşlar, kendi
malları olmak üzere yaptırmaktadırlar. Tasavvur ediniz ki, cümhuriyetin
iktısadî hayatını korurken, Ergani bakır madenini işletebilmek için dahilî istikrazlar açabiliyoruz ve vatandaşlar da bunun
ehemmiyetini ve nimetini bilerek buna canla başla iştirak etmeye çalışıyorlar.
Arkadaşlar,
bizim hükûmet siyaseti olarak ehemmiyet verdiğimiz, bilhassa devlet elinde
bulunmasına göz koyduğumuz maden mevzularından bir büyüğü de petroldur. Biz
petrolu şurada burada eserlerile tanıyoruz. Onu bir yerde geniş mikyasta bulmuş
ve işletmeğe başlamış değiliz. Amma bütün dünyanın kanaati şudur ki, bizim
memleketimizde vasi petrol membaları vardır. Buna bir iki senedenberi yapmakta
olduğunuz taharriyatla biz de kani olacak vaziyetteyiz.
Gerek
Şark ve Garp Anadolusunun ve gerek Orta Anadoluda birçok suretlerle ciddî
taharriyat yapmaktayız. Ümit ederim ki, ihtimal gelecek seneler zarfında toprak
altında bulunan –kat’i vaatlere girmek istemiyorum– bu kıymetli madeni
keşfedeceğiz, petrol mevzuunda memlekette birçok membalar bulacak ve
işleteceğiz.
Bütün
bu tafsilâtı inceden inceye söylememin sebebi, siyasetimizin dinamik
istikametidir. Yalnız müdafaa tertibatile iştigal etmek değil sanayile de,
ziraatle de, her türlü terakki mevzulariyle de iştigal edildiğini göstermek
içindir. Her istikamette o kadar çok tedbirlere, fennî ve hakikî bir gayretle tevessül
edilmiştir ki, bu tedbirler bizim beklediğimiz neticelerin yalnız dörtte birini
verirse Türkiye on sene zarfında iktısaden emsalinden, bir
çok memleketlerden daha çok kuvvetli bir mevcudiyet olarak kendisini
herkese hissettirecektir. (Alkışlar)
Arkadaşlar,
millî iktısat zihniyeti milletlerin hayatında büyük inkılâplar, büyük
mazhariyetler yapan başlı başına bir devirdir. Senelerdenberi bu haftayı
bilhassa millî iktisat ve tasarruf cemiyetinin kılavuzluğuna ve güzel
eserlerine borçluyuz. Senelerdenberi memleketimizin bu sahada gösterdiği
anlayış ilerisi için büyük bir teminattır.
Çocuklarımızdan
büyüklerimize kadar millî iktisadın ehemmiyetini anlamakta ve millî iktisadı
arttırmak için alınacak teşebbüslere alâka göstermekte Türk milleti her sene
bir derece daha dikkatli ve bir derece daha ileridedir. Millî iktisadı
teşebbüslerimizle takviye edeceğiz. Bu hepimizin zihninde bulunacaktır. Müspet
ve feyizli istikametlerden takip ederek bunlardan behemehal
netice alacağız. Bütün memleketin müşterek gayesi ve herkesin elinde
bulunduracağı bütün vesait ile yardımı, bu istikamette olmalıdır..
Türk milleti siyasî ve millî her sahada bir çok muzafferiyetlere nail oldu. Türk milletinin nail
olduğu zaferlerin herbiri herhangi bir cemiyetin bütün mevcudiyetini doldurmağa
kâfidir. Kazandığımız zaferlerden herbiri o kadar mühim ve o kadar büyüktür.
(Alkışlar)
Arkadaşlar, iyi bir kanaatle söylüyorum ki, cümhuriyet Türkiyesi,
büyük Reisicümhurun kudretli iradesi ve idaresi altında yeni, parlak ve katî
bir muvaffakiyetle iktısadî muzafferiyete doğru, geniş ve emin adımlarla
ilerlemektedir. (Bravo sesleri ve sürekli alkışlar.)
4. Millî İktisat ve
Yerli Mallar Haftası Dolayısıyla Gelen Kutlamalara AA Aracılığıyla Teşekkür [22]
Başvekil İsmet Pş. Hz.
millî iktisat ve yerli malı kullanmak ülküsünü kuvvetlendiren dördüncü tasarruf
haftasının başlaması münasebetiyle memleketin her tarafından cemiyetler ve
müesseseler ile bir çok zevattan aldıkları tebrik
telgraflarına ayrı ayrı cevap vermek imkânsızlığı karşısında teşekkürlerinin
iblağına Anadolu Ajansını tavsit buyurmuşlardır.
Memleketi İmar Edecek Sermaye [23]*
MEMLEKETİN imarı ve
kuvvetlendirilmesi hareketine ara vermeden devam etmeğe mecburuz. Cihanın
vaziyetine ve gidişine göre, Türkiye’nin refahı, emniyeti ve itibarı bu
faaliyete bağlıdır. Milletler arasında eş ve sağlam vaziyet, en nihayet ümran
ve medeniyet vasıtaları ile ve her sahada varlıkların mıkdarı [miktarı] ile
ölçülür.
Modern bir devletin
idaresinde intizam, ilk şarttır. Devlet idaresinde intizamın temeli ise, malî
intizamdır. Malî intizam, gerek tek [her bir] vatandaşın, gerek bütün devletin
hayatı için, bütçe muvazenesi şeklinde ifade olunur. Bütçe müvazenesi olmadan,
bütçe yekûnu ne kadar kabarık olsa, gene idarede emniyet ve intizam yoktur.
Biz, senelerden,beri
çok çetin mücadeleler ile devlet bütçesinde müvazeneyi temin ettik ve bunu
Fırkamızın sarsılmaz siyaseti olarak tesbit eyledik. İdarei hususiye ve
belediyeler, bütçelerini intizam ve müvazeneye koydurmak için çalışıyoruz. Her
nevi hususî ve umumî müesseselerin, sade vatandaşların hayat ve maişetlerine
aynı zihniyetin hakîm olmasını da bir millî gaye gibi takip ediyoruz.
Şimdi meselenin diğer
yüzünü göstereceğim:
Bütçe müvazenesi demek,
bütçenin ihtiyaca ve maksada kifayeti demek değildir. Mektebine, ziraatine ve
sanayiine ve memleket müdafaasına kafi gelmiyen, bir
bütçede de müvazene ve intizam bulunabilir. Fakat bu müvazene, mektep
açamamaklığın, tarlaları sulamamanın, yolları, fabrikaları inşa etmemenin,
hulâsa; hastaları tedavisiz bırakmanın ve memleketin silâhlarını kâfi
bulundurmamanın zararlarını ve tehlikelerini izah edemez. Memleketin
ihtiyaçları durmadan giderilmek lâzımdır. Bunun içindir ki, devlet bütçesi,
intizamı temin uğrunda yekûnu küçültmek usulünü nihayet bir hadde kadar tatbik
edebilir.
Bir acı hakikati açıkça
söylemeliyim. Bütçemiz, caiz olan hadden daha azına kadar indirilmiştir. Büyük
ve pek mühim olan devletimizin vaziyetine ve ihtiyaçlarına kifayet
etmemektedir. Bütçeyi arttırmak için tedbir bulmalıyız. Yeni Türk devletinin en
muğlak meselesi budur. Türk milletinin istikbâli bin menfi şartın tesirinden
kurtulmuş, yalnız malî kudret şartına bağlı kalmıştır.
Devletin malî kudreti
için, yani bütçenin düzgün ve denk olarak yüksek ve yetişir olması için
memleketin yeni vergi vermek mevzularına fazla güvenilemez. Asıl çare
memleketin fazla kazanması ve bunun için de kendisine daha evvel fazla para
sarfedilmesidir. Bu fasit daireyi, doğru döner bir daire haline getirmek, Türk
milletinin en mühim vazifesidir. Memleketi imar edelim ve iktısadî vaziyetimizi
yükseltelim de daha rahat ve bahusus daha kuvvetli olalım, diye hariçten bize
bol para vermeyi kimse düşünmiyecektir. Vatandaşlarıma bu sözleri cesaretle
söylüyorum. Büyük meseleleri halletmek için yaratılmış olan Türk milleti
hakikatları olduğu gibi bilmelidir. Millî mücadeleyi Türk milleti kendi
parasiyle kazandı. On senedir Cümhuriyetin kurulmasını, memleket imarını,
techizini ve müdafasını kendi parası ile hazırladı. [Hariçte Türkiye’nin ümranı
ve]*
saadeti için bir takım insanların para biriktirdiğini söyliyenler Türk
milletinin aldatılabileceğini zannedenlerdir. Türkiye’de para işletilmesinden
hakikî ve maddî menfaatlar temini hevesi müteşebbisler için kuvvetli bir
saiktir. Buna şüphe yoktur. Fakat dünya şartları gittikçe kararsız ve karışık
olmakta, hele bu senelerde şartlar daha ağırlaşmaktadır. Bizim kabul edebileceğimiz
şartlarla, müteşebbislerin menfaatlerini ve beynelmilel iktısadî şartların
kararsızlığı icaplarını bir araya getirebilmek epiyce güçtür ve çok
tesadüfidir.
Memleketimizin
istikbalini tesadüfi şartların tahakkuk etmesine bırakamayız, bırakmamalıyız.
Memleketin atisi bizim
himmetimize, bizim paramıza bağlıdır. Biz evvelâ bu hakikati bileceğiz. Bu
hakikati anlayacağız, kabul edeceğiz ve kendimize mal edeceğiz. Bu mesele
ancak, bir millî ülkü gibi bütün vatandaşların kafalarında olgun hale geldikten
sonra halledilebilir. Onun için meseleyi evvelâ milletçe anlamağa çalışmalıyız.
Memleketin iymarı
[imarı] ve iktisadî inkişafı için dahilî istikrazların
mahiyetini göstermiş oluyorum.
Dahilî istikraz sistemi millî kalkınmanın en emin vasıtasıdır.
Bu siyaset: vatandaşın devletine itimadına, millî paranın kıymetine
güvenmesine, memleket imarını ve inkişafını bir borç bilmesine ve bütün bu
yollarda kendi şahsının ve ailesinin menfaatini emniyette bilmesine bağlıdır.
Ergani bakır hattı gibi
elli milyon sarfolunan bir büyük işin on milyonunu tedarik etmek için dahilî istikrazdan başka çareler bulunabilirdi. dahilî istikraz yolu tutuldu. Bir yeni anlayışın, bir yeni
sistemin başlangıcı olmak için kimse zorlanmıyor. Sistemin ve siyasetin muvaffak
sayılması, vatandaşın anlayarak ve isteyerek dahilî
istikraza iştirâk etmesindedir. Meselenin düğüm noktası buradadır.
Vatandaşlarımıza bunu anlatmağa borçluyuz. Bunun için mütemadi konferans
vermeliyiz, vatandaşların her muhitine bu ihtiyacı izah etmeliyiz.
Yeni vatanı dahilî istikrazlar yapabilir. Vatandaşların anlayışına,
gönüllü rızasına istinat eden dahilî istikraz siyaseti
sermaye noktai nazarından içinde bulunduğumuz dar ve sakat daireyi, geniş,
doğru ve müspet işler bir düzen haline getirecek tek vasıta ve çaredir.
Yeni Yıl Dolayısıyla
Associated Press’e Verilen Demeç [24]
1934 senesi için, bu anda bana hâkim olan
fikir şudur:
Sulhu muhafaza için çalışacaklara samiymi
olarak tam bir muvaffakiyet dilemek.
Bence sulh için başlıca tehlikelerden
biri, dahilde tahakküm ve hariçte hegemonya tesis
etmek için din taassubunu vasıta olarak kullanmayı istemek fikrinde
mündemiçtir...
“Balkan Anlaşması”
Dolayısıyla Yunanistan Başbakanı Çaldaris’in Mesajına Verilen Yanıt [25]
Yunanistan
Başvekili M. Çaldaris Cenaplarına
Balkanların kardeşliğini temin ve takviye ederek huzur ve emniyet
içinde beşeriyet sulhuna misal vererek, kültür sahasında ilerliyebilmesini
temin maksadiyle yapılmasına teşebbüs olunan paktın bu noktai nazarları muhteva
olarak temin edilmiş olduğunu tebşir eden lûtufkârane telgrafnamenizi
memnuniyetle aldım.
Bu hayırlı ve sulhseverlik eserinin tarihi medeniyet merkezlerinden
sevimli devlet merkeziniz Atina’da ve yüksek irfan evi akademide imzalanmış
olması tarihin kaydedeceği kıymetli bir hatıra olacaktır. Sulh içinde
insanlığın ilerlemesinden başka hiç bir gaye istihdaf etmiyen bu eser hepimizin
sevincini bittabi muciptir. Paktın âkitlerinin olduğu kadar bu âkitlerin eski
ve yeni ciddî dostlarının da bundan memnun olacaklarına şüphe yoktur. Ben de
sizi kalbi olarak tebrik ve kardeş Elen milleti
hakkındaki saadet temennilerimi takdim ederim.
İsmet
Halkevleri’nin Kuruluşunun 2. Yıldönümü
Dolayısıyla Ankara Halkevi’nde Verilen Radyo Söylevi [26]
Hanımefendiler,
Beyefendiler,
Size söz söylerken şimdi
Türkiyede bütün memleketin halkçılarını, münevverlerini ve idealistlerini
toplıyan bütün halkevlerine hitabe diyorum. Memleketin her tarafında, şimdi,
anlayışta, azımda [azimde] ve çalışmak harsında başlı başına kuvveti olan bütün
unsurları, bir tek adam gibi nefes almaktadır.
Size bugün mevcut olan
55 halkevine orada toplanan bütün vatandaşlara müjdeliyorum ki bu anda 25 yeni
halkevi daha açılmış bulunuyor. (Alkışlar) Bu halkevlerini, yeni 25 halkevini,
bütün halkevlerinin ve memleketin huzurunda açıyorum. Memnun olmanız için halkevi
ailesine karışan yeni uzuvları, adlarile birer birer huzurunuzda sayacağım.
Adapazarı, Amasya,
Beyazıt, Bergama, Bitlis, Çorlu, Düzce, Elaziz, Erzurum, Igdır, Kula, Maraş,
Mardin, Milâs, Mudanya, Muş, Sandıklı, Siirt, Silvan, Ünye, Ürğüp, Ödemiş,
Uşak, Urfa, Uzunköprü.
Yeniden faaliyete geçen
halkevlerine hep birden muvaffakiyet, büyük ilerleme ve bu aziz vatana yüksek
hizmetler dileyelim. (Alkışlar)
Arkadaşlar, halkevi yeni
Türkiye hayatının başlı başına bir unsuru, başlı başına bir remzidir. Yeni nesil,
açık havada spor meydanında, ve dam altında halkevinde
toplanıyor. Ancak böyle bir nesildir ki beden kuvveti ondan daha mühim olan
fikir kuvveti ve iman kuvvetile yeni Türkiyenin istikbalini kuruyor. Yeni
zamanın bütün sert dileklerine cavap vermeğe hazırlanıyor. Halkevleri, kurulan
bütün medeniyetlerin üstüne geçmek iddiasında bulunan Türkiye Cümhuriyetinin
hayatı için aziz bir toplantı yeri, bütün kabiliyetleri inkişaf ettiren bir
mihrak sayılmalıdır. Halkevleri bizim kendi anlayışımıza göre, Türk vatandaşında
Türk cümhuriyetinde ahlâk, ilim ve anlayış mefhumlarının tatbik olunduğu, izah
olunduğu, genişletildiği, kökleştirilip yerleştirildiği yerlerdir. (Şiddetli
alkışlar)
Halkevlerinin bilhassa
karakter ve ahlâk mefhumlarında oynıyacağı role, büyük role, bugün şu anda
bütün halkevlerinde toplanan vatandaşlarımın dikkatlerini celbetmek isterim.
Halkevlerinde her toplanış, vatandaşın karakterini sağlamlaştırmak, yükseltmek,
güzelleştirmek için iyi bir fırsat olmalıdır. Bütün ahlâkların başında, bütün hassaların
üstünde Türk vatandaşı, vatanperverliği düşünmelidir. (Alkışlar)
Arkadaşlar,
vatanperverliği, halkevlerinin terbiye etmek için belli başlı uğraşacakları,
dikkat edecekleri ve takibedecekleri bir mevzu addettirmeliyiz ve her vesile
ile anlatmalıyız. Zamanın vesaiti ne kadar ilerlerse ilerlesin, memleketlerin
zenginlikleri ne kadar çoğalırsa çoğalsın, bir memleketin emniyeti için başlıca
vasıta, esaslı vasıta ve tek vasıta evlâtlarının vatanperverliği ve
fedakârlığıdır. (Alkışlar)
Diğer malzeme, diğer her
vasıta ve silâh olarak kullanılacak her şey vatanperverliğin ve fedakârlığın
yanında yüzüne bakılmaz yabancı bir şeyden ibarettir. (Alkışlar) Ancak
milletlerin, fertlerin, memleketi korumak için, memleketi yüksek, sağlam ve
bilhassa masun yaşaması için icabında gösterebilecekleri fedakârlığın hudutsuz
olduğunun bilinmesi o memleketi yaşatacak olan tek çaredir.
Arkadaşlarım, bütün
halkevlerinde toplananlar sözümü işitsinler, bu zaman, gelecek zamanlar ve
geçmişler gibi, Türk vatanperverliğinin, bu memleket hudutlarını bekliyen
başlıca vasıta olduğunu hiç bir zaman gözden kaçırmıyacaklardır. Vatanperverlik
üzerinde ısrar ettiğim bütün bu sözlerimi, dünyanın dört köşesinden türlü
bulutlar geçtiği bir zamanda, tarafımızdan serdedilmiş başlıca bir endişe olarak
telâkki etmeyiniz. Bunu, halkevlerinde terbiye unsuru olarak bilhassa tebarüz
ettiriyorsam ve bu tebarüz ettirmem, dünyanın bir çok
yerlerinde karışık havalara rastlıyorsa, bu bir tesadüften ibarettir. Hakikat,
geniş zamanda olsun, bulanık zamanda olsun, her zaman Türk mevcudiyetinin
vatanperverliğe ve fedakârlığa istinat ettiğini ve bu ahlâk mefhumunun bizim
için esas olduğunu söylemektir.
Halkevlerinin karakter
sahasındaki vazifelerini anlatırken, büyük Gazinin Milletin yüksek karakterli
olarak yetiştirilmesine verdiği ehemmiyeti tebarüz ettirmek isterim. Yüksek
karakterin başlıca tecellileri doğru ve haysiyetli ve çalışkan olmaktır.
Halkevleri[nde] bu mefhumları her vesile ile tebarüz ettirmeğe, doğru ve
haysiyetli ve çalışkan vatandaşlar yetişdirmeğe hususî bir itina
gösterilmelidir.
Arkadaşlarım, bu vesile
ile müsbet ilimler üzerine verdiğimiz ehemmiyeti, tekrar bütün halkevlerinin
dikkatleri önüne koymak isterim. Yetişen nesillere, gelecek nesillere müsbet
ilimlerin sade ve yaratıcı mahiyetini, bütün memleketin entellektüelleri,
memurları, şurada ve burada, görmüş olanları her vesile ile anlatmalıdır.
Arkadaşlar, yeni
nesiller bizim bu bulunduğumuz şartlardan çok daha muğlâk şeraitte yaşamak için
hazırlanıyorlar. Fizik, elektrik, kimya ve bu gibi müsbet ilimlerin
tatbikatını, bilenler –bütün halkevlerinde toplananlara söyliyorum– her vesile ile, ilmî seviyesi mahdut olanların bile kavrıyabilecekleri
sade şekillerle anlatmağa çalışmalıdırlar. Halkevleri tekemmül ettikçe bir
mektebin laboratuvarı gibi, sade vasıtaları toplıyarak, vatandaşlara müsbet
ilimlerin tatbikatını göstermelidirler.
Arkadaşlar, bilinmiyen
şeyler insanların iradesi üzerinde ürkütecek tesir yapar. Vatandaşların
görgüleri ve bilgileri arttıkça cesaretleri, teşebbüs kuvvetleri ve içinde
bulundukları şartlara ve istikbale emniyetleri artar. Onun için yeni memleketin
kurulmasında, Büyük Gazi esaslı olarak büyük bir isabetle gösterdi ki müsbet
ilimlerin memlekette yayılmasına, tatbik edilmesine herkes tarafından heves
edilmesi lâzımdır. Halkevleri içtimaî mevzularda vatanı yükseltmek için
sarfettikleri gayret kadar müsbet ilimleri vatana sade ve umumî şekillerile
yaymak için hususî bir dikkat göstermelidirler. Güzel sanatlar halkevlerinin
belli başlı iştigal ettiği esaslı bir mevzudur. Halkevleri vatanda güzel
sanatlara muhabbeti, güzel sanatlardan vatandaşın terbiyesi için, vatandaşın
azmının kuvvetlendirilmesi için nasıl istifade edileceğini telkin eden bir
toplantı yeri olmalıdır.
Arkadaşlar, güzel
sanatlar yalnız yüksek bir insan cemiyetinin temeli olan, ince ve güzel hisleri
terbiye eden vasıta değildir. En sert iradeleri de yetiştirmeğe vasıta olan
başlıca bir münebbih, başlıca bir yürütücüdür.
Çetin bir mücadele
hayatında uğraşacak unsurların yüreklerinde kuvvet, neşe, hayat, azim bulmaları
muvaffak olabilmeleri, mücadele edebilmeleri için hem başlanğıç noktası, hem
devam vasıtası ve hem de neticeye ermenin tesirli tılsımı güzel sanatlardır.
Halkevleri, güzel sanatlarını yalnız kendi cemiyetlerine ruh veren vasıta
değil, vatandaşları terbiye eden onları çalışmaya hırslandıran, onları vatanı
güzelleştirmek ve çiçeklendirmek için daha çok iştiha ile techiz eden başlıca
bir terbiye vasıtası saymalıdır. Burada, bütün halkevlerini güzel sanatları
sevmeleri ve sevdirmeleri ve yaymaları için bir heyecan duymıya teşvik
ediyorum. (Alkışlar)
Halkevlerine toplanan
vatandaşlarım,
Halkevleri, bütün
vatandaşların bu vatanda ülkü sahibi olarak çalışmak ve çalıştırmak istiyen
bütün güzide unsurların toplantı yeridir. Bu sene bize halkevlerinin faaliyeti
hakkında verilen malûmat hepimizi memnun edecek kadar zengindir, fakat
önümüzdeki sene yeni 25 halkevinin birleşmesile toplanan büyük camia vatana
daha büyük hizmetler, daha semereli, daha feyizli neticeler vermelidir.
Arkadaşlar, bu vatanın
asırlardanberi muhtaç olduğu şey, vatandaşların tek bir aile gibi toplanarak
orada vatanın ilerlemesine medar olacak esaslı faaliyetleri beraber tanzim
etmeleri ve beraber tatbik etmeleridir. Halkevleri bütün vatandaşların müşterek
malıdır. Halkevlerinin temiz, feyizli ve ilerler bir halde olması, bütün devlet
memurlarının, vatandaki bütün entellektüel sınıfının, bütün ilerlemek istiyen
unsurların gayesi ve müşterek vasıtasıdır. Halkevlerinin her hangi bir
muvaffakiyetsizliğinden doğacak her hangi bir mesuliyet hepsinin boynundadır.
Arkadaşlar,
Halkevlerini çoğaltmağa
çalışmalıyız. Halkevlerinin sesini memleketin her tarafına işittirmeğe, yaymaya
çalışmalıyız. Halkevlerinin yükselmesi her vasıta ile mücehhez olması için
Devlet memurundan vatandaşa kadar, herkes aklını ve elinden geldiği kadar
vasıtasını birleştirmeğe çalışmalıdır.
Bütün Halkevlerine
söylüyorum, muntazam, feyizli çalışmanın temeli, müesseselerin bütçe noktai
nazarından düzgün olmasını temin etmektedir. Başkasının lûtfuna ve yardımına
ihtiyaç gösteren bir hayat, sun’î ve süreksiz bir hayattır. Onun devamına
güvenilmez ki, feyzine ve tesirine inanılsın.
Her şeyden evvel devamlı
bir hayat, o halkevinde bulunan aile efradının emin ve muntazam ve devamlı
yaşamasını temin edebilecek bir bütçeye akıl erdirmelerile mümkün olabilir.
Bütçe mütevazi ve vesait mahdut olabilir. Fakat her
şeyden önce muntazam ve devamlı olması lâzımdır.
Yeni Türkler, açıkta
kırda, spor meydanlarında, dam altında, halkevlerinde idealist vatandaşlar
toplantısı halinde yaşamakta ve yetişmektedirler. Bütün halkevlerine geniş
feyizler dilerim. (Sürekli alkışlar.)
Cumhuriyet Halk Fırkası Meclis Grubunda İlk Öğretim ve Cehaletle
Mücadele ile İlgili Söylev [27]
Muhterem
arkadaşlar,
İlk mektep muallimlerinin maaşları bazı vilâyetlerde muntazam
verilmiyor şikâyetini bir iki senedenberi alıyoruz. Bu sene de gene bazı
vilâyetlerden ilk mektep muallimlerinin maaşları hazineden maaş alan memurlar
gibi muntazam verilmediğini vakit vakit bize bildiriyorlar. Bu münasebetle
meseleyi Fırka divanında tetkik ettik ve divan bu vesile ile ilk tahsil
meselesinin muhtelif istikametlerine girdi. İlk tahsil meselesinin bu suretle
bugünkü ihtiyaçları ve meselenin esasına taallûk eden eksikleri ve istikbali
itibarile meselenin fırka grupunda hattâ efkârı umumiye önünde alenî olarak
münakaşasını teklif ettik. Bu sebeple şimdi size günlük âcil meseleyi
arzedeceğim. Ve ilk tahsil meselesi üzerinde görülen eksiklikleri söyliyeceğim.
Fırka esas programında ilk tahsil meselesinin bütün vatanda esaslı olarak
teminini belli başlı bir prensip saydığından bu prensipin nasıl tatbik
olunduğunu göreceksiniz, daha iyi tatbik olunması için fırkanın gerek mecliste
bulunan grupu, gerek memlekette bulunan bütün efradı meselenin esaslı halli
için bütün gayretlerini birleştirmek vazifesi karşısında kalacaktır.
Evvelâ gün meselesini arzedeceğim. Bugün
elimizde mevcut olan malûmata göre şikâyetler şunlardır: Bir vilâyette 4 aylık,
iki vilâyette 3 aylık, 12 vilâyette 2 aylık ve 11 vilâyette 1 aylık ilk mektep
muallimi maaşı birikmiştir. Bu suretle maaşları birikmiş olan vilâyetlerin
adedi 26 oluyor. Bununla beraber gayet büyük bir rakam ve çok büyük bir adet
birikmiş gibi bir tesir karşısında kalmamızla beraber meselenin bizleri ürkütecek
kadar olmadığını şimdi arzedeceğim rakam gösterecektir. Son anda birikmiş olan
maaşları kuruş olarak, müfredat olarak toplattırdık. En son malûmata göre
takriben iki yüz altmış beş bin liralık bir borç birikmiş oluyor. Yani bu 26
vilâyette biriken maaşların yekûnu bugün 265 bin liradır. Sene nihayetine kadar
bu rakamın bu halde kalması veya takibat ile indirilmesi veya bir miktar
artması mümkündür. Bu ilk mektep maaşlarının bu suretle birikmesi başlarken
dedim ki bir iki senelik bir meseledir. Şu halde umumî varidatın azalması ile
İdarei hususiye başlıyan aynı derdin sirayeli tesiri altında sayılabilir: Yeni
idarei hususiye bütçeleri 45 – 50 milyon liraya kadar nazarî bir rakam içinde
çalışırken üç dört sene içinde fiilen istihsal ettikleri, belki azamî 30
milyona kadar düşmüştür. Tabiî bu düşmenin tesiri idarei hususiyeye taallûk
eden bütün vazifelerde tesirini göstermek lâzımdır. Mâlumunuzdur ki ilk mektep
bütçesinin temini idarei hususiyelere ait bir vazifedir, onların varidatı ile
tesviye olunur. İdarei hususiyelerin, içinde bulunduğumuz senede ilk tahsil
için tahsis ettikleri para 13 milyon liradır.
Bu
noktai nazardan eğer bütün vilâyetlerin ilk tahsil bütçesini, 13 milyon lirayı
ve bugün birikmiş borç olarak 260 – 270 bin lirayı göz önüne alırsak açık
nisbeti yüzde yarıma bile düşmiyecek demektir. Mesele bu noktai nazardan daha
ziyade intizam meselesidir. Bir de zengin vilâyetlerin kendi varidatile
masraflarını ödeyebilenlerle bazı vilâyetlerin kendi borçlarını ödeyemiyecek
nispetsiz bir halde bulunmaları meselesidir. Her ne olursa olsun az bir miktar
borç ta kalmış bulunsa velev ki bir tek adamın alacağı olduğu halde 3 – 4 aylık
maaşını alamamasından şikâyet etmesi bizi muztarip etmektedir.
Ve
intizam halinde olmıyan bir müessesenin ve bir işin semere vermiyeceği kanaati
bizi ehemmiyetle düşündürmektedir. Onun için ne vereceksek onun muntazam
olarak, alâkadarı herhangi bir tereddüde de düşürmiyecek, sağlam bir hesaba
hayatını raptedecek surette belli olarak tediye edilmesi muvaffakıyet için ve ilk
tahsilden beklediğimiz semereler için esastır.
Şimdi
size idarei hususiyelerde nazarî olarak karşılık gösterilen ilk tahsilde
memleketin vaziyetini bir iki rakamla söyliyeceğim. İlk tahsil için 13.262
muallim çalışmaktadır. Bunların şehirde çalışanları 6.624 ve köyde çalışanları
6.638 kişidir. Bugünkü vaziyet takriba [takriben] şehirde ve köyde hocaların
yarı yarıya ayrılması gibi bir manzara gösteriyor. Mektep, şehirde 1.143 ve
köyde 5.401 dir. 6.544 mektep ediyor. Talebe şehirde 257.600 köyde 313.180. Hepsi
570.780, ilk mekteplerde bulunan talebenin yekûnu olarak görünüyor.
Bir noktayı saklamadan dikkatinize arzetmek isterim. Tahmin olunduğuna
göre bütün memleketin çocukları ilk tahsile İnkılâp prensiplerinin arzu ettiği
gibi girmiş olsaydı mekteplerimizin talebe mecmuunun bir buçuk milyon olması
lâzım gelirdi. Şu halde beş küsur bin ile ilk tahsil çağında bulunan
çocuklardan ancak 1/3 ü mekteplerde bulunuyor demektir.
Şehirde
257.000 çocuktan beşte bir olarak her sene 50.000 çocuk çıkması lâzımdır. Köy
mekteplerinde ise 313.000 çocuk bulunduğuna göre üç sınıf olduğu için her sene
bu miktarın üçte biri olan 100.000 talebenin mektebi bitirmesi lâzımdır. Şu
halde yekun bu olduğuna göre her sene ilk tahsili
bitirmiş olan çocuklar 150.000 olması lâzım gelir. Halbuki
rakamlara bakacak olursak çıkan talebenin yekûnu 150 bin yerine bunun yarısını
görmekteyiz. Her sene köy ve şehir mekteplerinden azamî 75 bin talebe çıkmış
bulunmaktadır. Şu halde mühim bir kısmı tahsilin nihayetine varmadan mektebi
terketmektedirler. Bu itibarla diyebiliriz ki bu ilk mekteplerde üçte birini
okutuyoruz fakat altıda birine ilk tahsilini tamamlatıyoruz. Şimdi
sarfettiğimiz parayı bu aldığımız netice ile mukayese edecek olursak karşısında
bulunacağımız hakikat dikkati celbetmeğe lâyıktır. İlk tahsil için sarfedilen
13 milyon lira ile 170 bin ilk tahsilini bitirmiş çocuğu almağı düşünürseniz,
talebe başına çok masraf edilmektedir. Meseleyi cesaretle, hakikatı olduğu gibi
görerek mütalea etmek ve memlekete bildirmek vazifemizdir. Hepsi bütün ihtiyacı
temin etmekle beraber bu memleketin ilk tahsile tahsis ettiği para eksik noktai
nazardan az sayılabilir. Aldığı netice noktai nazarından israf edilmiş
sayılmalıdır.
Bunda
alâkadar velilerin, çocuklarının tahsilini bitirtmek için, muntazam takip
etmediklerini kaydedebiliriz. Onları teşvik ederek ve bilhassa çocuklara
tahsili sevdirmesi icap eden muallimlerin ve idare memurlarının iftihar edecek
vaziyette olmadıklarını söylemeği vazifeden sayarım. (Bravo sesleri, alkışlar.)
İlk tahsil
meselesi:
İlk
tahsil, hususî idarelerin tahsis ettikleri 13 milyon liranın hakikatta
tahminden daha az hasılat alınan senelerde 13 milyon liranın tamamen istihsal
olunacağını, daha sene başına üç, dört ay varken kestirmek müşküldür. Miktar
bundan eksik olabilir. Görülüyor ki bu 13 milyon liranın tahsilinde 9 milyon
lirası münhasıran maaşların karşılığı ve diğer geriye kalan 3 ve 4 milyon
lirası da ilk tahsilin icap ettirdiği masraflar sayılabilir. Bir kısmı harcırah
ve saire gibi eşhas hakkına teallûk eden mevzuları, diğer kısmı inşaat, ders
malzemesi gibi tahsilin doğurduğu masrafları icap ettirmektedir.
İlk muallimlerin maaşları hakkında elimde
bulunan cetvelden de size malûmat vermek istiyorum. İlk mektep muallimi maaşı
16 dereceden başlıyor. Muallim 16 lira maaşı asliye, yani 52 liraya hak
kazanıyor ve vergileri kesildikten sonra 43 lira eline geçecek bir para
kalıyor. Demek oluyor ki filen [fiilen] eline geçecek para 43 liradır. Muallim
16 derecede ilk dersine başlamıştır. Ondan sonra zamanla 15, 14, 13 gibi muhtelif
derecelere terfi ediyor, bu suretle 43, 46, 54, 61, 68, 78, 85, 99 126 lira
gibi eline geçecek şekilde para alıyor. 27 sene sonunda 126 lirası eline
geçecek hale yani 165 lira maaşa istihkakı olan bir vaziyete giriyor.
Şimdi fırkada ilk tahsil meselesinin halledilmek üzere mütalea edilerek
herkesin bileceği kararlara varmak üzere mevzuu bahsedeceğimiz noktalar
şunlardır:
Bir defa ilk tahsil olarak halin intizamını temin etmek lâzımdır; ilk
tahsilde ne çalıştırıyorsak, kim çalışıyorsa bunların maaşları, istihkakları
devlet bütçesinden istihkaklarını alan memurlar gibi herhangi bir
intizamsızlıktan masun olarak muntazam tediye olunmalıdır. Muntazam tediye
meselesini tetkike başladığımız zaman, her vilâyet üzerine ayrı ayrı mütalea
edilmesini ihmalden mütevellit eksikler üzerinde tetkiki, biraz uzun olsa da
isabetle tetkik yapılmak icap eder. Biz bunun için birçok defa ciddî tedbirler
aldık. Bir defa bir Heyeti Vekile kararı ile, her
hangi bir vilâyette idarei hususiye bütçesinden ilk mektep muallimlerine maaş
verilmemiş ve diğer her hangi bir şubeden bir maaş verilmişse bunu sui idare ve
sui istimal telakki ederiz, dedik. Biz bu kararı aldık ve tebliğ ettik.
İhtimal
vermiyoruz ki bu maaş alamamış olan yerlerde valiler veya idare memurları
muallimlere vermemiş fakat kendileri almış olsunlar. Buna ihtimal vermek
istemem. Böyle bir halin zuhur etmesi idare başında bulunan âmirin doğrudan
doğruya mesuliyetini icab ettirir.
Halin
intizamı dediğim zaman bir defa bu birikmiş maaşların ve işliyecek maaşların muntazaman
tediyesini temin edecek riyazî tedbir istiyorum, ve
bunu murat ediyorum. Bir de memleketin sarfettiği para ile mütenasip netice
alınmasını istiyoruz. Bu sarf ettiğimiz 13 milyon lira ile hakikaten biz
çocuklarımızın üçte birini mi okutabiliyoruz? Bir defa bunu tetkik edeceğiz.
Hakikaten bunu okutabiliyorsak bunun semeresini tamamlamalıyız. Bunun yarısının
semeresini almak bizim için tamiri pek güç olan bir zarardır. Biz o şerait
içinde yetişmekteyiz ve memleketi öyle çetin istikballere hazırlamaktayız ki,
bir liradan yarım lira değil bir liradan bir buçuk lira istifade etmek yolunu
bulmalıyız. Fakat sarfettiğimizin yarısı kadar verim alınmağa ve memlekete bunu
kabul ettirmeğe kimsenin hakkı yoktur.
