Kurtuluş Savaşı Öncesi

Kurtuluş Savaşı Öncesi

Hazırlayan: Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Başkanlığı

Mustafa İsmet 1892 yılında Sivas Askerî Rüştiyesine öğrenci olarak kayıt olmuştur. 1895 yılında mezun olan Mustafa İsmet bir sene Sivas Mülkiye İdadîsinde okumuştur. 1897 yılında Topçu Okulunun İdadî kısmına gitmiştir. 14 Şubat 1901’de Mühendishane-i Berri-i Hümayun (Topçu Okulu)na girmiş ve 1 Eylül 1903′ te teğmen olarak mezun olmuştur.

Topçu Harp Okulunu birincilikle bitiren Mustafa İsmet, Erkanı Harbiye’ye girmiş ve 26 Eylül 1906 da Kurmay Yüzbaşı olarak okulu birincilikle bitirmiştir. (1)

2 Ekim 1906’da Edirne’de bulunan İkinci Ordu’da vazifeye başlayan Mustafa İsmet’in görevi 8.Sahra Topçu Alayı 3.Batarya Komutanlığıdır.Kurmaylık stajını burada yapan Mustafa İsmet, kıta subaylığını öğrenirken bir taraftan da Topçu Fırkasında Strateji ve Topçuluk dersleri vermiştir. Osmanlı – Bulgar komisyonlarında da bulunan Yüzbaşı İsmet, Ali Fethi Bey’in aracılığı ile 1907 senesinde İttihat ve Terakki Cemiyetine girmiştir.(2) Mustafa İsmet artık, gizli bir cemiyetin üyesidir. Amaç Padişahın istibdat idaresini yıkmak, meşrutiyeti kurmak ve vatanı kötü gidişten kurtarmaktır.İsmet (İnönü)’nün politika hayatı böylece başlamıştır.

İstanbul’da 31 Mart ayaklanması olunca ayaklanmayı bastırmak için Edirne’den harekete geçirilen 2 nci Süvari Tümeni Kurmayı olarak Yüzbaşı Mustafa İsmet de İstanbul’a gitmiştir.Tümen komutanı Şevket Turgut Paşa, Kurmay Başkanı Kâzım Karabekir’dir. İsyanın bastırılması üzerine Edirne’ye dönen Yüzbaşı İsmet, İttihat ve Terakki Partisinden ayrıldığı gibi siyasetle uğraşmaktan da vazgeçmiştir. Artık Yüzbaşı Mustafa İsmet için politika arka plânda kalmış ve askerlik ön plânda yer almıştır.

1909 yılı yaz aylarında, Güneybatı Rumeli’de ilk defa tertiplenen bir kurmay gezisine katılan Önyüzbaşı İsmet Bey, Rumeli’deki Türk hâkimiyetinin sonunun geldiğini görmüştür. Meşrutiyet idaresi de Osmanlı Devleti’ne yeni bir şey getirmemiştir. Balkan milletlerinin ve devletlerinin Osmanlı Devleti ve idaresi hakkındaki düşmanlıkları ile hazırlıkları günden güne artmıştır. Mustafa İsmet bütün bunlara şahit olmuş ve devletin geleceğiyle ilgili olarak çeşitli fikirler edinmiştir.

1910 yılında Trakya’da 1 nci Ordu ile 2 nci Ordu arasında yapılan ordu manevralarına süvari tümeninin kurmay subayı olarak katılan Yüzbaşı İsmet Beyin uyguladığı manevralar, İzzet Paşa tarafından takdirle karşılanmıştır.

1910 Yılında Yemen’de çıkan isyanı bastırmak üzere İzzet Paşa görevlendirilmiştir. İzzet Paşanın başkanlığında Yemen Mürettep Kuvvetler adı altında çevrilen ve VII nci Ordu üstünde de yetkilere sahip olan teşekkülün kurmay heyetinde Yüzbayı İsmet de bulunmaktadır.Yüzbaşı İsmet Bey Yemen’de askerî, siyasî ve idarî işlerde İzzet Paşanın yardımcısı ve danışmanı olarak görev yapmıştır. Hizmetlerinden ve Beytuş-Şaban muharebelerindeki gayretlerinden dolayı rütbesi 26 Nisan 1912’de binbaşılığa yükseltilmiştir. Yemen Ordusunun Kurmay başkanlığına getirilen Binbaşı İsmet, Balkan Savaşlarfnın çıkması üzerine bu bölgeye gönderilen İzzet Paşanın yarım bıraktığı işleri tamamlamıştır. İmam Yahya ile anlaşma yapmak için Kaffet-ül-Uzer’e giden Bnb. İsmet bir hafta süren çetin müzakerelerden sonra anlaşma yapabilmiştir. Binbaşı İsmet’in yaptığı anlaşma Osmanlı Devleti tarafından da uygun bulunarak yürürlüğe konmuştur.

