Prof. Dr. Ekrem Aydıner

Prof. Dr. Ekrem Aydıner

Erdal İnönü hocam ile

Bugün çok saygıdeğer hocamız rahmetli Erdal İnönü’nün aramızdan ayrıldığı gün. Onu diğer rahmetli hocalarımız gibi saygıyla yad ediyoruz.

Erdal İnönü ile pek çok insan tanışır.

Ben de daha önceden karşılaşmış, tanışmış olmamıza rağmen ilk kez 1998 yılında dört ay süreyle Feza Gürsey Enstitüsünde çalıştığım dönemde uzun süre bir arada olma fırsatı bulmuştum.

Enstitüde iken öğle yemeklerine çoğunlukla birlikte gider, fırsat buldukça birlikte çay kahve içer sohbet ederdik. Hatta zaman zaman derslere birlikte girdiğimiz de olurdu.

Erdal Hoca ile pek çok anım oldu.

Şimdi bunlardan bir tanesini anlatacağım.

(…)

Enstitüde bir öğle yemeğine Metin Arık ve Erdal hocam ile birlikte gitmiştik. O dönemde öğle yemeklerini Kandilli Rasathanesinin yemekhanesinde yiyorduk.

Yemekten sonra yürüyerek enstitüye dönüyorduk. Sohbet arasında Türk Fizik Derneği Fizik Kongresini Çukurova Üniversitesinde düzenlemeyi talep ettim.

Her ikisi de çok memnun oldular…

Sevgili Metin Arık hocam dernek başkanı.

(…)

Çukurova Üniversitesine döndüğümde, toplantıyı düzenlemek için resmi izin aldım bölümden… 1999 Türk Fizik Derneği Fizik Kongresi Çukurova Üniversitesinde düzenlenecekti.

Toplantıyı organize ediyor, davetli konuşmacıların çoğunluğunu davet etmiş olmama rağmen Araştırma Görevlisi olduğum için beni düzenleme komitesi başkanı yapmadılar. “Tamam, ama sen asistansın” dedi rahmetli Gülten Günel hocam.

(…)

Bir düzenleme komitesi kuruldu bana da o komitede getir götür işleri verildi…

(…)

Erdal hoca da toplantıya katılmak için gelecekti. O akşam Erdal hocayı bölümden bir eleman alacaktı. Fakat Erdal hoca kendisini karşılamaya benim gelmemi istemiş.

Durum bana iletildiğinde çok geç olmuştu…

Çünkü o sırada kongre için Adana’ya gelmiş olan Hacettepe grubu ve yine o dönem Araştırma Görevlisi olan Sıtkı Eker ile kebapçıdaydık.

Bol sarımsaklı, bol soğanlı muhteşem Adana kebaplarını yemiş arkadaşlarla sohbete devan ediyorduk…

(…)

Durum gerçekten çok vahimdi. Bu halde Erdal hocayı karşılayamazdık!

Öte yandan, benim arabam yok, Sıtkı’nın da eski bir Torosu vardı.

Vakit azalıyor ve Adana Havalimanına gitmemiz gerekiyordu.

O sırada Sıtkı’nın mahalleden tanıdığı bir arkadaşı geldi.

Konu konuyu açtı ve araya girerek yardım edebileceğini, aracının çok konforlu olduğunu söyledi…

İkna olduk ve çok çaresiz bir şekilde o arkadaşın yakındaki evine gittik….

Aman Allahım! Ne görelim…

Çelik jantları ile yere beş santim yakınlaşmış, her yerinde yazılar, boyalar, çıkartmalar ve ışıklar bulun bir modifiye 1970 model Şahin!!

(…)

Çaresizdik! Zaman daralmıştı…

(…)

Kendimizi bol kolonya ile boca ederek, Adana Havalimanına ulaştık…

Ulaştık ama!