Gaye
halin intizamını temin edecek tedbirleri bulmaktır; muntazam tediye ve
memleketin sarfettiği paranın karşılığı olan haklı neticeleri temin eden usul.
Ondan
sonra arkadaşlar, ilk tahsilin eksik kalan kısmı için tedbir düşünmek
mecburiyetindeyiz, yani eğer elimizde bulunan rakamlara göre üçte bir okutuluyorsa
üçte ikinin okutulmamakta olmasını görerek seyirci kalmak iktidarımız dahilinde, değildir. Bunu mütalea etmek bir tedbire bağlamak
ve yahut memlekete açık olarak bir şey söylemek mecburiyetindeyiz. Evet, bu
şerait altında diğer eksik kalan çocukların tahsil ettirilmesi için şu ve şu
imkânları bekliyor ve şu ve şu tedbirleri düşünüyoruz. Yahut kendi halimize
göre bu tahsili bu nisbette çoğaltacak, mümkün olduğu kadar az zaman zarfında
ilk tahsili bütün memlekette temin edecek bir yolu tayin etmek, göstermek
mecburiyetinde bulunuyoruz, demek.
İkinci büyük mesele elimizde bulunan rakamlara göre açık kalan ilk
tahsilsiz çocukları okutmak için ne tedbir bulacağız? malî tedbir, idari
tedbir, içtimaî ve millî tedbir, ne ise bunu mütalea buyuracaksınız. Bundan
sonra üçüncü bir mesele kalıyor. O da ilk tahsil çağını geçirmiş bulunanların
yani yaşlıların ve geçkinlerin ümmilikten kurtarılması için mücadele nasıl
yapılacak ve nasıl devam edecek işte bunu mutalea buyuracaksınız. Biliyorsunuz
ki Türk harfleri kabul edildiği vakıt
Millet Mektepleri şeklinde ümmilikle mücadele etmek için teşebbüs
alınmıştır.* İlk
senede yüksek bir rakam yani 4 – 5 yüz bin kişi okutulmuştur, müteakip
senelerde azalmak üzere bugün elde bulunan istatistiklere göre millet
mekteplerinden, okuyup yazma kurslarından geçmiş olanların adedi bir milyona
yakın sayılıyor.
Bazı
müşahedelere göre tahsil etmiş olanlardan, millet mekteplerinde okumuş
bulunanlardan bir kısmı az bir müddet bu mekteplere devam ettiği için bilahare
okumadan ayrılarak öğrendiklerini unutmuş vaziyete düşmüşlerdir. Yüksek bir
rakamdan başlayıp böyle tedrici azalarak 4 – 5 sene içinde 150 bin kişiye
düşmesinin sebebi maddî olarak izah olunuyor. Yani bu millet mekteplerinde
halka ders vermek üzere vazife almış olan hocaların masraflarına ve maaşlarına
yapılacak ilâveleri temin etmek gittikçe güçleştiği için mekteplerin ve devam
edenlerin adedi azalmıştır deniliyor.
Her ne
olursa olsun meselenin içindeki müessirleri mütalea ederek ilk tahsil çağı
haricinde bulunan geçkinlerin okuyup yazmalarını temin için yani ümmilikle
mücadele için ittihaz olunacak tedbirleri mütalea etmenizi rica ederiz.
Meseleyi size ilk tahsil noktai nazarından bugün mevcut olan vaziyeti ve
ihtiyaçları bir kaç kelime ile fakat ana hatlarile kâmilen izah ettim. Meseleyi munhasıran hükûmetçe mütalea etmeyip de fırkaya
getirdiğimin esaslı sebebi şudur: Görüyorsunuz ki, iş mütalea edildiği zaman
tedbirleri göz önüne velev ki taslak olarak alındığı zaman yalnız hükûmet içine
girilecek bir mesele değil, fırkanın bütün gayretile beraber çalışacağı ve
fırka prensiplerinden en esaslılarının tahakkuk ettirilmesini istihdaf eden bir
faaliyet olduğu içindir. Siz ve memleketteki bütün fırka teşkilâtı
ümmülikle mücadele etmek için icap ederse kendilerine kabili tatbik olacak
istifadeli yolları tayin etmek mevkiinde bulunuyorsunuz. İşte bunun için bu
müzakereyi yüksek huzurunuzda açıyoruz. Arkadaşlar, fikirlerini hakikatleri
gördükten sonra söyliyecekler. İhtimal ki heyeti celileniz meseleyi mütalea ve
münakaşa ettikten sonra fennî olarak teferrüat üzerinde çalışarak efkârı
umumiye ve bu üç esaslı noktada halin intizamı için, mektebe devam edemiyen
çocuklara gösterilecek yol için ve ümmilikle mücadele için takibedilecek
yolları sükunetle, fakat isabetle tayin edeceksiniz.
Ricam bu hususta meselenin eksik taraflarını ve acı hakikatleri memlekete
tanıtmak ve bunun tedavisine cesaretle girişmektir.
Ankara İnkılâp Kürsüsü’nün Açılışı
Dolayısıyla Verilen “Türk İnkılâbı” Konulu İlk Ders/Konferans [28]*
Hanımlar, Efendiler,
Türk milletinin içinde
yaşadığımız ve devam etmekte olan inkilâbı, ecnebi istilâsına ve Osmanlı
nizamına karşı çifte cepheli bir savaş ile başlamıştır. Türk inkilâbı Türk
milletinin kurtuluş savaşıdır. Ecnebi istilâ sına karşı vatan müdafaası gibi,
nisbeten sade bir manzara ile başladığı ilk günde bile, inkilâp, Osmanlı
nizamını kendi karşısında bulmuştur. Kurtuluş savaşı, her hamlesinde muvaffakiyeti,
bir ecnebi darbesini reddederken Osmanlı nizamının temellerinden birini
yıkmakla elde etmiştir. Anlaşılıyor ki, inkilâbımız dahilî
ve millî mahiyeti itibarile Osmanlı içtimaî heyetinin vakit vakit gösterdiği
ıslahat teşebbüslerinin bir devamı veya tekâmülü değildir. Bilakis Türk
inkilâbına Osmanlı nizamı amansız bir zıt ve hasım vaziyeti almıştır. Şu halde
Osmanlı nizamı artık Türk milletine kurtuluş temin edecek bir muhitin bütün
şeraitini kaybetmiş ve hakikaten o zamanlar, açıktan söylediği gibi, Osmanlı
milleti ve cemiyeti nazariyesi içinde Türk milletine hayat verecek usare
kalmamıştı. Geçirdiğimiz son yarım asırlık hadiseler, Osmanlı devrindeki
vatanperverlerin ve mücahitlerin Osmanlı camiasındaki ıslahat ve kurtuluş
teşebbüslerinin yanlış temelde ve Türk milletinden başka bir bünye üzerinde
çabaladıklarının ifadesidir. Bugüne kadar geçen tecrübeleri geçirmiş ve tarihin
Osmanlı inkısamı için tertip ettiği dram sahnelerini görmüş ve yaşamış adamlar
olarak, tekrar otuz sene evveline dönmemiz kabil olsa, yapılacak şeyin ne
olduğunu düşünebiliriz. Osmanlı nizamı yerine Türk milleti nizamı, Osmanlı
Meclisi meb’usanı, saltanat ve hilâfet yerine Türkiye Büyük Millet Meclisi,
lâyik [laik] Cümhuriyet gibi başka müesseseler koymak icap ederdi. Osmanlı
devrini görmüş olanlar, bu fikirlerden herhangi birinin ortaya konmasına
Osmanlı nizamının asla mütehammil olmadığını iyice hatırlarlar.
Osmanlı nizamı dediğimiz
zaman, idare eden adamları ve müesseseleri ile içtimaî heyetinin ana
kanunlarını murat ediyorum. Osmanlı nizamı son asırların fennî ve içtimaî
terakkilerine karşı, bünyesini, tedrici olarak değişen ve yükselen
tekâmülden uzak tutmak gayretile, dört duvarı kalın bir
hücre içinde kalmış idi. Osmanlı ıslahatçıları hep bu hücre içinde çalıştılar.
Bütün ıslahat teşebbüsleri, muvaffak olanları ile beraber, hep o hücrenin
duvarları arasındaki sahaya münhasır kaldı. Türk milletini, aradığı yaşayış
ufuklarından kalın duvarlarla ayırmak tertibi içinde vuku bulan bu çırpınmalar
Türk milletinin kurtuluş davası ile münasebettar olamazdı. Bunun içindir ki
Türk inkilâbının hamleleri, Osmanlı ıslahat ve hattâ ihtilâl hareketlerinin
devamı ve tekâmülü değildir.
Osmanlı nizamı, Türk
milletini ecnebi istilâsına ve esaretine kadar sürükledi. Kendi sevk ve
idaresinin neticesi olarak ecnebiler Türk milletinin bütün varlığına el
koydukları vakit boyun eğdi. Osmanlı nizamı, kendisinin Türk milletini
kurtarmağa iktidarı olmadığına inanmıştı.
Asırlarca bocalıyarak,
nihayet en sert kayaya çarptıktan sonra tabiî hedefine varmış gibi rıza ile ve
alıştığı miskin tevekkül ile teslim oldu. Artık Osmanlı nizamı Türk milleti
aleyhine ecnebilerin elinde vasıta olmak rolüne hazırlanmıştı.
Hanımlar, Efendiler,
Hazin ve acı bir
hakikattir ki Osmanlı nizamı, ecnebilerin emrettikleri bu son rolü benimsemiş,
yeryüzünden kaybolmadan, son enerjisini toplıyarak ecnebilerle birlikte, Türk
milleti aleyhine savaşmıştır. Türk milletinin Osmanlı devrine ait harikulade
eserlerini beraber yaşadıktan sonra katılaşarak ve duygusuzlaşarak, nihayet milletin
mevcudiyet ve ilerleyiş şartları ile her türlü münasebeti kaybeden bir mahiyet
içinde onun hangi çukurlara kadar düştüğünü mütalea etmek, tarih için ibretli
ve istifadeli bir şeydir. Biraz evvel dediğim gibi Türk inkilâbı, Türk kurtuluş
davası olarak ecnebi istilâsına karşı, bir dereceye kadar sade ve askeri-siyasî
mahiyette başlar. Ve fakat daha ilk anında Osmanlı nizamına karşı bünyevi –
milli ve siyasî inkilâplara girer. Millet varlığını anlayışta, esaslı farkı
ise, kuvvet önünde imparatorluğun teslimiyetine karşı, Türk inkilâbının ret ve
mücadele kararında bulacaksınız.
Bu mücadelenin çetin
safhalarını profesör arkadaşlarımdan dinleyecek ve öğreneceksiniz: Ben size bu
kararın millî mânasına işaret edeceğim.
Bir defa, teklif olunan
teslimiyet tam karşılığı ile, yani Türk milletinin
müstakil varlığının kendi tarafından emir ve ihtar edilmesi suretinde tecelli
etmiştir. Bu tecelli Türk milletini büyük savaş önünde bulunduruyordu. Gerçi
böyle bir savaş için lâzım olan maddî vasıtalardan millet mahrum vaziyette
bırakılmış idi. Fakat buna rağmen Türk milleti kendi vicdanında müstakil
mevcudiyetinden mahrum olarak yaşamak istidadını görmedi. Millî vicdanın
ihtilâli kendine yol gösterdi. Diğer taraftan düşünüldü ki, kâmilen ele
geçtikten sonra, maddî vasıtadan gittikçe daha ziyade mahrum bulunacaktı. O
halde, içine düştüğü felakette en müsait ve vasıtalı olduğu zaman gene bu zaman
idi. Ancak maddî vasıtaların riyazî ve amelî tesirleri galebe çalarak
mücadeleyi uçsuz ve bucaksız bir yola sürebilirdi.
Tarih, Türk milletini
bütün bu ihtimalleri gözüne alarak harekete geçmiş bulmaktadır. Türk
inkilâbının başında verilen karar –ki bu, ecnebi taarruzuna karşı sonsuz
mücadele kararıdır– inkilâbın her zaman temel taşı ve esas yapısı kalacaktır.
(Hararetli ve sürekli alkışlar.) Türk inkilâbı ancak bu temel üzerinde
yaşıyabilir ve yükselebilir. Bu itibarla harice karşı millî varlığı koruma için
inkilâbın tecrübeden geçen müdafaa prensiplerini gözden geçirmeliyiz. Bunların
birincisi –Milli müdafaa, millî varlık savaşıdır. Hakikatı, katı ve kaba
mahiyeti ile olduğu gibi kabul etmelidir.. Millî
mücadelede harice karşı vatan müdafaasını kazanmak Türk milletinin varlığını
hariç elinden kurtarmağı temin etti. Harice karşı müdafaanın kaybedilmesi,
millî varlığın kaybedilmesini intaç ederdi. Vatan yeniden bir taarruza uğrarsa
taarruzun hedefi ve neticeleri ayni olacaktır. Böyle bir savaştan behemehal muzaffer çık[ıl]malıdır. Böyle bir savaşa ancak
taarruza uğradığımız muztar vaziyette girilebilir.
İkincisi – Haricin taarruzuna
karşı vatan müdafaası, vatanın canlı ve cansız bütün kudretlerinin sarfını
ister. Hiç bir fedakârlık ve sıkıntı, müdafaa mücadelesinin neticesi ile
mukayese edilemez. Behemehal muvaffak olmalı, muvaffak
oluncıya kadar uğraşmalı. Muvaffakiyet uğrunda vatanın bütün vasıtalarını
harcamalıdır. (Bravo sesleri)
Hiç bir namüsait şart ve
vaziyet, hiç bir nazariye ve muhakeme, mücadelenin gevşetilmesini icap edemez.
(Alkışlar.)
Üçüncüsü – Milli savaş
mutlaka muzafferiyetle neticelenir. Tecavüz eden düşman ne kadar çok ne kadar
kuvvetli olsa, millî müdafaada imanımız ve vatanın ve milletin tabiî şartları
zaferi bize tevcih edecektir. Bu, böyle olmuştur ve böyle olacaktır. (Hararetli
ve sürekli alkışlar.)
Hulâsa: Harice karşı
millet müdafaasının mahiyeti millî müdafaanın istediği vasıta ve fedâkarlığın
hudutsuzluğu ve zafere iman! (Sürekli alkışlar.)
Yeni Türk devletinin
milletler arasında vaziyetini ve siyasî prensibini Lozan sulh muahedesinin şu
mahiyetinde bulacaksınız. Bu mahiyet, milletlerin istiklâline hürmet esasına ve
milletlerin biribirile müsavat üzere konuşmalarına istinat eder.
Devlet sistemi
Türk inkilâbı ilk anda
halk devletini kurdu. Büyük Millet Meclisinin halk hükûmeti Osmanlı karşısında
hem mevcudiyeti ile hem de onun esasları ile mütemadiyen çarpışma vaziyetinde
bulundu. Bu çarpışmalar Osmanlı devletinin hilâfet orduları ve kuvayi
inzibatiyesi ile bir cephede, memleket dahilinde ve
millet orduları gerisinde kaldırdığı kütlelerle diğer cephede, ve sonra halk
devletinin siyasî ve idari bünyesi üzerinde bozguncu enkazı ve anasırı ile
üçüncü cephede çetin ve amansız olarak cereyan etmiştir. Bunların teferruatını
ayrıca dinliyeceksiniz.
Türkiye Büyük Millet
Meclisi müessesesinde vücutlanan halk hükûmeti* –ki
onun açık ifadesi cümhuriyettir– Türk Milletinin mukadderatı üzerinde kayıtsız
ve şartsız, bütün salâhiyetleri kendinde toplamıştır. T.B.M. Meclisinin Türk
milleti için lâzım ve faydalı gördüğü hiç bir tedbiri kendi idrakinden ve
kararından başka tâbi tuttuğu bir miyar yoktur. Saltanat ve imtiyaz hukuku ve
şerait**
ahkâmı gibi kayıtlar Türk Cümhuriyeti ve T.B.M. Meclisi için mevcut olmıyan,
müessir olmıyan şeylerdir. Türk inkilâbının siyasî sahadaki tecelliyatı temel
olarak işte bu suretle ifade olunabilir.
Bu müşahede, içinde
bulunduğumuz rejimin, geçen rejimlere karşı siyasî inkilâbının esas
farikasıdır.
İçtimaî ve ahlâki sahada
da Türk inkilâbının mânası tetkik edilmeğe değerlidir. Türk inkilâbı, insaniyet
ülküsünü takip eder. İnsan cemiyeti, kâinatın en kıymetli, en kudretli
varlığıdır. Kâinat içinde insan cemiyetleri, beraber çalışacak ve beraber
çalışma sayesinde kolaylıklarını ve saadetlerini arttıracak imkânlara
maliktirler.
İnsanların
çarpışmalarının ve yaşamak için biribirini öldürmeğe mecbur olmalarının
sebepleri, dar, hastalıklı zihniyetlerin hüküm sürmesi, muhtelif insan
cemiyetleri arasındaki fikri, manevî ve fennî anlayış ve bulunuş seviyelerinin
farkıdır. Ancak bu sebeplerin insan cemiyetleri üzerindeki tesirleri bir
hakikattir. İnsanlık yüksek ülküsünü gütmek, bir vazife olduğu kadar, mevcut
acı hakikatin icaplarını gütmek de insanlık ülküsüne varmanın amelî olan tek
yoludur.
Türk milleti olarak var olmak, ve büyük insan ailesinde yüksek bir cemiyet olarak yaşamak
Türk inkilâbının gayesidir. Türk inkilâbı, büyük insan ailesinin saadetine
hizmet etmeği vazifesi sayar. Ve bu hizmete imkân bulmak için, Türk cemiyetinin
birçok kudret sahibi olmasının en esaslı şart bilmektedir.
Anlıyoruz ki, Türk
milletinin hususî benliğini meydana çıkarmak ve sağlamlaştırmak, Türk
inkilâbının amelî vazifeleri içinde en esaslısıdır. Kadın, erkek her Türk böyle
bir cemiyetin kudretli uzvudur.
Türk inkilâbının hayat
telakkisi sadedir. Ve tabiat kanunlarına müstenittir. Hayat, sevilecek,
korunacak ve yaşanacak bir şeydir.
Varlığın hiçbir
sıkıntısı ister kendisinin, ister başkasının hayatına hürmetsizlik için hak
vermez.
Hayat kıymetini hor
görmek, insan için bir hastalık, bir soysuzluk tezahürüdür. Diğer taraftan
hayat, cemiyet için feda edilmelidir. Hayatın cemiyet için feda edilebilmesi
istidadı olmıyan muhitte insan tabiatın tecavüzlerine karşı zebun ve acizdir.
Bu sebeple o muhitlerde hayat zaten mütemadi bir ıstıraptan başka tecelli
gösteremez. Bahusus insanların biribirine tasallutu gibi bir vakıa, bir hakikat
olarak, bugün mevcut olan vaziyet içinde hayat sevgisinin, korunmasının tek
çaresi, cemiyet için feda edilebilmesi yolunda mevcuttur. (Bravo sesleri.)
Bu sebeple hayatın
cemiyet için tehlikeye atılması bir vazifedir. Hayatın devamı ve ebediyeti
demek, ülkünün ve milletin ve soyun devamı demektir. Devam ve ebediyet lezzeti
derece derece her insan için bu üç istikamette temin olunabilir.
Türk için en muhterem
varlık, her şeyden evvel Türk milletidir. (Sürekli alkışlar.) Türk milletinin
varlığı Türk devleti ile, Cümhuriyet ile cisimlenir.
Devletin menfaatlerini, ona karşı vazifeleri hayatın mesut olması için esas
tutmak lâzımdır. Bu esas, her milletten ziyade Türk milleti için ehemmiyetlidir.
Çünkü Türk milleti yeni esaslar üzerine henüz kurulmaktadır. Kurulma devrinde
her müessese gibi büyük müessese, yani millet müessesesi daha ziyade duygulu ve
dikkatli olmalıdır.
Fert ve cemiyet
hayatının mesut olması için esas mes’ele tabiate karşı daha vasıtalı, daha
kudretli olmaktır. Bu ancak çalışmakla temin olunabilir.
Millet efradının
beraberlikle ve sevgi ile çalışmak tabiatı, bir cemiyetin yüksek ahlâk
farikasıdır. Kendi hayatı, ailesi ve milleti için çalışamıyacak halde bulunmak
bir felâkettir. Çalışmak imkânı olduğu halde çalışmamak kendini veya cemiyetini
diğerlerinin çalışması ile yaşatmak zihniyeti ise en büyük ahlâksızlıktır.
(Alkışlar)
Hanımlar, Efendiler,
Türk inkilâbı Türk
milletinin kurtuluş savaşı olduğu gibi, kurtuluşun hedefi olarak ta Türk
milletinin yüksek bir cemiyet olmasını tespit etmiştir. Türk inkilâbı, diğer
insan cemiyetlerine karşı taarruzi ve istilâi hırsları reddeder. Fakat Türk
milletinin yüksek bir cemiyet olması hedefi, inkilâbın devamını icap
ettirmektedir. Hayatımızın inkilâbi mahiyeti, cemiyetin saadeti ve terakkisi
için hiç bir dogm’a [dogmaya] körükörüne saplanmış olmamasıdır. Bu nokta, Türk
inkilâbının muhafazakâr eski rejimlere karşı olduğu gibi, tespit olunmuş
çerçeve içinde olan yeni iddia ve rejimlere karşı da ayırdımı ve üstünlüğüdür.
Biz Türk milletini yükseltmek için dar ve doğmatik telakkilere kendimizi
bağlamış değiliz.
İnkilâbın davası başlıca
iki istikamette tecelli etmektedir:
Birinci ve daimî vazife
istikameti şudur: Geçilen yollardan hiç bir sebep ve suretle geriye dönmemeli,
hiç bir sebep ve suretle kazandıklarımızdan kayıp ve feda etmemeliyiz.
Türk inkilâbı bu hususta
çifte cepheli bir dikkat ve müdafaaya mecburdur. Çifte cephe, hariçten taarruz
ve dahilden taarruz ihtimallerine karşıdır. Bir inkilâp
için ölüm darbesi, her şeyin kazanılmış ve emin bulunduğunun zannedilmesidir.
(Hararetli alkışlar.)
İnkilâbın ikinci
faaliyet istikameti müspet, dinamik, yapıcı istikamettir. Türk milletinin
yüksek bir seviyeye varmış bir cemiyet olması için ilerlemek ve yürümek
mecburiyeti ve bu sebeple yeni ihtiyaçların ve yeni engellerin izalesi bizim
daimî vazifemizdir. İnkilâbın bu dinamik devamı, hepimizi uzun ve çetin [bir]
yola koymuştur. İnkilâpçılar geniş halk kütlesi içinde onun yeni ve ileri
kudret olması için çalışırken, çok zorluklarla uğraşacaklardır. Geniş halk
kütlesine inkilâbın temiz ve ülkülü nizamını anlatmak ve bu yolda maddî
mahrumiyetlere katlanmak lâzımdır. Uğraşacağımız en mühim hastalık cehalet ve
takip edeceğimiz en feyizli yol müspet ilim yoludur. Tabiatteki her kudret için
mikyas ve bu sebeple hudut vardır. Henüz hududu keşfedilmemiş olan tabiat
kudreti, insan zekâsıdır. İnsan zekâsının yapıcı ve yaratıcı kudretini temin
eden, mütemadiyen artıran şey ise müspet ilimlerdir. Türk inkilâbı müspet
ilimde yüksek seviyeye varan evlâtlarının kudreti ve bunların millet muhabbet
ve hizmetindeki yararlıkları ve Türk milletinin yüksek kabiliyetile feyiz ve
inkişaf bulabilir. (Alkışlar.)
Hanımlar, Efendiler,
Türk inkilâbına dair bu
umumî ve hulâsa görüşler arasında iktısat cephesi üzerinde söyliyeceklerim kısa
ve sadedir. İnkilâbın iktısadî anlayışı ve tedbiri alâkadar arkadaşımın
konferanslarına mevzu olacaktır. Söylediğim umumî prensiplerde kâfi derecede
işaret bulunduğuna dikkatinizi uyandırmak benim için kâfidir. Türk inkilâbının
hedefi millî kurtuluş ve yükseliş davası olduğuna göre, bizim için kütlenin
iktısadî ihtiyacını temin etmek esas vazifedir. Fertlerinin iktısaden kudretli
ve verimli olmasına istinat eden bir cemiyet kudreti aramak bizim için uzun
yoldur. Bahusus bugünkü kudretli cemiyetler bile fertlerini hayatın ve
beynelmilel şeraitin karşısında ferdi mücadelelere terketmek imkânını
bulamamışlardır ve bulamamaktadırlar. Meselâ[e] her millet için kendi şeraitine
uygun ölçüyü bulabilmektedir. Türk inkilâbı cemiyetin iktısaden yükselmesi için
devletçe tedbirler almağı vazife sayar, Devletçi tedbirler ferdi faaliyetler
için faydalı sahayı ancak genişletmeğe ve verimli kılmağa yarar. Türk inkilâbı
katı ve dogmatik duvarlar arasında otomatik tedbirler yolunu tutmamıştır.
İktısat sahaları her şeyden evvel amelî bir faaliyet meydanıdır. Burada her
mevzuun, millî bünye ve şerait içinde ayrıca mütalea edilmesi lâzımdır.
Hanımlar, Efendiler,
Size Türk inkilâbının
daimî seyrini mütalea ederken onun ihtiyaçtan doğan ve daima ihtiyaçla beraber
yürüyen mahiyetine dikkatınızı celbetmeliyim. Bir takım nazarî prensipleri ilk
anda birden ifade, ilân eden ve onları tatbika çalışan usül yerine bizde, millî
ülküyü ve büyük ana hatları gözde tutan ve tatbikatta her lüzûm karşısında,
müteakıben, fakat durmadan tedbirini bulan, usül cari olmuştur. Türk inkilâbı
usulünün bu mânası amelî ve daha muvaffakıyetli olduğu sabittir. İnkilâp
hedeflerinin bizim usulümüzde verdiği neticelerin büyüklüğü devir devir hulâsa
yapıldığı zaman kolayca anlaşılabilir.
Türk inkilâbının devamlı
olması hayatın dinamik olan şartlarına uygun bir tabiat hâdisesidir. Türk
inkilâbı mütemadi bir ilerileyiş hamlesi gözü ile görülürse, onun durmasını
istemek değil; onun durmasından sakınmak lâzımdır.
Milli inkilâbı mütalea
ederken vakıt vakıt ilk bakışta eksik ve zıt görülebilecek manzaralarında
inkilâbın zikzak yaptığını zannetmemelisiniz. Bir ana istikametin hiç
gerilerinden [gerilemeden] mütemadiyen ve muasıran devam ettiğini fark
etmelisiniz. Yeni Türk cemiyetine ana hayat prensipleri Türk inkilâbının
seyrine tamamile hakîm olmuştur.
Hanımlar, Efendiler,
Bu kürsü inkilâp
tarihinin kürsüsüdür. Türk inkilâbını anlatmak için onun bugün açık olarak
hedefini ve hulâsa olarak umumî seciyesini söylemek istedim. Biz inkilâbın,
evvelâ tabiî seyri öğrenilerek takip ettiğimiz sistem üzerinde bir hüküm
çıkarılmasını iltizam ettik. Hükümlerin ve prensiplerin hayat ve tatbikat
sahasından çıkarılmasını daha faydalı bulduk ve buluyoruz.
Konferansta mücadelenin
her safhası için inkilâbın sevkeden ve tedbir alan yüksek şahsiyetini
görüyorsunuz. Bu şahsiyet, en büyük inkilâpçı Mustafa Kemaldir. (Hararetli ve
sürekli alkışlar.) Türk inkilâbını anlamak ve sevmek, Türk inkilâbının
muvaffakiyetine hizmet etmek, Büyük Reis Mustafa Kemali anlamak, sevmek ve onun
ülkülerini tatbik etmeğe candan çalışmakla bir ve beraberdir. (Uzun ve sürekli
alkışlar.)
Sevgili ve heyecanlı günlerimizin en canlı hatıralarını
taşıyan candan bir varlığımızı kaybettik. Yüreğinin ve dermanının bütün
kabiliyetini muharebe meydanlarında vere vere bitip tüketen Kemalettin, artık
her insanın maruz bulunduğu sıhhat arızalarına karşı koyamıyacak bir hale
gelmişti. Onun göçmesinin asıl sebebini vatan uğrunda oluklar gibi akıttığı
kanlarının erken bir neticesi saymalıyız.
Kemalettin genç zabitliğindenberi fedakâr
ve kahramandı. Balkan harbinden yarım vücutla çıktı. İstiklâl savaşında, İkinci
İnönünün en çetin bir sahasında idi. Yüksek kabiliyetle dövüştü ve yarım
kolundan yeni bir yara aldı. Sakaryanın 21 günü esnasında Kemalettin Paşa hemen
arasız, duraksız vuruşmak vaziyetinde bulunmuştur. Gazi, Başkumandan[lık]
savaşını idare ederken muharebe meydanında onun en yakın emirlerini almakla
bahtiyar oldu.
Kemalettin Paşa son yirmi senelik
harplerin içinde yetişmiştir; harpte fedakârlık ve kahramanlığın bir kıt’a için
ve bir kumandan için asıl meziyetlerin başında bulunduğuna daima misal
olmuştur. Yarım vücudünü güçlükle eğer [eyer] üstüne attıktan sonra tek elile
atını şiddetle sevkeder ve buhranlı zamanlarda azmini ve canlılığını
yetiştirirdi. Şeref hissi [ile] vatanseverlik bütün mevcudiyetine hâkim
kalırdı.
Sulhtan
sonra Cümhuriyeti Berlinde temsil etti. Son hastalığına kadar bu büyük
vazifesinde yüksek kabiliyet göstermiştir.
Bulunduğu
memleketi hulûs ile severek vazife yaptı. Almanyadaki Türk cemiyetleri ve Türk talebesile
yakından alâkadar oldu. Bu itibarla da kaybımız çok acıklıdır.
Kemal Paşa ile sinirlerin
gergin olduğu müstesna zamanlarda beraber çalıştık, Kemalettini daima
samimiyetle sevdik. Bu satırlar onun yüce hatırasına karşı eski bir arkadaşının
derin acılı yüreğinin vefa, hayranlık ve saygı duygularının ifadesidir.
İsmet
Tütün Kongresi
Dolayısıyla Kongre Başkanı ve Ekonomi Bakanı Celal Beye*Gönderilen
Mesaj [30]
Tütün
kongresi reisi, İktisat Vekili
Mahmut Celâl
Beyefendiye;
Memleketin en mühim meselesini halletmek
üzere toplanan kongrenin faaliyetinden yardımlar bekliyoruz. Kongrenin muhterem
azasına muvaffakiyetler diler, Zati Devletlerini bu kadar mühim bir müesseseyi
faaliyete koymalarından dolayı hararetle tebrik etmek isterim Efendim.
Başvekil
İsmet
Bayramınız
kutlu olsun cümhuriyet çocukları!
Sizin
bayramınız bütün sevinç günlerinin en neşelisi ve en feyizlisidir. Hiç bir
bayram günü sizin bu haftanız kadar vatan için ümitlerle dolu değildir.
Hiç
biriniz cümhuriyetten başka bir devir bilmiyorsunuz ve bilmiyeceksiniz. Sizi neşede
ve şetarette ölçüsüz görmek bizler gibi kötü saltanat devirlerini yaşamış
olanlar için uçsuz bucaksız ilham membaıdır.
Sizin hiç biriniz vatanın her sahada
zaferinden ve üstünlüğünden başka bir vaziyet tanımıyorsunuz. Siz hiç bir
muvaffakiyetsizlik görmemek için yetişiyorsunuz. Engin ve pürüzsüz ruhlarınızın
milyonlarca kanatları sevgili Türk vatanının üstünde gerilmiş zırhlı bir
göktür. Kanatlarınızın zırhı inkilâp çocuklarının karekterindeki sağlıkla ve
sağlamlıkla terbiye edilmiştir.
Doğru
sözlü, temiz yürekli, vatan için kahraman ve fedâkar, çalışkan ve bilgili
olmağa çalışınız. Ancak bu ahlâkla ve vatan için canınızı feda etmek ülküsü ile
ve biribirinizi severek Türk adını göklerde tutabilirsiniz.
Büyük
Gazi’nin Türk Cümhuriyetini ve vatan istiklâlini emanet ettiği gençlik
sizsiniz. Türk tarihinin hiçbir devrinde çocuklarımız o kadar yüce bir elden bu
kadar değerli bir armağan alamadı. Ne mutlu size!
23 Nisan Kutlamalarına
AA Aracılığıyla Teşekkür [32]
Başvekil İsmet Paşa Hazretleri 23 nisan bayramı münasebetile memleketin her tarafından
aldıkları tebrik telgraflarına ayrı ayrı cevap vermek imkânsızlığından dolayı
teşekkürlerinin ve mukabil tebriklerinin iblağına Anadolu Ajansını tavsit
buyurmuşlardır.
Cumhuriyet Halk Fırkası
Meclis Grubunda Milli Savunma Bütçesinin Takviyesi Hakkında [33]
Cümhuriyet Halk Fırkası grupu idare
heyeti reisliğinden:
Cumhuriyet Halk Fırkası grupu, bugün
öğleden sonra Tekirdağı mebusu Cemil Beyin reisliğinde toplandı. Başvekil İsmet
Paşa, millî Müdafaa bütçesini takviye etmek lüzumundan bahsetti. Türkiye’nin
sulh ve emniyet politikasında samimî ve ciddî olarak devam etmek azminde bulunduğunu
tebarüz ettirdikten sonra beynelmilel vaziyet bir çok
devletlerin müdafaa bütçelerine tesir ettiği gibi bizim de tedbirli bulunmamızı
iycap [icap] ettirdiğini iyzah [izah] eyledi.
Fırka İsmet Paşanın beyanatını tamamiyle
tasvip etmiş ve millî Müdafaa bütçesinin takviyesini umumî alâka ile kabul
eylemiştir.
Karşılık olarak bulunan tedbirler
memleketin umumî hayatını müteessir etmiyecek mevzulara taallûk etmektedir.
Milli Müdafaanın takviyesi, sanayi
programının tahakkuk ettirilmesi ve elzem şimendifer hatlarının ikmali beraber
temin edilmektedir.
Cumhuriyet Gazetesinin
10. Yıldönümü Dolayısıyla Yunus Nadi’ye Gönderilen Mesaj [34]
Yunus Nadi Beyefendiye
Cumhuriyet gazetesinin onuncu yılını
hararetle tebrik ederim. Cumhuriyet gazetesinin geçen on yıldaki neşriyatı
memleketin her sahadaki hayırlı ve feyizli inkişafını tetebbü etmek için çok
istifadeli bir vasıtadır.
Yunus Nadi Beyin siyasî mütalealarını
takip etmek hakikî bir zevktir.
Başvekil
İSMET
Sümerbank
Kayseri Dokuma Fabrikasının Temel Atma Töreninde Yapılan Konuşma [35]
Arkadaşlar,
Cumhuriyet ilk
günlerindenberi memlekette sanayi kurmak için faydalı tedbirler aldı. Türlü
istikamette teşvik ve himaye tedbirleri ile 10 senedenberi memlekette endüstri
faaliyetini epeyce ilerletmiştir. Muhtelif istatistikler bu hususta bize yeni
bir sanayi hayatına girdiğimize, gözle görülecek muvaffakiyetler elde
ettiğimize misal olmuştur. Fakat arkadaşlar, büyük endüstriyi memlekette kurmak
için derli toplu bir program halinde faaliyete yeni başlamış bulunuyoruz. Şimdi
bugün temelini atmakla sevindiğimiz eser elde bulunan büyük endüstri
programının bir parçasıdır. Programın muhtelif mevzularından biri olarak
dokumacılığı ele aldık.
Ümit ediyoruz ki dokuma
sanayiimiz için tasavvur ettiğimiz tedbirleri tahakkuk ettirince memlekette
dokuma ihtiyacı esasından tamamile halledilmiş olacaktır. Dokuma sanayii bizim
inkişafımız için büyük bir mevzudur. Her memleket az çok büyük sanayie bundan
başlamıştır, denilebilir. Fakat bizim dokuma sanayiinde elde edeceğimiz
neticeler dokumacılığa yarıyan yerli maddeleri ayni zamanda yetiştiren zıraî
şeraite malik olduğumuz için iki misli istifade temin edecektir. Bu büyük
mevzuda dokuma fabrikalarının tesisi işinde Sovyet sanayii ile teşriki mesai
etmiş bulunuyoruz. Sovyetlerin bu fabrikaları kurmak için kendi memleketlerinde
yapılan bir işten daha ziyade dikkatli ve temiz olduklarını görmek bizi cidden
memnun ve mütehassis etmektedir. (Alkışlar) Burada,
Kayseride bir sene sonra hepimizin memnuniyetini bir kat daha arttıracak ve
hariçten gelip bunu seyredecek olanların gözlerini kamaştıracak büyük eser hem
Türk – Sovyet dostluğunun bir abidesi hem de yeni kurulan ve bütün dünyanın
hayretini celbeden büyük Sovyet sanayiinin en parlak bir misali olacaktır.