Yemen, Binbaşı İsmet için askerî ve kişisel yönden bilgilerini deneme yeri, görgü yeri, geliştirme yeri olmuştur. Binbaşı İsmet .Yemen’de de kendi kendini yetiştirmiş; Fransızca ve Almancasını ilerleterek bu dillerde yazılmış meslek ve kültür kitaplarını okumuştur. Binbaşı İsmet, Yemen’de ilk defa batı müziğiyle ilgilenmeye başlamıştır. Batı müziği ile ilgilenişi onun hayatının daha sonraki yıllarında da devam etmiş ve Cumhuriyet Ankara’sında batı müziğinin devamlı dinleyicisi olmuştur.(3)

Binbaşı İsmet 1913 yılının Mart ayında Başkumandanlık Vekâletinin emriyle Yemen’den İstanbul’a dönmüş ve Hadımköy’de bulunmakta olan Genel Karargâh Harekât Şubesinde görevlendirilmiştir. Binbaşı İsmet, 1913 Haziranında Edirne harekâtı sırasında sağ kanat grubunda yer almıştır.11 Haziran 1913’te Harbiye Nezaretinde, Başkomutanlık Karargâhı 1 nci Şubeye atanmıştır. 8 Eylül 1913’te İstanbul Anlaşması’nın hazırlanmasında askerî danışman olarak görev yapmıştır. 1 Kasım 1913’te Balkan Savaşı’ndaki Şark ve Garp ordularının bazı sorumlu general ve üstsubaylarının soruşturmasını yürütmüştür. 15 Aralık 1913’te Genelkurmay 3 ncü Şubede, sonra 1 nci Ordu 1 nci Şube Müdürlüğü Kurmaylığında bulunmuştur. 3 Ağustos 1914’te 1 nci Ordu Kurmaylığında, 2 Aralık 1914’te Başkomutanlık Karargâhı 1 nci Şube müdürlüğüne atanmıştır.(4)

Binbaşı İsmet, Balkan Savaşları’ndan sonra, Avrupa’nın da içinde bulunacağı genel bir savaşın çıkacağı düşüncesindedir. Bu savaşta Osmanlı Devleti’nin derhâl seferberlik ilân ederek tarafsız kalması gerektiğini, o zamanki genel kanının aksine savaşın çok uzun süreceğinden Osmanlı Devleti’nin savaşa girmeyerek her yıl seferberliğini daha da genişleterek güçlenebileceğin! ve hangi taraf galip gelirse gelsin savaşın sonunda yorgun düşmüş olduğundan Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü sağlamasının kolay olacağına inanmaktadır.(5)

Binbaşı İsmet Bey, harbin başında gelecekten endişelidir. Almanya yenilirse bizim için yok oluş kesindir. Fakat İsmet Bey, Almanya galip gelirse de Osmanlı Devleti için tehlike seziyordu. Çünkü, Başkumandanlık Vekâleti Harekât Şubesi Müdürü Yarbay Feldman, harpten sonra Osmanlı Devleti ile Almanya’nın münasebeti hakkında “sıkı bağlılık ve dayanışma” tabirini kullanmış; İsmet Bey, bu manalı kelimeyi ne anlamda kullandığını Feldman’a sorduğunda açıklamaktan kaçınmıştır. İsmet Bey, bu sıkı bağlılığı Almanların nüfuzu altına girmek olarak algılamış ve böyle bir durum hasıl olursa nasıl hareket edeceğini Ali Fuat Erden’e şu sözlerle ifade etmiştir: “Eğer bir nesil boyunca vatanımın bağımsızlığa kavuşacağından ümidimi kesersem askerlikten çıkar, gençliği gelecek bağımsızlık mücadelesine hazırlamak için bir lisenin tarih-coğrafya hocası olurum“. İsmet Bey lise tarih-coğrafya hocası olmadı. Anadolu’da Batı Cephesi Komutanı ve Genelkurmay başkanı oldu.(6)

Binbaşı Mustafa İsmet’in rütbesi, Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na girmesiyle, 29 Kasım 1914’te yarbaylığa yükseltilmiştir. Başkomutanlık Karargâhı 1 nci Şube müdürü bulunduğu sırada ( 29 Haziran 1915) yine 3 yıllık kıdem almıştır.

