Prof. Dr. Burhan Şenatalar

Prof. Dr. Burhan Şenatalar

Erdal İnönü, Türkiye’nin 1980 sonrasındaki siyasal ortamında çok önemli bir rol üstlenmiş ve derin izler bırakmıştır. Siyasete girişi, darbe sonrası dönemde 1980 öncesi partilerin ve siyasetçilerin yasaklanmış olması sonucunda gerçekleşmiştir. Merkez solun yeniden canlandırılması için bir önder gereksinimi doğmuş ve dünya görüşü solda olan insanları ve siyasetçileri birleştirebilecek, birikimi ve yetenekleri uygun bir kişi arayışı önem kazanmıştır. Aslında aktif siyaseti düşünmeyen Erdal Bey ısrarlar karşısında görev üstlenmiştir. Bu kararında ısrarlar kadar, kendisinin yüksek sorumluluk duygusu da etkili olmuştur.

Erdal Bey, daha önce aktif siyaset içinde bulunmuş olmasa da, siyasete hiç de yabancı bir insan değildi. Tam tersine çağdaş sosyal demokrasiyi bilen, insan haklarına inancı güçlü, aynı zamanda Türkiye’nin sosyal değişim süreçleri hakkında geniş bilgi sahibi bir kişiydi. Cunta yönetimi 1983 seçimlerine gidilirken kurulan partilerin bir bölümünü, kendi siyasal tasarımına dayanarak zorlama gerekçelerle engelledi, bu arada Erdal İnönü de veto edildi. 1985 sonunda Sosyal Demokrasi Partisi ile Halkçı Parti’nin birleşmesinden sonra, Mayıs 1986’da yapılan kongrede Erdal İnönü başkan seçildi.

1987’de yapılan seçimlere Sosyal Demokrat Halkçı Parti Erdal Bey’in liderliğinde girdi. Benim Erdal Bey’le tanışmam da bu vesileyle oldu. Bu tanışmayı yaşamımın en önemli ve en şanslı dönüm noktalarından biri sayarım. SHP’nin seçim kampanyasını üstlenen Yorum Ajans yöneticilerinden sevgili Mehmet Ural İstanbul İktisat Fakültesi’nden öğrencilik ve asistanlık yıllarımdan tanıdığım çok yakın bir arkadaşımdı. Beni kampanyanın yönetim takımına davet ettiklerinde hiç tereddüt etmedim ve Erdal Bey’le tanıştık. Daha sonra 1989 yerel ve 1991 genel seçimlerinde ve de kurultay süreçlerinde çok sayıda görüşmemiz oldu. Erdal Bey aktif siyaseti bıraktıktan sonra da çok çeşitli vesilelerle (özellikle TÜSES ve Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği çalışmalarında) görüşlerine başvurduğumuz ve konuşmacı olarak davet ettiğimiz her defa bizlere büyük destek verdi.

Şurası kesin ki, Erdal Bey çok özel bir insandı. Eski ifadeyle “nev-i şahsına mahsus” (kendine özgü/türü kendisiyle sınırlı) bir kişiydi. Yıllar içinde kendisinden çok şey öğrendik, sadece bilgi anlamında değil, aynı zamanda tutum ve davranış olarak. Sadece yakın çevresi değil, Türkiye’de merkez solda siyasetle ilgilenen herkes O’ndan etkilendi.

Erdal Bey’in siyaset anlayışı ve siyaset yapma tarzı ile ilgili olarak söylenebilecek çok şey var, fakat yer sınırı dolayısıyla bana en önemli gözükenlerden birkaçına değinmek isterim. Erdal Bey’in siyasetten kişisel bir beklentisi yoktu, esas amacı Türkiye’nin demokratikleşme sürecine katkıda bulunmaktı. Demokrasiye inancı özümsenmiş bir inanç olduğu için, hem siyasal tutum ve davranışlarına, hem de günlük yaşamdaki ilişkilerine yansımaktaydı. Partide buyurgan bir lider olmayı hiçbir zaman düşünmedi, ayrıca kollektif karar süreçlerine, danışmaya ve uzlaşmaya öncelik verdi. Diğer liderlerle ve partilerle ilişkilerinde ve tartışmalarında her zaman barışçı bir dil kullandı. En sert eleştirileri dile getirdiğinde bile, çok dikkatli ve kibardı. Bugün konuştukça ağzından alevler çıkan, rakiplerini en ufak olayda “hainlikle” vb sözcüklerle suçlayan bazı liderleri gördükçe Erdal Bey’in değeri daha iyi anlaşılıyor.

Erdal Bey siyasete her zaman bilim temelli ve analitik bir bakışla yaklaştı. Çözüm yolları ararken, karar vermeye çalışırken karmaşık süreçleri anlama çabası başta geliyordu. Farklı görüşleri içtenlikle ve sabırla dinliyor ve değerlendiriyordu. Kritik kararlarda son kararı vermekten ve risk almaktan da hiç kaçınmıyordu.

Erdal Bey’in çok eleştiri aldığı konulardan biri de miting konuşmalarının yeterince heyecan yaratmadığı noktasındaydı. Aktif siyaseti bırakmasından sonra toplumun her kesiminden konuşma daveti alması üzerine, kendisi de bu konuda “siyasetteyken çok eleştiri alıyordum, şimdi de herkes davet ediyor” diyerek espri yapmaktaydı. Bu durumu şöyle yorumlayabiliriz, Erdal Bey aslında çok berrak düşünen, sağlam bir bilgi temeli olan, esprili bir kişi olarak hemen her konuda kendisini dinleten iyi bir konuşmacı idi, ancak onun konuşma tarzı Türkiye’nin alıştığı miting konuşması üslubuyla pek örtüşmüyordu. Ayrıca toplumun önemli bir kısmının lider anlayışı ve beklentisi Erdal Bey’in tarzıyla buluşmuyordu. İşin özü, Erdal Bey’in zamanının hayli ilerisinde olması idi.

Gerek aktif siyasal yaşamında, gerek onu izleyen döneminde Erdal Bey partisini destekleyenler dışındaki kesimlerin de saygısını ve güvenini kazandı. İzleyen kuşaklardan çıkan siyasetçiler için de önemli bir örnek oluşturdu. Bugün O’nun siyaset yapma tarzını çok özlüyoruz.