Arkadaşlar, kurulacak
fabrika tahmine göre beş milyon liraya malolacaktır. Burada 33 bin iğ ve bin
küsur tezgah bulunacaktır. Tahmine göre bu fabrika bir
senede takriben 25 bin balya kadar pamuk istihlâk edecektir. 25 bin balya pamuk
istihlâki bu senelerde bu memleketin yetiştirdiği pamuk mevcudunun büyük bir
kısmının Kayseride istihlâki demektir. Fabrika ayni zamanda kendi elektrik
kuvveti ihtiyacını kendisi temin edecek ve büyük bir santralla saatta 2700
kilovat sarfedecek, 1500 amele çalışacaktır.
Bu birkaç rakam
kurulmakta olan eserin yalnız manevî ve iktısadî ehemmiyetini değil, memlekete
temin edeceği inkişafı gösterir. Bu misal dokuma fabrikaları işinde de mümtaz
ve gıpta edilecek bir mevki sahibi olduğumuzu anlatmak için kâfidir. (Alkışlar)
Bu sene endüstri
programının diğer fabrikalarını hemem*
memleketin muhtelif yerlerinde müteakiben kuracağız ve bir sene sonradan
itibaren bunlar işlemeğe başlıyacaktır. Ümidimiz odur ki, beş sene içinde
tahakkuk ettirmeğe çalıştığımız bu programı beş seneden daha az bir zaman
zarfında mükemmelen işletmeğe başlıyacağız. (Bravo sesleri, alkışlar) Kayseri dokuma
fabrikası da Sumerbankın mevcudu meyanına girecektir. Esasen bu fabrikalar
sanayi programının tahakkuk ettirilmesinde millî bankalarımız büyük bir vazife
almışlardır. Sumerbank münhasıran memleketin endüstri müessesatile iştigal
etmektedir. Ondan sonra İş Bankası geniş iştigal mevzularının müsait olduğu
nisbette memleketin sanayileşmesi için bütün emeğini sarfetmeğe çalışmaktadır.
Bundan maada ziraat bankası kendi sahasının müsait olduğu nisbette memleketin
endüstrisine âmil ve müfit olmağa çalışmaktadır. Fabrikaların bir vücut gibi
hemâhenk olarak çalışmaları devletin himaye ve muavenetile endüstri programının
az zamanda tahakkuk etmesi için büyük âmil olmaktadır.
Arkadaşlar, her büyük
işte olduğu gibi memleketin iktısadî kuruluşunu vücude getirmekte de Büyük
Reisicümhurumuz Gazi Hazretleri yakından bilhassa alâkadardırlar. Bu sanayi
müessesatının mükemmel olarak bir an evvel vücude gelmesinde programın feyizli
bir surette tahakkuk ettirilmesinde yakından gayretlerini, dikkatlerini ve
delâletlerini hergün bize ibzâl etmektedirler. (Alkışlar)
Sizin gibi bütün
memleketin Kayseride büyük müessesenin kurulduğunu yürekten takip ettiği bir
anda Büyük Reisicümhurumuzu hürmetle ve derin muhabbetle anmayı en iyi ve en
güzel ve en vicdani vazifelerimizden sayarım. (Alkışlar)
Arkadaşlar, Türk
inkılâbının inandırıcı ve hakikî mânasını zihinlere yerleştirici timsalini hiç
hatırdan çıkarmamalıyız. Bu yeni iş ailesinin ve fabrikalar mecmasının verdiği
mâna olacaktır. Memleketin kurtuluş hareketinde en inandırıcı delil fabrikaları
kurmak, ve onları işletmekte gösterdiğimiz himmet ve
liyakat olacaktır. Türk Milletinin en yüksek işlerinde olduğu gibi bu
istikamette de liyakati asırlardanberi, çok zamandanberi mevcuttur. Muhakkaktır
ve biz bu liyakatin en son zamanda yeni fennî vesait içinde yüksek nümunelerini
vermekle mükellefiz. (Alkışlar) Biz bu vazifeyi mükemmelen ifa edeceğiz. Bu
vazifeden
memleketin endüstri hayatına kavuşmasında iktısadî
kurtuluşun ikmal edilmesinde üzerimize düşen vazifelerimizi hakkile ifa edeceğimize
kat’î bir itimadı nefsimiz vardır. (Alkışlar)
Kayserilileri böyle
büyük millî terakkinin mühim bir abidesini bu kadar hararet ve muhabbetle
kucakladıklarından bilhassa tebrik etmek isterim. (Alkışlar) Gösterdikleri
heyecan ve her sahada bu işlerin tahakkuk etmesi için ibzal etmeğe çalıştıkları
kolaylıklar yüksek zekâlarının, çalışma heveslerinin ve memleketin büyük
faaliyetlerine gösterdikleri alâkanın güzel bir misalidir. Bugün Kayseri dokuma
kombinesinin temel atma merasimini yapmış oluyoruz.
Ümit ederim ki istikbal büyük sanayi proğramının, büyük endüstri proğramının
ilk eserinin kurulduğu bugünü memnuniyetle ve bu toplantımızı zevkle
hatırlıyacaktır. (Şiddetli alkışlar)
Mevduatı Koruma
Yasasında Yapılacak Değişiklik Dolayısıyla AA’ya Verilen Demeç [36]
Mevduatı koruma kanununda yapılacak
tadilât üzerinde gazetelerdeki bilir bilmez neşriyatın tashihi için Maliye
Vekili arkadaşım beyanat yapmıştır. Kezalik bu sebeple millî paranın kıymeti
üzerinde de hassasiyet uyandırılmak istendiğini hissediyorum.
Hükûmet,
senelerdenberi millî paranın kıymetini korumak ve mevduatın emniyetini muhafaza
etmek için dikkatle ve fikrî takip ile hareket etmiş ve birçok memleketlerin
türlü sarsıntılarına rağmen muvaffak olmuştur.
Hükûmet
için, vatandaşın mevduatını kat’î bir emniyet içinde tutmak ve millî paranın
kıymetini mutlâka muhafaza etmek her zamandan ziyade sağlam ve sabit bir esastır.
Efkârı umumiyenin bu hususta temamen mutmain olması lâzımdır.
Mevduatı
koruma kanununda büyük meclise teklifi kararlaştırılan kanun lâyıhasını aynen
efkârı umumiyeye arzediyorum. Lâyıha şudur:
“Bankalar,
kasalarında bulundurmıya mecbur oldukları mevduat karşılığı ihtiyatın azamî 50
% sini maliye vekâletinin muvafakatını almak şartiyle faiz getiren kıyemi
menkuleye tahvil etmekte muhtardırlar. Bankaların kendi menfaatlerine binaen ve
isterlerse yapabilecekleri bu muamele, mevduat sahiplerinin icabında
mevduatlarını hiçbir suretle tahdit etmez.
Lâyıha budur. Bu lâyıhayı bize
hatırlatan, esasen yerli ecnebi yedi sekiz büyük bankanın karşılık ihtiyatı
kâmilen esham ve tahvilât olarak bulundurmağı hem banka menfaati hem de
tedavüldeki paranın darlığa düşmemesi noktai nazarından vaktile teklif etmiş
bulunmalarıdır. Kanun lâyıhasile kâmilen tahvil yerine kanun lâyıhasile azamî
50 % şeklinde ve ancak maliye vekâletinin muvafakat edebileceği cinsten kıyemi
menkule üzerinde mevduatın emniyeti lehine bir tahdit
yapılmış oluyor. Millî paranın kıymetine gelince, memleketin ithalât ve tediye
müvazenesini göz önünde tutan siyaseti dikkatle takip etmek tabiî ve
mukarrerdir.
Bu beyanatım hiçbir tefsire ihtiyaç
göstermiyecek kadar açıktır.
CHF Meclis Grubunda İran
Şahı’nın Ziyaretiyle İlgili Yapılan Açıklama [37]
C. H. F. Grupu riyasetinden
Cümhüriyet
Halk Fırkası grupu bugün “3/7/1934” öğleden sonra Reis
vekili Cemil Beyin riyasetinde toplandı.
1 –
Başvekil Paşa Hazretleri İran Şahinşahı Hazretlerinin memleketimizdeki
misaferet ve seyahatleri hakkında tafsilât ve malûmat verdikten sonra büyük
misafirimiz Âlâ Hazreti Humayunun Türk milletinden gördükleri samimî muhabbet
hislerinden ve emsalsiz dostluk tezahürlerinden mütehassis
ve memnun olduklarını ve memleketimizde müşahede eyledikleri tarakki [terakki]
ve intizam eserlerinden duydukları memnuniyet ve takdirlerini Reisicümhur
Hazretlerine ve kendilerine izhar ve beyan buyurduklarını söyledi.
Başvekil
Paşa Hazretlerinin bu beyanatı fırka grubunda alkışlarla karşılandı ve Şahinşah
Hazretlerile İran milletine karşı yeniden samimane ve dostane temennilere
vesile oldu.
2 –
Hususî idarelerin bütçelerini tetkik ve bunların üzerinden tevazünlerini temin
ve bu bütçeler üzerinden kat’î mürakaba esaslarını tetkik ve tesbit etmek üzere
teşkil edilen grup maliye encümeninin raporu müzakere edildi ve raporda teklif
edilen esaslar aynen ve müttefikan tasvip olundu.
Trakya Musevileri
Hakkında Yayınlanan Resmi Bildiri [38]
Başvekil
Paşa hazretleri tarafından tebliğ olunmuştur:
Trakyada
bazı yerlerden 100 kadar Yahudinin İstanbula geldiklerini haber aldım.
Başvekâlete vukubulan şikâyetlerde bazı Yahudiler hususî ve mahalli tazyikler tesiri
ile yerlerini terke mecbur olduklarını bildirmektedirler. Hadisenin hakikî
mahiyetini tahkik ettiriyorum. Fakat Cümhuriyet kanunlarına mugayir
teşebbüslerin kanunun ağır hükümlerine uğrayacağını hatırlatmak isterim.
Bu
beyanatım şikâyet sahiplerine de cevaptır. Şikâyet sahiplerinin adliyeye
müracaatla haklarını ve mütecavizlerini takip etmelerini tavsiye ederim.
Yeni Harflerin
Kullanılması Hakkında Yayınlanan Resmi Bildiri [39]
Başvekâletten tebliğ olunmuştur:
Bazı
kimselerin resmî makamlara ve zevata eski harflerle yazılı müracaatlarda
bulundukları görülmektedir. Mezkûr harflerle gerek Başvekâlet makamına ve gerek
zata gönderilecek yazıların okunmadan yırtılıp atılacağı herkesçe bilinmek
üzere beyan olunur.
Edirne ve Kırklareli Olayları Hakkında
Yayınlanan Resmi Bildiri [40]
Başvekâletten tebliğ
olunmuştur:
Dahiliye Vekili Şükrü Kaya Bey Trakya teftişinden avdet
ederek raporunu Heyeti Vekileye vermiştir. Anlaşıldığına göre Trakyada Yahudi
aleyhtarlığı büyük harpte başlıyarak mütareke ve İstiklâl mücadelesi
zamanlarında devam etmiş ve Cümhuriyet zamanında bir müddet yatıştıktan sonra
son seneler zarfında dünyanın muhtelif yerlerinden antisemitizm yeni
formüllerde ve daha şiddetli olarak memlekete girmiştir. Son zamanlarda bazı
risalelerin Yahudi düşmanlığı üzerinde bilhassa durarak yaptıkları neşriyat
Türk ve Yahudilerin birbirine karşı nazarlarını ve hislerini ehemmiyetli
surette teşviş etmiştir. Türkler ile Yahudilerin birbirini nasıl gördüklerine
dair Dahiliye Vekili Beye her iki tarafın
söylediklerini hikâye etmeği vatandaşlar arasındaki geçimsizliği behemehal
tedavi etmek vazifesinde ve kararında olan hükûmet muvafık bulmamaktadır. Bu
karşılıklı şikâyetlerde beynelmilel semitizim ve anti semitizim edebiyatının
bütün siyasi, iktisadî ve millî anasırı görülmekte olduktan başka Türkiyeye ait
bir hususiyet olarak Yahudilerin yabancı dil ve harsta kalmakta ısrar ettikleri
ve içlerinde demilitarize mıntakalarda memleketin emniyeti için zararlı ve
casus adamlar bulunduğu hakkındaki zanlar mevcuttur. Diğer taraftan Yahudi
münevverleri millî hars meselesinin imparatorluğa ait hatalar olduğunu haklı
olarak söyledikten sonra Türk kültürü ile kaynaşmak için gösterdikleri arzunun
hakikî ve ciddî olduğunu ve memleketin emniyeti için sadakat ve vatandaşlık
vazifesine riayet hisleri aleyhindeki şayıaların haksız ve isbatsız olduğunu
samimiyetle bildirmektedirler. Haziran ortasından itibaren halk arasında bir de
hükûmetin Yahudileri Trakyadan kaldırmak istediği ve fakat bu hareketin açıktan
açığa değil hususî tertipler ve tazyikler ile yapılmasını terviç eylediği işae
edilmiştir.. Bu şerait altında Haziran 24 ten itibaren
Çanakkalede ve 30 hazirandan itibaren Trakyanın diğer
muhtelif yerlerinde hisaplarını [hisab/hesap] ve muamelelerini keserek
İstanbula nakletmek hareketi başlamış olduğu anlaşılıyor. Hükûmet merkezi, 3 –4
temmuzda vatandaşlar arasında dedikodu mevzuunu aşan
fiiliyat ve teşebbüsleri farkederek kat’î emirlerle müdahale ve vaziyeti
durdurmağa teşebbüs etmiştir. İlk gelen haberler ve şikâyetlerden 100 kadar
Yahudinin mahalli tazyikler yüzünden İstanbula hareket ettikleri öğrenilmiştir.
Gerek bu ilk haberler ve
gerekse temmuzun üç ve dördüncü günleri birdenbire genişliyen cereyanlar
üzerine 4 temmuzda hükûmetin aldığı müessir
tedbirlerle hadiseler kat’î olarak durdurulmuştur.
Şimdiye kadar olan
vukuat şu suretle hülâsa edilebilir :
a. – Trakyadan ve Çanakkalede mevcut olan yerli
ve yabancı 13 bin kadar Yahudiden ceman 3 bin kadar nüfusun İstanbula hareket
ettiği tahmin olunuyor.
b. – Kazalarda ve Edirnede boykot teşebbüsleri
olmuş ve bu teşebbüslere mektep çocukları karıştırılmak istenmiştir.
c. – Kırklarelinde 3/4 temmuz gecesi çapulcu
anasır harekete gelerek Yahudi evlerine tecavüzle hırsızlığa ve soygunculuğa
koyulmuşlardır. Soygunculuk çarşıya ve dükkanlara
sirayet etmeden bastırılmış ve bu esnada 65 ev soyunluluğa uğramıştır
[soyulmuştur].
d. – Bütün bu hadisat esnasında bir jandarma
şehit olmuş ve bir Yahudinin yaralanmasından başka nüfusça zayiat veya
yaralanma vukuatı olmamıştır.
Yukarıdaki vukuat
üzerine hükûmetçe alınan tedbirlerin bugünkü vaziyeti de şudur:
a. – Her yerde memurlar her türlü propagandalar
tesirinden zihinlerini kurtararak vaziyete ciddiyetle hakîm kılınmışlar ve
hadisat esnasında faaliyetleri kifayetsiz ve halü tavırları müsamahakâr
görülenler idari ve adli muamelelere maruz tutulmuşlardır.
b. – Kırklareli hadisesi şiddetle takip olunmuş
ve devam edilmekte bulunmuştur. 3/4 temmuz ve 4
temmuzda Yahudi evlerinden alınan ve çalınan eşyanın şimdiye kadar yüzde yetmiş
beşinden fazlası idari ve adli tedbirlerle meydana çıkarılmış ve sahiplerine
iade ettirilmiştir. Müddeiumumî müşevvikleri ve mütecavizleri cürümlerine göre
tevkif ederek adlı takibata başlamıştır. Hadiseden heyecana düşüp korkularından
çekilen Yahudi vatandaşlar avdet etmekte bulunmuştur.
c. – Diğer taraflarda hesabını keserek veya
korku ile çekilmiş olanların avdetleri için hiç bir mani olmadığı herkese
anlatılmış ve anlatılmakta bulunulmuştur. Kırklareli soygunculuğu haricinde her
türlü alım satım ve alacak verecek muamelelerini hükûmet münhasıran adliyeye
taallûk eden sahada görmektedir. Hadisatın bugünkü vaziyeti yukarda söylendikten
sonra hükûmet atide takip edeceği hattı hareketi hiç
bir tereddüde mahal vermiyecek surette tekrar ve tasrih etmek vazifesindedir.
1. – Hükûmet her ne
sebep ve şekil altında olursa olsun hicret tazyiklerine ve boykot hareketlerine
mani olacaktır.
2. – Adliyenin el
koyduğu bütün suçlar süratle intaç edilecektir.
3. – Yerlerinden
çekilmiş olan Yahudilerden istiyenlerin avdetlerine mani olunmasına mahal
verilmiyecektir.
4. – Hükûmet için en
mühim mesele vatandaşlar arasında iyi geçinme ve emniyet içinde yaşama
havasının iadesidir. dahilî haricî sebeplere ve
propagandalara maruz olan bu keyfiyette hükûmet muvaffak olacağına ve müşkilâtı
iktiham edeceğine kanidir. Türklerin ekseriyetle Yahudi vatandaşlara gizli ve
aşikâr yardım etmek ve müfrit zehirli propagandalara karşı Yahudileri korumak
için sarfettikleri gayreti ve tecavüz teşebbüslerine karşı hissettikleri nefret
ve istikrahı vaziyetin süratle salâhı için esaslı âmil addetmektedir.
5. – Türkiyede
vatandaşlar aleyhinde tahriklere ve düşmanlık hareketlerine hükûmet müsaade
etmiyecektir. Hükûmet, matbuattan, vatandaşlar arasına nifak koyacak salgınlara
karşı müteyakız ve basiretkâr olmalarına intizar eder.
6. – Memurlar, hükûmetin
hattı hareketini tahakkuk ettirmek için bütün
kuvvetlerini sarfedeceklerdir. C.H.F. kâtibi umumiliği vazifesini iyi yapmış
olan idare heyetlerini tahkik etmektedir. Fırka bakımından vazifelerini
suiistimal etmiş olanlar hakkında fırkaca icap eden muamele yapılacaktır. Fırka
teşkilâtı, hükûmetin noktai nazarı ile tam bir mutabakat halinde memurlara
kendi sahalarında her suretle yardım edeceklerdir.
Hükûmet hadiseleri ve
tedbirleri olduğu gibi naklederken, vatandaşlar için endişeyi mucip bir vaziyet
ve mesele kalmamış olduğunu beyan eder.
Sümerbank Bakırköy Bez Fabrikasının
Açılışında Gazetecilere Verilen Demeç [41]
Bakırköy bez
fabrikasının yeni tesisatını hep beraber açtık. Geçen sene bu vakit bugün
gördüğünüz güzel parçalar yeni yapının karışık bir manzarasını gösteriyordu.
Bugün hepimize fabrikasının her tarafını bilerek anlatan kıymetli müdür Fazli
Bey geçen sene bugünleri bana vadetmişti. İş hayatında tasavvurları zamanında
vadolduğu gibi tahakkuk ettirebilmek büyük muvaffakiyettir. Sümer Bank’ı ve
Bakırköy bez fabrikası idaresini ayrıca tebrik ederim.
Bakırköy fabrikası
bundan takriben seksen sene kadar evvel kurulmuş ve elden ele geçerek devlet
idaresine intikal etmişti. Bana verilen malûmata göre Cümhuriyet bu fabrikayı
takriben 1600 iğile ele geçirmişti. İlk tesisat devrinde 3600 iğe kadar
çıkarılmış ve yeni dairelerle fabrika takriben 9 bin iğiye malik olmuştur.
Bugün memlekette zannederim İzmir’deki hususî müesseslerde daha çok iği
bulunduran fabrikalar vardır. Tabiî Sümer Bank’ın tesis etmekte olduğu büyük fabrikalar
ki önümüzdeki ilkbaharda işlemeğe başlıyacak, memleketin en büyük dokuma
müesseseleri olacaktır. Onlara bakılırsa Bakırköy fabrikası daha küçük bir
müessese sayılabilir. Bununla beraber Bakırköy fabrikasının hususiyetlerini ve
hususî kıymetlerini nazarı dikkate vazetmek benim için hakiyki [hakiki] bir
zevktir. Hususî ve resmî mevcut müesseselerin en yeni makinelere malik olanı
hemen burasıdır. Fakat bugün için hepsinden daha kıymetli olan görüş şudur; Bu
fabrika küçük ve iptidaî bir halden mütemadiyen ilerliyerek ve genişliyerek
kendi kendine büyük bir müessese olmuştur. Fabrikaların tasavvuru, hattâ
kurulması, yaşıyabilir bir halde işletilmesine nispetle kolay tarafı sayılır.
Asıl zor iş kurulmuş bir fabrikayı işletebilmek dirayeti ve kabiliyetidir.
Bakırköy fabrikası geçen on sene zarfında bu imtihanı vermiş kıymetli Müdürü
reyine güvenilir ve eline milletin sermayesi egemen olunur bir kudret
göstermiştir.
Yeni kurulacak büyük
müesseselerimizin işletme zamanlarında bu imtihan devrini hep beraber dikkatle
ve merakla takip edeceğiz. Fazlı Bey fabrikanın muhtelif parçalarını bana
anlatırken işçilerin yetiştirilmesinde, makinelerin bakımında dikkatimi
celbeden noktaları saklamadım. İşçilerin yetiştirilmesi yeni sınaî hayatımızda
büyük bir vazife ve geniş bir sahadır. Her işçi kullandığı makineden izami
[azami] istifade edebilmek kabiliyetini, yalnız bilgisi ile değil bir nevi
ateşli hırs haline gelen arzusiyle temin etmeği düşünmelidir. Bütün milletin
yeni iktısadî hayatını istikametlendirmek için ehemmiyet verdiği bu fabrikalar
ancak bilenlerin, çalışanların, öğrenmek
istiyenlerin ve öğrenmek kabiliyetinde olanların bulunduğu yerler olacaktır.
Bilgisi, çalışması, hevesi az olanların sığınmaları için millet fabrika yapmıyor, ve yapmıyacaktır. Fabrikaların kapısından ilk günü
giren memur ve işçi ve herkesin bu esası evvelâ yüreğinin içine yerleştirmek
lâzımdır. Onun için yeni büyük fabrikalar ilk kuruldukları andan iytibaren
[itibaren] sanatta ve marifette yüreği titriyen sanatkârların yetişmesi için
gayret sarfedeceklerdir.
Burada gördüğüm iyi
şeylerden birisi de fabrikada hanımların geniş bir çalışma zemini bulmasıdır.
Ötedenberi kanaatim odur ki, hanımlarımız dokuma işlerinde ince zevkleri ve el
maharetleriyle bizim dokumalarımıza dünyada hususî bir zevk ve hususî bir
kıymet temin edeceklerdir. Bazı tabiî mahsullerimizin kendine mahsus nefaseti
olması gibi elişi işletmelerimizin mazide tanınmış hususî çeşitleri gibi yeni
dokuma fabrikalarımızın da her tarafta sevilecek ve aranacak incelikleri
olacaktır, olmalıdır...
Bakırköy fabrikası
Cümhuriyette 1600 iğiden 9 bini geçen iğiye [iğe] varmış... Bu terakki nisbeti
sanat hayatımıza örnek oluyor. Türkiye az zamanda sanayi sahasında yüksek
netiyceler [neticeler] alacak demektir.
Bu tafsilâtı sizlere ve
efkârı umumiyeye zevkle veriyorum. Ümit ederim ki millet yeni fabrikalara
memleketin sanayileşmesi için gösterdiği alâkaya, iyi netiyceler almaktan emin
olarak bizim sevincimize iştirak edecektir.
Sümerbank Bakırköy Bez Fabrikasının Açılışında Diğer Yeni
Fabrikalarla İlgili Sohbet [42] (A.
Fuat’ın haberinden aktarma)
“İsmet Paşa Hazretleri (...) fabrika
müdürü Fazlı Beye şu mühim suali sordular:
‘- Fazlı Bey, kontenjanı kaldırmak kendi
imalâtımızla tutunabilir miyiz?’
“Fazlı bey bir saniye düşündü, sonra şu
cevabı verdi:
‘- Yeni gümrük tarifesi tatbik edilirse
tutunabiliriz. Bilhassa yüzde on beş noksanla Paşa Hazretleri.’ (...)
“İsmet Paşa Hazretleri sordular:
‘- Kâğıt fabrikası ne zaman açılacak?’
[İktisat Vekili] “Celâl Bey cevap verdi:
‘- 23 Nisanda resmî küşada davet
ediyorlar Paşam.’
‘- Ya Kayserideki fabrika?’
‘- Gelecek sene Paşam. Bunun iki misli
olacak.’
“O sırada bir zat Başvekil Paşaya takdim
edildi: Ereğli mensucat fabrikası müdürü.
“İsmet Paşa Hazretleri fabrika müdürüne
dönerek şu suali irat ettiler:
‘- Ne zaman faaliyete geçeceksiniz?’
‘- Gelecek sene ağustosun on beşinde
Adana pamuğunu işlemeğe başlıyacağız.’
‘- Ya Kayseri fabrikası?’
‘- 1 Martta faaliyete geçecek!’
İş Bankası Beykoz Şişe
ve Cam Fabrikasının Temel Atma Töreninde Yapılan Konuşma [43]
Bu cam
ve şişe fabrikasını yapmayı millî müessesemiz olan İş bankası deruhte etmiş
bulunuyor. Memlekette bir kaç defa bu şekilde teşebbüsler olmuşsa da muhtelif
sebeplerden dolayı bu teşebbüsler hep menfi surette neticelenmiştir.
Şimdiye kadar tuttuğu işlerde iyi hesap ve doğru yol da çok düşündükten
sonra azim ve istikametle yürümekte iyi misaller vermiş olan İş bankası bu işi
de müspet şekilde yürütecektir. Buna kuvvetle itimat ediyorum. Memlekette
sanayi müesseseleri kurmak hususunda millî müesseselerin sermaye komaları
[koymaları] çok faideli bir harekettir. Millî bankaların fabrika vücude
getirmeye çalışmaları çok hayırlı bir faaliyettir. Bu vaziyet bizim için de
teşvik ve terkibi mucip bir haldir. Hükûmet bu faaliyetlere daima müzaheret
edecektir. Cam fabrikasının müteşebbisi olan İş bankasına muvaffakiyet temenni
ve bu yolda çalışanları tebrik ederim.
İzmit Kağıt
Fabrikasının Temel Atma Töreninde Yapılan Konuşma [44]
Arkadaşlarım,
Bugün mühim bir
fabrikanın temel taşını koyacağız. Bu münasebetle İktısat Vekili Mahmut Celâl
Beyle beraber bize gösterilen iyi ve muhabbetli kabule teşekkür ederiz. Temeli
atılacak olan fabrika, iktısadî hayatımızın mühim bir müessesesi olacaktır .
Bu fabrika Büyük Millet
Meclisi sanayi programının bir uzvudur. Takriben iki milyon liralık bir
sermayeyi alacak olan müessese 13.000 metre mikâbı kereste, 15.000 ton kömür
sarfedecek ve senede memleketin ihtiyacı olan muhtelif cins kağıt
ve kartonun mühim bir kısmını verecektir. Görülüyor ki fabrika, yalnız
memleketin ihtiyacını temin etmekle kalmıyacak, muhtelif çeşit ham
maddelerimizi kıymetlendirmeğe de yarıyacaktır.
Şu halde İzmit kâğıt
fabrikası iktısadî açılışında iyi esaslardan biri olarak sayılacaktır. Fabrika
bir seneye varmadan açılmış olacaktır. Bir fabrika iyi şartlarla kurulduktan
sonra da asıl dirayetini işletmesinde gösterir. Birçok ahvalde fabrikanın
işletilmesi kurulmasından daha zordur.
İzmit’te kâğıt
fabrikasının kurulması, ileri bir irfanı cümhuriyet inkılâplarına hususî bir
bağlılığı olan İzmit için iyi bir tesadüftür. Fabrikanın bir samimiyet
muhitinde bulunması, müesseseye alâka ve yardım gösterileceğine delildir.
Kendisini seven, kıymetini anlıyan ileri bir muhitte yerleşmesi fabrika için de
iyi bir talidir.
Arkadaşlar,
Bütün yüksek işlerde
daima kılavuzumuz olan Büyük Reisimiz Reisicümhur Hazretlerinin yüksek adını
hep beraber hürmetle analım.
Şimdi bu yeni cumhuriyet
eserinin temel taşını koymağa gideceğiz. Hatiplerin söyledikleri muhabbet
sözlerine ve İzmitlilere yürekten teşekkürlerimizi takdim ederiz...
Zonguldak Yarıkok – Suni Antrasit
Fabrikasının Temel Atma Töreninde Yapılan Konuşma [45]*
İş bankasile
Sümerbank’ın müşterek teşebbüsü olarak tesis edilen sun’î antrasit fabrikasının
temelini atmış bulunuyoruz. Bununla hakikî kömür sanayiine girmiş bulunacağız.
Sanayide ve evlerde kullanmağa elverişli kömür tedarik etmek bu fabrikanın
mahsulü olacak fabrika ayni zamanda kimyevi mahsuller vermeğe başlıyacaktır.
Tasavvur edildiği gibi memlekette yakılacak madde ve bu sebeple kuvvet menbaı
olarak kömür müştekatını sarfetmeği arttırmak ile memleket yalnız sanayide
değil, her sahada mütemadiyen inkişaf etmiş bulunacaktır. Elde bulunan sanayi
programı demir mevzuunu ele aldığı gibi faal bir surette kömür mevzuunu da ele
almıştır. Ve bir iki sene zarfında demir ve kömürde sanayi noktai nazarından
vücuda getireceğimiz eserler memlekette sanayi hayatının bel kemiğini vücuda
getirmiş olacaktır. Kömür meselesini bütün memleket için büyük bir dava telâkki
ediyoruz. Memlekette kömür sarfiyatının artması memleketin medeniyette
yükselmesi için elle tutulur en kıymetli bir delildir. Kömür havzasının
meseleleri çoktur. Bu meselelere cesaretle kuvvetle girmek memleketin inkişafı
için geri bırakılması caiz olmıyan bir lüzumdur. Biz bu kararı kat’î bir azimle
vermiş bulunuyoruz. Şimdiye kadar aldığımız neticeler cesaret verici ve teşvik
edici mahiyettedir. Cümhuriyet kömür havzasını istihsalâtın geçirilen miktar
olarak 600.000 ton ile ele almıştır. Aldığım malûmata göre bu sene iki milyonu
geçen bir ton miktarını yerden çıkarmış olacağız. Ve bunu tamam bir buçuk
milyona yakın geçirilen kısma nakletmiş bulunacağız. Dün ve bugün temel
attığımız ve yaptığımız müesseseler yüz binden fazla ton sarfetmek için kömür
havzasına yeniden müşteri olmuştur.
Büyük Millet Meclisinin
kanunlarını ve programlarını tahakkuk ettirmek ve milletin umumî inkişafına
bütün kuvvetleri ile çalışmak için millî bankaların gösterdikleri gayreti sizin
huzurunuzda ve sizinle beraber bütün memleketin karşısında takdir etmeği vazife
sayarım. Her hâdise bize memlekette sanayi programının herkesin sevdiği ve
takip ettiği umumî ve millî ülkü olduğunu göstermektedir. Hiçbir program bu
kadar umumî alâka ve heyecanla kabul edilmemiştir. Bu hal programın tahakkuk
ettirilmesi için en kuvvetli unsurdur. İki senedenberi yeni sanayi için
tasavvur ettiğimiz zamanlar saat gibi işlemiştir. İş bankası, Sümerbank ve
bütün bu hareketleri kudretli ve uğurlu eli ile idare eden İktısat Vekili Celâl
Bey programın tatbiki için bize hangi müddetlerden bahsettilerse hepsini
zamanında tahakkuk ettirmiştir. Şimdi temelini attığımız fabrikayı bir sene
sonra açmış olacağız. Kendileri bize bildiriyorlar. Bilhassa yeni tesisatta
zaman cetvelini tahakkuk ettirebilmek büyük bir kuvvettir, meselelerin iyi
tetkik edildiğine tedbirlerin gayet iyi hazırlandığına kanaat verici bir
delildir. Bizim memlekette geri ve uzak zamanlarda zaman mikyasını iyi tayin ve
tahakkuk ettirebilmek Cümhuriyetin hususiyetlerindendir. Fabrikanın müessisleri
bugün temelini attığımız müessesenin ancak bir başlangıç olduğunu
bildiriyorlar. Daha bunun temelini atarken müteakıben vücuda getirecekleri
eserler için kendilerinden söz ve zaman almağa çalıştım. Hepimiz ayrı sevinç ve
heyecan ve bir de geçmiş zamanları süratla kapatmak için hayırlı bir
sabırsızlık içindeyiz.
Büyük Türk milleti
durmadan yüce hedeflere doğru ilerliyor. Büyük Türk milletinin her sene alacağı
mesafeler kolayca tahmin edilemiyecek kadar geniş olacaktır. Büyük Türk milleti
yüksek kabiliyetlerini insanlığın ve medeniyetin hayrına ve hizmetine olarak en
geniş mikyaslarda sarfetmek gayretindedir.
Zonguldak Gezisi Sırasında Söyledikleri [46]
(...)
Zonguldağın bütün yollarını asfalt yapmak
kabildir. Fakat bütçemiz dar... Ocaklar istihsalâttan ton başına kırk para
verseler bu işlerin hepsini bitiririz.
(...) İstihsalâtımızı
beş milyon tona çıkarmalıyız. (...)
L’echo de Paris Gazetesi Muhabiri Raymond
Cartier ile Yapılan Söyleşi [47]
(...) Muharrir makalenin
başında İsmet Paşanın Anadolu harekâtı esnasında da diplomatlıkta göstermiş
olduğu muvaffakiyetleri yadettikten sonra diyor ki:
Başvekil İsmet Paşa
Hazretlerini makamlarında ziyaret ederek yeni Türkiye hakkında kendilerine
birçok sualler sordum. Bu suallerin cevabını aldıkça Kemalizmin ne büyük bir
süratle ilerlediğini ve ne büyük inkılâplar yapmış olduğunu görerek şaşırdım.
O vakit Başvekil:
“ – Bu inkılâplar, dedi,
gayet tabii, tedrici şekilde ve isticale hacet kalmadan oldu.”
Eli çenesinde
sigarasından bir iki nefes çeken İsmet Paşa:
“ – Bizim zaferimiz,
diye ilâve etti, sade askeri bir zafer değildi; yeni zihniyetin, eski zihniyete
tefevvüku, mütefassih bir idareye karşı bütün bir milletin ihtilâli idi.”
– Yakın bir istikbalde
bir takım ıslahat daha yapmayı tasavvur ediyor musunuz?
“ – Hayır.. Fakat bu, bazı hususlarda icap eden tedbirleri ittihazdan
da geri duracağız demek değildir. Fırkamızın esasatı gayet ileri bir zihniyetle
vücude getirilmiştir. Onun için insanların ve eşyanın tekâmülünü temin edecek
vekayii ihzar etmekten geri durmamaktayız. Son yaptığımız ıslahattan bilhassa
en mühimi alfabe inkılâbıdır. Arap harflerini ortadan kaldırarak yerine yeni
Türk harflerini ikame ettik. Yeni nesil Arap harflerini hiç tanımıyor. Bütün
tahsilini, terbiyesini yeni harflerle almaktadır. Diğer inkılâplar ise zaman
geçtikçe milletin bünyesinde daha iyi yerleşiyor.”