Yarbay İsmet, Başkomutanlık Karargâhında çalışırken Enver Paşanın yakınlığını kazanmıştır. Enver Paşa gibi kapalı ve yaklaşılmaz bir şahsiyet nezdinde kendini kabul ettirici, yakın ve itimat telkin edici bir hava yaratması çok önemlidir. Karargâhta çalıştığı sürece iç çekişmelerden uzak kalmış, hatta kendisinden çok üstün rütbe ve görevli hem de Alman kadrosuna mensup mareşal ve amirler arasındaki anlaşmazlıkların yatıştırılmasında Enver Paşa tarafından görevlendirilmiştir. Bu görevlerinde; temaslarındaki dürüstlük ve uyandırdığı sempati ile başarı sağlaması, onun karakterinin özelliklerini yansıtmaktadır.(7) İş saati tanımayan çalışkanlığı ona başarı ve rütbe sağlamıştır. 16 Ağustos 1915’te hizmetlerinden ötürü gümüş liyakat madalyası ile mükâfatlandırılan Yarbay İsmet 1915 yılının sonlarına doğru, kendi arzusu ile cephe hizmetine geçmek istemiştir. Çünkü Birinci Dünya Savaşı’na girmiş olan Osmanlı Devleti altı cephede savaşmakta idi ve bu durumda Yarbay İsmet Karargâhta kalmak istemiyordu. Bunun üzerine 9 Ekim 1915’te 2 nci Ordu Kurmay başkanlığına atanmıştır. 14 Aralık 1915’te rütbesi albaylığa yükseltilmiştir.

Albay İsmet’in Mustafa Kemal ile kıt’a arkadaşlığı 2 nci Orduda başlayacaktır. Mustafa Kemal’de Çanakkale Muharebelerimden sonra 2 nci Ordunun Komutanlığına atanmıştır. Albay İsmet onun emrinde önce 2 nci Ordu Kurmay başkanı, daha sonra da kolordu komutanı olarak çalışmıştır. Mustafa Kemal ile Albay İsmet’in bu cephedeki yakın çalışmaları; birbirlerinin karakterini ve düşünce yapılarını tanıma açısından önem arz etmektedir. Bu arkadaşlığın daha sonra ki yıllarda Millî Mücadele ve yeni devletin kuruluşu işlerinde önemli etkileri olmuştur. İsmet Beyin Anadolu’ya geçişinde ve Ankara’ya ayak bastığı günlerde derhâl kabineye alınışında, Erkânı harbiyeyi umumiye reisliğine atanışında Mustafa Kemal Paşa ile olan cephe arkadaşlığının etkileri vardır.

1916 yılında Doğu Cephesi hareketlidir.Ruslar çok üstün kuvvetlerle Türk birliklerine devamlı taaaruz etmektedirler. Rus ordusunun amacı evvelâ Harput (Elazığ) ovasına, Malatya’ya ve ileride de İskenderun’dan Akdeniz’e inmektir. Rus ordusunu durdurmak için Mustafa Kemal Paşa 80 km’lik bir cepheyi savunmak durumunda kalmıştır.

Mustafa Kemal Paşa 26 Temmuz 1916’da Ruslardan Muş ve Bitlis’i kurtarmıştır. Bu cephedeki muharebelerde Albay İsmet’in çalışmaları dikkat çekmiştir. Mustafa Kemal Paşa 2 nci Ordu kumandan vekilliğine tayin edilince Kurmay Başkanı Albay İsmet’i kendi emrindeki 4 ncü Kolordu komutanlığına atamıştır. Albay İsmet bu göreve 30 Aralık 1916 tarihinde başlamıştır. 1 Mayıs 1917 tarihine kadar bu görevde kalan Albay İsmet daha sonra Filistin Cephesi’ne tayin edilir. Bu cephede önce 20 sonra 3 ncü Kolordu komutanı olarak görev yapar.