VIP kapısının önünde dört beş araç bekliyordu…

Bilirsiniz bunların en hafifi Devlet Büyüklerini Koruma Ekibi…

Bizim aracı VIP kapısının önüne sokmadılar…

(…)

Erdal hocayı karşılamaya ve almaya geldiğimize ikna olmadılar…

Bir saat süren itişme, kakışma, dalaşma sonunda ikna olmazsalar bile beklemeye alındık…

Sonunda Erdal Hoca VIP kapısından beni görünce “Ekremciğim seni gördüğüme çok sevindim” dedi…

Tabii herkes morardı. (Ya da bana öyle geldi!).

(…)

Bu kez araç kavgası çıktı…

Dediler ki:

Olmaz!

Erdal bey için araç getirdik! Bu araç olmaz! Buna bindiremeyiz!

Elbette haklılardı…

Bende üzgün ve utangaç bir tavırla: “Hocam burada ki arkadaşlar size özel bir araç tahsis etmişler, bizim aracımız çok eski ve protokole hiç uygun değil…” dedim.

Erdal Hoca eğildi, gözlerini kırptı, kafasını biraz uzatarak araca şöyle bir baktı ve:

“Eeee!… Gayet güzel görünüyor, ben buna binerim…Hep böyle bir şeye binmek istemiştim…diğer araca binmem” demez mi…

(…)

Yoldayız!

Erdal Hoca önde ben arkada oturuyorum. Aracı Sıtkı’nın arkadaşı kullanıyor ve Sıtkı diğer araçlardan birisiyle geliyor.

Üniversiteye doğru gidiyoruz..

Cıstak Şahin gaza bastıkça egzoz yakıyor ve kulakları sağır eden egzoz vızıltısı yayılıyor etrafa…

Çevremizde koruma araçları…

Önümüz arkamız sağımız solumuz koruma araçlarıyla dolu…

Tüm yollarda trafik durdurulmuş konvoyun geçişi bekleniyor…

(…)

Peki ne oldu dersiniz?

Hocanın isteği üzerine her kırmızı ışıkta durduk…

Konvoydaki tüm araçlar allak bullak!..

İlerideki araçlar durup bekliyor, hatta geri gelenler var…

Bir lamba derken, iki lamba…

İnisiyatifi aldım dedim ki:

“Hocam böyle yaparsak daha çok sorun ortaya çıkabilir… biz arkadaşlara uyalım…”

“Peki” dedi…

Ve nihayet Üniversitenin misafirhanesine ulaştık…

Benim telefonumdan sevgili eşi Sevinç hanımefendiyi arayarak geldiğini söyledi.

Sabah görüşmek üzere vedalaştık.

Bir hafta boyunca, toplantıdan fırsat buldukça, Adana’nın en güzel kebapçılarına gittik birlikte…

(…)

Aramızdan ayrılmadan kısa bir süre önce Feza Gürsey Enstitüsünde kendisini ziyaret ettim. Birlikte kahve içtik.

Antalya’ya yanılmıyorsam bir ay süreyle tatile gideceğini söyledi.

Yeniden görüşmek için sözleştik…

(…)

Sanırım on gün sonra tedavi için Amerika’ya gittiğini öğrendim.

Kısa bir süre sonra aramızdan ayrıldı…

Allah rahmet eylesin… Işıklar içinde uyusun.

(…)

Bilime, topluma ve hayata derinden saygısı olan,

Bilime uluslararası düzeyde katkılar yapan,

Ülkemizde fiziğin geliştirilmesi ve yayılmasına emek veren çok değerli hocamızı tanıdığım için çok mutlu oldum.

Sevgiyle kal Erdal İnönü Hocam…

 

Prof. Dr. Ekrem Aydıner

İstanbul Üniversitesi
Fizik Bölümü

 

Not: Bu yazı 31 Ekim 2020 tarihinde Türk Fizik Topluluğu Facebook sayfasında yazdığım yazının düzenlenmiş halidir.

1998 Alanya