İsmet Paşa Hazretleri
hürriyet – serbesti noktasına temas ederek dedi ki:
“ – Bizim en samimî
arzularımızdan biri memlekette hudutsuz bir serbesti temin etmişti. Fakat
inkılâp devresinin şe’ni ve mes’uliyetli vaziyetleri bizi memleketi mübalâğalı
tenkitlere karşı müdafaa etmek mecburiyetinde bırakıyor. Sizi hayrete düşüren
seri inkılâplar, eski an’aneleri ve hatıraları kolaylıkla uyandırabilecek
avamfiribane cereyanlar karşısında ilk devrede zâfa [zaafa] düşebilir. Bunun
için bazen ciddî tedbirler almak lâzım geldi. Fakat her fırsatta bunların
kaldırılmasına da çalıştık.
“Büyük Şef Gazi ve ben
bütün kalbimizle demokratız. Büyük Şefin sistemi terbiyevi ve ihzari bir
sistemdir. Asırlarca geri kalmış bir memleketi terakki ve tekâmüle sevketmek
meselesi karşısındayız. Siyasetimizin müstakbel esasları bu hususta elde
edeceğimiz neticelere bağlıdır.
“Maamafih siyasetin
pratik bir iş olduğunu anlıyacak kadar kâfi tecrübelerimiz var. Hakikati
görünüşe feda edecek teşebbüslerde bulunmak fikrinde değiliz.”
Söz, Türk hükûmetinin
devletçiliği vadisine intikal etti.
İsmet Paşa Hazretleri:
“ – Niçin devletçiyiz,
dediler, onu da izah edeyim. Devletçiyiz. Çünkü halihazırda
Türkiyenin içtimaî ve iktısadî sahada terakki ve tekâmül edebilmesi çarelerini
ancak o yoldu bulduk. Hususî sermayemiz az, ecnebi sermayesi de henüz eski
zihniyetten, kapitülasyonlar esasatından muarra bir şekilde memleketimize
gelmeğe alışamadı. O halde devletin tasavvutuna muhtaç olmadan memleketin
varidat membalarını neye istinat ederek artırabiliriz?”
Başvekil Paşaya Rusya
ile olan münasebata dair bir sual sordum.
İsmet Paşa:
“ – Bizim inkılâbımızla,
Rus ihtilâli aşağı yukarı aynı zamanda başladı, dedi. Müşterek bir gayeleri
vardı. İkisi de müstebit bir idareye yabancılara karşı mücadele ediyorlar,
cumhuriyet için çalışıyorlardı. İki ihtilâl harekâtı arasında daima yekdiğerine
hoş görünen noktalar ve sıkı münasebetler vardı. Fakat her ikisi yekdiğerinden
daima ayrı ve müstakil kalmışlardır.
“İktısadî siyasetimizde
esas ve mevzu olarak daima Türkiye ile meşgul olduk. Biz, dünya iktisadiyatı
için muayyen bir şekli hal aramıyoruz. Buhranın iptidasındanberi devri bir
buhran karşısında değil, derin bir değişiklik müvacehesinde bulunduğumuzu
düşündük. Dünya, yeni nizam ve ihtiyaçlara uymaya alıştığı gün düzelecektir.
“Yeni nizam ve
ihtiyaçlardan biri meselâ bazı memleketlere mütemadiyen eşya satmak istemek ve
onların hiçbir şey yapmasını, kazanmasını arzu etmemek fikrinden vazgeçmektir.
“Bunun aksini düşünmek
en müthiş inkisari hayallere doğru yürümek demektir.”
Başvekil İsmet Paşaya
son bir sual sordum:
– Ekselâns, dedim,
son nutkunuzda Fransa hakkında çok muhabbetkârane sözler söylediniz. Türkiye – Fransa
münasebatının ne şekilde daha ziyade sıkılaşıp samimileşeceğini
zannediyorsunuz?
İsmet Paşa tehallükle
cevap verdiler:
“ – Zannediyorum ki, o
celsede siz de hazırdınız. Millet Meclisinin beyanatımı ne derece kuvvetle
tasvip ettiğini gördünüz. Türkiye ve Fransanın samimî surette anlaşmaları
meselesini gayet vazıh ve dikkatli bir surette tahlil ettim. Fransa ricalinden
birçoğunun hakkımızda gösterdikleri dostluk eserlerinden çok mütehassis
olduk. M. Herriotnun ziyareti bizi teshir etti. Ne iyi kalpli adam, ne açık
konuşuyor! Uzun zaman Fransanın yeni Türkiyeyi anlamadığını zannederek
müteessir ve muztarip olduk. Fakat artık mazideki müşkülât tamamile bertaraf
oldu. Fransa ile çok sıkı bir ittihat ve teşriki mesai arzu ediyoruz.
“Siyasî sahada sulh ve
emniyetten başka bir şey istediğimiz yok. Görüyoruz ki Fransada ayni siyaseti
takip ediyor. Bu zeminde elimizden geldiği kadar kendisile birlikte hareket
etmeğe çalışacağız.”
İsmet Paşa ayağa kalktı.
Samimane elini uzattı:
“ – Nasıl, dedi,
suallerinize iyi cevap verdim mi?”
Bundan fazla kendisinden
ne isteyebilirdim? Benimle konuşan zat Türk ihtilâl ve inkılâbında yaşamış, onu
bizzat vücude getirmek için çalışmış olanlardan biriydi. Maziye memnuniyetle,
istikbale emniyet ve sükunetle baktığı bütün
sözlerinden belli idi.
4. Uluslararası İzmir Panayırının
Açılışında Yapılan Konuşma [48]
Biraz sonra İzmir
beynelmilel panayırını açmakla bahtiyar olacağız. Harabeler üstünde ve ancak 12
senelik bir zaman içinde beynelmilel bir eser ortaya koymak vatandaşlar için
zevkli bir hadisedir. Hadise, Türk milletinin çalışkanlığını canlı olarak
gösterecektir. Biz bu panayıra hususî bir kıymet verdik. Bu vesile ile sizinle
burada birleşmeyi ve günün iktisadî ve siyasî meseleleri üzerine görüşmeyi arzu
ettim.
İktisadi politikamız
çift istikamet takibediyor. Bir taraftan sanayi programını tahakkuk ettirmeye
çalışıyoruz, diğer taraftan ziraat mahsullerinin kıymetlendirilmesi ve bunu
temin edecek tedbirler ve teşkiller arkasındayız. Bu iki istikameti birbirine
bağlı görüyoruz. Faydalar, her ikisinin verimine tabi olacaktır.
İzmir panayırı gerek
ziraat mahsulatını ve gerek sanayi mamulatını tanıtmak için yerinde bir
teşebbüstür. Memleketin büyük bir parçasının, her nevi ziraat mıntakalarımızla
olan münasebeti itibariyle de sanayiimizle yakından irtibatı vardır. Görüyoruz
ki bir senelik ziraat ve sanayideki çalışmamızın serilmesini ve
karşılaştırılmasını İzmirde çok eyi [iyi] yapabiliriz. Beynelmilel İzmir
panayırı milletlerin alâkasını ve teveccühünü celbetmek için bütün şartlara
maliktir. Ege denizindeki hususî mevkii ve kıymeti bütün Türkiyenin İzmire ve
mıntakasına olan geniş bağlılığı beynelmilel panayırı faydalı ve meraklı
kılacaktır. Sonra kültür ve turizm noktai nazarından İzmir kendini ziyarete
gelenleri ayrıca zevklendirip alâkalandırabilir. Bu panayırın müteşebbislerine
böyle geniş bir bakımdan işlerini tanzim etmelerini tavsiye ederim. Eylül ayı
İzmirin elverişli mevsimidir. Sıcaklar geçmiş ve soğuklar başlamıştır.
Zannederim ki Eylül başından itibaren iki üç haftalık müddet panayıra tahsis
olunabilir. Bu müddet esnasında [panayıra] geleceklerin seyahatleri ve
barınmaları için hususî tedbirler almak lâzımdır. Bu yolda müteşebbislerin
Hükûmete yapacakları teklifleri eyi [iyi] karşılıyacağız. Ve kolaylaştırmağa
çalışacağız. Panayıra iştirak edecekleri vaktile tertipten haberdar etmek ve
alâkadarlara kâfi zaman bırakmak daima mühim meseledir. Bu panayıra dost
milletlerden iştirak edenlere çok müteşekkiriz. Bir kısmının vaktiyle haberdar
olmamaktan ve vakit darlığından iştirak edemediklerini de biliriz. Panayırda
toplanacak milletler her çeşit mahsullerimizi yakından yerinde görecekler ve
kendi mahsullerini bize kolaylıkla tanıtmış olacaklardır. İzmir panayırı bu
suretle karşılıklı tanışma ve anlaşma için dost milletlere ayrıca imkân
verecek, hizmet etmiş olacaktır.
Söz milletler
münasebatına intikal edince size söyliyebilirim ki, bizim komşularımızla
münasebetlerimiz ve beynelmilel vaziyetimiz eyi [iyi] geçinme, sulh ve beraber
çalışma arzularına müstenittir. Bu toplanmadan istifade ederek size son
günlerin gazetelerde gördüğümüz belli başlı hadisesi hakkında malûmat vermek
isterim. Bu hadise, Bulgaristandaki Türklerin fena muamele yüzünden hicrete
mecbur oldukları şeklinde matbuatımızın neşriyatıdır. Ekalliyet meseleleri gibi
milletlerin hassas oldukları millî mevzularda matbuatımızın vazife ifa
etmelerine itirazımız yoktur. Ancak efkârı umumiyenin bu kadar hassasiyetle
alâkadar olduğu meselelerde hakikati tam öğrenmeğe çalışmak esaslı bir vazifedir
sanırım. Bizim beynelmilel mutat olan usullerle Sofyadan edindiğimiz malûmata
göre hakikaten mevzii hadise vardır. Fakat hadise mübalağaya uğramıştır. Bulgar
Hükûmetinin fena muamele ve hadiselere mahal vermemek için dostane ve katî
temayüllerinden haberdarız. Zannediyorum ki bütün bu tafsilat son günlerde
intişar ettiği gibi arzu edilmiyen bir vaziyetin mevcut olmadığını kabul etmeğe
müsaittir.
Sulh politikası üzerinde
her memlekette gösterilen iki zıt manzarayı tekrar söylemeliyim. Herkes sulh
arzu ediyor ve herkes sulhun bozulacağından korkuyor. Anlaşılıyor ki, samimî
olarak sulhu muhafaza etmek istiyeceklerin gerek kendileri ve gerek başkaları
için kuvvetli olmaları esaslı şart oluyor.
Türkiye sulh
taraftarlığını kuvvetli bir varlıkla teyit etmek ve kıymetlendirmek yolundadır.
Milletler arasındaki münakaşaların nihayet umumî bir takım anlaşmalara müncer
olacağını ümit ederim. O vakte kadar sırf tedafüfi olan mıntakavi anlaşmaların
faydası aşikârdır. Balkan misakı bize bu hususta iyi bir misal oldu.
Hüsnüniyetle birçok müşkülât iktiham edildi. Balkan devletlerinin hudut
emniyetleri yani cebren arazi alıp vermek davalarına mahal verilmiyeceği
beynelmilel teahhüde raptolunmuştur. Alâkadar devletlerin uzun emeklerle vücuda
getirdikleri bu eserin ciddî ve fili [fiili] bir teminat kıymetini haiz
olacağında tereddüde mahal yoktur. Umuyoruz ki, Balkan milletleri birbirini
anlamak ve yakınlaşmak için bundan sonra daha geniş ufuklara malik
olacaklardır. Milletler tanıştıkça birbirlerine sevgileri artabilir;
münasebetleri bu istikametten takibetmeliyiz. İzmir panayırı bu noktadan da çok
faydalı bir eser olsun. Bu panayır için her sene büyük faaliyet gösteren Vali
Paşa Hazretlerine, kıymetli Belediye Reisi Behçet Salih Beye teşekkürlerimi
ifade etmek isterim. Ticaret ve Sanayi odalarının, millî Bankaların gerek
sanayide ve gerek ziraatte hususî kurum ve müteşebbislerin gösterdikleri himmet
takdirlere lâyıktır.
4. Uluslararası İzmir
Panayırında Sovyet Pavyonu Defterine Yazılan Düşünceler [49]
Sovyet paviyonunu zevkle ziyaret ettim. Panayırı
şenlendirmek için Sovyet dostlarımız hakikî bir gayret göstermişlerdir.
Teşhir edilen Sovyet malları çok güzel ve incedir. Dokuma pamuklu
kumaşların güzelliğini çok takdir ettim. Sovyetleri bu eserden dolayı
memnuniyetle tebrik ederim. Eser muvaffakiyetlidir.
İsmet
4. Uluslararası İzmir
Panayırının Açılışı Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal’e Gönderilen
Mesaj [50]
Bugün İzmir Beynelmilel Panayırını açtık. Eser eski harabeler üstünde
Cümhuriyetin kurduğu bir abide halindedir. Büyük memnuniyetinizi celbetmeğe
lâyıktır. Bu hususta çalışanları takdirinize arzetmeğe cesaret ederim. İzmirli
ve diğer vilâyetlerden gelen binlerce yurtdaşlar Büyük
Reisicümhurun yüksek adını coşkun sevgi ve derin saygılarla anmışlardır.
Memleketin iktısadî yükselişindeki daimî ve fasılasız irşat ve idareniz[in] her
gün yeni feyiz[ler] vermekte olduğunu tazimlerimle arzeylerim. Büyük
Reisicümhur Hazretleri.
Başvekil İsmet
Küçük Menderes Ovası
Düzeltme İşlemleri Dolayısıyla Yapılan Açılış Konuşması [51]
Arkadaşlar,
Küçük Menderesin ıslahı gibi büyük bir teşebbüsün başındayız,
memleketin sıhhat ve ilerlemesi noktai nazarından şimdiye kadar umutsuzluk
mıntakası olan geniş bir saha bundan sonra servet ve medeniyet itibarile
Türkiyenin en mamur yerlerinden bir numune olacaktır. Bunun ehemmiyetini takdir
buyuran Büyük Gazi bu ovanın sağlık ovası haline getirilmesini irade
buyurdular. Bu arzuyu hakikat sahasına isal etmek bütün memleketin memnun
olacağı bir imar mıntakası haline getirmek hükûmet için en mühim bir vazifedir.
Ümit ederim ki, birkaç sene zarfında saltanat felaketleri gibi buralarının
sıkıntı ve ıstıraplarının da yalnız acı bir hatıraya inkilâp ettiğini zevkle
dinliyeceğiz. Burası namzet olduğu inkişaf ile memleketin ziraat ve her türlü
medeniyet sahasında en ileri, en zengin bir mıntakası olmağa namzettir. Ümit
ederim ki bugünleri yakın bir zamanda idrak ederek burada sizleri yine tebrik
edeceğim.
Karşıyaka Yamanlar İçme
Suyu Tesisinin Açılışında Yapılan Konuşma [52]
Karşıyakanın yeni ve temiz suyu
açılmıştır. Aranızda bulunmak benim için iyi bir talidir. Bir şehre iyi ve
temiz, su getirmek daima bu yolda bir eser, mühim bir iştir. Su getirenler, su
gibi, su kadar aziz olsunlar ve olacaklardır. Belediye Reisi Beyin bu mühim iş
içinde benden ve Dahiliye Vekili arkadaşımdan
bahsetmesi bir nezakettir. Ben burada sizin huzurunuzda bu mühim eser için Vali
Paşa Hazretlerine teşekkürlerimi ifade eylerim. Vali Paşa bana bu sefer dahi
vilâyetin her yerinde kıymetli eserler göstermişlerdir. Karşıyaka suyunun
gelmesinde bilhassa zikretmeliyim ki asıl himmet ve asıl yük belediyeye
teveccüh etmiştir. İzmir belediyesi ve kıymetli reisi doktor
Behçet Salih Bey, seneler süren himmet ve sebat ile bugünü size hediye
etmiştir; Memleketin ileri ve uyanık bir kitlesi olan Karşıyakalılar Behçet
Salih Beyi sevgi ile anacaklardır. Dilerim ki bu yeni ve temiz su
Karşıyakalıların neşe ve afiyetlerine yeni bir kaynak olsun.
30 Ağustos Zafer Günü Kutlamalarına AA
Aracılığıyla Teşekkür [53]
Kurtuluş savaşı yıl
dönümü tebriklerine rahatsızlığı dolayısile cevapları gecikecek olan Başvekil
Hazretleri teşekkür ve tebriklerinin arzına Anadolu Ajansını tavsit
etmişlerdir.
İzmir’in Kurtuluş Günü Dolayısıyla
Cumhuriyet Halk Fırkası İzmir İl Başkanı Avni Doğan’ın Mesajına Verilen Yanıt [54]
Kurtuluş gününü kutlular
[kutlar], ince duygularınıza teşekkür ederim Efendim.
Başvekil İsmet
İş Bankası’nın İstanbul Galatasaray’da
Düzenlediği Sergideki Sözleri [55]
(...) Paşa Hz.nin
bilhassa Yüniş, İpekiş, Şekeriş, Kömüriş paviyonları alâkadar etmiş, Ergani
madenlerine dair nümunelerle meşgul olmuştur.
Tasarruf paviyonunda
bütün grafikleri ayrı ayrı tetkik ederek tasarruf mefhumu ve grafikler
etrafında kendi çocuklarına izahat vermiştir.
Başvekil Paşa, orada
hazır bulunan banka rüesası ve memurlarına iltifat etmiş, sergiden ayrılırken
memnuniyetini söylemiş ve:
“ – Yirminci
yıldönümünde daha yüksek grafikler isteriz” demiştir.
Yugoslavya Kralı I.
Aleksandr ile Fransa Dışişleri Bakanı Jean Louis Barthou’nun Bir Suikastte
Öldürülmeleri Üzerine Yugoslavya Başbakanı M. Uzunoviç ile Fransa Başbakanı
Doumerg’e Gönderilen Mesajlar [56]
Belgrat
Vahşiyane
suikast haberi bizde çok büyük bir keder uyandırmıştır. Avrupanın büyük bir
sulh banisi olan en necip simalarından birinin ufulü her tarafta derin bir
teessürle hissedilecektir. Yugoslavya milletinin matemine
filen [fiilen] iştirak eden bütün Türk milleti. bu büyük Avrupalının
naşı önünde eğilir. Zatı devletlerine Cumhuriyet hükûmeti namına hürmetkârane
ve müteessirane taziyetlerimi bildiririm.
Paris
Büyük
bir hükûmdarın şahsına karşı irtikâp olunan tavsifi nakabil suikast esnasında
Fransa, büyük ve necip bir hadimini kaybetmiştir. Fransız, milletinin, zatı
devletlerinin ve bütün sulh dostlarının matemine en samimî bir surette iştirak
ederek size cumhuriyet hükûmeti namına derin muhabbet hislerimle birlikte en
teessürlü taziyetlerimi arzederim.
Turhal Şeker
Fabrikasının Açılışında Yapılan Konuşma [57]
Açılma merasimini yapacağımız fabrika
hakkında Nuri Beyin dinlediğimiz izahatı üzerine bir şey eklemek istemem. Bu
izahattan anlaşılıyor ki Anadolunun ortasında kurulan bu fabrika civar 7 – 8
vilâyet halkına zıraî ve iktısadî sahada daha şimdiden feyiz sahasına halkımızı
ve köylümüzü refaha ulaştıran çığırı açmıştır. Az zaman zarfında ve büyük bir
emek ve gayret sarfile ortaya çıkarılan ve başarılan bu fabrika memleketimizin
şeker ihtiyacını temamen dahilden temin imkânını ikmal
etmiş bulunuyor. Bu gördüğümüz ve şimdi bütün müştemilâtını sizinle beraber
dolaşacağımız fabrikanın sermayesinin temamile millî bankalarımız tarafından
ödenmiş olduğunu söylemek size büyük bir zevk verecektir. Bu itibarla İş
bankası ve Ziraat Bankasının ortaklığile vücuda getirilen bu fabrika tamamile
millî kudretimize dayanan bir müessesedir.
Bundan
başka bu fabrikanın san’at terbiyesi sahasında da halkımıza büyük hizmetleri
olacaktır.
Arkadaşlar, bu işler yapıldıktan sonra kolay gibi görünüyorsa da
başlangıçta ve yapılırken müşkülâtsız geçtiğini zannetmemek lâzımdır. Bedbinler
bizim bu işlerin bugünkü gördüğümüz mükemmel şekilde başarılamıyacağını
zannediyorlardı. Cümhuriyetin kudretli enerjisinin ve millî kaynakların bu
bedbinlikleri sühûletle erittiğini bugün görüyoruz. Her müşkülü yıkmak ve
yenmek, milleti refah ve huzura kavuşturmak en büyük emelimizdir.
Memleketin
sinai inkişaf hedefine doğru daima ilerleyeceğiz. İlerdeki işlerimizin
başarılacağına şimdi gezeceğimiz bu mühim fabrika büyük bir delil ve misaldir.
Turhal Şeker Fabrikası
Defterine Yazılan Düşünceler [58]
Turhal fabrikasını bugün açtık ve gezdik.
Fabrikanın en son sistem bir eser olması seyrine doyulmaz bir eser tadını
vermektedir. Fabrika kendi sanat ve yardımcı tamirhanelerinde büyük bir mektep
ve geçim merkezidir. Pancar yetiştiren çiftçinin kendi mahsulleri önündeki
neşeleri dikkati celbediyor. Her şeker fabrikası hiç olmazsa dört vilâyet için
büyük bir kazanç yeri oluyor. Fabrikanın memur, amele ikametgâhları, mektep ve
hasta bakımı için tesisleri de ayrıca faydalı bir mevzudur. Dördüncü şeker
fabrikasını kuran millî bankaları, sekizinci fabrikayı kurmağa da teşvik etmek isterim.
CHF Meclis Grubunda
Meclisin Seçimleri Yenilemesi Hakkında Yapılan Açıklama [59]
Cümhuriyet Halk Fırkası Gurubu İdare Heyeti Reisliğinden:
Cümhuriyet
Halk Fırkası gurupu Cemil Beyin Reisliğinde toplanmış ve İsmet Paşa söz alarak
Büyük Millet Meclisinin normal seyriyle 1935 yazında yeniden intihabı yapılmak
teşkilâtı esasiye icabından olduğunu hatırlattıktan sonra beynelmilel siyaset alemi hadiseler ve ihtimallerle meşbu olduğundan yeni meclis
intihabı için yaz mevsimini beklemiyerek kışın intihabatın icra ve ikmaliyle
Cümhuriyet Halk Fırkası ve hükûmetinin mustakir vaziyetinin milletin ârasiyle
yeniden meydana çıkarılması memleket için faydalı olacağını izah eylemiştir.
Fırka gurupu intihabatın yenilenmesi için atideki kararı vermiştir
:
“Büyük
Millet Meclisinin intihabatı yenilemesi ve bu keyfiyetin büyük meclise arz ve
teklifi zamanının Fırka Reisliğine bırakılması kabul edilmiştir.”
Konya Ereğlisi Sümerbank
Dokuma Fabrikasının Temel Atma Töreninde Yapılan Konuşma [60]
Ereğli’de
kutlu bir teşebbüs için toplanmış, bulunuyoruz. Bütün memleket Ereğli’de
kurulacak fabrikaya alâka göstermektedir. Bu sene Sümerbankın Bakırköydeki yeni
dokuma tesisatını işletmeğe çalıştık. Kayserideki büyük bez fabrikasının
temelini attık. Şimdi Ereğlide üçüncü dokuma fabrikasını kurmağa başlıyoruz. Bu
saydıklarım dokumaya ait olan sanayi programının eserleridir. Sümer Bankın diğer
mevcutları bugünkü sözlerimin haricindedir.
Cümhuriyet
kurucu ve yapıcı bir varlıktır. Türkler yeni bir fabrika kurulduğunu işitmekten
memnun oluyorlar. Müsaade buyurursanız şimdi bizi dinliyen bütün memlekete
Ereğli bez fabrikasının vasıflarını anlatayım.
Ereğli bez Fabrikası ince bez için
kuruluyor. Şimdiye kadar memleketimizde yapılamıyan saten, ince astarlık,
mermerşahi, beyaz ve renkli patiska dokunacaktır. 15 bin iğ ve 250 tezgah olacaktır. Yalnız bu fabrika pamuk ekicilere 7 bin
balya istiyen yeni bir müşteri olacaktır. Pamuklu dokuma işini pamuk
yetiştirmek işi ile birlikte takip ediyoruz. Pamuklarımızın hem cins, hem
miktarı için aldığımız tedbirler müsbet neticeler vermektedir. Görüyorsunuz ki,
fabrika kurarken çiftçilerimiz aynı zamanda faydalanmış oluyorlar. Ereğli bez
fabrikasına –elektrik santralı ve işletme sermayesi
birlikte olarak– üç buçuk milyon lira harcanacaktır. Takriben 1250 amele
çalışacak, 4 milyon metre kumaş çıkacak ve ayrıca 500 bin kilo ince iplik elde
edilecektir. Sümer Bank 1935 yılı bitmeden Ereğli bez fabrikasını işletmeğe
başlıyacaktır. Verdiğim rakamlar, harcanacak paranın miktarı, teşebbüsün
ehemmiyetini anlatmağa yetecektir sanırım. Diyebiliriz ki Ereğli bez fabrikası
ile memleketin ökonomik [ekonomik] varlığı hisolunacak surette kuvvetlenecek ve
zenginleşecektir. Ereğli’de gerek kasabalı, gerek köyden gelen vatandaşların
gösterdikleri sevinç yerindedir. Bu müessese için halkın Sümer Bank’a yardım
etmek yolunda elinden geleni yapmak gayretine teşekkür ederiz. Hatiplerin benim
ve arkadaşlarım için söyledikleri lütufkâr sözlere ayrıca teşekkürlerimi
sunarım. Büyük Önderimiz Reisicümhur Hazretlerine bugün de her taraftan taşan
coşkun sevgi tezahüratına şahit olmaktan çok mütehassis
olduk. Bu samimî ve asîl duyguları Reisicümhur Hazretlerine arzetmek benim için
şereftir.
Şimdi
hep beraber değerli işimize, Ereğli bez fabrikasının temelini atmak işine
sevinçle başlıyalım.
Cumhuriyetin 11.
Yıldönümü Dolayısıyla Molotov ve Uzunoviç’in Mesajlarına Verilen Yanıtlar [61]
M. Molotof hazretlerine
Cümhuriyetin ilânının yıl dönümü
münasebetiyle Sovyet Rusya Halk Komiserleri Meclisinin yüksek vesatatinizle
bana iblâğ etmek lûtfunda bulunduğu tebriklerden fevkalâde mütehassis
olduğum halde büyük dost Sovyet Milletlerinin saadet ve refahı hakkındaki en
hararetli temennilerimin kabulünü reca ederim.
M. Uzunoviç
hazretlerine
Cümhuriyetin ilânının yıl dönümü
münasebetiyle zatı devletlerinin gerek namı devletlerine ve gerek hükûmeti
kraliye namına göndermek lûtfunda bulunmuş oldukları dostane tebriklerden
fevkalâde mütehassis olduğum halde en samimî
teşekkürlerimle birlikte Cümhuriyet Hükûmetinin ve benim dost asîl Yogoslav
milletinin refah ve azameti hakkındaki en hararetli temennilerimizi kabul
buyurmanızı rica ederim.
Kadınlara Milletvekili
Seçme ve Seçilme Hakkının Tanınması, Un Vergisinin Kaldırılması, Bazı Ürünlerin
Satış Fiatlarının Aynı Olması, Tarım Kesiminde Düzenlemeler ve Meclisin
Yenilenmesiyle İlgili Parti Meclis Grubu Kararı ile Yapılan Konuşmanın Özeti [62]
Cumhuriyet Halk Fırkası grupu idare heyeti reisliğinden:
Cumhuriyet
Halk Fırkası grupu, Bay Cemil Ubaydının başkanlığında toplandı.
1 –
Kadınların meb’us seçmeleri ve meb’us seçilmeleri, seçenlerin yaşlarının 18 den
yukarı bir hadde çıkarılması için teşkilatı esasiye kanununda değişiklik
yapılması hakkında Fırka Divanının teklifini İsmet İnönü izah etti. Fırka grupu
esas ve usul yönlerinden meseleyi uzun uzun tetkik ettikten sonra teşkilatı
esasiye ve intihabı meb’usan kanunlarında gerekli olan değişikliklerin
yapılmasına müttefikan karar vermiştir.
2 –
Unlardan alınmakta olan verginin nüfusu az olan kasabalardan kaldırılması
hakkındaki hükûmet teklifi memnuniyetle tasvip olunmuştur. Malûm olduğu üzere
buğday koruma kanunu gereği olarak alınan un vergisinin müstahsil köylünün
kendi yiyeceği için kasaba değirmeninde üğüttüğü [öğüttüğü] undan alınmamak
maksadını güder. Ufak kasabalarda bulunanların bir kısmı müstahsil olduğu halde
kasabalı sayılarak bu vergiye tâbi kaldığından bu tadil teklifile tatbikatta
büyük iyilik olacağı görülmüştür.
3 –
İnhisarlar idaresinin sattığı tuzların tütün ve ispirtolu maddeler gibi her
yerde ayni fiatle satılması ve Ziraat Bankasının esas bünyesinin islahı,
siloların çoğaltılması, Ziraat Bankasına borçlu olan çiftçilerin tediye
vadelerinin uzatılması için hükümetin düşündüğü tedbirlerin yeni intihab
beyannamesinde millete ilân edileceği hakkında İsmet İnönünün verdiği malûmat
Fırka grupu tarafından alkışlarla karşılanmıştır.
4 –
Büyük Millet Meclisinin yenilenmesi teklifi 5 ilkkanun
Çarşamba günü yüce meclise arzolunacağından İsmet İnönü, Fırka Grupunu haberdar
etmiştir. Büyük Millet Meclisi yenileme kararından sonra faaliyetine devam
edecektir.
Edirne Kız Öğretmen
Okulunda Onuruna Verilen Yemekte Yapılan Konuşma [63]
Edirneye varan Başbakan İsmet İnönü bu akşam
kız muallim okulunda şerefine verilen ziyafette kendini selâmlayan hatiblere
sıcak bir surette teşekkürden sonra bilhassa demiştir ki:
– İki gündenberi Trakyanın yeşil ve
hareketli ovalarında çalışkan ve kudretli vatandaşlar arasındayım. Bir iki senedenberi
memleketin bayındırlık yolunda kazandığı geniş meydanı yakından gördüm. Gençlik
hatıralarımla dolu olan Edirne’de, yanınızda bahtiyarlık duyuyorum. Özel
dikkatimi çeken bir nokta, Edirnelilerin çalışkanlıkta azim ve kudrette yüksek canlılıklarıdır. Edirneliler, bütün
ülkenin kendilerini ne kadar yakından gözlediklerini bilerek biraz nazlıdırlar,
bütün memleket bu nazı çekmekten zevk duymaktadır. Buradaki kültür
müesseselerini memnuniyetle zikretmek isterim. Büyük yurdun her yerinden
aileler evlâtlarını Edirne okullarına göndermektedir. Edirnenin bütün memleket
gözünde en sevgili ve en emin bir yer olduğuna daha ziyade inandırıcı bir delil
olur mu? Trakyanın bayındırlığı için memleket hususî bir özen göstermektedir.
Trakya ve Edirne bizim için çok değerli Türk varlığıdır. Bu sözlerimle
Trakyanın imarında bütün yurdun alâkadar olması sebebini izah etmiş oluyorum.
Atatürk için gösterdiğiniz engin bağlılığı onun yüce katına götürmek benim için
mutlu bir vazifedir. Gelecek görüşmelerimizde imar tedbirlerinin yeni
semerelerini gene beraber konuşmak kaydı ile yürekten teşekkürlerimi ve
selâmlarımı kabul buyurunuz.
Trakya Gezisiyle İlgili
Demeç [64]
Fazla vaktim olmadığı için, Trakya’da
ancak dört gün kalabildim. Fakat bu müddet zarfında sıkı çalışarak yurdumuzun
bu çok değerli parçasının her tarafını gördüm. Aldığım neticelerden çok
memnunum. Trakyamızın her tarafını yemyeşil, halkını büyük bir gayretle işlerinin
başında buldum. Az zamanda pek çok muhacir getirilmiş, fakat hepsi muntazam bir
faaliyetle iyi bir vaziyette yerleştirilmiş bulunuyor. Köylülerimizin
yurdlarında iş ve güçleri ile meşgul olarak hallerinden memnun olmaları ve
Trakyanın bereketli topraklarından istifade etmek ve yurdu bayındırlandırmak
için mütemadiyen çalışmaları beni çok sevindirdi. Trakyanın ilerisi hakkında
umutlarımız çok kuvvetlidir. Trakyamız cennet olacaktır. Zaten buna
hazırlanmaktadır.
5. Ekonomi ve Artırma
(Tasarruf ve Yerli Mallar) Haftasını Açış Söylevi [65]
Bayanlar,
Baylar, Sevgili Dinleyicilerim,
Ökonomi [Ekonomi] ve artırma haftasını
yeniden açıyoruz. Birkaç senedenberi yılın belli başlı günlerinde bu
toplantılar bütün memlekette, memleketin ökonomi ile alâkasını ökonomi
işlerinde hevesle çalışmayı ve memleketin ökonomik varlığını gözden geçirmeği
kolaylaştıran bir fırsat oluyor. Bu geçen yılın ökonomik vaziyetini size geniş
yürekle ve kıvançla söyliyebilecek vaziyetteyiz.
Bütün dünyada ökonomik vaziyet bu sene
yer yer bazı iyilikler gösterdi denilebilirse de genel olarak sıkıntı, darlık
devri geçmiş ve genişliğe dönmüş denilemez. Bütün ülkelerde tahmin bu yoldadır.
Bizim memleketimize gelince, bu geçen yıl içinde memleketin ökonomik durumunun
iyiliğe döndüğü[nü] söyliyebiliriz sanıyorum.
Bu son beş altı senelik dünyaya şamil
olan sıkıntının bizim ülkede iyiliğe döndüğünü zannetmek, böyle bir zannı
söylemek bir cesaret olduğunu bilirim. Amma bunu kat’î riyazî bir şekilde ileri
sürmek ve mübalağalı rakamlar söylemek aklımdan geçmez. Ancak alınan tedbirler
ve memleketteki alış veriş hali[nin] bunu söylemek için imkân verdiğini sizde
biraz sonra kabul edeceksiniz. Bu yıl diğer milletlerle uluslar
arası ticaretimiz geçen yıllara nisbetle azalmamıştır. Aksine olarak
genel mahiyeti ile daha iyi bir istikamet göstermektedir. Diğer taraftan iç
pazarının oldukça canlı mikyasta artması dış ticaret ile beraber olarak
memlekette fiyatlar üzerinde iyi bir tesir husule getirmiştir. Fiyatlar içinde
size bazı rakamlar söyliyeceğim ki memlekette hasıl
olan yahut hasıl olmağa yüz tutan genişlik için ümit verici bir delil olarak
sizde göz önünde bulunduracaksınız. Başlıca dışarıya çıkardığımız mallardan
üzüm, zahire geçen seneye nisbetle daha fazla para etmiştir. Üzerinde çok
söylenen incirin değeri benim aldığım son hesaplara göre geçen seneye nisbetle
yüksek addolunabilir. Her halde geçen senekinden daha az fiyatta olmadığını
söylemekte ittifak vardır, inciri bilhassa söylemem onun değeri üzerinde çok
münakaşa geçtiğindendir. Üzümde ve zahirede fiyatlar münakaşa götürmez surette
geçen senekinden daha elverişlidir. Bundan sonra yün ve pamuk geliyor. Yünlerin
memleket dahilindeki fiyatları geçen seneden çok daha
iyidir. Mesela yünün kilosu geçen sene 17 kuruşa kadar satılırken bugün 120
kuruştan aranmaktadır. Tiftik geçen sene 28 kuruşa satılmakta iken bu sene 115
kuruşa kadar aranmaktadır. Pamuğun kilosu geçen sene aşağı yukarı 17 – 20
kuruşken bu sene şimdi 50 kuruşa kadar aranmaktadır. Diğer mahsulat zeytin yağı, deri de geçen seneye nisbetle iyi fiyattadır.
Ökonomik duruşumuzun iyi alâmetlerin en kanaat verici olarak memleket içindeki
bu fiyat artması başlıca sevindirecek bir alâmettir. Bunu yalnız ticaret
sisteminde kabul ettiğimiz usulde değil iç pazarın genişlemesi ve artmasında
görmeliyiz.
Evvelâ
ticarette sıkıntı darlık yılları ile başlıyan kontenjan usulü bu son sene
içinde serbesliğe doğru geniş mikyasta çevrilmiştir, memlekete girmesi
kontenjana bağlı mal miktarı çok azalmıştır. Buna mukabil klirinkle, denkleşme
ile memlekete girecek mal miktarı çok artmıştır. Şu halde geniş mikyasta,
denkleşmeğe müsait klirink ticaretini takip ediyoruz. Genel kontenjan miktarını
çok azaltmışızdır.