2 nci Ordu kumandanlığı sırasında Mustafa Kemal’in emrinde kolordu kumandanı olarak çalışan Albay İsmet Bey hakkında verdiği askerî sicil, birçok bakımdan ilgi çekicidir. Mustafa Kemal Paşanın kendi emrinden ayrılarak Suriye Cephesi’ne giden Albay İsmet’e verdiği sicil:

Diyarbakır 20. V. 333.N.4499
(1916)

“Kemah’ta, Kafkas Orduları Grubu Kumandanlığına,

Ahiren 20. Kolordu Kumandanlığına naklen tayin buyurulan 4. Kolordu Kumandanı Miralay İsmet Beyin evsaf ve iktidarı hakkındaki mütalâatım aşağıda maruzdur.

Ciddî, faal, gayet fatin, yüksek fikirli, vaziyet ve ahvali- i-ruhiyei harbiyeye hâkim ve iyi bin nüfuz-u-nazara ve sürat- i intikale malik, kolordusunun her türlü ihtiyatını teemmül ve temine çalışmaktan bir an hâli kalmaz ve muvaffak olur. Malûmat ve vukuf-u askeriye ve ihatalı, doğru ve tereddütsüz karar sahibi, cesur ve inisiyatif sahibidir. Orduda ve memlekette deruhte edeceği vezaif ve hıdemat-ı mühimme- i vataniye beklenir.

Ordu kumandanlığı zamanında mühim harekâtı harbiye vuku bulmamış ise de haiz olduğu iktidar ve havas-ı mümtaze kendisinin, en mühim harekât esnasında muvaffak olacağı itikadını bahsetmiştir.

Muaşereti şayanı takdirdir. Ma fevk ve madunlarının ve muhitinin emniyet ve itimadını, muhabbetini daima haiz ve doğru bir zattır.

İkinci Ordu Kumandanı
Mustafa Kemal

Mustafa Kemal’in bu askerî değerlendirilmesinde İsmet Beyin yalnız orduda değil de ileride memleket hizmetleri konusunda yapacağı görevlere dair yazısı dikkat çekicidir.(8)

Albay İsmet’in sicilinin bu kadar iyi olmasında Diyarbakırda 2 nci Ordu kurmay başkanı iken 4 cü Ordudan elde ettiği erzakın da etkisi olduğu söylenebilir. Albay İsmet’in Harp Akademisinden arkadaşı olan Ali Fuat (Erden) İsmet İnönü ile ilgili olarak yazdığı anılarında bu olayı şöyle anlatmaktadır:(9)

Albay İsmetle birlikte Cemal Paşanın yanına gittik. İsmet Bey 2 nci Ordunun hâlini tasvir etti. Ordu neredeyse aç ve çıplaktı. Hastahanelerde yatak ve ilâç yoktu. İstanbul istenilen şeyleri gönderemiyor; gönderdikleri de tren istasyonlarında yığılmış, cepheye ulaştırılamıyordu. Çaresizlik ve yokluk içinde ‘Bari gidip memleketin sahibine haber vereyim dedim ve geldim.’ dedi.

Memleketin sahibi! Cemal Paşa, “Estafurullah“demedi. Bu övgüyü sessizlik ve incelikle kabul etti. İsmet Bey iki kelime ile Cemal Paşayı büyülemişti. Cemal Paşa bana emir verdi. “Neyi vermek mümkünse veriniz.” İsmet Bey’e binlerce deve, yüzlerce araba, yüzlerce hayvan, elbise, kaput, çamaşır, erzak, hastahaneler için şilte, battaniye, malzeme ve ilâç verildi.

Develer Maan’dan trenle Rasülayn’a nakledilecekler; oradan yüzlerce kilometre kuzeye, buz çölüne gideceklerdi. Bu develerin daha cepheye varmadan soğuktan ölecekleri muhakkaktı. Bu kaygımı İsmet Beye söyledim. İsmet Bey, “Bir defa,tek bir defa istasyondan cepheye erzak taşısınlar ve ölsünler. Derilerinden çarık yaparız” dedi. On bin devenin Sina yarımadasının kum çölünde başlayan serüveni Çabakçur buzlarında son buldu.

İsmet Bey’e Şam’a geldiğinde, Cemal Paşa üzerindeki etkisinden dolayı, görev yerlerini değiştirmek için teklifte bulunan Ali Fuat Erden’e İsmet Bey, ‘Hayır. Ben de bir şey yapamam. Akıllılığın, siyasanın, zekanın yapabileceği şeyin de bir sınırı ve çapı vardır. Eğer yanlışlıklar ve fenalıklar siyasa ile, akıllılıkla engellenebilecek olsaydı dünya, güllük gülistanlık olurdu” demiştir.(10)

Albay İsmet Sina Cephesi’nde 3 ncü Kolordu komutanlığına atandığı sırada General Falkenhayn tarafında bir saldırı plânı hazırlanarak Enver Paşaya sunulmuştur. Bu saldırı plânına göre; Sina Cephesi’ndeki güç 8 nci Ordu olacak ve 8 nci Ordu Gazze-Tellüşşeria cephe kısmını savunacak; 7 nci Ordu Birüssebi’yi hareket üssü sayarak ve çölden dolaşarak düşmanın sağ yan gerisine kuşatma yapacak; düşmanın kanal yönündeki ulaşım hattını tehdit ve onu denize doğru tazyik edecektir.

Plân kuramsal olarak mükemmeldir. Yalnız İngilizler Gazze- Tellüşeria cephesi karşısındaki tahkimatlarını, sağ kanatlarının gerisine kurarak geriye doğru sahile kadar uzatmakta olduklarından kuşatma bir cephe saldırısıyla sonuçlanır ve kuşatma denize kadar uzansa da İngilizlerin, arkalarını denize vererek .Çanakkale’de olduğu gibi, mevzilerini savunabilecekleri düşünülmemişti. Kuşatma ordusunun ise arkası çöl olduğundan çok güç duruma girerdi.

Ağustos ve Eylül aylarında İngilizler, atlı güçleri ile, Birüssebi’nin batı ve güney cepheleri önlerinde keşifler yapmışlardır.Kuyular açmışlar, ölçmeler yapmışlardır.Bu hazırlıklar bölgeye bir saldırı hazırlığını göstermektedir.(11)

Birussebi garnizonu da bunun üzerine desteklenmiştir. Eylül ortalarında garnizon şu güçlerden meydana gelmektedir: Çok zayıf bir süvari tümeni (İki alay bir batarya), 27 nci Piyade Tümeni (7 tabur, dört batarya), 24 ncü Tümenden bir piyade alayı(48 nci Alay), 16 nci Tümenden bir piyade Alayı (3 ncü Alay) ve bir topçu taburu (39 ncü Alayın 2 nci Taburu). Bu kuvvet 4400 tüfek, 60 makineli tüfek ve 28 toptan ibarettir.

Albay İsmet 30/31 Ekim gecesi iki tümen olduğu kestirilen çok sayıdaki süvarinin, kasabanın yirmi kilometre güneyindeki bir kuyu noktasına doğru ilerlediği haberini alınca süvari tümenini, düşman süvarisinin Birüssebi’yi kuşatmasını önlemek için,kasabanın kuzeydoğusundaki sırtlara göndermiş ve Birüssebi’nin beş kilometre doğusunda bulunan ve etrafa egemen olanTellüssebi tepesini, yedekteki bir tabur ile tutturmuştur. Bu alayın diğer iki taburuyla da güçlendirilmiş cephenin sol kanadıyla Tellüssebi arasında, beş kilometre genişliğindeki boşluğu kapatmıştır.

Güneybatı cephesine saldıran ingiliz piyadesi mevziye 400-500 metreye kadar yaklaşınca, İngiliz bataryalarının bir kısmı, esasen zayıf yapılmış olan tel örgü engellerin imha ateşi açmış ve öğleye doğru taaarruza geçmiştir. Kanlı savaşlardan sonra İngilizler 67 nci Alayın mevzilerine yerleşmeyi başarmışlardır. Batı-güney cephesi yarılmıştır.

Albay İsmet 27 nci Tümen kıt’alarının Birüssebi’den geçen ve doğu-batı yönünü izleyen Sebi vadisinin gerisine çekilmesini emretmiştir.

İngiliz süvarisi saat 8 ile 9 arasında doğu yönünden Tellüssebi’ye doğru ilerlemiştir. Burada altı saat süren muharebelerden sonra şehrin düşmesi üzerine Albay İsmet geri çekilme emrini vermiştir. Çekilme esnasında bir İngiliz süvari tugayının saldırısına uğrayan Albay İsmet ve kurmayı esir olmaktan zor kurtulmuşlardır.(12) İngilizler 70 subay, 1458 askerî esir etmişlerdir.