Yurt içinde takip ettiğimiz ökonomi
siyasasına iç pazarı genişletmeğe çalışıyoruz. İç pazarın genişlemesi, sınaî
program tesirile vatandaşlar için istifadeli bir âmil olacaktır. Sınaî program
hakkında geçen sene yüksek katınızda yapılacaktır, düşünülüyor diye söylediğim
sözler bu sene temel atma ve tahakkuk alanına getirme suretiyle ileri bir
safhadadır.
Şişe
fabrikasının temelini attık. Bu yaz işliyeceğini umuyoruz. Sanayi programı için
başlangıcı 934 malî senesini kabul etmiştik. 935 malî senesi içinde şişe
fabrikasını açmış olacağız.
Pamuklu
için İstanbulda Bakırköy fabrikasını açtık. Önümüzdeki ilkbaharda Kayseri
kurumunu da açacağız. Ereğlideki fabrikanın temelini attık. Önümüzdeki yıl
işlemeye başlıyacak.
Önümüzdeki
yaz da Nazillideki diğer büyük fabrika ile Malatyada kurulacak fabrikanın ve
Bursada Kangarm fabrikasının temelini atmağa çalışacağız. Semi kok fabrikası
mamulatını ise önümüzdeki mevsimde piyasamızda göreceğiz.
Hulâsa
934, 935 seneleri içinde beş senelik sanayi programının büyük bir kısmı
tahakkuk edecektir. Demir sanayiinin esasları şimdiden geniş mikyasta tetkik
edilmekte, planları yapılmaktadır. Önümüzdeki yaz mevsiminde temelleri
atılacaktır.
Kâğıt
fabrikası yazın işlemeğe başlıyacaktır. Seramik, kendir sanayiinin önümüzdeki
yaz etütleri bitirilecek ve işe başlanmış olacaktır. En sona kimya sanayii
kalıyor. Bunlardan başka olan bütün sanayi fabrikalarının temelleri ve
işletilmeleri herkesin anlıyacağı ve göreceği bir derecede ilerlemiştir.
İlk
maddelerimizin kendi fabrikalarımızda ve kurumlarımızda işlenecek bir vaziyet alması
tabiî çok faydalı ve hayırlı olarak fiyatlar üzerinde yükseltici tesirini
göstermektedir. Kendi mahsullerimizin dahilde alıcısı
ve onu değerleştirici müşterisi olmak ilk maddelerimizin hariç [hariçteki]
satış fiyatlarını da kıymetlendirmektedir.
Görüyorsunuz
ki memleketin ökonomik durumunu düzeltmek ve yükseltmek için hem dışarı işleri
hem içeri işleri için ayrı ayrı tedbirler almak ve bu tedbirler arasında
yakınlık, karşılık ve uygunluk bulundurmak gerektir.
Bütün dünyanın darlık içinde bunaldığı ve
hastalıktan kurtulmak, iyiliğe dönmek alametleri dünyanın her tarafında iyice
belirmediği zamanlarda cümhuriyet Türkiyesinde ökonomik sağlığın gözle görünür
bir şekilde fark göstermesi cümhuriyet ökonomik politikasının esaslı bir
muvaffakiyetidir. –Sürekli alkışlar– Bu ökonomik saylemede [çalışmada]
vatandaşların vazifeleri ve çalışma istikametleri[nin] çok genişlediğini ve çok
ehemmiyetlendiğini ayrıca zikretmeliyim. Arkadaşlar, bir çok
memleketler mahsullerini gerek fabrika gerek toprak mahsullerini istok [stok]
halinde görmekte, malları satılmıyarak ellerinde birikmiş olmaktan çok sıkıntı
içindedirler. Amma size ben rakkam üzerinde söyliyebilirim ki bugün
yetiştirdiğimiz mahsullerden elimizde birikmiş hiç bir şey olmadıktan başka
ilerde yetiştireceklerimizden de 24 milyon liralık bir miktarını satmak için
müşterimiz kapımızda bekler vaziyetteyiz. Yani biz ilerde yetişecek mallarımızı
satmak için şimdiden mühim bir miktarda bağlanmış bulunuyoruz. Bu, mahsul
yetiştiriciler için çok teşvik edici ve çok ehemmiyet verilmesi lâzım gelen bir
vaziyettir. Aynı zamanda onlar için çok çalışma ve çok yetiştirme icabettiren
bir vaziyettir de. Cümhuriyet hükûmeti fabrikalarında ve tarlalarında çok
mahsul yetiştirme ihtiyacındadır. Hükûmetçe ve ulusca bütün gayretimizi
kazanmak ve mahsul yetiştirmek, gayretimizi, en son imkânlarına kadar
takatımızı sarfedip, mahsul yetiştirmeğe çalışmalıyız. Çalışmamızı, ökonomik
sahada verimli olmamızı çok artırmak mecburiyetindeyiz. Bu seneki mahsullerden
bahsederken tütünden de bir iki kelime ile bahsetmezsem eksik kalır. Bu sene
tütün mahsüllerimiz geçen seneye nisbetle miktar olarak daha fazla değildir.
Hatta daha azdır, denebilir. Fakat değer olarak elimize geçen para en çok tütün
istihsal ettiğimiz senelerde elimize geçen paradan eksik değildir. Bu
geçirdiğimiz yıl içinde, memleketin malî vaziyetinden de memnuniyetle
bahsedebiliriz.
Devletin bütçesi, bu sene gerek memleket
müdafaası için ve gerek diğer ihtiyaçlar için göze alınan masraflarla 185
milyon liraya kadar yükselmiştir. Şimdiye kadar hazinenin geliri ve tahsilâtı
bu bütçenin tahakkuk edebileceğini emniyetle vadetmektedir. Zaten ökonomik
vaziyet, alış veriş ve iç pazarının genişliği, mahsullerin para etmesi
rakamlara müstenit olarak meydanda olduktan sonra vatandaşların borçlarını
hazineye ödeme kabiliyeti kendiliğinden artar. Fakat biz bunu hazinenin kendi
varidatını tahsil etmek için gördüğü kolaylıkla da rakam üzerinde ve gözle
görerek anlıyoruz. Altı aylık tahsilâtımızın yekûnu 90 milyon geçmektedir ki,
185 milyon tahmin ettiğimiz varidatı emniyetle alabileceğimizi tahmin etmek
hakikate uygun bir söyleme olacaktır.
Cümhuriyet merkez bankasının ortada altın
miktarı bu sene zarfında da artmıştır. Geçen sene bu vakıtlar mevcut altın,
ortada dönen, tedavül eden kâğıt paraya nisbetle yüzde 15 tutuyordu. Bugün
aldığım malûmata göre bu miktar yüzde 16,5 e çıkmıştır. Yüksek heyetinizce ve
sizin vasıtanızla da bütün ulusca meçhul değildir ki bir çok
memleketlerde altın karşılığı bu dar senelerde artmıyor, eksiliyor. Biz kanunen
kâğıt paralara henüz daha karşılık ilân etmediğimiz halde cümhuriyet merkez
bankasına birikmekte olan altınlarımız artmaktadır..
Eğer biz münhasıran altın biriktirmek yani milletler arasındaki alış verişte
mümkün olduğu kadar az satın alarak çok satmak gibi dar bir düşünce ile hareket
etseydik daha çok altın biriktirebilirdik. Amma biz iş hacmini, gerek uluslar arası ticarette gerekse iç pazarda daraltarak para
biriktirmeyi ökonomik bir kâr sayıyoruz. Bizim politikamız bütün dünyada alış
verişin geniş olması ve bunun için kolaylık göstermektir. Ancak bu güzeyledir
ki geçim ve uluslar arası ökonomik münasebetleri daha
kolay ve daha rahat olur ki bunun genel olarak gösterdiği faydalar daha çoktur.
Bununla beraber altın karşılığını arttırmanın bütün ökonomik muhitlerde ve
vatandaşlar arasında, iyi bir ahenk iyi bir muvazene işareti olarak kabul
edileceğine şüphe yoktur.
Arkadaşlar, millî paranın değeri üzerinde bu ufak hulasadan sonra bir
iki söz söylemek isterim. Görüyorsunuz ki millî paranın değerini mutlak olarak
muhafaza edeceğiz. Asla düşmesine mahal vermiyeceğiz. Bu şerait içinde düşmesi
için bizim düşmesine karar vermemiz lâzımdır. Biz geçen seneler söylediğimiz
gibi asla bu zihniyette değiliz. Millî paramızın değerini düşürmeğe ihtiyaç da
yoktur. Onun için gerek tasarruf erbabı gerek hariçten bizimle muamele
yapanlar, münasebette bulunanlar değeri sabit olarak muhafaza edilmesi için
katî karar içinde bulunan bir para ile muamele yapmaktan memnundurlar ve memnun
olacaklardır. Tasarruf erbabı için, tasarruf yerlerine yatıracakları en emin
para bugün Türk parasıdır. –Alkışlar–
Bu konuşmalarımı, bu sözlerimi dış siyasası alanında bir iki görüşümle
tamamlamak isterim. Evvelâ uluslar arası vaziyet: Bu
son yıl içinde bazı günler çok gergin olmuştur, diyebiliriz. Ancak bu son
günler içinde uluslar arası havası gerginliğini ve
şurada burada patlıyacakmış gibi gösterdiği istidatları oldukça yumuşatmıştır.
Garbi Avrupanın son zamanlardaki büyük meselelerinde milletlerin iz’anı ve aklı selimi nihayet üste çıkarak büyük meseleleri,
uyuşulacak ve sulh havası içinde hallolunacak bir istikamete götürmüştür.
Cemiyeti Akvamın son birkaç yıl içinde çok sarsıntılara uğradıktan sonra, bu
sene bütün insaniyete verebileceği en kıymetli hediye addolunabilir. Doğrudan
doğruya Türkiyeye taallûk eden haricî siyasete gelince, biz doğrudan doğruya
Türkiyeye taallûk eden ağır bir mesele içinde bulunmuyoruz. Bizim sulh havası
için gösterdiğimiz kaygu, daha ziyade uluslar arasında
Türkiyeden oldukça uzak bulunan meselelerden dolayı dünyanın barış içinde
yaşayışı[nın] bozulması endişesindendir. Türkiyenin vaziyeti, komşuları ile iyi
münasebetleri, komşulariyle yaptığı muahedeler bilhassa son yıl içinde bütün bu
memleketin memnuniyetle bayramını yaptığı Balkan antlaşması, bizim komşularla
münasebetlerimizi iyi hava içinde olgun bir hale getirmiştir. Ümit ediyoruz ki,
bizim zihniyetimize ve takip ettiğimiz politikaya göre komşularla
münasebetimiz, gelecek yıl içinde daha iyi bir istikamette yürüyecektir. Amma
eğer uluslar arası havası bu memleketin kendi haricî
siyasetini hüsnüniyetine, uzlaşma fikrine olduğu kadar millî müdafaasına da
istinat ettirmesini zaruri kılıyorsa bu, bütün dünya politikasının tabiî ve
zaruri bir neticesidir. Türkiye bütün memleketlere şamil olan müşterek bir
kanaatin müşterek bir ihtiyacın izinde yürümekten başka bir şey yapmamaktadır.
Biz bu istikamette yine yürüyeceğiz, dikkatli bulunmak yolundan ayrılmıyacağız.
Ökonomik ve malî alanda olan inkişafımız, uluslar arasında
sulh fikrinin sağlam bir temelde olmasına mütevakkıftır ki bu hususta
Türkiyenin kendi kuvveti en emin ve en müessir yardımcılardan birisidir.
Sulhun, inkılâbın ve ökonomik genişlemenin en iyi bir yardımcısı olan millî
müdafaa masarifini [masrafını] onun sahibi olan Türk milleti daima hoş görecek
ve sağlam tutmağa çalışacaktır. (Alkışlar)
İçeri siyasette bütün ülke emniyet içinde ve birlik içinde çalışmağa
devam ediyor. Yeni bir cemiyet olmak için yurdun inkılâp yolunda her yıl aldığı
hamleler içinde bulunduğumuz senenin güzel eserleri ile de ayrıca süslenmiş ve
genişlemiştir. Büyük Millet Meclisinin son kararı ile Türk cemiyeti daha çok
yükselmiş ve daha çok yükselme için yeni şartlar temin edilmiştir.
Kadınlarımızın memleketin idaresinde seçme ve seçilme hakkını almaları yurdumuz
için ayrıca bir genişlik, rahatlık ve yükselme temin edeceğine yüreğimizin
içinden samimî olarak kani bulunuyoruz. (Alkışlar)
Arkadaşlar,
Türk vatandaşı bir noktayı hiç gözden kaçırmadan çalışmak mecburiyetindedir.
Yeni Türkiyenin bizim düşündüğümüz ve istediğimiz hedefe yükselmesi için bütün
çalışma istikametlerinin ayni zamanda halledilmesi ve takip edilmesi lâzımdır.
İnsanın hayatında olduğu gibi milletler
yaşayışında da muhtelif meseleler hallolunmak için birbirinin sırasını
beklemezler. Onun için Türkiyenin yükselme hayatını ökonomik sahada, millî
müdafaa sahasında, malî sahada, haricî siyaset sahasında ve dahilî
siyaset sahasında hep beraber başarılmak, hedefe, muvaffakiyet hedefine varmak
için tek çaredir. Ulus hayatının hiçbir istikameti ihmal kabul etmez. Bunları
söyleyişim bu büyük millî işler arasında hepsinin kendi ihtiyacı kadar, kendi
istediği kadar tedbirinin ayni zamanda bulunması lüzumunu göstermek içindir.
Görüyorsunuz ki Türk davası, Türk kurtuluş, ilerleyiş davası her yıl
yurtdaşlardan yeni bir hamle yeni bir gayret ve sarsılmaz yeni bir inanma
istemektedir. Türkiye on, on iki senedenberi gösterdiği gayretler, gördüğümüz
tecrübelerle önümüzdeki seneler daha çok azim, gayret göstermek iktidarındadır.
Azim, gayret göstermek mecburiyetindedir. Yeni tasarruf ve iktısat haftasını
açarken gelecek yıl bugünlerde gerek ökonomik, gerek siyasal alanda yurdun daha
yüksek, daha ileri olacağına asla tereddüt etmeden emniyetle bakıyoruz.
(Şiddetli ve sürekli alkışlar.)
Türk Kadınlarının Siyasa Alanına Girişleri [66]*
Türk
kadınları saylav seçilmek üzeredirler. Bu erişmeden sevinç duyduklarını
anlıyoruz. Yurdun her yanından bize gönderdikleri tel
yazılarında ulusa Kurultayın son yasası dolayısile coşkun
duygularını bildirmektedirler. Kimse kadınlarımıza bu görünüşü çok
görmiyecektir. Türk kızının en yüksek erginlik belgesini, Ulusal Kurultay’dan
almış olması ulusça, hepimiz için, bayram yapılacak bir varıştır.
Türk kızı son on yılda çok olgunluk
gösterdi. Kurtuluş çağında doğrudan doğruya savaşa değen çalışmalarından söz
açacak değilim. Sanırım ki, ulusal savaşta kadınların yaptıkları için
düşündüklerimizi yeri geldikçe, bir çok gez söyledik
ve duyurmağa çalıştık.
Savaştan sonra gelen çağ bize çok çetin
yüz ile çatmıştı. Ben işte bu kurunda, kadınlarımızda beliren engin uzluğu
öğmek [övmek] istiyorum.
Kadınlar,
yaşama didinmesine pek yürekle atıldılar. Yalnız evde ve tarlada kalmıyarak,
kentlerin dolaşık geçim bucaklarına sokuldular. Okula ve fakültelerin göz
yıldıran köşelerine girdiler.
Yargıcı, avukat, hekim kadınlar, baytar
fakültesinin kılğı [kılgı] salonunda biçakla çalışan, yüce mühendis okulasında
yetişen kızlarımız görüldü. Üniversitede kimya hocalığında kadınlarımız vardır.
Hoca okulasında ve liselerde kadın başkanlarımızın işlerini iyice
başardıklarını görmekle öğünüyoruz. Yaşayışın her alanında kadınlar kendi
ekmeklerini çıkarmak için adlarını koruyarak ve aza katlanarak iş
aramaktadırlar. Ben hemen her gün böyle bütün yürekli Türk kızları ile
karşılaşırım.
Unutmamalıyız ki, bütün bu görünmeler,
son on iki yılın özlükleridir. Kadınlar, Cümurluk [Cumhuriyet] kurumuna koyu
karanlık bir tutsak çağından geçtiler. Bizim Cumurlukta kadınlarımıza
sağladığımız yalnız karanlık anlayışların onlara saldırmalarına yol ve yön
bırakmamaktır. Bu kadar ilkçil [ilkcil – birincil] ve en az bir yardım,
kadınımızın yüksek varlığını güne çıkarmak için yeter olmuştur.
Yeni
Türk topluluğunda yaşayışın gerek bilek, gerek us ile başarılan bütün işlerinde
görgü kazanmış sesi gür kadınları gözünüzün önüne getirir misiniz? Bu
kadınların çevirdikleri ev barklardan düzgün ocak, yetiştirdikleri çocuklardan
sağlam ve erkli döl bulunur mu? Bu kadınlar ana olarak
yuvalarımızın ve saylav olarak büyük yurdun koruyucusu ve bekçisi olacaklardır.
Yeni
Türk derneğini bizim özlediğimiz ve göz diktiğimiz kılıkta yetiştirmek her
nesneden önce Türk kadınının işi ve onun borcudur. Türk kadınının yurdun her
köşesinde bu yüce saygı ile görülmesi için, onun tarlada ve kentte biraz soluk
alarak yaşaması için saylav seçilmesi gerek idi. Umarız ve bekleriz ki,
kadınlarımız, yeni çıktıkları yüce orundan el uzatarak sosyal yaşayışın türlü
alanındaki, düşkün yurddaşları daha kolay yükselteceklerdir. Buyruk ıssı
kadınların evlere, topluluklara karşı özleri erkeklerinkinden daha değerli ve
geçerli olacağında duraksamıyoruz.
Bu
yazılarım sevgili umutlarımdır. Bunları, son günlerde ülkenin her bucağından
bana tel çeken sayın kadınlarımız, kendi sözlerine ve duygularına karşılık tutarlarsa,
gönlüm gönenç ile dolacaktır.
14 / XII / 1934
Halkevleri’nin
Kuruluşunun 3. Yıldönümü Dolayısıyla Ankara Halkevi’nde Verilen Radyo
Söylevi [67]
Halkevlerinin
üçüncü yıldönümünü kutluyoruz, bu anda ülkenin seksen kadar halkevinde imkânı
olanlar bizim bugünkü toplantımızı dinliyorlar. Halkevlerinin üç yıldan beri
kendi varlıklarının şu vazifesine bütün halkevi üyelerinin dikkatini çekmek
isterim. Halkevleri söysal*
[sosyal] büyük bir ödevi üzerlerine almışlardır. Bu ödev vatandaşların toplanıp
gerek ilim alanında ve gerek soysal [sosyal] bakımdan birlikte konuşabilmek adetine alışmalarıdır. Bu bizim ötedenberi büyük bir
ihtiyacımızdır. Sonra güzel sanatlar için ve müsbet ilimleri tanıtmak ve
sevdirmek için sarfolunacak emekler bilhassa fırkanın ve halkevleri idare
heyetlerinin gözleri önünde bulunmalıdır. Bir toplantıda istifade ile söz
söylemek için o toplantıdan evvel konferanslarına ve konserlerine daha evvel
çalışmış ve hazırlanmış olması gerektir. İyi çalışılmış, bir kaç kitap
karıştırılarak hazırlanmış olan bir konferansın muvaffak olması ve
dinliyenlerin bundan zevk alması muhakkaktır. Ümid ederim ki bütün
halkevlerinde arkadaşlar konferans vermek için daha iyi hazırlanmak,
ve herkesi alâkalandırmak hususunda özenli bulunacaklardır.
Geçen yıl içinde halkevlerinin çalışma hesapları elimdedir. Eğer
soysal [sosyal] ve ilim alanlarında aza kanaat etmiye istidadımız olsaydı bu
vereceğimiz rakkamlardan memnun olmamız lâzımdı. Mesela, 933 senesinde
halkevleri toplantılarında dinliyenler ve söyliyenler sayısı: 375 bin iken 934
senesinde 798 bin kişiye varmıştır. Bu takriben öncekinin iki misline yakın bir
sayıdır. Amma, bütün memlekette, seksen toplantı yerinde bizi dinliyenleri 800
bin kişi alırsak bunu azımsamak bizim için bir borçtur. Daha çok toplanmalıyız
ve Halkevlerinin bulunduğu yerlerdeki vatandaşlar, kadın, erkek bütün bir
yılda, bir defa olsun Halkevinde bulunmalıdırlar.
Halkevlerinin malûm olan özel bir mahiyetine tekrar bütün
memleketin dikkatini çekmek isterim. Halkevleri siyasî bir müessese
değildirler. Soysal [Sosyal] ve kültürel kurumdurlar. Onun için memleketin
bütün ışıklı evlâtları bu toplantılarda bulunarak zevklenmeli ve Halkevine hizmet
etmeyi yurda karşı bir ödev telâkki eylemelidirler. Memur olsun, serbest meslek
erbabı olsun herkes Halkevlerinde en temiz bir aile toplantısı gibi bulunmayı
kendisi için istenir bir iş saymalıdır.
Halkevlerindeki
kitap sayısına gelince, geçen sene 59 bin imiş, bu sene 97 bine çıkmış. Bu
azlıktan ne kadar şikâyet etsek hakkımız vardır. 97 bin kitap 80 Halkevi için
çok azdır. Bu geçen 934 yılında okurların adedi 428 bindir. Görüyorsunuz ki
rakamlar iki misli, üç misli artmıştır. Ancak bu artış varmak istediğimiz
neticeye ve ihtiyacımıza göre azdır ve bunların çok daha artırılması lâzımdır.
Memleketin ilerleme ve genişlemesi
yolunda birçok sıkıntılar geçiriyoruz, birçok vasıtasızlıklardan bunalıp
duruyoruz. Tabiî bunların başında uzun senelerdenberi yıpranmış, harap olmuş,
zenginliği erimiş bir memleketin varlığını artırmak en mühim vazifelerimizden
biri olarak önümüzde duruyor. Fakat arkadaşlar, bütün Halkevinde bulunanlar
işitsinler ki bu memleketin ilerlemesi ve genişlemesi için muhtaç olduğumuz vasıtaların
en başında, paradan, her şeyden evvel, en başta bilgi lâzımdır. İktısadî
hayatın her alanında kültürün her bucağında bilen adamlara, bilgi lüzumuna
inanmış adamlara ihtiyacımız çoktur. Hiç olmazsa Halkevleri memleketin ökonomik
ve kültürel yaşayışını her yanında tarla ekmekten büyük bir fabrikayı işletmeye
kadar bütün işlerde iyi hazırlanmış özel bir bilgiye ihtiyaç olduğuna inanmayı
yaymalıdır. Onun için okuma hevesini, kitap hevesini, Halkevlerinde çoğaltmak
başlıca işlerdendir. Her sene bu toplantılarda Halkevlerinin güzel san’atlar
için emek sarfetmelerine alâkalarını uyandırmak isterim. Güzel san’atlar için
Halkevlerinin hakikî bir örnek olmaları, memleketin güzel san’atları sevmesi,
güzel sanatlardan zevk alması için çalışmaları lâzımdır. Güzel san’atlara
alışmamış olan, güzel san’atlardan uzak bulunan muhitlerde buna alışmıya
çalışmak bile biraz sıkıntı vericidir. Amma sık sık göstererek ve anlatarak
bunun tadını vatandaşlara tattırdıktan sonra güzel san’atlar hayatın başlıca
bir âmili olur ve güzel san’atsız hayat iptidaî ve yabani bir hayat şeklini
alır. Halkevleri Türk cemiyetini yükseltmek, inceltmek, moralı arttırmak,
verimini çoğaltmak için açılmıştır. Yalnız moral yolunda değil, maddî ihtiyaç
yolunda da kudretli, takatlı, cevherli, çok daha cevherli bir hale gelmek için
güzel san’atları başlıca bir vasıta olarak görmelidir. Onun içindir ki
Halkevlerinde güzel san’atlara sarfedilen bütün emekler çok verimlidir. Bu
hususta emek sarfedenler, vatana hizmet etmeye çalışan adamlar gibi saygı ile
muamele görmelidirler.
Arkadaşlar,
bugün size seksen Halkevimize yeniden 20 Halkevinin eklenmekte olduğunu
müjdeliyeceğim. Şimdi adlarını söyliyeceğim Halkevleri bu andan başlıyarak,
yurda geniş ölçüde hizmet etmek için selâhiyet almış oluyorlar.
Bolu, Akçekoca,
Manisa, Alaşehir, Ayvalık, Bartın; İstanbulda Beşiktaş, Şehremini, Beyoğlu,
Üsküdar, Şişli; Burdur, İnegöl, Söke, Mudurnu, Tire Halkevleri bugün açılmış
bulunuyor. Halkevlerinin aileleri toplamak için haiz olduğu bütün şartlar
ailelerin yüksek ülküde yetişmelerine çok yardım etmektedir.
Memlekette
gerek müsbet ilimler, gerek güzel san’atlar yolunda ve gerekse içtimaî
alanlarda vatandaşların bir aile gibi beraber bulunup yaşamalarında, her şeyden
evvel vatanperverlik hisleri kuvvet bulur. Ailelerde kuvvetlenecek vatan fikrî
memleketi gerek dışarıdan, gerek içeriden gelecek hadiselere karşı en sağlam
bir kale haline getirir. Onun için Halkevlerinin çalışmalarında, doğrudan
doğruya kahramanlık hislerine yaptıkları hizmeti ayrıca iyi bir netice olarak
zikretmek borcumdur. Yeni açtığımız Halkevlerinin iyi vazife yaparak
kendilerini ulusa sevdirmelerini isteriz. Bütün Türk ulusundan yüksek bir ülkü
için feragatla çalışacak yeni Halkevlerine de yardım etmelerini onların
hizmetlerini teşvik etmelerini bekleriz.
Şimdi Ankara Halkevinin günlerdenberi hazırlamış olduğu güzel programı
hep beraber zevkle dinliyeceğiz.
Yurtdışında Yayın Yapan
“Vu” Dergisinin Türkiye Özel Sayısında Yayınlanan Bir Yazısı [68]
Avrupa ciddî bir siyasî buhran geçiriyor. Büyük harb sonundanberi
açılan sulh ve uluslararası birlikte çalışma fikirleri bu son senelerde
temelinden sarsılmış görünmektedir. Her tarafta bu fikirlerin nazariyattan
ibaret ve asıl emniyetin silâhta ve ittifakta olduğu zanları yeniden
canlanmıştır.
Bu,
insanların geniş mikyasta geri düşünüşü mü, yoksa geçirilen ciddi, fakat
muvakkat bir buhran mı?
Ben bu
İkinci ihtimale inanmak istiyorum. Büyük mesele ve esas mesele milletlerin
biribirlerine saldırış fikrinden vazgeçmeleri. Briand – Kellog misakındaki* eski
ve ana maksadın amelî bir surette temin olunmasıdır.
Bu
amelî temin elde olunmazsa, ve dünyanın herhangi bir
köşesinde herhangi bir devlet kendini her kayıttan azade sanırsa, her tarafta
biribirine emniyetsizlik ve her tarafta gelecekten endişe uyanacak ve
yayılacaktır.
Türkiye
on seneden fazla komşularile anlaşma için ve eski düşmanlıkları zihinlerde
yenmek için çalışıyor.
Elde
ettiğimiz neticeler, çok müsbet ve çok mühimdir. Hattâ bizim politikamızda
biribirlerile düşman olduklarını zanneden diğer bazı milletleri teşvik edecek
güzel örnekler vardır. Türkiye kendi emniyeti için çok hassastır. Bu endişesini
maddî tedbirlerin yanında bilhassa kendi iyi niyetini göstermek suretile iyi
niyetlerin sempatisini toplamakla tatmin etmeye çalışıyor.
Uluslar
cemiyeti mühim bir müessesedir. Bu müessesenin doğru ve haklı bir yolda
kuvvetli ve amelî tesirli yüksek bir varlık haline çıkmasına çalışalım.
Endişelerin ve dertlerin çoğu [böylece] hafifler.
Başbakanlığının 10. Yıldönümü Dolayısıyla
Yunanistan, SSCB, Yugoslavya, Çekoslavakya, Bulgaristan, İtalya, Arnavutluk,
Almanya, Afganistan Devlet Yöneticilerinin Mesajlarına Verilen Yanıtlar [69]
B.* Çaldaris, Başbakan
Atina
Nazik telgrafınızdan
dolayı hararetle teşekkür eder ve dost ve asîl ulusun saadeti için olan
hararetli temennilerimle birlikte sadık dostluk ve yüksek hürmet hislerimin
kabulünü rica ederim.
İsmet İnönü
B. Molotof
Moskova
Temamen Türk – Sovyet
dostluğunun inkişafı ve iki memleketimizin kuvvetle bağlı oldukları barış
fikrinin kuvvetlenmesi içinde geçmiş olan riyasetimin onuncu yıl dönümünü
hatırlatan sözlerinizden dolayı bilhassa mütehassis
olarak en hararetli teşekkürlerimi ve dost Sovyet uluslarının saadet ve refahı
için olan temennilerimi iblâğ ederim.
İsmet İnönü
B. Yevtiç, Başbakan
Belgrad
Zatı devletlerinin
riyasetimin onuncu yılı münasebetile temennilerini ihtiva eden nazik telgrafınızdan
pek mütehassis olarak en hararetli teşekkürlerimin
kabulünü kendilerinden rica ederim.
Hakkımda ve mensup
olmakla müftehir bulunduğum ulus hakkında dost ve müttefik memleketin mümtaz
Başvekili tarafından beyan edilen hissiyat bütün Türkiyede hissedilecek bir
dostluk zımanıdır.
Bugün, uğrunda çalışmış
ve çalışacak olduğum memleketi asîl ve şerefli Yugoslavyaya bağlıyan
rabıtaların sağlamlığını görmek benim için bilhassa mucibi memnuniyettir.
İsmet İnönü
B. Litvinof Hariciye Komiseri
Moskova
Nazik telgrafınızdan pek
mütehassis olarak samimî dostluk hislerimin ve
şahsınız ve büyük komşu ve dost ulus için olan temennilerimin kabulünü rica
ederim.
İsmet İnönü
Hariciye Bakanı Eduard Benes
Prag
Nazik telgrafınızı büyük
bir memnuniyetle aldım. Dost ulusun şahsımın üzerinden Türk ulusuna teveccüh
eden muhabbeti bu memlekette hararetle hissedilecektir. Çok samimî dostluk
hissiyatımla birlikte teşekkürlerimin kabulünü rica ederim.
İsmet İnönü
Başbakan General Zlatef
Sofya
Türkiye Reisicümhuru
tarafından şahsıma gösterilen itimadın yenilenmesini ve deruhte ettiğim
vazifenin onuncu yıl dönümü münasebetile keşide buyurduğunuz nazik telgraftan
dolayı zatı devletlerine hararetle teşekkür ederim. Komşu ve dost memleketin
hükûmet reisi tarafından gösterilen bu nazik ve dostane alâka iki memleketimiz
arasında pekişmesini kuvvetle arzu ettiğim ve pekişmesi arzusuna zatı
devletleri tarafından bu kadar samimilikle iştirak edilen sıkı münasebetlerin
yeni bir zımanıdır.
İsmet İnönü
Başbakan B. Mussolini
Roma
Başvekilliğimin onuncu
yıl dönümü münasebetile zatı devletleri tarafından irsal buyrulan nazik
telgraftan pek mütehassis olarak en hararetli
teşekkürlerimin kabulünü rica ederim. Zatı devletlerinin memleketim hakkındaki
sevimli sözleri Türk–İtalyan münasebetlerini ihata etmekten hali kalmamış ve
Türkiye hükûmetinin faşist hükûmeti ve onun mümtaz şefi hakkında beslenen
hissiyata tamamen uygun bulunan dostane ruhu aksettirmektedir.
İsmet İnönü
Tiran
Hakkımdaki dostane temennilerden dolayı
zatı devletlerine teşekkür eder ve şahsî saadetleri hakkındaki hararetli
temennilerimin kabulünü reca ederim.
İsmet
İnönü
Dış İşleri Bakanı Bay Fon
Neurath Hazretlerine
Berlin
Zatı devletlerinin telgrafla vaki dostane
temennilerinden feukalâda [fevkalâde] mütehassis
olduğum halde sizden en samimî teşekkürlerimin kabulünü reca ederim.
İsmet
İnönü
B. Voroşilof
Hariciye
ve Bahriye komiseri
Moskova
Nazik tebrik telgrafınızdan ve
başbakanlığımın onuncu yıl dönümünü hatırlatan çok samimî ifadelerden
nihayetsiz bir surette mutehassis olarak size hararetle teşekkür ve hararetle
dostluk hissiyatımla birlikte şahsî saadetiniz ve dost Sovyetler Birliğinin
refahı için olan en samimî temennilerimin kabulünü rica ederim.
Yunanistan’ın Ulusal
Bayramı Dolayısıyla Başbakan Çaldaris’e Gönderilen Mesaj [70]
Yunan milletinin bu bayram gününde Zatı Devletlerine Cümhuriyet
Hükûmetinin en hararetli tebriklerini ve asîl dost Yunan Milletinin saadet ve
refahı hakkında samimî temennilerimi arzetmekle bahtiyarım.
Bulgaristan’ın Yeni
Başbakanı Andre Toşef’in Mesajına Verilen Yanıt [71]
Başbakan B.
Toşef
Uhdelerine yüksek hükûmet işinin tevdi
edilmiş olduğu anda bana göndermek lûtfünde bulunmuş olduğunuz telgrafnameden
dolayı zatı devletlerine samimiyetle teşekkür ederim. Türkiye tarafından takip
edilmekte olan emniyet içinde sulh siyaseti, her zaman bütün komşulariyle olan
sıkı anlaşma ile kendisini göstermiştir. Ve bu telakkiye sadık olan cümhuriyet
hükûmetinin, sulh davası ve hepimiz için aziz olan umumî anlaşma için zatı
devletlerinin riyasetinde bulunan hükûmetle teşriki mesaide bahtiyar olacağını
teyit etmek isterim.
İsmet İnönü
Türk Kuşu Kurumu’nun
Açılış Töreninde Yapılan Konuşma [72]
Hava
kurumunun açılmasını yalnız bir spor kulübünün açılmasındaki sevinç ile karşılamamalıyız.
Türk kuşunun büyük bir ulusu, havanın engin dünyası ile tanıştırıp alıştıracak
bir teşebbüs olarak alkışlamalıyız.
Türk kuşunda yüce yeteneklerini
geliştirecek sportmenler; Türk havasını medeniyetin birleşme ve buluşma alanı
haline getireceklerin öncüleridir. Bunlar Türk havasının savgasını da yeni
temellere dayamak için önayak olacaklardır.
Plânörler
bugün her ülkede havacılar ilk aşklarını bu kurumda kaçanmaktadırlar.
Hava
kurumunun az zamanda bütün eksiklerini tamamlaması ve severek eğlenilecek bir
toplanma yeri olması için elimizden geleni yapmak kararındayız.
Türk tayyare cemiyetinin ve onun çok değerli başkanı Fuat Bulcay’ın
yıllardanberi Türk tayyareciliğine olduğu gibi bu kurumun kurulmasında da yüce
hizmetler ettiğini teşekkürler ile anarım. Bu kurumun çalışmasında Sovyet
uzmanları klavuzluk ve hocalık edeceklerdir. Sovyet tayyareciliğinin gösterdiği
bu dostça ilgiye içten teşekkürlerimizi söylemek benim için bir zevktir. Sovyet
büyük elçisi yüce sportmen ve sayın Karahan bu yolda
çok dostça ilgiler göstermiştir.
Sovyet
tayyareciliği bütün dünyanın takdir ettiği yüksek bir düzeye çıkmıştır. Türk
kuşu Suvyet [Sovyet] uzmanlariyle beraber çalışmaktan çok istifade edecektir.
Türk kuşunun
çalışmaya ve yükselmeye başladığını sizi tanık tutarak ulusa müjdelemek benim
için bahtiyarlıktır.
Türk
gençleri Türk havasına bütün ateşleriyle atılmakla soğuk
kanlı ve yürekli yaradılışlarının yüce verimlerini göstermekle Atatürkü
çok sevindirecek bir spora bağlanmış olacaklardır.
Kars Depremi Dolayısıyla
Yugoslavya Başbakanı Yevtiç ve Bulgaristan Başbakanı Toşef’in Mesajlarına
Verilen Yanıtlar [73]
Ekselanslarının
ve hükûmeti Kraliyenin yasımıza iştiraklerinden pek mütehassis
olarak, hararetli minnettarlığımın ve cumhuriyet hükûmetinin heyecanlı
teşekkürlerinin şahsen kabülünü ve dost Yuğoslav hükûmetine iblâğını rica
ederim.