Mareşal Falkenhayn Başkumandanlık Vekâletine verdiği raporda; ” 8 nci Ordu komutanı 2 nci Kolordu komutanına Birüssebi’de kalmak artık mümkün olmayınca ne yapılması gerektiğine dair açık talimat vermemiştir. Ondan başka durum nazikleşince Tellüşşaria civarında yeteri kadar bir yedek kuvvet toplamayı düşünmemiştir. Aksine benim tarafımdan yapılan tavsiyeleri su problemlerinden söz ederek yerine getirmemiştir. Kanaatime göre bu ihmallerin biricik açıklama tarzı şudur ki, von Kresschtein Paşa İngilizlerin Birüssebi’ye karşı harekâtını son ana kadar yanlış takdir etmiş ve bir gösterişten ibaret olarak algılamıştır. ” diye yazmıştır.

Bu rapor Alman mareşelinin Alman generalini ağır bir şekilde sorgulaması ve suçlamasını içermektedir.(13)

İngilizler çok üstün ve iyi teçhizatlı kuvvetlerle ileri harekâtta bulunmuşlardır. Bu ilerleyişlerinde Arap isyancıları ve çeteleri onların emrinde, Türklere karşı savaşmışlardır.Bu bölgede Türkler, Araplar tarafından istenmeyen, fakat Arapları müdafaa etmek gibi garip bir durum içinde kalmışlardır. Bütün Arap askerleri silâhları ile birlikte kıt’alarını terk ettikleri için birliklerin kadroları da zayıflamıştır.

Üçüncü Gazze Savaşı Birüssebi saldırısıyla başlamış ve Kudüs’ün düşmesiyle sona ermiştir. Meydan Savaşı Birüssebi-Gazze-Yafa-Kudüs dörtgeni içinde otuz dokuz gün sürmüştür. Kudüs’ün düşmesi ile İslâmlar için kutsal olan tek bir şehir kalmıştır. Bu da kuşatılmış olan Medine şehridir.

Kudüs’ün düşmesinden sonra şehrin kuzeyinde yani Şam’a giden yolda 3 ncü kolordu (Albay İsmet), mevzi alırken 20 nci Kolordu (Ali Fuat Paşa) ise Kudüs’ün doğusunda Eriha-Amman caddesinde mevzi almıştır. Her iki kolordu iç kanatları ile birbiriyle irtibat kuracak tarzda düzen aldıkları hâlde burada da emniyetli olmadıklarını görerek Şam’dan da daha gerilere çekilmeye karar vermişlerdir. Çekilme sırasında Albay İsmet Beyin Kolordusu, çok zor durumlarda kalır.(14) 3 ncü Kolordunun çekilme harekâtı şöyle olmuştur. 3 ncü Kolordu, 21 Eylül akşamı Tammün’ün güney ve batısında Gözele vadisine karşı cephe almıştır. Düşmanın takip harekâtı da durduğu hâlde Ordu komutanlığı ile bağlantı kurulamadığından Kolordu gece Tubas’a çekilir. Yolunu kaybeden Kolordu Telgraf Muharebe Bölüğü düşman tarafından esir edilince haberleşme imkânından yoksun bir hale düşer.

8 nci Ordu Komutanı,Tubas’tan geçerken III ncü Kolordunun Şeria nehrine yanaşması direktifini kolorduya bildirir. Bunun üzerine Albay İsmet, iki piyade taburuyla bir süvari ve bir istihdam bölüğünden kurulu olan Yarbay Nasuhi emrindeki müfrezeyi geçit yerine gönderir. Bunu izleyen kolordu muhafız takımı ve ağırlıkları yolunu şaşırarak yanlış bir istikamete gittiklerinden tutsak edilirler.

Kolordu, 22/23 Eylül gecesi Tubastan doğuya doğru hareket eder. Ebu Malih’e geldiği sırada, düşman birlikleri ile temas eder. Kolordu dört yandan gelen düşman kuvvetleri tarafından muhasara altına alınır. Kolordu çapı iki kilometre olan bir alanda düşmana karşı cephe alır. Kolordunun bu sıkışık durumda fazla kalmasına imkan yoktur. Çünkü top başına 10 atım ve makineli tüfek başına da 1000 atım cephane kalmıştır. Su ve yiyecek de bulunmamaktadır. Tümen ve alay komutanları Kolordu komutanı Albay İsmet’e gelerek muharebeye son verilmesini isterler. Kolordu komutanı Albay İsmet teslim olmanın askeri namus ile bağdaşmayacağını komutanlarına bildirir. Komutanlar tutanak hazırlamaya kalkışırlar. Bunun üzerine Kolordu Komutanı Albay İsmet, “Böyle bir tutanağı getiren kişiyi kendi tabancamla öldürürüm” der.

Albay İsmet, düşmana teslim olmaya karşıdır ama durum gittikçe kötüleşmektedir. Vadii Melih’e akın akın yığılan dağınık bir hâldeki erler her tarafı doldurmuştur. 3 ncü Kolordu komutanı Albay İsmet artık kaybedilecek zamanın olmadığını görerek Şeria nehrini geçmek için teşebbüste bulunmaya karar verir. Kolordunun geçitler batısına sokulan düşman süvarisini yararak zorla nehri geçmek üzere harekete devam etmesine karar verir. Geçişin emniyeti için uygun yerlere makineli tüfekler yerleştirilir. 1 nci ve 11nci Tümenlere ayrı ayrı istikametler verilerek geçitlere doğru yürüyüş başlar. 1nci Tümen Şeria batısındaki ovaya indiği sırada tümenin öncüsü düşman süvarisi ile karşılaşır ve çatışmaya başlar. Tümen bir taraftan muharebe ederken, diğer taraftan da muhtelif kısımlarını sel yarıntılarından gizlice ilerleterek geçit yerine yanaşmaya çalışmıştır. 11 nci Tümen ise daha güneyden ilerliyerek nehri geçmeye çalışır. Bu sırada Kolordu Karargâhı, Bisan yolundan kıtaatın geçit için ayrıldıkları noktada etrafı iyice görebilen bir yerdeydi. 11 nci Tümenin kayba uğramaksızın geçide yaklaştığı görünce Kolordu Karargâhı da bu yolu izlemeye karar verir.

1 nci Tümenin muharebe eden kısımlarının, Cephanesinin tükendiğini anlayan düşman süvarisi, topçusunun da ateş desteğiyle hücuma kalkarak 1 nci Tümen birlikleri içine dalmış ve 71 nci Alayın bir kısmını esir almıştır. Düşman süvarisi bu başarısından cesaret alarak topçusunu daha güneyde ileri bir mevziye sokar ve 11nci Tümenin geçit yerini ateş altına alır. Diğer taraftan Vadii Fara’da 20 nci Kolordu ile çatıştığı anlaşılan diğer bir düşman süvarisi de bu kıt’alarm çekilmesi üzerine güneyden 3 ncü Kolorduya yönelir ve 11 nci Tümenin hareketini engeller. Düşman süvarisinin yaptığı hücum sonucunda 147 nci Piyade Alayının çoğu tutsak olur. Buna rağmen 11 nci ve 1nci Tümenlerin diğer kısımları ile Kolordu Karargâhı geçide yanaşarak nehri geçmeye başlar. Geçiş düşman topçu ve makineli tüfeklerinin ateşi altında yapıldığından çok fazla şehit verilir. Kolordu Karargâhı Şeria doğusundaki sırtlara tırmanırken 3 ncü Süvari Tümenini doğuya atan düşman süvarisi, Şeria doğusundan geçit yerine doğru ilerlemiş ve birçok erimizi şehit etmiştir. Diğer taraftan nehir yoluyla sallara bindirilmiş olan düşman kuvveti, kuzeyden gelerek en son geçit hareketi yapmakta olan kolordu kısımlarını muharebe dışı bırakır.

Kolordu ve tümen karargâhlarıyla, kadrolarının çok altına düşmüş olan kıtalar, Şeria nehrini geçtikleri halde güçlerini tüketmiş perişan bir hâldedirler. Bununla beraber düşmandan uzaklaşmak için yola çıkmaları gerekmektedir. Bu sefer ise yolsuz ve geçilmesi güç olan Aclun dağlarından aşılarak ilerlenir. Yolda 20 nci Kolordu karargahı ve kıtalarına rastlayan 3 ncü Kolordu 20 nci Kolordu ile birlikte Evun’a gider. 3 ncü Kolordu, Albay Ismet’in azim ve iradesi sayesinde fakat ağır kayıplar vererek kurtulabilmiştir.