İsmet
İnönü
İrsal buyurdukları dostane telgrafdan
dolayı Ekselanslarına samimî surette teşekkür ve minnettarlığımın kabulünü
kendilerinden rica ederim.
İsmet
İnönü
Cumhuriyet Halk Partisi
4. Büyük Kurultayını Açış Konuşması [74]
İSMET
İNÖNÜ (Genel başkan vekili) – C.
H. Partisinin Dördüncü büyük kurultayını açtım. İlk işimiz, iki asbaşkan, dört
sekreter seçmektir. Seçimde kolaylık olmak için size bazı adlar önerge
yapacağım.
Asbaşkanlar;
Kamutay Başkanı Abdülhalik Renda, C. H. P. Kamutay Grupu Başkan Vekili Saffet
Arıkan. Eğer yüce Kurultay onay bulursa bunları şimdi reyinize sunacağım. (Onay
sesleri). Abdülhalik Renda ve Saffet Arıkan’ı Kurultayın asbaşkanlığına onay
bulanlar ellerini kaldırsınlar... Onay bulmıyanlar... Abdülhalik Renda, Saffet
Arıkan Kurultayın asbaşkanlığına seçilmişlerdir.
Sekreterler;
Naşid Uluğ (Kütahya), Fakihe Öymen (İstanbul), Etem Kadri (Aydın), İbrahim
Akıncı (Edirne ).. Bu arkadaşları kurultayın
sekreterliğine seçmeği onay bulursanız lütfen ellerinizi kaldırınız... Naşid
Uluğ, Fakihe Öymen, Etem Kadri, İbrahim Akıncı Kurultayın sekreterliğine seçilmişlerdir .
Şimdi
Atatürk kürsüyü şereflendirecek ve söylevini verecektir. (Kamâl Atatürk
şiddetli ve sürekli alkışlar, yaşa ve varol sesleri arasında kürsüyü
şereflendirmişlerdir.)
CHP 4. Büyük Kurultayı Kapanış Oturumu ve
Kapanış Konuşması [75]
GENEL BAŞKAN VEKİLİ İSMET İNÖNÜ
Arkadaşlar, Kurultayın
mühim bir işi kalmıştır. O da, nizamnameye göre, Partinin Umumî idare heyetini,
seçmektir. Yeni nizamnameye göre, Umumî idare heyetinin üyeleri, 16 kişi
olacaktır. Genel Başkanlık Divanında Umumî idare heyetini teşkil etmek üzere,
16 namzed seçtik. Bunları, muvafık görürseniz, şimdi reyinize arzedeceğim. Bu
suretle nizamnameye göre, Umumî idare heyetinin teşekkülü, tamam olur.
İsimlerini birer birer söylüyorum:
Receb
Peker
Kütahya saylavı
Münir
Akkaya
Giresun ”
Mümtaz Ökmen
Ankara ”
Muttalib Öker
Malatya ”
Esad Uras
Amasya ”
Cevdet Kerim İncedayı
Sinob ”
Nafi
Kansu
Erzurum ”
Rahmi Apak
Tekirdağ ”
Hasan Âli Yücel
İzmir ”
Necib Ali
Küçüka
Denizli ”
Hüsnü
Çakır
İzmir ”
Ali Rıza
Erten
Mardin ”
Dr. Fikrî Tüzer
Erzurum ”
Salâh
Yargı
Kocaeli ”
Tahsin Berk
Elaziz ”
Salâh
Cimcoz
İstanbul ”
Bu namzetlerin, Partinin
umumî idare heyeti üyeliğine, seçilmesini kabul buyuranlar... Müttefikan kabul
edilmiştir. (Sürekli alkışlar)
Arkadaşlar, iki takrir
var, onları okuyacağım:
Kurultay Başkanlığına
1 – Açılış günü, yüce
varlığı ile Kurultayı şenlendiren, herşeyi yaratan ve yapan Atatürke ve onun
izine candan ve yürekten bağlılığımızın karar altına alınmasını,
2 – Büyük Yaratıcının
değerli yapıcısı İsmet İnönüne ve kalbindeki arkadaşlarına,
3 – Partimizin birliği
ve sevgili Genel Kâtibi R. Pekere ve çalışkan İdare heyeti arkadaşlarına,
4 – Kurultayımızın
kıymetli reislerine ve katiblerine, Kurultayın sevgi ve saygısının sunulmasına
karar alınmasını teklif ediyoruz.
Kocaeli Delegeleri
Esad
Demirsoy
Rifat Yüce
Kemal
Öz
Galip Doğancı
Ahmed
Abasıyanık Sedat Pek
(Sürekli Alkışlar)
Büyük Kurultay Başkanlığına
Büyük Kurultay
toplantısını bitirirken, Ulusumuzun Büyük Önderi, Partimizin Daimiğ ve Genel
Başkanı Kamâl Atatürke, derin ve sarsılmaz sevgi ve saygılarımızı,
ve Kamâlizm prensiplerine içten ve özden bağlılığımızın Başkanlık tarafından
sunulmasını dileriz.
Mümtaz
Ökmen
İ.Akıncı
Cevdet
Kerim İncedayı
Tahir Taner
Naşid
Uluğ
Etem Kadri Aydın
Zati
Yürüker
Fuad Ozan
Etem
Yücel
(Sürekli Alkışlar)
GENEL BAŞKAN VEKİLİ İSMET İNÖNÜ
Her iki takrir de oy
birliğile kabul olunmuştur.
Yüce Kurultayın Sayın
Üyeleri!
Büyük Kurultayın
çalışması her bakımdan faydalı ve feyizli olmuştur. Geçmiş yılların işleri
üzerindeki araştırmalarımız, bütün yurdda dikkati çekmekten geri kalmayacaktır.
Büyük Partinin Devlet işlerini yakından gözettiğine ve Parti Hükûmetinin yurd
ve ulus için çalışmasını nasıl incelendiğine güzel örnekler verdiniz.
Gelecek yıllar için,
Büyük Kurultayın verdiği yönergeler, çok değerlidir. Her şeyden önce, Partinin
programına koyduğumuz hükümler ulus ve ülke için yapıcı ve ilerletici
etkelerini geniş ölçüde gösterecektir. İçeride ve dışarıda bir daha ve iyice
anlaşılacaktır ki C. H. Partisi iyice kavranmış hareketli bir programı dölenle
gütmektedir. Gerek devrim prensiblerinde, gerek Devlet idaresinde bütün ulusu
kucaklayan bir Partinin temel programının egemen olması, işlerin hem
sağlamlığı, hem de bir ana yolda şaşmadan ve şahıslarla ilgili olmayarak,
durmayarak, yürümesi için esas şarttır. Büyük Kurultay, programile, yurdun
gelecek dörd yıl içinde hangi ana yollarda yürüyeceğini göstermiştir. Bununla,
Parti Hükûmetleriniz için bir program bildiriğinin ayni zamanda verilmiş
olduğunu söylemek isterim.
Büyük Kurultayın yurdun
içerideki emniyetine verdiği önem ve bu yolda Partinin devrimci anlamı bir daha
meydana çıkmıştır. Hükûmetlerinizin, devrimci Partimizin çok dikkatli ve çok
dölenli vasfına uygun olarak hareket edeceklerine emin olabilirsiniz (Alkışlar)
Yurdun dışarı emniyeti
için, büyük ilgi gösterdiniz. Büyük Kurultayın, yurdu korumak için, gerek
olursa, vatanın canlı ve cansız bütün araçlarını ortaya atacağını bildirmesi,
bunu bir temel yasa olarak proğramda açık söylemesi, vatanın her bucağında
beraberlik seslerile karşılandı. Vatan ve ulus aşkı Partimizin başlıca varlığı
olduğunun açıkça bilinmesi, dünyanın bu karışık zamanlarında Türkiye baysallığı
için hayırlı bir gösteriştir. Büyük Kurultay ökonomi [ekonomi] işlerile özel
bir dikkatle uğraştı. Ökonomik gelişmenin, gelecek müsbet verimleri üzerinde
Kurultayın etkisi, mutlu bir surette duyulacaktır. (Alkışlar)
Dördüncü Büyük Kurultay,
çalışmasına son verirken onun bütün üyeleri ulus yoluna hizmet için, tazelenmiş
bir vazife aşkı ile ayrılıyorlar. Ulus sevgisini daha çok kazanmak için hepimiz
feyizli bir yarış duygusu ile çalışacağız. (Alkışlar)
Ulu Önderimiz Atatürkün
sevgileri, iyi dilekleri ve her zorluğa yetişen kurtarıcı ve yapıcı uyanıklığı,
sizinle beraberdir.
C. H. Partisinin
Dördüncü Büyük Kurultayı kapanmıştır. (Sürekli alkışlar)
Türk Tayyare
Cemiyeti’nin* 6.
Kongresini Açış Söylevi [76]
Arkadaşlar,
Türk hava kurumunun
altıncı kongrasını bütün dünyanın hava teşkilâtı üzerinde hususî bir alâka
gösterdiği günlerde açıyoruz. Hava tehlikesi, hava teşkilâtı bugün arsıulusal
siyasanın mihverini teşkil eden en önemli ve en değerli bir konu halini
almıştır. Türk hava kurumunun sayın ve çok çalışkan başkanı bu teşkilâtın bir
çok senedenberi bu memlekete ettiği hizmeti size rakamlarla ifade edecektir.
Çok memnun olacaksınız. Anlıyacaksınız ki, sekiz on sene içinde memleketin hava
müdafaası için kendi anlayışı ve araçlariyle elli milyon lira kadar para temin
etmiştir. Bu fırsattan istifade ederek Türk [hava] kurumunun çalışmasına
teşekkürlerimizi minnetlerimizi söyler ve memleketin hava müdafaasına karşı bu
yurdu ve bütün vatandaşları ilgilendirmek için sarfettiği emekleri överek
anarken sizi bir takım sıyasal ve fenniğ [siyasal ve fenni] açı hakikatlerden
de haberdar etmeyi vazife sayarım.
Fenniğ bilgiler size
gösterecektir ki hava araçları, tayyareler bundan 10 sene evvelkine nisbetle
umulmıyacak, daha evvelden hatıra hayale gelmiyecek derecede yüksek ilerlemeler
göstermiştir. Bu ilerleyişi şöylece belirtebiliriz. Yakın bir zamanda dünyanın
her hangi bir memleketinden hiç olmazsa bizim yakinimizde bulunan kıtaların
herhangi bir tarafından kalkacak tayyarelerin ulaşamıyacakları yurt kalmıyacak
ve bunu baştan başa yıkmak için gereken vakti bulabileceklerdir. Mesele
[Meselâ] şöyle olacaktır: Avrupanın en şimalinden Avusturalyaya 3 – 4 günde
giden tayyareler bir iki sene içinde Türkiye gibi 760.000 kilometre murabbaı
olan bir memleketin bir ucundan girip herhangi bir şehrini bombalayacak kadar
üzerinde durduktan sonra burnu kanamadan tekrar memleketine dönebilecek fenniğ
kapasiteyi kazanacaklardır. Görüyorsunuz ki dağlık ve uzak memleketler hava
hucumlarına karşı vadettikleri masuniyetleri gittikçe kaybetmektedirler ve
yakın bir zamanda bu masuniyetlerden eser kalmıyacaktır, çok sık nüfuslu çok
mamur ve bir çok sınaî müesseselere malik olan büyük Avrupa memleketlerinin
nihayet bir hava hücumuna maruz kalırlarsa, vahim bir tehlikeye maruz oldukları
endişesinin, niçin hergün münakaşa edildiğini ve niçin bu endişeye cevap vermek
için bu milletlerin çok yorulduğunu bu kısa bilgiler anlatacaktır. Barışın
koru[n]ması için kendi memleketleri[nin] aşığı ve bir insanlık ideali olarak
siyasal bakımdan biz de yurdumuzun ilerlemesi ve yükselmesi için ve insanların
birbiriyle iyi geçinme yollarında yükselmesi için arsıulusal barışı araç
sayanlardan biriyiz. Biz, diğer bir memlekete karşı hiç bir saldırıcı amaç
beslemeksizin bütün kuvvetimizi kendi yurdumuzun açılmasına kesin olarak
bağlanmış insanlarız.
Arkadaşlar, bizim bu
siyasamız senelerdenberi komşularımızla ve diğer memleketlerle olan
münasebetlerimizle açık yüzünü göstermiş ve çok müsbet sonuçlara varmıştır.
Memleketlerin en çoğu kendi komşulariyle geçimsizlik gösteriyorlar. Bizim
siyasamızın pürüzsüzlüğünün en kuvvetli en inandırıcı belgesi senelerdenberi
bütün komşularımızla iyi bir dostluk ve sağlam bir güven kurmak için sonsuz
sabır ve emek sarfetmemizdir, yalnız bu bile bizim sıyasamızın tamamile tedafiî
ve tamamiyle insanî bir mahiyetle olduğunu göstermeye yeter, amma arkadaşlar,
eğer siyasetle uğraşanlarımız yalnız bizim hüsnü niyetimizle bu memleketin
kendisini müdafaa mecburiyetinden uzak kalacağını ve sulhunun tehlikeye
düşmiyeceğini düşünürlerse bununla kendilerini çok ağır bir surette aldatmış
olurlar. Bununla çok ağır bir mesuliyet kendilerini ve bizi karşılamış olur.
İdealist insaniğ
[insani] fikirlerin sıyasa [siyasa] hayatında tatbik olunabilmesi için,
gerçektir ki, bunların memleketin müdafaası imkânı ve müdafaa kuvvetiyle
beraber bulunması lâzımdır, –bravo sesleri– acı veya tatlı, gerçek olan
budur.
Türkiyenin müdafaa
kuvveti arsıulusal barış için çok yardımcı ve faydalı olabilir. Ancak
arsıulusal barış şayet bir gün bozulacak olursa bu bozulmayı her ne bahasına
olursa olsun önlemek ve savmak bizim kudretimiz içinde değildir.
Arkadaşlar,
tayyareciliğin bugün kazandığı yeri söyledikten sonra size bir acı hakikatı
daha söylemek isterim. O da tayyareciliğin anlayışlı ve akıllı geçinenlerimiz
gözünde bile ucuz ve kolay bir silâh zannolunmasıdır. İşe yarayan orta bir
tayyare aşağı yukarı 60 bin liraya alınır. 60 bin liralık tayyareyi daima işe
hazır bir halde tutmak için her sene 60 bin lira harcamak lâzım gelir. Bu bir
sırçadır, alırsınız ve bir lâhza içinde harap olduğunu ve hiç bir işe
yaramadığını görürsünüz. Bir tayyareci[yi] daima vazifeye hazır bulundurabilmek
için o tayyarenin fiyatını her sene bütçeye koymak lâzımdır.
Bir memleketin
tayyaresi ne kadardır? Bunu anlamak bir hesaba göre hepimizin iktidarı
dahilindedir. Memleket tayyare bütçesi olarak resmî devlet belgeleriyle ne
kadar para vermiştir. Bu 6 milyon liradır. Bu memleketin vazifeye hazır daima
yüz tayyaresi vardır. Diğer bir memleket 500 tayyarelik bir hava kuvvetini
daima hazır bulundurmak isterse bütçesinde her sene 30 milyon lira bulundurması
lâzımdır.
Şimdi
bizim tayyare cemiyetimizin çalışmasiyle temin ettiği araçların ne olduğunu,
elde ne bulundurduğunu kolaylıkla hesap edebiliriz. Eğer bu üç milyon lira
olduysa demek ki 50 tayyarelik bir kuvveti hazır bulundurabiliyor demektir.
Görüyorsunuz ki bir hava kuvveti vücuda getirmek için bütün iyi yüreklileri,
yurt severlikleri ile yardım edenler yaptıkları yardımın ihtiyaca nisbetle ne
kadar az bir derecede bulunduğunun farkında değildirler. Beş köy birleşerek bir
tayyare aldığı zaman samimî olan kanaat şudur ki, o tayyare bundan on, on beş
sene sonra bir savaş olursa o savaşa girmek için hazır olacağını sanıyorlar
hayır, eğer her sene o tayyarenin parasını tekrar verirlerse iş günü geldiği
zaman o tayyare hazır bulunmuş olacaktır.
Arkadaşlar, bir iki senedenberi bilhassa
geçen seneye nisbetle bu sene hava kuvvetlerini artırmak için bütün
memleketlerde hele büyük memleketler de aşırı bir faaliyet vardır. Büyük
devletlerin faaliyetlerinin şu noktada esaslı bir önemi vardır. Büyük
devletlerin gelecek sıyasaya hazırlanışları herkesin genliği üzerine etkin bir
mânadır. Gelecek ihtimaller her şeyden evvel büyük devletlerin siyasaları ile
belli olur. Büyük devletlerden her biri geçen seneki tayyare bütçelerini bu
sene en az iki misline yakın artırmışlardır. Geçen seneki bütçeleri 75 milyon
Türk lirası ise bu seneki 150 veya 200 milyon Türk lirası olmuştur.
Meydana getirilmiş ve getirilmek
istenilen tayyarelerin sayısı binleri aşmaktadır. Bundan iki sene evvel bin
tayyaresi olmak yer yüzünde en büyük hava kuvvetine
malik olmak gibi idi. Amma içinde bulunduğumuz zamanda bu bin hiç olmazsa iki
veya üç bin ile ifade olunur. Türkiye tarihinin cereyanında uzun seneler türlü
cilveler içinde kalarak kendi müstakil ve ulusal mevcudiyetini hiç bir
hadisenin, hiç bir kimsenin hiç bir arsıulusal tertibin veya lütfün sayesinde
kazanmamıştır. Türkiyenin oldum olası ve hele son devirlerde ergin ve ulusal
varlığı yalnız kendi yaşama kudretine ve kendi varlığına borçludur. –Alkışlar–
Arkadaşlar,
gelecek siyasal hadiseleri eğer bir kaç sene evvel görmek taliinde isek gelecek
hadiseler karşısında Türkiyenin varlığının hava bakımından yine kendi kudretine
dayanmaktan başka çaresi olmadığına sizin inanmanız ve sizin ile bütün ulusun
bunu iyice anlaması ve ona göre hazırlanması gerçektir. Açık olarak
söylemeliyim, hava hareketlerile hava tekniğinin ve hava siyasetinin
milletlerin hayatlarına yapabileceği etki ile meşgul değiliz. Binlerce
tayyarelerin cihan sıyasasını baskı altında bulundurduğu devrelerle Türkiyenin
kendini koruyabilmesi için kaç tayyaresi olması lâzım geldiğini kabul
edersiniz.
Binlerce tayyarenin sözü geçtiği bir
çevrede; Akdeniz çevresinde, Avrupanın şarkında dünyanın en büyük siyasî
cereyanlarının binlerce senelerdenberi en çok kaynaştığı bir çevrede bizim en
az kaç tayyaremiz olmasını istersiniz? Hiç olmazsa
500 tayyaremiz olmalıdır ki Türkiyenin
varlığını müdafaa etmek için az çok yeter bir kuvvetimiz olduğunu
sanabilesiniz. Türkiyenin bulunduğu alanda siyasal akışlara karşı barış
insanlık ve medeniyet bakımından faydalı bir etki gösterebilmesi için de 500
tayyarelik kuvvete ihtiyacımız vardır. Bugünkü şartlara göre en az rakam olarak
söylediğimiz 500 tayyareyi elde edebilmek için her sene 30 milyon lira tahsis edebilmelisiniz.
Açık hakikat bundan ibarettir. Bizim tayyare cemiyetinin memlekette tedarik
edebildiği bunun onda biri değildir.
Arkadaşlar, Büyük millî Müdafaa
vasıtalarının halkın kendi anlayışı ve takdirine göre iradî olan bir yardımı
ile temin olunamıyacağı bir hakikattir. Eğer fennî ve nazarî olarak düşünürsek
bu kadar mühim olan ihtiyacı devleti kendi bütçesinden temin edip halkın
yardımı gibi ne mahsul vereceği belli olmıyan bir tasarrufa bırakmamak
lâzımdır. Denebilir ki ancak siz Türk kurtuluşunun çetin safhalarını geçirmiş
olan neslin evlâtları bilmelisiniz ki Türk kurtuluşunu temin eden şartlar ne
kadar sert idiyse henüz yüksek bir Türk cemiyetini emniyet içinde yaşatacak
şartlar buluncıya kadar geçireceğimiz günler daha hafif değil o kadar sert
olacaktır. Harap olmuş bir memleketi imar etmek için ve bakılmamış hele kültür
hayatında bir çok eksiklikleri ihmal edilmiş bir
milleti az zamanda yükseltmek, yetiştirmek için bir çok emeklerin sarfedilmesi
lâzım geldiği bir devirde hayatın asıl çetin ve sert olan tarafı şudur ki,
memleketin müdafaası için, araçları kolaylık ve bollukla temin edebilecek
günleri bekliyecek bir teminat da yoktur. Eğer 20 – 30 sene temin olunmuş bir
sulh havası içinde memleketin zenginliğini yeter derece artırdıktan sonra millî
müdafaa meselesini düşünmek mümkün olsaydı bu meselelerin halli tarafı çok daha
basit olurdu. Hem Memleket bir taraftan yetiştirilecek eksiği tamamlamağa
çalışılacak ve hem de bir tehlikeye karşı memleket müdafaası düşünülecektir. Bu
meseleyi dizim borcumuzdur. Onun için millî Müdafaa meselesi diğer her
memlekette olduğundan çok daha fazla bir mahiyeti bizim için mevcuttur.
Arkadaşlar, eğer teknik ve sıyasal
bakımdan hava hareketleri bu yolda devam ederse devam etmemesi için hiç bir
beldek yoktur. Bütün ahval sıyasal ve teknik istikametler bunun [devam]
edeceğini göstermektedir. Bu ahval karşısında kendi hava müdafaamızı millî
müdafaanın bütçe ve devlet hizmetleri arasındaki vaziyetinden çıkarmak
mecburiyetinde kalacağız. Bir defa bilmek lâzımdır ki bütün dünyada havadan
saldırma hareketi bundan hatta beş sene evvel zannolunduğundan çok daha
müessirdir. Türkiyeye ait olarak her Türkün her Türk vatandaşının benim
ağzımdan eşiterek [işiterek] ve acı olarak bilmesi lâzımdır ki Türkiye için
hava tehlikesi vardır. Türkiye havadan bir taarruza maruz kalır ve bu taarruz
memleketi harab edebilir. Tatlı şeyler söylemiyorum. Amma hakikat bundan
ibarettir.
Arkadaşlar
bugün memleketin müdafaa vaziyeti olarak yalnız siyasal vaziyetimiz değil fakat
teknik ve coğrafi durumlarımız itibarile Türkiyenin nazarî olarak maruz
kalacağı taarruz ihtimalleri denizden, karadan ve havadan kısaca mütalea
edilebilir. Türkiyenin milletin fedakârlığı ile ikmal olunan müdafaa imkânları
karadan bir taarruza uğramak halinde kendi müdafaasını temin etmeğe
muktedirdir. Hattâ yalnız kalsa bunu yakın tarihten kuvvetli misallerle
söyliyebiliriz silâhsız bir memleket her köşesinden hiç olmazsa sekiz
devlet tarafından istilâ olundu. Elimizde hemen hiç vasıta yokken kendi memleketimizi
korumasını ve yabancıları topraklarımızdan sürüp çıkarmasını pek alâ bildik. –Alkışlar–
Aşağı
yukarı denizden de uğrayacağımız hücumlara karşı kâfi deniz müdafaa araçlarımız
olmamakla beraber mücadelemizi devamlandıracak kuvvetlere malikiz.
Havaya
gelince:
Havaya
kâfi derecede önem verdiğimizi söyleyemeyiz. Hava saldırışlarına karşı
memleketin korunması için arzu edilmesi gereken çok noktalar vardır. Türkiye
bir hava tehlikesi altındadır. Hava tehlikesini bütün dağlarımız çok mamur
olmıyan geniş sahalarımız kolaylıkla önleyebilir zannı hem ve yanlış bir zandan
ibarettir. Bugün tayyarenin üstünden geçmiyeceği bir dağ, yer
yüzünde görmiyeceği bir köşe kalmamıştır. Memleketin şu ve bu köşesinde
yaptığımız fabrikalar, mektepler, müesseseler ve yetiştirmeye çalışdığımız
çocuklarımız havadan vuku bulacak taarruzlara karşı açıktırlar.
Biraz
evvel devlet bütçesinden temin etmek imkânını anlattım. Devlet bütçesinden
hava müdafaası için böyle yirmi otuz milyon liralık parayı bugün ve yarın
ayırıp karşılanması imkânı yoktur. Arkadaşlar, bir devlet bütçesi için normal
olarak alınması mümkün olan bütün menbalara temas ettik. Biz bir memleketlerin
[memleketin] fenniğ ve tedrici bir surette ilerleyip açılması için el
koyabileceğimiz varidatların ve vergilerin hemen hemen hepsine el koymuştur
[koymuş bulunuyoruz]. Biz bilâkis bütçemizin artırılması için önümüzdeki
senelerde iki esaslı tedbiri takip etmek yolundayız.
Bunlardan
birisi; iyi ekonomik tedbirlerle memleketin zenginlenmesi, ikincisi, vergiler
üzerinde hatta icap ederse indirmek suretile islâhat yaparak memleketin tedrici
fakat emin bir surette bütçesini artırmak yoluna gitmekteyiz. Şimdi biz bu yol
üzerindeyiz. Senelerce bunu takip etmek mecburiyetindeyiz. Görüyorsunuz, devlet
bütçesinden hava için 30 milyon lira verebilmek için bir çok
seneler beklemek lâzımdır. İşte bu bir çok seneler
için Türkiyenin bir hava tehlikesine maruz olmıyacağına dair bu milletin itimat
edebileceği bir teminat elde edebilmesi lâzımdır. Böyle bir teminatı kimse size
veremiyecektir.
Şu halde arkadaşlar, devlet bütçesinde
durum böyle olunca vatandaşların aklını başına alıp Türkiye havasını teneffüs
etmeye önem verip vermiyeceklerini düşünmeleri lâzımdır. İlk önce buna bizim
aklımız ermeli ve her birimiz bütün vatandaşlara ve en kuytu köşesine en aklı
ermez adamına kadar hakikati ve tehlikeleri olduğu gibi söylemeliyiz, bir defa
buna sağlam karar verdikten sonra, sizi temin ederim ki, tehlikenin yarısı
atla[tıl]mış ve tedbirin yarıdan fazlası bulunmuştur. Biraz evvel hava tehlikesini
klasik devlet bütçesinden ayırd etmek dediğim budur. Eğer biz yarın kalkdığımız
zaman teneffüs edeceğimiz havanın emin olup olmadığına dair yüreğimizin içinde
bir şüphe uyanırsa bunu temin edecek vasıta ne ise ona içtiğimiz su ve
yediğimiz ekmek gibi bir pay ayırmanın çaresini bulacağız. Meselenin esaslı
noktası buradadır. Bütün dünyanın uykusunu kaçırmış olan tehlikeye karşı kâfi
derecede gayret göstermemekteyiz.
Arkadaşlar, klasik vergi mevzularına
biraz evvel söylediğim gibi temas ederek bugün ve yarın tayyare için çare
bulamazsınız. Bu ancak tayyareye para verebilecek olanların kendiliklerinden bu
tehlikeyi anlıyarak yardım etmeleriyle mümkündür. Bu yardımın en önemli noktası
muntazam olmasıdır. Millî karekterimizdeki esaslı bir zaifliği [zayıflığı]
bilmeliyiz. Bizim herhangi bir memleket meselesi için yapamayacağımız
fedakârlık yoktur. Bütün malımız ve canımız, en zenginimiz, en fakirimiz biz
bunların hepsini veririz. Amma arkadaşlar, on beş gün en hayırlı bir maksat
için bir kuyudan günde bir kova su çekemeyiz. Mesele buradadır. Tehlikeyi görüp
memlekette böyle böyle bir usul koymaktadır. Herkesin hava tehlikesinden
korunması için bütün malını vermesine lüzûm yoktur. Hatta böyle bir şey
zararlıdır. Amma her gün kuyudan bir kova su çeker gibi muntazam olarak Tayyare
Cemiyeti veznesine bir borç ödemesi lâzımdır. Bunu tanzim etmeye çare
bulduğumuz vakit ve herkesin kendi vaktini ve kendi genişliğini takdir ederek
teneffüs ettiği havanın masuniyeti için böyle bir borç ödemesi lâzım geldiğini
anladığı vakit Tayyare Cemiyeti muntazam bir varidata istinat edebilir ve
memleketin hava müdafaasında ne yapmak lâzım geleceğini meydana çıkarır.
Arkadaşlar,
bütün fikirlerimi ve tedbir olarak gördüğüm istikametteki noktai nazarlarımı
söylemiş olduğumu zannediyorum. Büyük kurultaydan ricam hiç olmazsa vakti hali
yerinde olan bir ailenin senede 20 lira vermek üzere kendi ihtiyariyle
Türkiyenin maruz, olduğu hava tehlikesini bilenler sırasında adını bir deftere
yazdırmasıdır. Türk hava kurumuna daimî aza olarak senede vakti hali yerinde
olanlar diyorum, hiç olmazsa 20 lira vermeyi taahhüt etmelidir. –Hay hay
sesleri– Bu suretle bir kaç yüz bin üye temin edebilirseniz esaslı bir varidat
elde edilmiş olur. Bunun haricinde diğer vatandaşların gençlikleri mümkün
olduğu kadar, bunlar için bir hat söylemeksizin fakat muntazam olarak Tayyare
Cemiyetine bir yardımda bulunmaları lâzımdır. Memleketin müdafaasının ne
olduğunu bilen bir adam olarak, siyasî meseleler içinde, vazife ve mesuliyet
alan bir adam olarak sizi hakikatlerden haberdar ediyorum. Sizin, büyük
kurultayı hava tehlikesini memlekete anlatmak ve buna karşı araç bulmak yolunda
bütün memleketin ilgisini artırmak için ön ayak olmanızı diliyorum. İlk önce
hava tehlikesini bilenler heyetini teşkil etmeliyiz. Dediğim gibi hava
tehlikesini bilenler heyetine girenler hiç olmazsa ailesi için senede
muntazaman 20 lira vermeyi taahhüt etmelidirler. Böyle bir taahhüdün daimî bir
borç olacağından da korkmamalıdırlar. Çünkü benim zihniyetime göre içinde
bulunduğu senenin taahhüdünü verdikten sonra gelecek sene için bunu vermeye
imkân görmiyen vatandaş kendi ismini hava tehlikesini bilenler arasından
sildirir ve yardımcılar listesine geçebilir. Bu kendi ihtiyarındadır. Amma hava
tehlikesini bilenler listesi içinde olanlardan bu taahhüdünü senesi zarfında
ifa etmiyenlerin isimlerini ilân etmesi için Tayyare Cemiyetini serbest
bırakmalısınız. Esaslı olarak bir yurt müdafaasına temas ederek ciddî bir
tedbir almalıyız. Büyük kurultayı teşkil eden arkadaşlar devletin gerek resmî
ve gerek hususî hayatında görgüleri ve tesirleri geniş olan arkadaşlardır. Bir
defa Türkiyenin hava tehlikesine maruz olduğunu görüp anlamakla beraber buna
bir tedbir bulmak[nın] behemehal vazifemiz olduğunu
kabul ederiz.
Arkadaşlar, gidiş o ki, Türkiye bugün arsı
ulusal münasebetler itibariyle hemen en az tehlikeye maruz bulunduğu bir
zamandadır. Bu zaman, ay mıdır, sene midir? Bunu tayin edemeyiz. Amma şu
söylevi verdiğim bir anda Türkiye arsıulusal bakımdan en az tehlikeye maruz
olduğu bir zaman[da]dır. Fakat bir sene, iki sene, beş
sene sonra ne olacağını bilmem. Ve siz eğer bugün başlarsanız ancak
hazırlanmaya vakit bulabilirsiniz. Meselâ[e] havada çalışacak kâfi derecede
pilotu [ve havacılık] endüstrisini vücuda getirmektir. Amma bunların hepsi para
meselesidir.
Arkadaşlar,
havacılığın diğer bütün alanlarında da ihtiyacımız olduğu kadar, arzu ettiğimiz
kadar muvaffak olduğumuzu iddia edemeyiz. Görüyorsunuz ki memleketin hiç bir
köşesinde sizin yüreğinize ferah verecek bir şey söyliyemem amma bütün bu
dertlerin başında milletin kâfi derecede tahsisat bulamaması gelmektedir. Bu
vesaiti evvelâ bulunuz, ondan sonra diğer her hizmeti istemeğ [istemek] için
yüzümüz ve yerimiz olsun.
Arkadaşlarım, meseleleri bu kadar kesin
ve ciddiğ [ciddi] bir surette görür; tedbirine tevessül edersek –ki biz büyük
Türk meselelerini daima böyle çıplak görerek tevessül ettik– yakın bir
zamanda vücuda getireceğimiz eserlerden siz memnun olursunuz, yurdun en emin ve
en kısa istikamette inkişafı için sağlam temeller kurmuş olursunuz.
Arkadaşlar, mert adam ve büyük millet
odur ki, tehlikeyi olduğu gibi görür. Böyle milletler Türk Milleti gibi,
geçende olduğu kadar yarın da daima muzaffer olur. Ve daima her müşkili yenerek
ortaya çıkar. –Şiddetli alkışlar–
Türkiyenin hava tehlikesine maruz
olduğunu bilmeliyiz ve söylemeliyiz. Tedarik edeceğimiz araçları kendilerine
amanet edeceğimiz kahramanlarımız vardır. –Şiddetli alkışlar– Emin olunuz
arkadaşlar, sizin vücuda getireceğiniz 500 tayyarelik bir hava filosu Türkiye
havasını korumaya imkân verecek yüksek bir kalitede olacaktır. –Alkışlar–
Elimizde adamlarımız, millî istidadımız bu kadar yüksek iken bu milletin
emniyetini temin edecek vasıtaları vaktınde görmüş ve bulup vermiş olmamaktan
dolayı Türk milletinin büyük menfaatlarını ve çok yüksek geleceğini sarsıntıya
maruz bırakamayacağız. –Alkışlar–
Meseleyi
çıplak görerek amelî bir takım tedbirlere varmalıyız ve herhalde Türk hava
kurumunu muntazam ve emin varidata istinat eden bir kurul[m] haline
getirmeliyiz. Şimdi size Türk kurumu başkanı fenniğ
bir söylev verecektir ki, bu bilgiler hepimizin aydınlanması için çok faydalı
olacaktır. Teşekkür ederim arkadaşlar. –Sürekli alkışlar–
Ek Belge:
İnönü
Ailesinin
Türk
Tayyare Cemiyeti’ne*
Üyelik
Başvurusu[77]
Sayın başkan
İsmet İnönü ailesini aşağıdaki
isimlerile Tayyare cemiyetinin açtığı “hava tehlikesini bilenler” üyeler
arasına yazmanızı dilerim.
İsmet
İnönü 900 lira
Validesi
20 lira
Bayan İnönü 20
lira
Ömer
İnönü 20 lira
Erdal
İnönü 20 lira
Kızı
Özden İnönü 20 lira
1000
___________________________________
Taahhüdümüzü
her sene haziran başında yerine getireceğiz.
Sevgilerimizle
İsmet İnönü
26. 5. 935
1. Basın Kurultayı
Konuşması [78]
Yüksek toplanmanızı fırsat bilerek, bugün Türkiyenin en büyük
meselelerinden bir daha bahsetmek size Türkiyenin dün de [Hava Kurumu
Kurultayında] söylediğim gibi, hava tehlikesine maruz olduğunu anlatmak
isterim. Benim kanaatımca bir memleketin gazeteleri, bahusus
sizin gibi memleketin iyi ve kara günlerini içten ve yararlıkla takip etmiş ve
bizzat mes’ul imiş gibi, onun dertlerini anlamaya çalışmış arkadaşlar,
memleketin en nazik ve çetin bir müdafaa vaziyetini iyice bilirler ve bunu
memlekete acele öğretmek için hakikî bir arzu ve gayret gösterirlerse, bu büyük
meseleyi yakın bir zamanda halletmek çareleri kolaylaşmış olur. Fena
şartlar ve çetin hadiselerden uğraşa, uğraşa kurtardığımız Türkiyeyi, hava
tehlikesi karşısında kâfi derecede ve az zamanda techiz etmemek yüzünden
tehlikeye maruz bulundurmamalıyız. Bunu anlamak ve anlatmaya çalışmak, birinci
derecede, matbuatımızın vazifesidir. Şimdi yapacağımız şey, böyle bir hava
meselesinin ortada olduğunu söylemek ve bunu bütün vatandaşlara anlatarak
kendiliklerinden yardım etmelerini bir vazife saydırmaya, yaymaya ve anlatmaya
çalışmaktır. Her birimiz, kendimiz, ailemiz ve muhitimizdeki arkadaşlarımız,
Türk hava kurumuna az veya çok her hangi bir yardımı yapıp yapmadığımızı
sormaya cesaret edersek, bütün memleketin bu meseleye ilgisini kökleştirmiş,
yaymış ve istifade olunacak, verimli bir hale getirmiş olacağız.
Gazetelerimizin bilhassa dikkatini çekmek istediğim şudur: Bütün dünyanın bugün
uğraştığı şey, hava tehlikelerine karşı tedbir bulmaktır. Bu bir fantazi
değildir, bu bir ciddiğ [ciddi] meseledir, bir tehlikedir. Onun için bunu gerek
fenniğ [fenni] taraflarını, gerek sıyasal [siyasal] taraflarını büyük bir alakâ
ile takip etmelisiniz. Ve memleketin her tarafına bunu öğretmelisiniz. Sizin
içinizde öyle yüksek şahsiyetler vardır ki, bu devleti ekonomik veya süel
başlıca meselelerini hiç olmazsa benim kadar bilirler. Eğer bunu da bir mesele
olarak elinize alsanız, az zamanda başlıca mutahassıslarından olursunuz. Bu
meseleyi halletmek için lâzım olan tedbirleri ve ödevleri, bundan daha iyi
vatandaşlara telkin edecek mevkide bulunuyorsunuz. Hava tehlikesini bilenleri
çoğaltmak, hava tehlikesinin ne olduğunu vatandaşlara anlatmak ve memleketin
hava tehlikesine karşı korunması için lâzım gelen tedbirleri önceden
vatandaşlar arasında yaymaya çalışmak –çünkü sizin başlıca
sanatınızdır– ayni zamanda içinde bulunduğumuz her türlü şartların
yardımı ile, devlet ve milletin el birliğiyle bu
tehlikeyi bertaraf için çalışmasına yardım etmek mevkiinde ve ödevinde
bulunuyorsunuz.
Toplantınızı memleket için faydalı ve hayırlı bir fırsat telâkki
ederim. Memlekete yapacağınız hizmetler, elbirliği ederek ve birbirinizi daha
iyi tanıyarak daha yüksek bir dereceye çıkaracaktır.
Kaniyim ki bütün çalışmalarınız arasında Türkiyenin hava
tehlikesine maruz olduğunu birinci mesele olarak ele alacaksınız. –Sürekli
alkışlar–
4. Tecim ve Endüstri
Odaları Kurultayı Başkanı ve Ekonomi Bakanı Celal Bayar’a Gönderilen Mesaj [79]
Bay Celâl
Bayar
4 üncü
Tecim ve Endüstri Odaları Genel Kurultayı Başkanı ve Ekonomi Bakanı,
Tecim ve Endüstri Odaları Genel Kurultayının hakkımdaki içden
duygularına teşekkür eder, çalışmalarının yurt ekonomisi için verimli olmasını
diler ve sayın özünüzle kurultay üyelerini sevgi ile selâmlarım.
Başbakan
İsmet
İnönü
Atatürk’ün Basın Kurultayına Gönderdiği
Mesaja Kurultay Adına Verilen Yanıt [80]
Reisicumur Atatürk
İstanbul
Tel
yazısını
toplu bulunan arkadaşlarla okuduk. Atatürk yolunun ebedî yolcuları olduğumuzun
Atatürkümüze sunulmasını sürekli alkışlarla benden istediler. Bu ödevi
yapıyorum.
İsmet İnönü
CHP Meclis Grubunda Tuz Fiyatlarındaki
İndirim Hakkında [81]
C. H. Partisi kamutay
grupu bugün saat 15 te Antalya saylavı Dr. Cemal Tuncanın başkanlığında
toplandı.
Başbakan İsmet İnönü
bütün ulusu ilgilendiren hayatî ihtiyaçları hafifletmek amacile başarılması
hükûmetçe düşünülen finansal yeğretimlerin ilki olmak üzere tuzun satış
fiyatının yerinde tuzlada altı kuruştan üç kuruşa indirilmesi hakkında kamutaya
bir kanun verildiğini bildirmiş ve bu yüzde elli fiyat indirilmesile memleketin
genel yaşayışında yapacağı genliğe önem verilmiştir.
Başbakanın bu izahı
alkışlarla karşılanmıştır.
“Hava Tehlikesi”
Temasını Benimseyerek Bağış Yapmak İsteyen Bir Vatandaşın Mesaja Verilen Yanıt [82]
Abdurrahman
Naci Demirdağ
İstanbul
Vatan
havasının masuniyeti için gösterdiğiniz yüksek ilgiyi ve geniş yardıma koşmak
için fedakârlığınızı takdir ve tebcil ederim. Sizin gibi çalışkan ve fedakâr
evlâtları ile vatan havası elbette masun kalacaktır. Telgrafınızı Türk Hava
Kurumuna verdim.
Başvekil:
İsmet İnönü
Yozgat Köy Öğretmenleri
Adına Yozgat Valisi Baran’ın Mesajına Verilen Yanıt [83]
Köy öğretmenleri toplantısı
dolayısile hakkımda gösterilen duygulara teşekkür ederim.
Başbakan
İsmet
İnönü
Yugoslavya’nın Yeni Başbakanı
Milan Stoyadinoviç’in Mesajına Verilen
Yanıt [84]*
Son ekselans M.
Stoyadinoviç
Başbakan
Belgrad
Dost memleket
başbakanlığını deruhte ettikleri şu anda bana lûtfen gönderdikleri nazik
telgraflarından dolayı ekselanslarına hararetle teşekkür ederim. Ekselansları
tarafından izhar edilen duyguya (hissiyata) tamamen iştirak eder ve cumhurluk
hükûmetinin iki memleketimiz arasında teessüs etmiş olan güven verici çalışma
beraberliğinin gelişimini bütün kalbile arzu ettiğini kendilerine sağlarım.
(Temin ederim.)
İki memleketin
kendilerini birbirlerine ve Balkan bağlaşlarının (müttefiklerinin) verimli
(müsmir) birliğine bağlıyan sıkı ve sağlam bağlar içinde kendileri için aziz
olan barış davasına hizmette devam edeceklerine kaniim. Bu münasebetle
hararetli tebriklerimi ve tam başarı dileklerimi arzederim.
İ. İnönü
Yurt Gezisine*
Çıkarken Tren Garındaki Sözleri [85]
Başbakanımız İsmet İnönü saat 24 ü bir geçe kalkan özel trenle ve Adana
yolu ile doğu illerimizde yapacağı inceleme gezisine çıkmıştır.
Başbakan durakta Kamutay başkanı B. Abdülhalik Renda, Bakanlar,
saylavlar, süel ve sivil ileri gelenler tarafından uğurlanmış ve trenin
kalkacağı sırada gülümsiyerek kendisini uğurlamağa gelenlere:
“ – Arzularınızı yerine getirmeğe gidiyorum” demiş ve B. Abdülhalik
Rendaya dönerek
“ – Sizin bildiğiniz ve çalıştığınız çok yerlerden geçeceğim” demiştir.
Başbakanımızın yanında Dış Bakanı B. Tevfik Rüştü Aras, saylavlardan
Tahsin ve Bekir Kaleli ile Jandarma Genel Komutanı General Kâzım, Başbakanlık
ve Dış Bakanlık özel kalem direktörleri de bulunmaktadır.
[Aynı konudaki bir başka haberden]
“Size çok iyi haberler getireceğim. Hep
bildiğiniz, gördüğünüz yerlere gidiyorum, hepinizi ayrı ayrı hatırlayacağım.”
Yenice’den Adana’ya
Giderken Trende Adana’lılara Söyledikleri [86]
(...) Tarım Bankasının çiftçi borçlarını bölü ile alması hakkında olan
kanun için çiftçi adına Başbakanımıza teşekkür edildi. Başbakan, cevab olarak,
bu kanunu çok severek çıkarttığını bildirdi ve “yeni fabrikalar için 50.000*
balye pamuk isterim” dedi.
Sulama işlerine ilgilenerek bu iş üzerinde sorular soran Başbakanımız,
bu işin, her yıl iki milyon verilmek suretiyle, bölü ile başarılması imkânı
olup olmadığını sordu. Yeni bir müjde olarak da bölgemizde petrol bulunduğunun
anlaşıldığını bildirdi.
Hava tehlikesi hakkında uzun bahisler yapıldı. İsmet İnönü, Adana’dan
şimdiye kadar toplanan 70.000 lirayı değil, 70.000 tane hava tehlikesini bilen
üye yazılmasını arzu ettiğini söyledi ve Mersin’le Tarsus’ta bu yolda yapılan
çalışmaları dikkatle gözden geçirdi. (...)
Konya’daki Kuraklıkla
İlgili Sözleri [87]
Urfa saylavı Fuad Gökbudak Konyadaki gazetelere çektiği bir telgrafla
Başbakan General İsmet İnönünün yurd tarımı görüşülürken “Konyanın kuraklık
işine bir çare bulmadan ölürsem gözlerim açık gidecektir” dediğini bildirdi.
(...)
Afet İnan’ın Gönderdiği
Mesajlara Verilen Yanıtlar [88]
Hopa, 24. VII. 1935
Lozan gününde beni hatırlamanız temiz ve
asîl yüreğinizin gereğidir. Teşekkürlerimi kabul buyurunuz.
Başvekil İsmet İnönü
Ankara, 31.XI.1935
En büyük Bayramı kutlarım.
Ankara, 13.XII.1935
İnce ve asîl duygularınıza teşekkür
ederim. Muvaffakiyetlerinizi yakından takip ediyoruz, tebrik ederim.
Samsun’da Yerel
Heyetlere Söyledikleri [89]
(...) Başbakan saat 9 dan bire kadar ilimizin
sağlık işleri, kültür, orman ve hususî muhasebe direktörlerini, şarbayı ve
kazalardan gelen heyetleri dinlemiş ve birçok önemli noktalarda durarak
yapılacak işler hakkında emirler vermiştir.
İsmet İnönü, şimdiye kadar yapılan firengi mücadelesinden alınan
sonuçları yeter görmiyerek, Vezirköprüde, Bafranın yukarı köylerinde fazlaca
bulunan firengi ile esaslı ve devamlı uğraşılması için hususî muhasebe
bütçesinden lâzım gelen tahsisatın verilmesini emretmiş, okul adedleri hakkında
da izahat almıştır. Başbakanımız bunlardan başka hususî muhasebe ve orman
işlerini incelemiş, Samsun havalisindeki sıtmanın tamamen önüne geçilmesi için
Çarşamba – Bafra bataklıklarının kurutulması işlerile ilgilenmiştir.
İsmet İnönü köylülere ürüne fazla ziyan veren
domuz ve hayvanlara zararı dokunan kurdları yok etmek üzere fişek verilerek
yardım edilmesini, bu işlerle Avcılar kulübünün daha esaslı ve yakından
uğraşmasının teminini emretmiş ve bunlardan sonra tarım ve hayvan yetiştirme
işlerile ilgilenmiş, Samsun sahil demiryollarının Terme ve Ünye, Bafra ve
Alaçama kadar uzatılmasındaki ekonomik faydaları araştırarak bu işler hakkında
birçok notlar almıştır.
Dört saat durmadan çalışan Başbakan ayrılmadan
evvel hazır bulanan heyetlere hitaben şu sözleri söylemiştir:
“ – Üç, dört saat çalışarak bu seferlik işimi bitirdim. Müsaade edin,
şimdi gidiyorum, on beş gün kalmak üzere tekrar gelecek, bu işlerle daha uzun
uğraşacağım. Sahil vilâyetleri halkının önemli bir derdi vardır: Eline para
geçiren birçok kimseler bu parayı içki ve oyun masalarında yerler. Halkı bu
fena alışkanlıktan uzaklaştırmak için yaz ve kış sporlarına lâzım gelen önemi
vermek ve halkı temiz havaya alıştırmak lâzımdır. Gençlik bu işleri bir ideal
olarak almalı, spora çok ilgi göstermelidir. Bilhassa Halkevleri mücadeleye
girişmelidir.
“Bu yıl kuraklık yüzünden ürünün az olduğunu biliyorum. Fakat
Samsunluların gene hava tehlikesine karşı koymak için lâzım gelen yardımı
yapacaklarını da kuvvetle ümid ediyorum.” (...)
İzmir Belediye Başkanı
Dr. Behçet Uz’a 5. Uluslararası İzmir Panayırı Dolayısıyla Gönderilen Mesaj [90]
Dr. Behçet Uz
İzmir
Şarbayı
Değerli şarbayım,
Güzel İzmirin hayırlı ve önemli teşebbüsü olan panayırı bu sene de
açmayı ne kadar arzu ettiğimi bilirsiniz. Ancak geciktirilmesi kabil olmıyan
bazı işlerim [gelmeme] mani olmaktadır. Ekonomi Bakanı arkadaşım bu
zevkli açılışı hepimiz namına yapacaktır. Size her zamanki gibi verimli başarış
diler hepinizi yürekten selâmlarım, sevgili doktorum.
Başbakan
İsmet İnönü
Belçika Kraliçesinin
Ölümü Dolayısıyla Başbakan Van Zeeland’a Gönderilen Mesaj [91]
Sa
Majeste Belçika Kraliçesinin feci ölümünü teessürle haber almakla ekselansınıza
en yaslı baş sağlarımı bildirmeye şitap eder ve Cumuriyet Hükûmetinin, Belçika
ulusunun yasını samimî olarak paylaşmakta olduğuna inanmanızı rica eylerim.
Kayseri Dokuma
Fabrikasının Açılışı Dolayısıyla SSCB HKK Başkanı Molotov’un Mesajına Verilen
Yanıt [92]
S. E.*
Molotof
Moskova
Dokuma
fabrikasının açılışı dolayısile tebrik ve dileklerinizi göndermekte kullandığınız
dostça sözlere ıssıyle teşekkür ederim.
Bütün
alanlarda hükümetlerimizin gerçekleştirmeği bildikleri verimli ve sıkı çalışma
birliğiyle Kayseride tükel bir anıt yükselttik.
Değerli
as komiser Piatakof’un ve bütün Sovyet salgıtının**
Kayseride bulunuşu bu çalışma birliğinin bir belgesidir ki, bu belgeye karşı
derin duygular beslemekteyiz.
Bu
münasebetle size ve Sovyet Rusya hükûmetine cumurluk [cumhuriyet] hükûmetinin
sarsılmaz dostluğunun ve benim en içten duygularımın inancasını yenilemekle
bahtiyarım.
6. Ulusal Türk Tıp Kongresinin Açılışında
Yapılan Konuşma [93]
Altıncı Ulusal Türk tıp
kongresi açılmıştır. Bu yüksek toplantıya şeref veren üyeleri, sayın
arkadaşları selâmlamak benim için bahtiyarlıktır.
Arkadaşlar, yurdun her
tarafında derin tecrübelerinizi biribirinize anlatmak ve bunlardan bütün
memleketi faydalandırmak için toplandınız. Buradaki çalışmalarınızı, bütün
memleketin yakın bir ilgi ve sevği ile ve çok dikkatle takip ettiğine
güvenebilirsiniz.
Sıyasal [Siyasal]
hayatımızda sağlık savaşları, hastalık mücadeleleri bizim ötedenberi çok önem
verdiğimiz bir istikamettir. Memleket bu savaşlardan büyük fayda gördü. Her
zaman yurdun her tarafında takip ettiğimiz savaşları genişletmek ve bu
savaşları orada bulunmıyan mevzulara da teşmil etmek için talepler karşısında
kalırız. Bütün bu savaşların aileler için ve cemiyet için çok fayda verici bir
surette yürütülmesi sizlerin himmetinize bağlıdır. Himmetiniz yalnız vazife
başında ve yurdun dört köşesinde yaptığınız fedakârlıkla ve çalışmalarla değil,
bilhassa tecrübelerinizi birbirine katıp ilerletmek ve yükseltmek için bu
toplantılarda göstereceğiniz gayretlerle ölçülecektir.
Arkadaşlar, bundan
önceki yüksek toplanışlarınızda da memleketin bir büyük ihtiyacına temas etmiş,
demiştim ki: hekimlerimiz ulusal ve sosyal hayatımızın yüksek mevkilerini
bizzat kendileri hiç bir zaman gözlerinden uzak tutmamalıdırlar. Memleketimizin
ilerlemesinde ve medeni hayatının gelişmesinde hekimlerimizin yalnız başına
tarihi bir rolü vardır.
Sizin sosyal hayatınızda
fazilete, iyiliğe, sıhhata doğru mütemadi bilgileriniz memleket için faydalı ve
lâzım bir unsurdur. Çok çalışmaya, herkesin yaptığından çok daha fazla
uğraşmıya mecburuz.
Arkadaşlarım, bu
sözlerimdeki ehemmiyeti kemalile takdir ederler. Çok çalışmak için, sıhhat,
neşe, kendi hayatında ve cemiyet hayatında daima herşeyi, iyi görür bir tabiat
esas şarttır. Bunları hekimlerimiz içtimaî hayatımızda çok güzel inkişaf
ettirebilirler. Çok sağlam ve temelli tutturabilirler.
Arkadaşlar, bu mevzua
temas edişim sizin çalışma proğramınızda bulunan esaslı meselelere yakın bir
alâka hissettiğimdendir. Bilhassa toksikomanile uğraşacaksınız. Bu mevzu, bizim
sosyal hayatımızda sizin çok ehemmiyetle uğraşacağınız ve bütün memleketin
dikkatini üzerine toplıyacağı bir şeydir.
Arkadaşlar, bizim
memleket toksikomaniden en ilerde muzdarip olan memleketler kadar yıpranmış
değildir. Ancak bunun bizim memleketteki tahribatını az görmek veya ilerisini
emin görmek gibi biraz kısa görürlüğe kendimizi kaptırmamalıyız. Toksikomaniden
korkuyoruz. Bununla mücadele için memlekette geniş mikyasta esaslı olarak
mücadele tertipleri almak lâzımdır. Fakat bu tertip ve tedbirlerin hepsini
zihinlerde ihtiyaç olarak, bir lüzûm olarak olgun hale getirecek olan
sizlersiniz. Buradaki tetkikleriniz ve memleket hayatındaki tesirleriniz bu
toksikomani belâsının muhtelif tezahürlerine karşı cemiyette ciddî bir
aksülamel uyandırmalıdır.
Bunun için memleketin
bütün münevverleri size yardım etmeye borçludurlar.
Arkadaşlar,
toksikomaniden bahsederken bunun uyuşturucu maddelere taallûk eden kısmını
bilhassa anmalıyım. Bunları selâhiyyetli bir hekim gibi değil yurdun sıyasal ve
sosyal işleriyle uğraşan ve mesul olan bir adam gibi [olarak] söyliyorum.
Uyuşturucu maddeler
tahribatından her afetten fazla korkuyoruz. Bunu huzurunuzda memlekete karşı
söylemek benim için bir borçtur. Genç bir unsuru onun ailesini ve bu gibi
ailelerden toplanan bir cemiyeti fena surette alçaltan, tahrip eden, dermansız
bir hale getiren toksikomani ve uyuşturucu maddeler ibtilâsından cemiyetleri ve
milletleri kurtarmak üzere elden geleni yapmak, fen adamları ve siyasa adamları
için en esaslı bir ödevdir.
Arkadaşlar, bütün bu
korkularımızı söylemenin, siyasal mesuliyetlerimizi ve kuvvetlerimizi bu
istikametlerde hiç düşünmeden bütün azim ve iradesiyle kullanacağımızı ifade
etmenin bu tarzı, sanıyorum ki, ayni zamanda bütün memlekette toksikomani
savaşını idare yolunda nasıl kuvvetli bir azimle mücehhez olduğumuzu da
söylemek demektir:
Arkadaşlar, afyon,
memleketimizin ekonomik ürünlerinden biridir. Bu yüzden memleket servet
kazanıyor ve bir çok vatandaşlar geçiniyor. Bununla
beraber biz uyuşturucu maddeler toksikomanisinin [toksimanisinden] muztarip
olmadığımızı görerek az çok müteselli oluyoruz. Bu afetin arsıulusal alanda
uluslara ve insanlara zarar vermemesi için dikkat ediyoruz. 1920 denberi bir çok kanunlar ve nizamlarla bu savaşı devam ettiriyoruz.
Fakat bu tedbirler kâfi gelmedi. Arsıulusal bir iştiraki mesai ile uyuşturucu
maddeler mücadelesini takibe karar verdik. Onun için bütün arsıulusal
muahedelere katılmışızdır ve bu muahedelere, dikkatle, sadakatla, riayet
şiarımızdır. Fakat bu kadar değil. Biz bunlara kendi rızamız ve ihtiyarımızla
katılmışızdır. Dünyada hiç bir kimse bu mücadeleyi yapmamış olsa biz kendi
inanımızla bu mücadeleyi en sert bir surette yine yapmak iktisadî kararındayız.
Zihniyetimizin iç yüzünün bu tarzda bilinmesi, veya
diğer faydalar karşısında bu mücadelede herhangi bir tereddüde düşeceğimiz
ihtimallerini ortadan kâmilen kaldırmak için lâzımdır. Onun için söyliyorum,
arkadaşlar.
Uyuşturucu maddeler
mücadelesini bir şuur meselesi, bir inanma meselesi olarak takip ediyoruz.
Uyuşturucu maddeler kaçakçılarını cemiyet için, insanlar için en aşağı, en
tehlikeli insanlar olarak takip ediyoruz. Bu günkü kanunları bunlar hakkında
tatbik etmek için gözümüzü hiç bir şeyde kırpmıyacağız. Bu kanunlar ve nizamlar
yetmezse tedavi edecek, cezalandıracak, müessir olacak tedbirler nelerse
kanunlar ne kadar sert olmak lâzımgelirse bunları tamamen vücuda getirmek için
büyük millet meclisine müracaat etmekte asla tereddüt etmiyeceğiz. “Alkışlar”
Arkadaşlar,
çalışacağınız ve uğraşacağınız mevzuların yüksek ehemmiyetini biz kavradığımız
gibi bütün memleket efkârı umumiyesi de kavrıyarak takip etmektedir. Size
çalışmanızda muvaffakiyetler dilerim ve çalışmalarınızdan her zaman olduğu gibi
ilim için, yurdun sağlığı ve ilerisi için esaslı faydalar çıkacağına eminim.
Size muvaffakıyetler
temenni ederim. “Şiddetli alkışlar”
Yunanistan’da Yeni
Hükümetin Oluşması Üzerine Başbakan General Georgies Kondilis’in Mesajına
Verilen Yanıt [94]
Son E. General Kondilis
Kabinenin yüksek başkanlıkları altında
teşekkülünü bildiren telgraflarından dolayı ekselansınıza teşekkür ederim. Dost
memleketin yüksek makamına ekselansınız gibi mümtaz bir devlet adamının
getirilmiş olmasından dolayı sevinç duymaktayım. Size samimî tebriklerimi ve
memleketlerimiz arasında mevcut büyük dostluk münasebetlerinin inkişafı ile
Balkan paktının yarattığı çok mesut bağların takviyesi yolundaki değerli
gayretlerinizin tetevvücü için en samimî dileklerimi arzederim.
İnönü
Genel Nüfus Sayımı
Dolayısıyla Yayınlanan Bildiri [95]
Bütün Subaylara, Devlet İşyarlarına ve
bütün Yurtdaşlara:
Önümüzdeki
20 İlkteşrin – Pazar günü
Yurdumuzda Genel nüfus sayımı
yapılacaktır.
Sayım, Devlet ve Ulus için en önemli ve en faydalı işlerden biridir.
Sayım günü Yurdumuzun içinde yaşıyan insanların eksiksiz yazılıp sayılabilmesi
için Hükûmet bütün tedbirleri almış bulunmaktadır. Bu
işin dileğimize uygun olarak başarılmasını her şeyden önce İl, İlçe ve
Komonboylardan*
beklemekle beraber, üzerlerine sayım memurluğu ödevini alacak olan bütün
Subayların, Öğretmenlerin ve Yurtdaşların da bu ödevi canla başla yapmaları
gerekli olduğunu hatırlatmak isterim.
Sayım gününe kadar hepimize düşen başka bir ödev de, bütün Yurtdaşlara,
sayımın faydalarını ve bu işin Ulus menfaatı için yapıldığını anlatmaktır.
Çok önem verilmesi gerekli olan bir nokta da şudur:
Sayım,
Yurdun her tarafında bir günde başlayıp, bir günde bitirilecek ve her yerde,
yalnız o gün hazır bulunanlar kaydedilecektir. Bu sebeple, bir yerin
ahalisinden olup da o gün orada bulunmayanlar sayım defterine
yazılmayacaklardır.
Çocukların en küçüklerinin bile sayım defterine yazılmaları da asla
unutulmamalıdır.
Amacımız ne bir eksik ne bir artık, Türk ulusunun sayısını ve ne halde
olduğunu doğru olarak öğrenmektir. Herkesin bu sınatı [sınat/sanaat]
gerçekleştirmeğe çalışmasını dilerim.
Başbakan
İsmet İnönü
Sayım Sonuçlarıyla İlgili Ulus Gazetesi
Başyazarına Verilen Demeç [96]
İşin en
ehemmiyetli tarafı, sayımın doğru olarak yapılması idi. Buna çok emek
verilmiştir. Sayanların ve sayılanların bu noktada gösterdikleri dikkat ve özen
bizi müsterih edecek kuvvettedir.
Sayım
işinde çalışan yabancı mütehassıs da beni bilhassa gene bu nokta üstünde tatmin
etti. Türkiye, nüfus sayımlarında, en doğru netice alınan yerlerden biri
olmuştur.
Sayım
malûmatı üzerine memleket derdlerini görüp anlamak ve tedbirler almak
yolundayız. Bu da şüphesiz, ancak doğru istatistiklerle mümkün olabilir.
16.188.767
rakamı büyük ve kuvvetli bir neticedir. 927 sayımına göre artma payı, istikbali
geniş ve ferah görmek için bize hak kazandırıyor. Güzel ülkemizi bayındıracak
ve müdafaa edecek olan bu sayıda ve bu artışta bir millet, insanlığın istinad
edeceği başlıca temellerden biri olabilir.
1. Belediyeler Kurultayı
Söylevi [97]
Sayın
arkadaşlar,
Birkaç
gündenberi yurdumuzun belediye vazifelerini dikkatli bir surette tetkik
buyuruyorsunuz. Biz çalışmalarınıza yakından alâkadar olduk. Çok değerli
teklifler ve mütalealar ortaya koydunuz. Bunları, hükûmete düşen hususlarda, ciddî
bir dikkatle tetkik edeceğiz. Faydalı olmak imkânımızda ve elimizde olduğu
zaman belediyelerimize yardımcı olmayı değerli bir vazife sayacağımıza emin
olabilirsiniz.
İntizamla ve itibarla işliyen her
belediye memleketimizin içtimaî hayatında mühim bir uzuv, yükselmek için ve
ilerlemek için mühim bir makanizmadır. Memlekette birçok temaslar yapıyoruz.
Bunlardan belediyelerimizin vazifelerinin ve faaliyetlerinin her gün daha
ziyade arttığını yakından görüyoruz. Bir çok
belediyelerimizin şehir işleri cemiyetin yüksek işlerine ve cemiyetin
vazifelerine faal bir surette iştirak şeklinde oluyor. Bundan çok memnunuz.
Gerek sağlık mücadelelerine gerek ahlâki ve içtimaî mücadelelere
belediyelerimiz iştirak ediyor.
Arkadaşlar,
yeni Türk Cümuriyetinin ihtiyaçları hergün eskilere nisbetle çok artıyor. Bu
artmadan şikâyetçi olmamalıyız. Memleketin medeniyet seviyesi yükseldikçe
ihtiyaçları artacaktır. Bunların büyük bir kısmını kotarıp başarmak daima
belediyelerimizin üzerinde olacaktır. Halkımız belediyeyi en ziyade sevdikleri
müşterek bir ev, cemiyetin müşterek bir malı olduğu telâkkisine alıştıkça
belediyelerimiz vasıta bulmak imkânını daha kolaylıkla elde edebilirler.
Vasıta
meselesi her şeyden evvel intizam ve itimat meselesidir. Cemiyet hayatı ile
yakından alâkadar olan yüksek heyetinizin bu söylediklerimi tamamile
kavrıyacaklarında şüphe yoktur. İntizam ve itibar halkın itimadını ve halkın
belediyelere yardım etmesi işini kolaylaştırır.
Hükûmetin
ve daha büyük selâhiyet sahibi olan cemiyetlerin belediyelerimize vasıta bulmak
için gayretlerini mütemadiyen teşvik eder.
Arkadaşlar,
mücadelelere belediyelerimiz yabancı kalamazlar. maddî vasıtaları olmadığı
zamanda fikrî ve manevî yardımları daha büyük birer kıymettir. Yakında burada
yine bu binada bir doktorlar kongresi oldu. Orada bilhassa içtimaî mücadeleler
için çok esaslı mevzulara temas edildi. Bunların bir kısmına siz “hastalık
mücadeleleri gibi” iştirak ediyorsunuz. Uyuşturucu maddeler gibi mücadelelerin
bir kısmına da yakından alâkadar ve vazifedar olmadığınız halde yine iştirak
etmelisiniz. Biz afyon yetiştiren bir memleketiz. Bunun ziraati ve ticareti ile
bu memleket için felâket olan uyuşturucu maddelerin kaçakçılığı kısmını
ayırmakta çok yardım edebilirsiniz. Bunu ayırmadıkça memlekette afyon mahsulünü
kıymetlendirmeye imkân yoktur.
Afyonu
meşru bir ticaret olarak, ilâç olarak kullanacağız, satacağız. Bunu uyuşturucu
madde olarak kullananların gerek ticaret ve gerek ziraatte amansız düşmanı
olacağız. Bu hususta çok yardım etmelisiniz. Çünkü cemiyetimiz bundan tehlikeye
uğrar. Beşeriyetin müşterek bir afeti olan bu mevzuda Türk milleti birinci
derecede yardım edecek yüksek seviyededir. Bunu bugün tekrar ettiğimin sebebi
geçen kongrede bahsolunduğundanberi Anadolu içinde de bazı uyuşturucu maddeler
kaçakçılığı yapıldığını işittiğimdendir. Anadolu içinde, kaçakçılık yapmak
cesaretini gösteren, bu cesareti kendinde bulanları cemiyetin ayakları altında
ezmek baş ödevlerindendir. Öbür kongrede söylediğim gibi büyük bir tehlike
içinde değiliz. Fakat büyük bir tehlikeye uğrayacağımızdan korkmalıyız. Sizin
muhitlerinizde ahlâki ve içtimaî mücadelelerde doğrudan doğruya vazifeniz
olmadığı zamanlarda dahi bu zihniyette bulunmanız cemiyet için büyük nimettir.
Arkadaşlar,
yüksek vazifeleriniz arasında hayat pahalılığı ile uğraşmak mevzuuunu burada
uzun uzadıya tetkik buyurdunuz. Ben de sizin gibi zannediyorum ki hayat
pahalılığı ile uğraşmak ödevi belediyelerimizin işleri arasında hergün bir
parça daha artacaktır. Ve hergün bize yeni tedbirler almak vazifelerini verecektir.
Bugünkü vazifelerimizi dikkatli bir surette ifa edeceğiz. Fakat bu yeni
vazifeler ve selâhiyetler; icabederse bunları dahi ihtiyaca uyarak temin
etmeğe, tetkik etmeğe borçluyuz. Ümit ederim ki yeni kongreleriniz
tecrübelerinizi birleştirmek için, bu kurultay hayatının semerelerini daha
ziyade ilerletmeniz için kıymetli fırsatlar olacaktır.
Türkiye,
bütün hayatında sulh içinde ve intizam içinde yaşamanın arsıulusal güzel bir
nümunesidir. Arkadaşlar enternasyonal hayat huzur içinde değildir. Büyük vak’alar
milletleri çok meşgul etmektedir. Biz bu hâdiseler içinde memleketimizi gaileye
kaptırmamak için ciddî bir surette itina ediyoruz. Sulh hayatı ciddî bir sulh
politikası bizim siyasetimizin esasıdır. Bunu sizin huzurunuzda tekrar etmek
benim için bir fırsattır. Sulh hayatını temin etmek için Türkiye’nin bağlı
olduğu muahedelere dikkatli bir surette riayet etmek şiarımızdır.
Şüphe
yok ki kollektif emniyet noktai nazarından bağlı olduğumuz bütün muahedeler
Cemiyeti Akvamla aramızdaki taahhüt çerçevesi dahilindedir.
Arkadaşlar,
Cemiyeti Akvamdaki hukuk ve vazifelerimizi takip ve tatbik etmek taahhüdümüz
icabıdır. Cemiyeti Akvamın kollektif emniyeti prensip olarak
takip etmesi, bizim Cemiyeti Akvamdan beklediğimiz en büyük faydadır.
Eğer bütün milletlerin sulhu muhafaza etmek için hep beraber kefalet altında
bulunmaları nihayeti tatbikatta pratik hayatta ve her hâdiseye kabili tatbik
olmak yolunda daha ileri merhaleler alırsa biz böyle bir tekâmülü temin için
çalışmaya mütemayiliz. Arkadaşlar, onun için Cemiyeti Akvamın sulhu muhafaza
için olan gayretlerinde ve taahhütlerinde Türkiye birinci safta çalışan
devletlerden biri olacaktır. –Alkışlar–
Arkadaşlar,
bu feyizli çalışmalarınızın güzel semerelerini gerek belediyelerimiz ve gerek
cemiyetin içtimaî hayatında elde edeceğimize eminim. Sizin yüksek
şahıslarınızda temsil ettiğiniz milyonlarça vatandaşı selâmlamak bizim için
değeri yüksek bir vazifedir. –Şiddetli alkışlar–
Atatürk’e Suikast
İddiaları ve 1. Belediyeler Kurultayı Dolayısıyla Atatürk’e Gönderilen İki Ayrı
Mesaj [98]
BÜYÜK
ATATÜRK’E
Bugün Ankarada halkevinde toplanan Türk
belediyeleri birinci kurultayı yüksek ve eşsiz varlığınıza yapılmak istenen
suikasttan duyduğu derin nefret ve istikrahı Halkevinin geniş salonunda derin
akisler halinde yükseltmiş ve bu teessürün yüksek katınıza ulaştırılmasını
benden dilemişlerdir. Saygılarımla arzederim.
Kurultay Başkanı
İsmet İnönü
BÜYÜK
ATATÜRK’E
Bugün saat 09.30’da Ankara halkevinde
toplanan Türk belediyeleri birinci kurultayı derin saygı ve sevgilerini yüksek
katınıza sunulmasını benden istemişlerdir. Saygılarımla arzederim.
Kurultay Başkanı
İsmet İnönü
Atatürk’e Suikast
İddiaları Üzerine Gelen Mesajlara Ulus Gazetesi Aracılığıyla Teşekkür
Birkaç hain vatansız
tarafından Yüce Önder Atatürk’e karşı hazırlanan menfur suikasd karşısında asîl
ulusumuzun duyduğu heyecanı ve Ulu Önderle onun ölmez eseri olan cumuriyete
çözülmez bağlılığını gösteren yurdun her bucağından aldığı binlerce telgraftan
duyduğu derin kıvancı ayrı ayrı bildirmeğe vakit bulamıyan Başbakan, minnet ve
teşekkürlerinin iblağı için gazetemizi tavsit etmiştir.
Ankara Mamak’ta Kurulan
Zehirli Gaz Maskesi Fabrikasının Açılış Töreninde Yapılan Konuşma [99]
(...)
“Bir buçuk yıldanberi, böyle bir
fabrikanın kurulmasına çok ehemmiyet verdik. Maske, ordu silâhı halinden çoktan
çıktı ve her evde bulunması gerekli bir eşya halini aldı. Bu sebebledir ki bu
fabrikanın memlekete hizmetlerile çok övüneceğiz.”
İsmet İnönü, burada gaz maskesi
meselesinin, bir halk meselesi, bir vatandaş meselesi addedildiği noktasında
bilhassa durdu ve:
“Bunun içindir ki bu işi kızılaya
verdik”, dedi ve kızılay kurumuyla değerli başkanı B. Refik Saydam’ın bu önemli
işi muvaffakiyetle başardığını sözlerine ekledi.
İsmet İnönü, gaz maskelerinin sıhhi bir
vasıta, bir yaşama vasıtası olduğunu, fabrikanın şimdi mütevazi
bir şekilde işe başlamakla beraber, herkesin birer maske bulundurmak lüzumunu
kolaylıkla anlıyacağını kaydederek söylevini bitirdi. (...)