7 nci Ordu Karargâhı, 8 nci Ordu Komutanı ve yanındakiler, 7 nci Ordu Karargâhı Kıtaları, 24 ncü Tümen Süvari Bölüğü ile beraber Evun’a gelmişlerdir.(15)

Elde kalan kuvvetlerle 4 ncü Ordunun Humus’a, 7nci Ordunun ise Halep’e çekilmesine karar verilir. Bu arada 4 ncü Ordu dağılır. Ortada yalnızca Mustafa Kemal Paşanın emrinde bulunan dağınık kuvvetler kalmıştır

Mustafa Kemal Paşa, Albay İsmet ve Ali Fuat Paşa 5 Ekim 1918’de Haleb’e ulaştıklarında şehir isyan içindedir. Sonuçta Halepde terk edilir. Son savaş Haleb’in kuzeyinde Katma’da verilir. Bu muharebeden sonra Mondros Mütarekesi imzalanır ve böylece bu cephedeki savaş tam bir yenilgiyle sonuçlanmış olur.

Harbin mesulü ve idarecisi olan İttihat ve Terakki Kabinesi 14 Ekim 1918 tarihinde istifa edince yerine kurulan Ahmet İzzet Paşa Kabinesinin Harbiye Nezareti müsteşarlığına tayin olan Albay İsmet bu görevde 22 Kasım 1918 tarihine kadar kalmıştır. Mütarekenin imzası işleri kendisine tamamlattırılan Ahmet İzzet Paşa, 8 Kasım 1918’de sadrazamlıktan çekilmek zorunda kalmış ondan iki hafta sonra da Müsteşar İsmet Bey vazifesinden alınmıştır. 29 Aralık 1918’de Sulh Hazırlıkları Komisyonuna askeri müşavir olarak tayin edilir. 4 Ağustos 1919’da Kolordu kumandanı selahiyet ve tahsisatı ile “Askerî Şûra Üyeliği ve Muamelâtı Umumiye Müdürlüğü“ne tayini çıkar. Buradaki görevi sekiz gün sürer ve daha sonra “jandarma ve polislerin ıslahı” için teşkil edilen bir komisyona üye olarak atanır. Albay İsmet’in devamlı surette görevinin değişmesinin nedeni Anadoluya geçen Mustafa Kemal Paşa’nın yakın arkadaşı olmasıdır.

KAYNAKÇA

1 Ali Fuat Erden; ismet İnönü, Ankara, 1999, s.22,. Türk istiklâl Harbine Katılan Tümen ve Daha Üst Kademelerdeki Komutanların Biyografileri; Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayını, Ankara, 1989, s.216.
2 Erden; İsmet inönü, s.41, Yusuf Ziya Ortaç; ismet İnönü, İstanbul, 1946, s.23. Şevket Süreyya Aydemir; ikinci Adam, İstanbul, 1968, s.4 6.
3 Aydemir; s.79.
4 Türk İstiklal Harbine Katılan Tümen ve Daha Üst Kademelerdeki Komutanların Biyografileri,s.217.
5 Erden; a.g.e.; s.66.
6 a.g.e.; s.150.
7 Aydemir; s.90- 93.
8 a.g.e., s .103 -104’te bununla ilgili vesikanın 17 Mayıs 1959 tarihli gazetede yayınlandığını
yazmaktadır.
9 Erden; s. 105-106.
10 a.g.e; ismet İnönü, s.108.
11 Albay İsmet, Sina Cephesi’nde 3 ncü Kolordu komutanlığına atandığı sırada bu bölgede ilginç bir olay olur. ingilizlerin bu cepheye taaruz edecekleri beklenmektedir. Tam o sırada Türk keşif kolları çölde bir çanta buldular.Bu çantada İngilizlerin bütün taaaruz plânları bulunuyordu.Türk cephesinin sahil kısmını idare eden 8 nci Ordu Kumandanı Alman Von Kresschtein, bu plânlara inanarak muharebe tertibatını ona göre teşkil etmiştir. Albay İsmet Bey ve Ali Fuat (Cebesoy) ile diğer Türk kumandanları buna inanmamışlardır. 31 Ekim 1917 tarihinde İngilizler Han-ı Yunus üzerine değil Birussebi’de Albay İsmet’in kuvvetleri üzerine saldırmıştır. Aydemir, s .114.
12 Erden; s. 134.
13 a.g.e.; s.135. Ortaç, s.44.
14 Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi Sina-Filistin Cephesi, IV.Cilt. II Kısım, Gnkur.Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1986, s.673.
15 Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi Sina-Filistin Cephesi,s.675- 676.