Cumhuriyetin 12. Yıldönümü Dolayısıyla SSCB
HKK Başkanı V. M. Molotov, Yunanistan Başbakanı Kondilis, İran Başbakanı M. A.
Furugi, Yugoslavya Başbakanı M. Stoyadinoviç ve Romanya Dışişleri Bakanı
Titülescu’nun Mesajlarına Verilen Yanıtlar [100]
S. E.* V. M. Molotof
Sosyalist Sovyet Cumuriyetleri
Halk Komiserleri Kurulu Başkanı
Moskova
Türk Cumuriyeti ilânının
yıldönümü münasebetiyle pek nazikâne bir surette izhar buyurduğunuz
temennilerden dolayı, cumuriyetin bakanlar kurulunun ve benim en hararetli
teşekkürlerimizi ve dost birlik uluslarının refahı için beslediğimiz en samimî
temennileri kabul etmenizi rica ederim.
İsmet İnönü
S. E. Condylis
Başbakan
Atina
Türk Cumuriyeti ilânının
yıldönümü münasebetiyle lütfen çektiğiniz nâzik telgrafı hususî bir sevinçle
aldım. Bundan dolayı ekselanslarına hararetli teşekkür ve Cumuriyet hükûmetinin
Elen hükûmetine en hararetli teşekkürleriyle asîl dost
ulusun saadet ve refahı için beslediğim samimî temenniyatımın kabulünü
kendilerinden rica ederim.
İsmet İnönü
S. E. Furugi
Başbakan
Tahran
Cumuriyet ilânının
yıldönümü münasebetiyle Türk ulusu hakkında izhar buyurdukları nâzik
temennilerden ve samimî tebriklerden dolayı alteslerine hararetle teşekkür eder
ve dost İran ulusunun refahı için beslediğim hararetli temennilerin kabulünü
kendilerinden rica ederim.
İsmet İnönü
S. E. Stoyadinoviç
Başbakan
Belgrat
Ekselanslarının Türk
Cumuriyeti ilânının yıldönümü münasebetiyle bana lütfen çektikleri nazik
telgrafı hususî bir sevinçle aldım. Balkanlarda barışın büyük nefine olarak
dostluk ve ittifakın bu yeni nişanesinden dolayı en hararetli teşekkürlerimin
kabulünü rica ederim.
İsmet İnönü
S. E. M. Titülesko
Dış İşleri Bakanı
Bükreş
Türkiye Cumuriyeti
ulusal bayramı münasebetiyle izhar buyurduğunuz nazik temennilerden pek mütehassis olarak en hararetli teşekkürlerimle birlikte,
Türkiyeyi asîl Romen ulusuna bağlıyan samimî dostluk hissiyatının kabulünü
ekselanslarından rica ederim.
İsmet İnönü
Ordu Süvari Subayları
Arasında Düzenlenen “Ordu Atı” Yarışmasında Kazanan Subayların Ödül
Töreninde Yapılan Konuşma [101]
Sizi tebrik ederim. Müsabakalarınıza
tesadüfen gelmiştim. Biniş hareketlerinizi ve atlarınıza verdiğiniz yarış
terbiyesini çok iyi buldum. İştirak edeceğiniz arsıulusal müsabakalarda
alacağınız neticelerle Türk ordusunun şan ve şerefini koruyacaksınız. Sizden
dünyanın birinci derecedeki orduları ile yapacağınız yarışmalarda da başarılı
neticeler bekliyoruz. Binicilik memlekette büyük bir alâka görmektedir. Bu
ulusal sporda memleketin içinde ve dışında alâka ve memnuniyetle karşılanacak
neticeler alacağınızı ümid ederim.
Sovyet Devriminin 18.
Yıldönümü Dolayısıyla SSCB HKK Başkanı Molotov’a Gönderilen Mesaj [102]
S. E.
Molotof
Sovyet Halk Komiserleri
Meclisi Reisi
Moskova Birinci teşrin ihtilâlinin 18
inci yıldönümü münasebetiyle Cumuriyet hükûmetinin en hararetli tebriklerine
terdifen riyasetleri altında bulunan ittihat hükûmetinin devamlı muvaffakiyeti
için en samimî temennilerimi ekselansınıza arzetmeyi hoş bir vazife addederim.
Fevzipaşa – Diyarbekir
Demiryolu Hattının Açılışı Dolayısıyla Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya’nın
Mesajına Verilen Yanıt [103]
Yüksek başkanlığınız altında yapılan
çalışma törenlerile güzel duygularınızı bildiren telgrafınıza candan teşekkür
eder daha çok başarılar dilerim.
Başvekil
İsmet İnönü
Sümerbank Bursa Merinos Fabrikası Temel
Atma Töreninde Yapılan Konuşma [104]
Arkadaşlar,
memleketimizin kamgarn fabrikasının temelini biraz sonra atacağız. Şefimiz
Atatürk, fabrikaya “Merinos” fabrikası adını vermişlerdir. Merinos eski Türk
dilinde ince ve uzun demektir. Bu adla, fabrikanın iş ve istikbali sonuçlarını
tebarüz ettirmiş oluyorum. Bu kuruluş, Atatürkün devrim boyunca her işteki
yakın ilgisinin yeni bir delilidir. Bursada ve bütün memleket karşısında bunu anmak
bir borçtur.
Merinos fabrikası,
Bursa ve etrafı için güttüğümüz gayeyi canlandıracaktır. İyi ince ve uzun yün
kendi topraklarımızda istihsal edilecek. Emek verdik, daha da vereceğiz. En iyi
yün yetiştirme ve işleme gibi iki cephesile endüstri ve ziraat bakımından
varlığını öne koymuş oluyorum. Üç buçuk milyon lira sarfedeceğiz ve üç milyon
küsur kilo yün işliyecektir. 16 bin eğirme iği, 6700 katlama iği bulunacaktır,
bizde şimdiye kadar yıkama ve bükme tarzında iplik yapılıyor ve bundan kumaş
dokunuyordu. Bu fabrikada yıkanmamış yapağıdan iplik çıkarıp kumaş yapacağız.
Bu ameliyelerin hepsini memlekette bu fabrika ile kurmuş oluyoruz.
Arkadaşlar, bu fabrikayıda Ekonomi Bakanının uğurlu ve verimli
eliyle Sümer bankın saat gibi işliyen eliyle vücude getireceğiz. Herhangi bir
fabrikanın temel atma töreninde bulunmak bir zevk değildir. Çünkü temel atışı
ile kuruluşu tamamlamak ve eseri vücude getirmek arasında çok çetin hatta
aylarla geçen mücadeleler, savaşlar vardır. Cumuriyet teahhütlerini daima yerine
getirmiştir. Bunu da yerine getireceğiz: Şimdi temelini atıyoruz. 1937 de küçük
bir şehir gibi etrafına nurlar saçarak işliyecektir. Hep beraber yurdun
bayındırlığı için Cumuriyetin ve Atatürkün her sahada mütemadi eserler vücude
getirmekte olduğunu hatırdan çıkarmıyalım.
İzmitteki kâğıt
fabrikası iki aya kadar işliyecektir. Üç buçuk milyon liraya mal oluyor. Bir
saat sonra başka bir yerde bir milyon lirayı geçen bir fabrikanın da temelini
atacağız. Yarın ve öbür gün sanayi programımızda dahil Zonguldakta iki
fabrikanın törenini ankaraya dönerken kurulacak demir fabrikalarının yerlerini
göreceğiz. Şimdiye kadar yapılanlardan hariç bir hafta içinde temeli atılan,
işlemiye başlıyan ve başlıyacak olanlar için 25 milyon lira sarfedilecektir. Bu
eserlerle yurtta yapıcılığa daha canlı ve daha kuvvetli misaller aranabilir mi?
Yaşasın Cumuriyet, yaşasın Atatürk.
(…) Başbakan kürsüden indikten sonra temel atılan çukurun yanına
gelerek temele konulacak yazıyı imzaladılar. Yazı şudur : “Başbakan İsmet İnönü
Sümer Bankın kurduğu ilk Türk merinos fabrikasının temelini burada attı...”
28/11/1935
Gemlik Suni İpek Fabrikası Temel Atma
Töreninde Yapılan Konuşma [105]
Sevgili
vatandaşlarım,
Gemlikte,
sun’î ipek fabrikasının temelini atmak için toplanmış bulunuyoruz. Atatürk bu
fabrikaya sun’î ipek adını verdi. Bu ad eski Türkçe bir kelimedir.
Yeni kurulan fabrika memleketin esaslı
ihtiyaçlarından birine cevap verecektir. Eskisine nazaran azalan ipek istihsalâtımız
Cumuriyet devrindenberi yeniden artmaktadır. Türkiye yakın bir ileride
[gelecekte], belli başlı ipek memleketlerinden biri olacaktır.
Sunî ipek yapmak için kurulan bu fabrika,
yurt içinde halis ipek sarfiyatını da arttıracaktır. Dünyanın her tarafından
yapılan tecrübeler bu sonucu vermiştir. Ucuz para ile tedarik edilebilen sun’î
ipek kumaşlar, halka ipek giymek zevkini tattırır. Bu sanayiin müstakbel
inkişafı, memleket ekonomisi üzerinde de güzel tesirler yaratacaktır.
Bu
fabrikayı bir buçuk milyon lira sarfile yapacağız. Senede 300 bin kilo sun’î
ipek kumaş çıkaracak olan bu fabrika, şimdiki dahilî
istihlâk ihtiyacını karşılamış olacaktır. Fakat sarfiyatın yakında artması
ihtiyacı çoğaltacak iki misline çıkaracaktır. O zaman biz de hemen bir fabrika
daha kuracağız. Bu borcumuzdur.
Sun’î
ipeğin trikotaj ve çorapçılıkta da faydası büyük olacaktır. Biraz evvel üç
buçuk milyonluk bir fabrikanın temelini attık. Şimdi de mamur bir yurt
parçasında yeni bir eserin temelini atıyoruz. Bunun Gemlik için hayırlı
olmasını dilerim.
Halkın muhabbetlerinden çok mütehassisim. Atatürke sevginizi iletmek vicdani vazifem
olacaktır. Atatürkün de bundan çok mütehassis
olacağını size müjdeliyebilirim.
İş Bankası Paşabahçe
Şişe ve Cam Fabrikasının Açılışında Yapılan Konuşma [106]
Arkadaşlar,
Geçen sene ağustosta cam
fabrikasının temelini atmıştık. Bir sene sonra fabrika açıldı ve şimdi de
resmen işlemeğe başladı. Demek ki, endüstri plânımızda, İş Bankası deruhte
etmiş olduğu bir vazifeyi, bir sene içinde başarmış bulunuyor. Her şeyden evvel
millî bankaların millî endüstri işinde vazife almaları ve yapacakları işte
gösterdikleri ciddiyet ve intizam hepimiz için şayanı memnuniyettir. Çok
temenni ederim ki millî bankalar ve bu meyanda İş Bankası, bundan sonra deruhte
edecekleri bütün işlerde de, aynı intizam ve ciddiyeti göstersinler.
Arkadaşlar,
Bu memlekette cam
fabrikası kurmak için bir iki defa teşebbüs yapıldı. Fakat her teşebbüs akamete
uğradı. İyi kurulamıyan ve idare edilemiyen her işte mukadder olan akamet bu
sahada da kendini göstermişti. Fakat, asıl kusuru o
devrin siyasetinde aramak lâzımdır. İmparatorluk idaresi, endüstri, bayındırlık
ve ekonomi işlerinde alâkasızlığı ve anlayışsızlığı ile kendini mahkûm
etmiştir.
Dünya rekabeti
karşısında ihtisassızlık ve anlayışsızlık, her kurulan teşekkülün zayıf ve
inkişaftan mahrum kalmasını intaç eder.
İş Bankası bu fabrikaya
bir milyon liradan fazla para sarfetti. Şimdi, memleketin bu sahada muhtaç
olduğu herşeyi buradan temin edebileceğiz. Tecrübeler çok müsait neticeler
vermiştir. Fabrikanın ihtiyacı karşılıyacağı temin ediliyor. Tahminimiz odur
ki, istihlâk artacak ve biz de daha başka fabrikalar açacağız.
Cumuriyetin elinde
bereket ve hazinesinde kudret vardır. İhtiyacı hisseder etmez vatandaşların
imdadına koşacak, mümkün olan herşeyi yapıp çaresine bakacağız.
Fabrika daha şimdiden üç
ekiple birden çalışmıya başlamıştır. Fabrikanın kurulmasından pek az bir zaman
sonra azamî randımanla çalışması, ekonomik vaziyetin sağlam temeller üzerine
kurulduğuna delâlet eder.
Arkadaşlar, hepinizi bu
güzel eseri dolaşmıya davet ederim. [Fabrikayı] Kuran mühendisler, fabrikanın
fen bakımından birinci derecede bir eser olduğunu söylemekte müttefiktirler.
Bunu şimdi gözlerimizle göreceğiz.
“Başbakan fabrikanın defterine şu takdir
kelimelerini yazdı:
“Cam ve
şişe fabrikasını bugün açtık. İş Bankasını bu eser için takdir ve tebrik
ederim. Geçen sene, 1934 te temel atmıştık. Bu sene işlemiye açtık. Her sene
fabrikanın san’atte yeni bir ileri merhaleye vardığını göreceğiz. Ümitlerim çok
kuvvetleşmiş olarak ayrılıyorum.”
Ankara’daki Mülkiye Mezunlarının
Düzenlediği Toplantıda Yapılan Konuşma [107]
Arkadaşlar,
Mülkiyelilerin bu
akşamı, her sene bizim için zevkine alıştığımız, bir bayram olmuştur. Sizinle
bu bayramı kutlamak için burada toplanmış bulunuyoruz.
59 senedir bu memlekete
en değerli hizmetler yapmış olan mülkiyenin ileride yapacağını bundan daha az
değil, daha çok görüyoruz. Devlet mülkiyeden ettiği istifadeyi geniş ölçüde
arttırmak için mülkiyelilerin yetişmesini esaslı bir tedbir olarak kabul etti.
Mülkiye mektebini daha geniş olarak Ankara’da tesis için iki senedenberi
çalışıyoruz. Mülkiyeyi Ankara’da onun geçmişteki şan ve şerefine ve tarihdeki
hizmetine yakışacak ölçüde kuracağız.
Genç mülkiyeli
arkadaşımızın istikbalde yüce hizmetler için söylediği sözler, aldığı
taahhüdler göğsümüzü iftiharla kabarttı, yüreklerimiz gençlerin hizmet azmini
duymakla mütehassistir. Ve bu memleketin istikbali
için büyük ve güzel bir teminattır. Tasavvur olunamıyacak derecede hummalı bir
faaliyet içinde her birimiz esaslı işlerle meşgul ve meşbu bir haldeyiz.
İşlerimiz çoktur, etraflıdır, kaybedilmiş zamanların telafisi o kadar
ehemmiyetlidir ki her sahada yüksek azim, ve çok
çalışma, yerinde olacaktır. Kültür, idare, sanayi, ziraat ve her türlü imar
bakımından bir çok işlere girişmiş bulunuyoruz. Evet;
ikmal etmekte olduğumuz birçok işler var fakat vazifemiz yalnız bunları
bitirmek değildir. Bunlarla beraber yeni programlara, yeni işlere girişmek
kararındayız. Yeni Türkiye için en yüksek seviyeye az zamanda varmak yüksek
heyetiniz gibi herkesin ideolojide, kültürde bütün kuvvetlerini her gün
sarfetmelerine bağlıdır. Yapılacak işler pek çoktur. Erişilecek neticeler çok
tatlıdır ve yüksektir.
Gençler; on onbeş sene
sonra gene burada toplandığınız vakit göreceğiniz Türkiye’yi yaşarken, çok
evvel gelmiş nesillerin hayallerinde yaşattıkları gayelerin tahakkuk etmiş
olduğunu hatırlarsanız bizi bahtiyarlığınıza teşrik etmiş olursunuz.
Yeni Türkiyeyi kurmak
için vatansever gayretlerin esası, dahilde ve hariçte
esaslı ve sağlam bir politikadır. Bu olmazsa imar gibi masum ve vatana münhasır
sayılan işler dahi yapılamaz. Her işin başı dahilde ve
hariçte esaslı bir politika takib etmektir. Dahildeki
politika –bir çok yıllardan beri bellidir ki herşeyden evel ideale müstenid
açık politikanın– hedefi Türkiyeyi az zamanda ileri bir memleket ve
vatandaşları yüksek refah ve kültüre erişmiş vatanperverler görmektir. Haricî
siyaset anlayışımız memleketlerin biribirine emniyet verecek ve biribirinin
rahatını bozmıyacak bir sulh siyasetidir. Milletler arasında sulhu tesis için
bulunabilen kıymetli vasıta Cemiyeti akvamdır. Birçok eksikliklerine rağmen
mevcud vasıtaların en iyisi budur. Çetin hadiselerden istifadeli çıkacağını
kuvvetle ümid ediyoruz. Beynelmilel sulh davasında samimiyiz. Diyoruz ki
milletlerin beraber çalışmaları ve ihtilâfları sulhen halletmeleri için esas
olan politika, taahhüdlere sadakatla bağlı kalmaktır. Bunların başında Cemiyeti
akvama olan teahhüdlerimizle telife mecburuz.
Arsıulusal sahadaki
rahatsızlıkların giderilmesi için Türkiye her türlü faaliyeti sarfedecek ve
hüsnü niyetle çalışacaktır.
Bu neşeli akşamın
hatırasını gelecek yıl bugün tazelemek üzere muhafaza edeceğiz.
Çok çalışma içinde
enternasyonal birçok hâdiseler arasında her seneyi uzun bir zaman gibi
geçiriyoruz. Senenin sonuna geldiğimizde onun kısır olmadığını düşünerek
müteselli oluyoruz. Gelecek sene bugün, çok çalıştığımızı düşünerek iyi
semereler aldığımızı görerek derin bir zevk duyacağız.
Atatürkün etrafında dahilî haricî politikada tek bir adam gibi ve elbirliğiyle
çalışmağa devam edeceğiz. İyi, istikbal, iyi netice, Atatürkün etrafında tek
bir kişi gibi hep beraber bulunmaktadır.
Mülkiye’nin Kuruluş
Yıldönümü Dolayısıyla Atatürk’e Gönderilen Mesaj [108]
Bugün yıldönümlerini kutlamak için Ankara
Palasta toplanan sıyasal bilgiler okulası* mezunları, Türk ulusuna yalnız yerin yüzünde değil bütün
varlıkların üstünde yer verdiren büyük ve sevgili şefin yüce adını anlamak ve
ona karşı besledikleri derin ve içten saygılarını haykırmak ile toplantılarına
başlamış bulunuyorlar.
Arkadaşlarımın görülmeğe değer olan bu
duygularını yüksek katınıza ulaştırmak ile büyük bahtiyarlık duymaktayım.
İSMET
İNÖNÜ
6. Tasarruf ve Yerli Mallar Haftasını Açış
Söylevi [109]
Tasarruf ve yerli malı
haftasını açıyorum. Tasarruf ve yerli malı haftasının başlangıcında söz
söylemek, memleketin ekonomik vaziyetini açık ve umumî bir surette mütalea
etmek ayni zamanda benim için de, hükûmet için de iktısadî sahada memlekete
imtihan vermektir. Ve her geçen seneki faaliyetimizi hulâsa ederek gelecek sene
için yeni bir adım, yeni bir hamledir. Gelecek sene için şimdi anlayacağımız
verimlerden ve misallerden daha önemli ve daha parlak neticeler ve faydalar
alacağımıza şüphe yoktur.
Elimizdeki notlardan
size parça parça memleketin ekonomik faaliyetinin muhtelif sahalarda ve
istikametlerdeki cereyanı hakkında malûmat arzetmek isterim.
Bu seneki mahsüllerimiz,
geçen senekinden daha az para etmemiştir. Bu sene harice çıkardığımız malların
satış fiatı geçen seneki fiatlardan daha az değil, hattâ daha fazladır.
Bu sene fiatların
düşmemesi –bilhassa dikkatimizi celbetmek noktasından arzedeceğim ki,– çok
istifadeli olmuştur. Meselâ, üzüm, geçen sene alınan mahsülden çok daha
fazladır. Geçen sene hatırımda kaldığına göre 50 milyon kilo almıştık. Bu yıl
aldığımız mahsül 80 milyon kilodur. Böyle büyük mikyasta istihsale rağmen
takriben ayni fiat seviyesini tutmuş olması mahsülün değerini muhafaza etmesi
alıcılarımızın eksilmeyip artmış olduğunu göstermektedir. Fakat,
mahsulün kıymetini tutmasında yalnız bu satışlar değil, devletin piyasaya
müdahele edip tedbir almış olmasının da esaslı bir tesiri ve faydası olduğu
kanaatındayım. Ayni vaziyeti fındıkta da görüyoruz. Bu yıl, fındık geçen seneki
mahsülden daha çok olduğu halde piyasada daha fazla tutuldu. Bunun da sebebi
yukarda söylediğim gibi alıcılarımızın daha müsait olması ve devletin aldığı
tedbirler neticesidir. Tütün de, bu sene, geçen sene elde ettiğimiz miktardan
daha çoktur. Hattâ tütün fiatı geçen seneki fiattan da fazladır. Harice
gönderdiğimiz mallar için bir kaç misal verdim.
Pamukta, yünde, tiftikde
de vaziyet hemen aynıdır. Çıkardığımız malları umumiyetle iyi fiatla
satabiliyoruz. Yalnız bütün memleket hep beraber düşünmelidir ki, içeride ve
dışarıda satmak için yetiştirdiğimiz mallar kâfi değildir. Her sene biraz daha
fazlasını yetişdirmeliyiz. Ve bunu yaparken hatırımızdan çıkarmamalıdır ki, her
yetiştirdiğimiz fazlayı daima iki misline çıkarmak için elbirliğile çalışmamız
lâzımdır. Şunu da söyleyeyim ki, bir zamanlar iki misli fazla mahsul
almaya çalışmamız lâzımdır, demiştim. O zaman mallarımızın çokluğundan ve
fiatların düşüklüğünden şikâyet, herkesi o kadar yıldırmış ki, fazla mal istihsal
etmek için kâfi gayret gösterilemiyordu senelerdenberi çok alıcısı olan
mallarımızın verimini artırmak yolunda aldığımız neticeler kâfi değildir.
Zannediyorum ki, gelecek sene için hem tedbir olarak hem anlayış olarak fazla
mal yetiştirmek için müsbet neticelere varmak hususunda çok gayret sarfetmeğe
mecbur kalacağız.
Bütün bu mühim noktalar
arasında huzurunuzda işaret etmek istediğim bir nokta daha vardır. O da, iç
fiatlar meselesidir. Biz pamuk, yün, ipek gibi maddelerimizi içerde beynelmilel
fiattan daha pahalı alıyoruz. Pamuğa, yüne, ipeğe içerde verdiğimiz para, bu
malların arsıulusal piyasalardaki fiatlarından daha pahalıdır. Bu, hem içerde
alıcının olmasından hem de dışarda bu malların kleringe bağlı müşterisi
memleketler bulunmasındandır. Bütün bir memleket bu sözlerimi işitmelidir ki,
bu yol tabiî yol değildir. İptidaî madde fiatlarının pahalı ve yüksek olması
üzerinde alışılması icabeden ekonomik bir vaziyet değildir. Gaye bu malları
çoğaltmak ve bu malların fiatını ucuzlatmaktadır ki, gerek sanayi sahasında ve
bilhassa harice satışta fiatlarımız gittikçe daha tutumlu olsun. Fiatların
normal bir hale gelmesinin çaresi bolluktur. Dolaştığım yerlerde gördüm, ne
kadar mahsul alırsak o nisbette alıcı buluyoruz.
Belli başlı ziraat
mahsullerimizden bahsettikten sonra bu arada ekinden de kısaca bahsedeceğim. Bu
sene ekinimiz geçen seneye nazaran miktarca daha az oldu. Hattâ bir aralık
bütün ihtiyacımıza yetişmiyeceği zannedildi. Tahminimize göre hububat
mahsulümüz kendi ihtiyacımıza kâfi gelecektir. Asıl mühim olan mesele, kâfi
gelecek veya gelmiyecek senelerde hububatımızın fiatı üzerinde gelip geçen fiat
dalgasıdır ki, buna nihayet azamî bir hal tayin etmek vazifelerimiz arasında
olacaktır. Arkadaşlar, sırası gelmişken size, ve bütün
memlekete bu sene ekonomik politika olarak fabrikaların satış fiatları üzerinde
aldığımız tedbirleri kısaca anlatmak isterim. Biliyorsunuz ki, belli başlı bir
kaç mahsulümüzün dahilde istihlâkini arttırmak için,
hükûmetin fiatlar üzerinde yaptığı müdahalelerden hissolunacak müsbet neticeler
alınmıştır. Bu maksatla, tuzda, şekerde, çimentoda, kömürde fiat kontrolu ve
fiat indirmeleri yaptık. Hazineden fedâkarlıklar yaptık. Bunların memlekette
kolayca, ucuzca ve bolca sarfedilmeleri için çalıştık. Dahilde
esaslı maddelerin fiatlarını ucuzlatmak hükûmetçe başlı başına bir ekonomik
siyasa olmuştur. Bu yolda hazine fedakârlığı göze almıştır. Miktarı ne olursa
olsun bunu makul ve doğru bir fedakârlık olarak kabul ettik.
İlk sene yaptığımız
tecrübeler istihlâk noktai nazarından çok ümid verici olmuştur. Mesela,
şekerden, indirdiğimiz fiata mukabil istihlâkin o nisbette artmış olduğunu
görüyoruz. Fakat biz fiatları indirirken ilk zamanlarda bu kadar iyi bir netice
alacağımızı zannetmiyorduk. Yani istihlâkin bu derece artacağını tahmin
etmiyorduk. Henüz altı aylık bir devre içindeyiz. Zannediyorum ki, fiat
indirmek suretile istihlâk artımının miktarı sene sonunda yüzde 20, 25 e
varacaktır. Fabrikalarımızın azamî randımanla işleyebilmeleri istihlâkin
artmasile kabildir. İstihlâkin artması ise ucuz fiatlara bağlıdır. Onun için
gerek kurulan fabrikaların mahsullerini ucuz ve bol olarak sarfetmek ve gerekse
dahilde müstehliklerin ihtiyaçlarını geniş ve kolay
olarak tedarik etmeleri için, rasyonel çalışmayı esaslı bir politika olarak takip
etmekteyiz. Bu bir süs ve heves değildir. Bunu ayni zamanda diğer maddeler
üzerinde de takip edeceğiz.
Bundan sonra kömür ve
elektrikten bahsedeyim:
Kömüre başladık.
Aldığımız tedbirler fiat üzerinde derhal tesirini gösterdi. Fakat mesele bu
kadar kalmayacaktır. Kömür meselesini, bütün memleketin esaslı ihtiyacı olarak
ele aldık.
İşleyen ocaklarımız fena
işliyor, ve birçok yerlerde kömür madenlerimiz gerek
taş kömürü, gerek linyit havzalarımız metruk bir haldedir. Halbuki
işliyenlerin rasyonel, fennî ve bütün vesaitle mücehhez olarak işlemesi bu
memleket için hayatî bir meseledir. İşlememekte olanlar için vasıta ve çare
bularak, onları da faaliyet sahasına getirmek yine bu memleket için müstacel ve
elzem bir çaredir. Onun için gerek bu sene ve gerek önümüzdeki seneler de bu iş
üzerinde lâzım gelen tedbirleri alacağız.
Yalnız fabrikalarda,
yollarda değil, evlerde de kömürü kolay ucuz ve bol tedarik etmeyi temin
edeceğiz. Memleketin yarısı henüz kömür yakmıyor. Hiç değilse memleketin
yarısını kömüre alıştırmak ve sarfettirmek lâzımdır. Bugünkü medeniyet kömüre
ve demire istinat eder. Kömürsüz ve demirsiz bir medeniyetin yürüyeceğini iddia
etmek boş bir sözdür. Görüyorsunuz ki kömür ve demir üzerinde ne kadar esaslı
bir kanaat sahibiyiz.
Elektrikten de bir iki
kelime bahsetmek isterim. Elektrik fiatının ucuzlatılmasına ve bu suretle
istihsalâtının bollanmasına dikkatle gayret edeceğiz. Memlekette elektriğin
çoğalması ve fiatlarının indirilmesi için mütemadiyen çalışmaktayız. Bu esaslı
maddeler üzerinde istihlâki kolaylaştıran ve genişleten ekonomik kontrol
siyasetidir. Bu, yalnız devletin tazminatı ile semere verebilecek bir iş
değildir. Sırasında kanuni tedbirlere müracaat etmek ve sırasında devletin
bizzat vesait ve para tedarik ederek ortaya teknik nıüesseseler koyarak bunları
kendisinin vücuda getirmesidir.
İlk beş yıllık senayi
programının tatbikından olarak bu sene cam fabrikası işlemiye başladı. Bu
fabrikanın temeli geçen sene atılmıştı. Yine geçen sene temeli atılmış olan
sömikok fabrikası da işlemeğe başlamıştır. Geçen sene inşaat halinde olan
Kayseri bez kombinası işlemeğe başlamıştır. Az bir zaman zarfında her üç
fabrika da azamî randımanla çalışmak için istidat göstermeğe başlamıştır.
Bunlardan başka nispetleri küçük olan müesseselerden, Bakırköy daha geçen
seneden işlemeğe başlamış bulunuyordu, gülyağı ve kükürt fabrikaları [da]
işlemektedir.
Daha bir kaç gün evvel
büyük fabrikalardan Bursada ve Gemlikte sun’î ipek ve merinos yünü
fabrikalarının temellerini attık.
Dış ticaret işimiz esas
olarak kleringe istinat ediyor. Denkleşme ile yapılan ticaret, mal aldığımız
kadar mal satmağa yahut sattığımız kadar mal almağa imkân vermektedir. Geçen
sene içinde klering muameleleri birçok memleketlerle muntazam olmuştur. Ticaret
muamelatımız. genişlemiştir. Klering yaptığımız
memleketlerin hemen hepsile ayrıca şu veya bu vesile ile mevcut olan
borçlarımızı ödemek için bir pay bırakmaları esas olarak kabul edilmiştir.
Arsıulusal mübadelede, yalnız ticaret müvazenesini değil, ödeme müvazenesini de
esaslı olarak göz önünde tutuyoruz. Dünyanın bugünkü durumunda bilhassa bizim
gibi inkişaf halinde bulunup ta dışardan bir çok mal
satın almağa mecbur olanlar için ödeme kabiliyeti esaslı bir noktadır. Harice
olan tediyelerimiz ve muhtelif vesilelerle mevcut olan borçlarımızın ödenmesi
intizamla cereyan etmektedir. Dünyanın bugünkü halinde ödeme müvazenesini hafif
görerek bütün milletin ticarî, iktisadî hayatını tesadüfe terketmek mümkün
değildir. Bunun için bütün müsbet tedbirler alınmalıdır. Heyeti umumiyesi
itibarile klering bizim ticaretimize genişlik vermiştir.
Bu sene yeni
demiryolları açtık. Senelerdenberi takip edilen Nafia programı da bu sene
aldığımız neticeler övünülecek ve sevinilecek yüksek neticelerdir. Yeni açılan
demiryollarımızı yalnız devletin emniyeti, memleketin imarı noktai nazarından
değil, bilhassa ekonomik genişlemesi bakımından da ileri bir hamle saymak
lâzımdır.
Son günlerde İstanbul
borsasında buğday fiatları üzerinde konuşurken gazetelerden biri şu kadar sene
evvel yine İstanbulda nüfus bugünkünün yarısı kadarken böyle bir zahire buhranı
baş gösterince Kayseriden 200 deve yükü zahire gönderilmesi için emir
verildiğini bir vesika olarak neşretmiştir. Halbuki
bugün bir iki gün evvel haber aldım İstanbul piyasasına demiryollarımız
sayesinde Diyarbekirden hububat gönderilmiştir. –Alkışlar– Ziraat Bankası,
şurada burada yaptığı istoklar [stoklar] arasında Diyarbekirde ve Urfada da
ayrıca istoklar yapmağa başlamıştır. Görüyoruz ki memlekette piyasa birliği
bütünlüğü ve her hususta olan bağlılığı, gün geçtikçe kökleşiyor.–Alkışlar–
Bütçe hakkında biraz
izahat vereyim :
Geçen sene bütçemiz 185
milyon idi. Sene nihayetinde 192-193 milyon lira bir varidatla yani 7, 8 milyon
fazla bir varidatla kapanmıştı. 193 hatta 194 milyona yakındır. Yalnız
ehemmiyetli bir noktaya dikkatinizi celbederim: Bütçe yapıldıktan sonra varidat
arasında mühim bir yekûn tutan tuzdan yüzde 50, şekerden de yüzde 30 a yakın
fiat tenzilâtı yapılmıştır. Bu tenzilât, hazinenin varidatından yapılmıştır.
Nazarî olarak yapılan indirmeler hesap edilecek olursa tuzdan 3, şekerden. 4
milyona yakın bir indirme olmuştur.
Bu yılın 6 aylık
tahakkukunda varidatımız, bu fedakârlığa rağmen, hazinede tabiî olarak
eksilmesi beklenilen varidat temin edildikten başka bir iki milyon liralık
fazlalık da arzediyor. –Alkışlar–
Arkadaşlar, memleketin
inkişafı ve ilerlemesi için sarfetmeğe mecbur olduğumuz gayretlerin büyüklüğü
ve yüksekliği daima göz önünde bulundurulmalıdır. Bütün bu verdiğim malûmatı,
hep hoşunuza gitmekle beraber, bizim yapmağa mecbur olduğumuz şeyler için
tatmin edici bir ölçü olarak kabul etmemeliyiz. Yaptıklarımızdan daha fazla şey
yapmak, bizim için her gün daha kuvvetli bir ihtiyaç haline gelmiştir.
Memleketin ihtiyacı çoktur. Yapacak işlerimiz o nisbette vardır. İlk sanayi
programı daha yarı yarıya tahakkuk etmişken verdiği müsbet neticeler o kadar
teşvik edici oldu ve o kadar gözümüzü açtı ki bir taraftan onun muayyen zamanda
bitirilmesi için çalışırken bir tarftan da diğer programın tatbikine geçmek
için hazırlanıyoruz.
Kezalik bundan 3, 4 sene
evvel mahsullerimizin ne para edeceği ve nereye satılabileceği endişesi içinde
iken, bugün aradığımız ve istediğimiz ve dört elle takip ettiğimiz hedef, hiç
olmazsa mahsullerimizi iki misline yükseltmek için tedbirler aramaktır. Vaziyet
genişledikçe ihtiyaç da o nisbette artıyor ve bu ihtiyaç kendisini derhal
gösteriyor.
Bütün vatandaşların
memleketin iktisadî bünyesinin sağlamlığına, memleketin varlığına ve
istikbaline kat’î bir inan ile bağlanmaları, memleketin ilerlemesi için yeni
yeni programlar yapılmasına imkân verecektir.
Arkadaşlar, bütün
memleketin sözlerimi duyması lâzımdır. Bu memleketin ihtiyaçlarını temin etmek
için yeni programlar, yeni faaliyetler, yeni yollar, yeni limanlardan
bahsettiğim zaman, yapılması daha iyi olacak mevzulardan değil, yapılması gayri
kabil tehir olan esaslı vazifelerden bahsediyoruz. –Şiddetli alkışlar– Onun
için bütün vatandaşların memlekete inanarak çare bulmakta çabuk yürümeleri ve
gayret göstermeleri için biribirlerile müsabaka yapmaları bir vazife ve bir
borçtur. –Alkışlar–
Arkadaşlar, sağlam bir
bütçeye istinaden mütemadiyen ilerliyen iktisadî faaliyetin, iktisadî bünyenin
sarsılmaz bir halde oluşu, bu memleketin millî para için arayabileceği ve kabul
edeceği teminatın kâffesini vermektedir. Bir memleketin millî parası, sağlam
bir bütçeye istinat ederse ve o memlekette sarf olunacak para hiç olmazsa yüzde
50 ye yakın mıktarda bütçeye yeni gelir temin edebilecek şeylere sarf olunursa
o memleketin parası en sağlam bir para olur. Millî para için tehlike sayılacak
bir tek mevzu, haricî ticaret mevzuudur ki o da bugünkü usuller dahilinde devletin doğrudan doğruya kudretli ve tecrübeli
elindedir. Kudretli elinde diyorum. Çünkü B. M. Meclisi millî parayı muhafaza
etmek için lâzım olan tedbirlerin kâffesine zamanında tevessür [tevessül]
etmiştir ve bu müsellemdir.